17 Mayıs 2010 Pazartesi

Türkiye, iklim değişikliğine uyum stratejisini oluşturuyor

Türkiye’de küresel iklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde yapılan tartışmalar ve politika önerileri çoğunlukla karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelikti. Azaltım hiç şüphesiz çok önemli ama iklim uzmanları uyum ile azaltım politikalarının birlikte yürütülmediği takdirde iklim değişikliği ile etkin mücadele edilemeyeceğini savunuyorlar. Uyum kavramı, en genel haliyle, iklime dair belirsizliklerin ve bu belirsizliklerden oluşacak risklerin öngörülmesine dair becerilerin geliştirilmesi; olumlu veya olumsuz bir şekilde etkilenecek toplumsal grupların ve kurumların bu risklerle mücadele edecek ve hatta bunları bertaraf edecek bakış açılarını, uygulamaları, kurumsal yapılarını, planlarını ve stratejilerini yeni şartlara uyacak şekilde geliştirmeleri olarak tanımlanıyor.
Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında yapılan öngörülere göre, iklim değişikliğine karşı yüksek derecede hassas bölgeler içinde yer alıyor. Türkiye’nin 2007 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne sunduğu Birinci Ulusal Bildirim, iklim değişikliğinin Türkiye’deki etkilerinin artan yaz sıcaklıkları, batı illerinde azalan kış yağışları, yüzey sularının kaybı, artan sıklıkta kuraklık, toprak bozulması, kıyı erozyonu ve sel şeklinde olacağını belirtiyor. Bu durum, gıda üretimi için gereken su kaynakları ve kırsal kalkınma üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor ve bu etkilerin şiddetinin giderek artması bekleniyor. Örneğin, Türkiye’nin Ege kıyılarında yer alan Gediz ve Büyük Menderes Havzaları’nda bu yüzyılın sonunda yüzey sularının %50’sinin kaybolacağı, tarımsal, evsel ve sanayide su kullanımında aşırı su sıkıntısı yaşanacağı tahmin ediliyor.

Türkiye’de iklim değişikliğine uyum konusunda son bir kaç yılda önemli adımlar atılmaya başlandı. 2008 Haziran ayında Türkiye’nin İklim Değişikliği'ne Uyum Kapasitesinin Geliştirilmesi” başlıklı bir Birleşmiş Milletler Ortak Programı başlatıldı. Ana faydalanıcısı Çevre ve Orman Bakanlığı olan proje ile doğrudan ilgili kurumlar ise Tarım ve Koyişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı. UNDP, UNEP, UNIDO ve FAO da projenin yürütücü ortakları arasında yer alıyor. 2008-2011 arası devam edecek projede şunlar amaçlanıyor.
  • İklim değişikliğine uyumun ulusal kalkınma planları çerçevesine yerleştirilmesi ve bir iklim değişikliği uyum stratejisinin oluşturulması

  • Ulusal ve bölgesel kurumların iklim değişikliği ve iklimsel şartlarda oluşacak belirsizlikten kaynaklanan risklerin tahmini ve yönetimi için kapasitelerinin geliştirilmesi
  • Seyhan Havzası’nda topluma dayalı uyuma yönelik pilot projelerin uygulanması

  • İklim değişikliğine uyum kavramının Türkiye’deki tüm BM kurumlarının çalışmalarına dahil edilmesi

    İklim Değişikliğine Uyum Çalıştayı
Proje kapsamında yürütülen çalışmaların ilgili bakanlıklar, üniversiteler, sivil toplum ve özel sektör temsilcileri ile paylaşması için Türkiye’nin “Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi” Birinci Çalıştayı 5 Mayıs 2010’da Ankara’da, Çevre ve Orman Bakanlığı’nda düzenlendi. Çalıştay’ın uyum stratejisinin ilkelerinin ve önceliklerin belirlenmesine bir zemin oluşturması hedeflendi.

Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat Kadığolu açılış konuşmasında, uyumun (adaptasyon) ve azaltmanın (mitigasyon) paralel süreçler olduğunu, birbirinden ayrı değerlendirilemeyeceğini ve uyum mücadelesinin toplumun her kesimine ulaştırılması gerektiğini belirtti. Kadıoğlu, Ulusal İklim Değişikliği Strateji Belgesi’nin Yüksek Planlama Kurulu tarafından geçen hafta onaylandığını ve bu durumun iklim fonlarının kullanılmasının önünü açacağını vurgularken şimdi yapılması gerekenin bu stratejiyi eylem planına dönüştürmek olduğunu ve Türkiye’nin bir yol haritasına gerek duyduğunu söyledi.

Kadıoğlu’nun ardından söz alan BM Mukim Temsilcisi, UNDP Türkiye temsilcisi Shahid Najam, iklim değişikliğinin, insanlığın karşılaştığı en büyük sorun olduğunu, mevcut üretim ve tüketim modellerini artık sürdürümeyeceğimizi ve ertelemeden politika ve strateji belirlememiz gerektiğini ifade etti. UNDP’nin Türkiye hükümeti ile iklim değişikliğine karşı sürdürülebilir çözümler bulmak için çok yakın çalıştığını belirten Najam, yerelde toplulukların sorunları nasıl tanımladığının ve katılımcı bir yaklaşımın sürdürülebilir kalkınma için elzem olduğunu vurguladı.
BM Ortak Programı’nın yöneticisi Atila Uras, küresel iklim değişikliğinin BM’nin Bin Yıl Kalkınma hedeflerinden üçünü (Aşırı yoksulluğun ve açlığın yok edilmesi; Cinsiyet eşitliğinin teşvik edilmesi ve kadınların güçlendirilmesi ve Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması) tehdit ettiğini ve iklim değişikliği uyum politikalarını Türkiye’deki Binyıl Kalkınma hedeflerine dayalı BM planlamasına dahil edeceklerini söyledi. Uras, uyum stratejisini 3 temel ayak üzerinden değerlendirdiklerini söyledi.

  • Politika: Etkin uygulama, yeni politikalar geliştirme
  • Bilim:En iyi teknolojilerden destekleyici araçlar olarak yararlanma ve bilgiyi toplumun her kesimine ulaştırma
  • Uygulama:Yerelden merkeze farklı ölçülerde uygulamalar ve süreçlerin ekonomik sosyal ve çevresel açıdan izlenmesi.
Mevcut durumun analizi için Anayasa’dan sektörel analizlere uzanan bir tarama, iklim değişikliği senaryo çalışmaları ve katılımcı etkilenebilirlik analizleri yaptıklarını vurgulayan Uras, programın en önemli çıktısının Ulusal iklim Değişikliğine Uyum Stratejisi olacağını ve bu stratejinin Ekim 2010’da Çevre ve Orman Bakanlığı’na sunulacağını belirtti.

Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü İklim Değişikliği Dairesi’nden Sebahattin Dökmeci, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele stratejisini anlattı, seragazı emisyonları dursa bile etkileri uzun süreceğinden iklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde azaltım kadar uyumun da önemli olduğunu belirtti ve Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde İklim Değişikli Dairesi’nin kurulduğunu vurguladı.

Uyumda uluslararası yaklaşımlar

UNEP Uluslararası Uyum Danışmanı Bill Dougherty, iklim değişikliğine uyumda uluslararası yaklaşımları katılımcılara aktardı. Son beş yılda birçok ulusal hükümetin, şehrin ve bölgenin uyum stratejileri geliştirdiğini belirten Dougherty, Kuzey Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika’da bir çok uyum modeli olduğundan ve azaltım stratejilerinin aksine uyumun değişkenliğinden ve önceliklerinin yerele göre farklılaştığından bahsetti. Uyum stratejilerinin başlangıç noktalarını gelecekteki sıcaklık değerleri ve yağış miktarı, iklim değişikliğinin kırılgan sektörlere etkileri ve yerel paydaşların perspektifleri oluşturuyor. Dougherty, uyum stratejilerini geliştirmiş, farklı yapılarına rağmen Türkiye ile benzerlikler de gösteren İspanya ve Finlandiya’yı ele aldı. 2006’da ulusal iklim değişikliği uyum planını kabul etmiş olan İspanya, AB içinde ortalama yıllık sıcaklık artışı en yüksek ülke olması nedeniyle AB’de iklim değişikliğinin etkilerine en açık ülke. İspanya, uyum stratejisini ulusal iklim değişikliği mücadele planlarına entegre edebilmiş; yukarıdan aşağı yaklaşımı kullanarak analitik odaklı iklim ve etki modellemeleri yapmış, aşağıdan yıkarı taban odaklı yaklaşım ile yerel bakış açısını, kırsal kapasiteyi ve yereldeki kurumsal kapasiteyi gözönüne almış. Global anlamda da UNEP, UNDP ve AB ile birlikte hareket etmiş. Belirlenen dört öncelik ise şunlar olmuş:
1) İklim değişikliği senaryoları 2) Su etkilenebilirliği 3) Biyoçeşitlilik etkilenebilirliği 4) Kıyı bölgelerinin etkilenebilirliği


Dougherty, iklim değişikliğinden etkilenme açısından İspanya’nın Türkiye ile benzerlik gösterdiği alanları kıyı bölgeleri, tarım ve su kaynakları olarak sıraladı.
Finlandiya, küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkerlerden biri olmasının yanı sıra dünyada iklim değişikliğine uyumda ilk harakete geçmiş ülkelerden biri. Finandiya’da sosyo-ekonomik senaryolar geliştirilmiş, iklim değişikliği politikaları anaakımlaştırılmış ve uzun erimli yatırımlara entegre edilmiş. İspanya modelinin aksine uyum stratejileri tabana çok yayılmamış daha çok uzmanlık seviyesinde kalmış ve halk katılımı sınırlı olmuş. Finlandiya ile Türkiye’nin ortak yönü her iki ülkenin de doğaya endeksli endüstrilere sahip olması. Dougherty, uluslararası deneyimlere bakarak bazı dersler çıkarılması gerektiğini, Türkiye için neyin anlamlı olduğunun ve kırılgan sektörlerin belirlenmesi ve önceliklerin netleştirilmesi gerektiğini vurguladı.

Uyumda Türkiye’de Mevcut Durum

UNEP uyum uzmanı ve koordinatörü Nuran Talu “Türkiye’de iklim değişikliğine uyumda mevcut durum” başlıklı bir sunum yaptı. Mevcut durumu planlama politikaları , kurumsal yapılanma ve finansal politikalar açısından değerlendirdiklerin belirten Talu, Türkiye’de şu an yumuşak uyum yapıldığını ,iklim değişikliğinden etkilenebilecek sektörlerin başında gelen tarım ve suda doğrudan ya da dolaylı çalışma, politika, yasal düzenlemelerin olduğunu ve yerelde kurumsal yetersizlikler tespit ettiklerini belirtti. Uyum kapsamının ekolojik bölgeler, ekonomik sektörlerin bölgesel etkinliği ve su kaynakları üzerinden düşünülmesi gerektiğini ve tarım sektörünün vazgeçilmez rolü olduğunu ifade eden Talu, politika araçlarının (ÇED, yerel kurullar, İl Mera Komisyonu, Toprak Koruma Kurulu, Sulak Alanlar Komisyonu, Stratejik Çevresel Değerlendirme) da uyum odaklı işlemediğini söyledi. Talu ayrıca etkilenebilirlik tespitinde yukarıdan aşağı yaklaşımlarının esas olduğunu, kent-iklim uyumu üzerine gidilmesi gerekliliğini, doğal afet yönetimi ve uyum ilişkisinin zayıf olduğunu ve sanayide eko-verimlilik uyum bakışı eksikliğini vurguladı. Kurumsal anlamda ise uyumdan sorumlu bir kurum netleşmediği, korunan alanlarının iklim değişikliğine uyum ile bağlarının olmadığını, özel sektörün uyumdan ziyade azaltım ile ilgilendiği ve bilim ile politikanın buluşmadığı tespitini yaptı. Finansman ayağında ise bütüncül uyumun maliyetinin hesaplanmadığı belirten Talu, iklim bağımlı ekonomik sektörlere (tarım, enerji, su, turizm, balkıçlılık) odaklanmak gerektiğini ve ekosistem mal ve hizmetlerine ekonomik bir değer olarak bakılmadığını belirtti. Paydaşlara danışma konusunda Çevre ve Orman Bakanlığı’nın rolününü zayıf olduğunu ve sivil toplum faaliyetlerinin karar verici düzeye ulaşmadığı tespitinden hareketle her sektörden etkilenebilir grupların (örneğin orman köylüleri, kadın çiftçiler) uyum çalışmalarına katılması gerektiğini vurguladı. Su Çerçeve Direktifi, Taşkın Direktifi, Gıda Güvenliği Direktifi konularında uyumun sınır ötesi ilişkilere konu olduğunun görüldüğünü ve 2004 yılından beri Avrupa’da ülkeler hatta şehirler bazında yaşanan deneyimlerin paylaşılması gerekliliğine değinen Talu, hangi eylemleri ulusal, hangi eylemleri yerel çabalarla yapabiliriz sorusuna yanıt aramanın önemine vurgu yaptı.

Türkiye’nin iklim geleceği

İTÜ Avraysa Yer Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Nüzhet Dalfes, “İklim Değişikliğine Bilimsel Yaklaşım” başlıklı sunumunda iklim olgularından, iklim değişikliğinden ve Türkiye’nin iklim geleceğinden bahsetti. İklim olgularına yerelde havza bazında değinilmesi gerektiğini savunan Dalfes, iklim değişikliğinde Türkiye ölçeğinin anlamlı olmadığını ve iklim değişikliğinin farklı coğrafyalara farklı şekilde yansıyacağını vurguladı. İlk olarak yapılması gerekenin iklim projeksiyonları olduğuna dikkat çeken Dalfes, bunu etki değerlendirme- iklime olan bağımlılığın/kırılganlığın değerlendirilmesi ve uyum çözümlerinin izlemesi gerektiğini savundu. Avraysa Yer Bilimleri Enstitüsü’nde yaptıkları modellemelerden (kış aylarındaki sıcaklık değişmesi, kış yağışlar, sıcaklık artışları) de örnekler veren Dalfes, iklim geleceğimiz hakkında zaman ufkunun öneminden (20-40 yıl), bölgesel ölçeklerden, sıcaklık ve yağış dışında diğer iklim parametrelerinden de yararlanmadan ve ortalamalarla yetinilmeyip uç değerlere bakmanın gerekliliğinden bahsetti. Uyum stratejisinin olmazsa olmazları arasında ise akademide ve kamuda insan kaynaklarının geliştirilmesini, veri bilgi sitemlerinin geliştirilmesini ve entegrasyonunu, ekosistemleri izleme sistemini ve araştırma kurumlarının oluşturulmasını saydı. Dalfes’e göre iklim değişikliğine uyum evrimsel bir süreç ve buna uygun olarak öğrenen sistemler yaratmak gerekiyor. Nesiller arası süreçlerin gözetilmesi, farkındalığın sürdürülmesi, zamanında optimizasyon ve önceliklerin belirlenmesi de çok önemli.
İklim değişikliğinden nasıl etkileniyoruz?
Çalıştayın son bölümünde BM Ortak Programı yöneticisi Atila Uras, Çevre ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen MGD- F 1680 Türkiye’nin İklim Değişikliğine Uyum Kapasitesinin Geliştirilmesi Projesi kapsamında Antalya, Eskişehir, İzmir, Kars, Kastamonu, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon ve Van illerinde yürütülen katılımcı etkilenebilirlik analizlerinin (PVA-Participatory Vulnerability Assesment) sonuçlarını katılımcılarla paylaştı.
11 ilin seçiminde 7 bölgenin de temsil edilmesi göz önünde bulundurulurken, ilin bulunduğu su ve tarım havzası, iklim senaryolarına göre etkilenebilirliği, ilgili bakanlıkların bölgesel düzeyde hizmet alanlarına girmesi, iklim değişikliği ile ilgili bölgeye yönelik çalışmaların bulunması, kıyı alanları ile bütünlük içinde olması, Kalkınma Ajanslarının, devlete bağlı teknoloji geliştirme merkezleri ve araştırma enstitülerinin, Türkiye İstatistik Kurumu’nun, Ulaştırma, Sağlık, Kültür ve Turizm, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıkları’nın bölge müdürlüklerinin varlığı, büyükşehir belediyeleri ya da bölgesel düzeyde öne çıkan belediyelerin olması, su ve atık yönetim birimlerinin olması, üniversitelerin ve STKların bulunması gibi kriterler dikkate alındı. Amaç yerelde iklim değişikliği ve uyum hakkında farkındalığı arttırmak ve yerelde iklim değişikliğinden etkilenebilirliği belirlemek.
Analizler kapsamında son 10 yılda iklim değişikliğinden kimin, nasıl, nerede, ne zaman, hangi sıklıkta etkilendiği tanımlanmaya çalışıldı. 11 ilin 9’unda kışların daha ılık geçtiği ve daha az kar yağışı görüldüğü saptandı. Yıllık yağış miktarlarında farklar görülmese de mevsimler arası dağılımın değiştiği tespit edildi. İklim değişikliğinden etkilenecek olan hassas gruplar çiftçiler, hayvan yetiştiricileri, arıcılar, orman köylüleri, vatandaşlar esnaf ticaretle uğraşanlalar turizm sanayiciler, yaban hayatı olarak belirlendi.

Yerel kurumların iklim değişikliğini etkilerine nasıl cevap verdiği, etkin mücadele için gelecekte ne gibi önlemlerin alınması (politika, mevzuat, yerel uygulamalar vb alanlarda) gerektiği yerel paydaşlarca ve yetkililerce tartışıldı.
Çalıştayın son sunumunda Bölgesel Proje Koordinatörü Alper Acar, BM Ortak Programı kapsamında 2009 yılında başlatılan Seyhan Havzası’nda İklim Değişikliğine Uyum Hibe Programı ile havza sakinlerinin ve kurumların iklim değişikliğine uyum kapasitelerini geliştirecek projeleri anlattı. Balıkçılık, hayvancılık ve ormancılık alanlarındaki 18 projeden 12’si Adana’da, dördü Kayseri’de ve ikisi de Niğde’de uygulanacak. Projeler, uzun vadede iklim değişikliğine uyum konusunda kapasite geliştirmeyi ve farkındalık yaratmayı amaçlarken, doğru tarım tekniklerinin geliştirilmesini, gıda güvenliğinin sağlanmasını, taşkın risklerinin belirlenmesini, alternatif sulama tekniklerinin kullanımını ve deniz seviyesinin yükselmesinin engellenmesini hedefliyor. Seyhan Havzası’nda uyum kapasitesini geliştirmede başarılı olunursa, proje Türkiye’nin diğer bölgelerinde de uygulamaya koyulacak.

Bundan sonraki süreçte İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi için gerçekleştirilecek adımlar şöyle:

  • Engeller ve Öncelikler Çalıştayı
  • Taslak Uyum Stratejisi İlk Değerlendirme Çalıştayı
  • İlgili grupların görüşlerinin alınması
  • Türkiye’nin Ulusal İklim Değişikliği Uyum stratejisinin Son Değerlendirme Çalıştayı
  • Türkiye’nin Ulusal İklim Değişikliği Uyum stratejisinin Çevre ve Orman Bakanlığı’na teslim edilmesi

Barış Gençer Baykan

Araştırma Görevlisi

BETAM- Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsa Araştırmalar Merkezi

Eskikaraağaç Leylek Şenliği


12 Mayıs 2010 Çarşamba

EKOIQ’nun Mayıs-Haziran sayısı çıktı

Türkiye’nin ilk “Yeşil İş / Yeşil Yaşam” dergisi EKOIQ’nun Mayıs-Haziran sayısı yayınlandı.

BZD Yayın ve İletişim tarafından iki ayda bir yayınlanan EKOIQ’nun bu sayısında KOBİ’lerin Yeşil Dönüşümdeki rolünden Yeşil ürün pazarının krizden nasıl etkilendiğine kadar uzanan birbirinden ilginç konular yer alıyor. Derginin bu sayısının en ilginç bölümlerinden biri de nükleer enerji tartışması. Nükleerin yenilenebilir bir enerji olup olmadığı konusunda Prof. Hayrettin Kılıç ve Prof. Osman Kemal Kadiroğlu tam ters tezler ortaya koyuyorlar. 10 Yılın 10 Büyük Çevre Olayının de ele alındığı dergide, E-Okuyucu ile basılı kitabın hayli şaşırtıcı bir karşılaştırmasını da okuyabilirsiniz.

10 Yılın En Önemli 10 Çevre Olayı

Türkiye’nin Çevre Şampiyonları Belli Oldu

Tabağımızla Gezegenimiz Arasında: Slow Food

KOBİ’ler ve Yeşil Dönüşüm

Yedi Renkli Göle Yedi Renkli Hayat

Eco Market 2009: Yeşil Pazar Büyüyecek

Doç. Dr. Etem Karakaya: “Türkiye NAMA Stratejisini Benimsemeli”

Bilgisayarlar ve Yeşil Bilgi İşlem

Yeşil Canavar: Greenwash

Kamuda “İklim İşleri”

İklim Platformu Yola Çıktı

İnegöl’de bir EKO-OKUL

E-Okuyucu Basılı Kitaba Karşı!

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

Bursa Nilüfer’de karbon ayakizi projesi


Başka Derneği, Nilüfer Belediyesi ve Nilüfer Yerel Gündem 21 ortaklığı ve GEF Küçük Destek Programı (SGP) desteği ile kısa adı “Küçük Adımlar Büyük İzler Doğurur” olan Bursa’nın Nilüfer İlçesi’nde Karbon Ayak İzimiz Hakkında Farkındalık Yaratma Projesi’ni 2010 Mart ayında başlattı. Proje kapsamında, Nilüfer İlçesi’nde anketler aracılığıyla mevcut durum saptandı. Bu veriler, yazılım programı aracılığıyla erişilebilir bir veri tabanına girilecek. Bu sayede ilk defa mahalle ölçeğinde bir karbon emisyon ölçüm sistemi ile yerel bir bölgenin karbon ayak izi haritası oluşturulacak. Mahalle sakinlerinin katılımıyla farkındalık amaçlı eğitimler gerçekleştirilecek. Kişi başına düşen karbon ayak izini azaltmaya yönelik olan önlemler tanıtılacak ve kişilerin hane başına gerçekleştirdikleri gelişimi izleme olanağı sağlanarak, iklim değişikliği konusunda kişilerin yapabilecekleri hakkındaki bilinç yaygınlaşabilecek.


Geçti göç kervanı

Anadolu'nun son göçer Yörük aşiretlerinden Sarıkeçililer, herkesi 8-9 Mayıs 2010 tarihlerinde düzenlenecek olan '4. Göç Kervanı Şenliği'ne bekliyor. Mersin'in Gülnar ilçesindeki şenliğe Atlas, Buğday Derneği ve Doğa Derneği destek veriyor. Şenlikte panel, Yörük düğünü, doğa yürüyüşü, konserler olacak; katılımcılar Sarıkeçililerin yaşam tarzını tanıma olanağı bulacak. Sarıkeçililer’in Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Pervin Çoban Savran 'Biz Yörükler, ateş yakamayan gençlere güven olmaz deriz. Gelin ateşi birlikte yakalım, yüzyıllardır süren bu göç yüzyıllar boyu sürsün' diyerek herkesi 4. Göç Kervanı Şenliği'ne davet ediyor.

Bahar Buluşması’nda ana tema “Gıda”

Yeşil ve Sol Bahar Buluşmalarının üçüncüsü 19 – 23 Mayıs 2010 tarihlerinde Balıkesir’in Erdek ilçesinin Ocaklar Beldesi’nde gerçekleştirilecek. Son yıllarda gıda üretiminin ve tüketiminin sistematik bir şekilde, gerek çok uluslu gerekse ulusal olsun, temelde şirketlerin talepleri doğrultusunda şekillendirilmesi, gıda ekonomisi üzerinde bir egemenlik kurulmasının kurulmaya çalışıldığı düşüncesinden hareketle buluşmanın ana teması “Gıda” olarak belirlendi. Buluşmada, Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi’nin tam buğday ununu sağlayan değirmenin de yer aldığı Gönen’e bağlı Gaybular Köyü’nde, bu yıl ilki düzenlenecek Halk Üniversitesi bünyesinde “değirmencilik”, Paşalimanı Adası’nda “ot toplama ve tohumculuk” ve Ocaklar’da “fırıncılık” dersleri verilecek.

29 Nisan 2010 Perşembe

Çevreci Gençler Denizlerde...

Çevreci gençler 30 Nisan 2 Mayıs tarihleri arasında “Denizler” konusunu tüm yönleri ile tartışmak üzere Haliç Kongre Merkezi’nde bir araya geliyor. Farklı konular ile ilgilenen 400 genç, Denizler ve Denizcilik konularını tartışmak, bilgilenmek amacı ile Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu – TÜRÇEK tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde 3 günlük bir zirve de bir araya geliyorlar. Ulusal Gençlik Çevre Zirvesi 9. yılında Denizler konusunu ile gençleri ve uzmanları bir araya getiriyor. 3 gün boyunca Denizler ve Biyoçeşitlilik, Denizler ve Kirletici Kaynakları, Denizler ve Ulaşım konuları üzerine 14 panelin düzenleneceği zirvede, Denizcilik politikaları, balıkçılık, iklim değişikliği ve denizler, deniz kazaları gibi konular uzmanlar tarafından katılımcılar ile tartışılacak. 2002 yılından günümüze kadar Sivil toplum kuruluşları, üniversite kulüpleri ya da bireysel insiyatif kanalıyla çevre koruma ve geliştirme çalışmaları yapan gençleri ayrım gözetmeyen demokratik bir ortamda bir araya getirmek amacı ile “ Ulusal Gençlik Çevre Zirveleri – AKASYA ” zirveleri düzenlenmektedir. Bu alanda Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından 2007 yılında“ Türkiye’deki en iyi gençlik uygulamaları”ndan biri olarak ödüllendirilmiş.
Haliç Kongre Merkezi Sinema bloğunda 400 gencin bir araya geleceği Zirvede sivil toplum kuruluşları standları ile gençler ile buluşacak.

İletişim
Kerem ATEŞ – AKASYA Zirveleri Kurumsal İletişim Sorumlusu
0216 338 00 17 / 0 532 416 96 12
kurumsal@akasyaplatform.org
www.akasyaplatform.org
Anında bilgilenmek için www.twitter.com/akasyaplatform

25 Nisan 2010 Pazar

Horon,halay,zeybek, sarı yazma ve çevre mücadelesi

25 Nisan saat 12'ye doğru İstanbul Kadıköy Tepe Nautilus'un önüne gelenleri Türkiye'nin değişik bölgelerinden semboller, türküler, müzik aletleri,flamalar ve bayraklar karşıladı. Az sonra başlayacak yürüyüşün ve Kadıköy Meydanı'ndaki mitingin konusunu bilmeyenler, bölgelerin temsil edildiği bir festival var zannedebilirdi. Artvinli gençleri, Dersimlileri, Ege köylülerini,Amasralıları,Hasankeyflileri bir araya getiren yaşamı yok eden enerjiler. Kimi yerde nükleer kimi yerde termik santral. Kimi bölgede HES kimi bölgede baraj. Çernobil felaketinin 24. yılında, 6 bin kişi yaşam alanlarını tehlikeye atanlara, topraklarını kirletenlere, derelerini satanlara dur demek için bir araya geldi. Türkiye'de doğal yaşam belki de bugüne kadar hiç olmadığı kadar saldırı altında ve bu tekil çevre mücadelelerini ortaklaşmaya itiyor. İrili ufaklı kampanyalar gelişen iletişim araçları sayesinde yeni yeni bir araya geliyor, değişik bölgelerden yurttaşlar, aktivistler, yerel yöneticiler, hemşehri dernekleri dertlerine ortak bir çözüm arıyor. Seslerini bakanlara, milletvekillerine, medya kuruluşlarına duyurmak istiyorlar. Örneğin 75o'si Karadeniz'de olmak üzere 1700 baraj ve HES projesinden bahsediliyor. Bu projelerin yaratacağı tahribatı ortak bir mücadele olmadan engellemek ve daha geniş anlamda enerji politikaları ile birleştirmeden düşünmek mümkün olamaz (Bu konuda Ümit Şahin'in Yeşil Gazete'de yayınlanan "HES'lere karşı mücadele" yazısını okumanızı tavsiye ederim). Bugüne kadar Mersin Akkuyu'da yapılması planlanan nükleer santralin dışında Sinop'ta ve İğneada'da da santral yapılması son dönemde gündeme geldi. Öte yandan yapım ya da planlama aşamasında 47 yeni kömürlü termik santral bulunuyor. Greenpeace'in hesaplamalarına göre Sinop Gerze'de kurulacak olan 1000 MW gücündeki ithal kömür ve motorin ile çalışacak termik santral yılda 6 milyon ton CO2 salımı yapacak. İstanbul'daki miting ile eş zamanlı olarak Sinop-Gerze'de de bir miting yapıldı. Radikal'in haberine göre 6 bin, Sendika.org'un haberine göre ise 20 bin kişi termik santralin yapılmasına hayır dedi. Elbette bu tür etkinliklerle ülkenin enerji ve su politikaları bugünden yarına değişemeyecek ancak artık halkın katılımını gözetmeyen, tepeden inmeci,sürdürülebilir olmayan, doğal yaşamı tehdit eden, kirli enerjilere dayanan politikaların karşısında artık daha güçlü bir sesler var. Ayrıca mitingin açılışında dendiği gibi
Çoruh’tan,Senoz’dan,Şavşat’tan Fındıklı’dan,Papart'tan,Hemşin’den,Macehel’den,Sinop’tan, Cbayram ide’den, Bartın’dan , Görele’den tüm Karadeniz'den geldik ya biz,

Artık Bergama mücadelesinde yaşamı savunan ve bugün aramızda olmayan Hopdediks (Bayram Kuzu) daha mutlu yatıyor...
Yuvarlakçay’daki çadırlar daha sıcak….

Senoz’daki, Fındıklı’daki nöbetçiler daha güçlü…
Hasankeyf'in ömrü bir on yıl daha uzadı...

24 Nisan 2010 Cumartesi

25 NİSAN KADIKÖY MİTİNGİNE ÇAĞRI


ÇERNOBİL'İN 24. YILINDA

Yaşamı yok edecek enerjilere izin vermemek için

25 Nisan'da Kadıköy'de buluşuyoruz...


ÇERNOBİL felaketinin, başta Karadeniz kıyıları olmak üzere Türkiye'yi radyasyon yağmuruyla kirletmesinin üzerinden 24 yıl geçti. Zamanın yöneticileri hiçbir önlem almadığı gibi radyasyonlu çayları insanlara içirdiler, radyasyonlu fındıkları halkımıza dağıttılar. Bugün, Karadeniz'in her evinde, insanlar yakınlarını kanserden kaybediyorlar. Yetmezmiş gibi şimdi de nükleer santral belası için seçtikleri yerlerden biri Çernobil kurbanı Karadeniz'in Sinop kenti. Hükümetin nükleere karşı 40 yıldır direnen Mersin Akkuyu için planladığı dört nükleer reaktör projesi de sürüyor. Bugün Türkiye'yi nükleer karanlığa mahkum etmek isteyenlere karşı sesimizi her zamankinden daha yüksek çıkartmak zorundayız. Akkuyu'da, Sinop'ta, dünyanın hiçbir yerinde nükleer santral istemiyoruz.

Akkuyu ve Sinop Çernobil olmasın demek için Kadıköy meydanındayız.


Karadeniz'in el değmemiş vadileri, Ege ve Akdeniz'in dere ve çayları, Türkiye'nin her yerindeki akarsular, doğayı yok etme pahasına kâr peşinde koşanların saldırısı altında. Sadece Doğu Karadeniz’de 750'ye varan HES projesiyle, enerji bahanesiyle sularımızın kullanım hakkı şirketlere devrediliyor, sular tünellere hapsediliyor, yatağında akan su bırakılmıyor, Artvin, Rize, Trabzon, HESlerin, maden ve taş ocaklarının, yayla yollarının çok yönlü saldırısı altında: Dünyanın en nadide yağmur ormanları, doğal eski ormanları, akarsu vadileri tarümar ediliyor, üstelik bir de enerji nakil hatlarının yayacağı radyasyonla adeta her vadi bir Çernobil’e dönüştürülüyor.

Çoruh’tan Senoz Vadisi’ne, Yuvarlakçay’dan Fındıklı'ya, Görele'den Alakır'a , Loç Vadisi'ne kadar Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de derelerinin kurutulmasına, vadilerin yok edilmesine, HES inşaatları için ağaçların kesilip ormanların tahrip edilmesine karşı yöre insanları direniyor.

Doğayı yok eden HES'lere karşı hareketlerimizi büyütmek için 25 Nisan'da Kadıköy’ deyiz.

Barajlar sadece akarsuları ortadan kaldırıp vadileri yok etmekle kalmıyor, insanları yerinden yurdundan ediyor ve tarihi mirası sulara gömüp ortadan kaldırıyor. Aynı zamanda milli park olan MUNZUR vadisini yok edecek sekiz baraj projesi Dersim halkının yıllardır süren mücadelesine rağmen devam ediyor. Yüzyılların mirası Küre Dağları Milli Parkı içinde akan Devrekani Çayı üzerine altı adet baraj projesi monte edilmeye çalışılıyor ve dünyanın ikinci büyük kanyonu olan Valla Kanyonu da HES'lerle tehdit ediliyor. ALLİANOİ'yi kurtarmak için yapılan girişimler dikkate alınmıyor ve Bergama'da yapılan Yortanlı barajı Allianoi antik kentini sular altında bırakmak için gün sayıyor. Tarihin en önemli tanıklarından HASANKEYF antik kentini sonsuza kadar baraj sularına gömecek olan Ilısu barajı bütün dünyaya mal olan dirençli mücadelelere rağmen sürdürülüyor.

Munzur ve Devrekani özgür aksın, Hasankeyf ve Allianoi yaşasın demek için 25 Nisan'da Kadıköy’ deyiz.

Termik santraller sadece iklim değişikliğini geri dönüşsüz noktaya yaklaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda bacasından çıkan zehirli dumanlarla çevresinde yaşayan insanlarda ciddi hastalıklara yol açıyor, ormanları ve tarım alanlarını tahrip ediyor. Buna rağmen hükümet 50'yi aşkın yeni kömürlü termik santral projesiyle Gerze'den Bartın, Erzin, Yalova, Çanakkale'ye kadar Türkiye'nin her yerinde hem halkın sağlığını, hem doğayı, hem de yeryüzünün geleceğini tehlikeye atmaya devam ediyor. Doğaya ve yaşama sahip çıkmak için kömüre hayır diyoruz.

Termik santrallere karşı çıkmak, iklim değişikliğini durdurmak için 25 Nisan’da Kadıköy'deyiz.



Yaşama kasteden projeler enerji yatırımlarıyla da sınırlı değil. Bergama, Eşme, Havran, Ulukışla gibi yerlerde altın madenleri, İstanbul'da üçüncü köprü, yeni otoyollar, taşocakları, çimento fabrikaları, golf sahaları gibi ormanlara, sulak alanlara, tarım alanlarına ve insan yerleşimlerine zarar veren, kentsel dönüşüm adı altında insanları yaşadıkları yerden koparan bütün yanlış projelere karşı Türkiye'nin her yerinde protestolar ve kampanyalar yükseliyor.

Hepimiz 25 Nisan’da Sinop’ta, Mersin’de ve Kadıköy’de meydanlarda buluşuyoruz.



Tüm doğayı ve yaşamı savunanları 25 Nisan'da Kadıköy meydanına davet ediyoruz.

25 Nisan Pazar – Saat:12.00
Kadiköy- Tepe Nautilus önü

25 Nisan Mitingi İrtibat Bürosu: Süslü Saksı sok. No:13/2 Beyoğlu Tel:0212 293 67 38
25nisanmitingi@gmail.com

ÇAĞRICILAR
EGEÇEP-ALLİANOİ GİRİŞİM GRUBU
CİDE-LOÇ VADİSİ KORUMA PLATFORMU
HASANKEYF'İ YAŞATMA GİRİŞİMİ
KARADENİZ İSYANDADIR PLATFORMU
MUNZUR KORUMA KURULU (DEDEF)

İMZACILAR
ANKARA ARTVİN KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ
ARTVİN'LİLER HİZMET VAKFI
BARTIN ÇEVRE GÖNÜLLÜLERİ
BARIŞ VE DEMOKRASİ PARTİSİ
BASIN-İŞ
BURSA ARTVİN SU PLATFORMU
CİDE GÖKÇELER KÖYÜ DERNEĞİ
ÇUKUROVA ANTİ-NÜKLEER İNSİYATİF
ÇORUH HAVZASI GRUBU
DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK HAREKETİ
DEMOKRASİ İÇİN BİRLİK HAREKETİ
DOĞA DERNEĞİ
DOĞAL VE KÜLTÜREL YAŞAM İÇİN ÇEVRE GİRİŞİMİ
DUTLAR EKOKÖYÜ GİRİŞİMİ
EGE DOĞAL YAŞAMI KORUMA DERNEĞİ
EKOLOJİK ÜRETİCİLER DERNEGİ
EMEP
EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ
ERZURUM İSPİR AKSU VADİSİ DOĞAL YAŞAMI KORUMA DERNEĞİ
ESİTLİK VE DEMOKRASİ PARTİSİ
FEMİNİST KADIN ÇEVRESİ
GEBZE ARTVİNLİLER DERNEĞİ
GÖRELE EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU
HAVA-İŞ
HALKIN TAKIMI DERGİSİ
HALK EVLERİ
HEMŞİNLİLER EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ
İSTANBUL TABİP ODASI
İSTANBUL ECZACILAR ODASI
İMECE EVİ
İZMİRİZMİR.NET
KASTAMONU AZDAVAY DERNEKLER FEDARASYONU
KAYYDER
KİBELE EKOLOJİ VE ÇEVRE KOOPERATİFİ
KÜRESEL EYLEM GRUBU
KÜLTÜR VE SİYASETTE FEMİNİST YAKLAŞIMLAR
K. ÇEKMECE SİNOPLULAR KÜLTÜR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ
NKP İSTANBUL
NÜKLEERE KARŞI ORGANİK İNİSİYATİF
PETROL-İŞ
PAPART DERELERİ PLATFORMU
PALOVİT VADİSİ DUYARLILIK PLATFORMU
RED DERGİSİ
SİNOP ÇEVRE DOSTLARI
KAĞITHANE SİNOPLULAR DERNEĞİ
BAYRAMPAŞA SİNOPLULAR DERNEĞİ
ZEYTİNBURNU SİNOPLULAR DERNEĞİ
SON IRMAK DOĞA PLATFORMU
SIRTÇANTAM GEZİ KÜLTÜRÜ DERGİSİ
SOSYALİST PARTİ
SOSYALİST DEMOKRASİ PARTİSİ
SOSYALİST GELECEK SİYASETLERİ
TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜK PLATFORMU
TÜRKİYE GERÇEĞİ PLATFORMU
YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK DERNEĞİ
YEŞİL VE SOL
YEŞİLLER PARTİSİ
YUVARLAKÇAY KORUMA PLATFORMU
78 LİLER
14 MAYIS PLATFORMU


13 Nisan 2010 Salı

Kadıköy Belediyesi Organik Halk Pazarı’nın Resmi Açılışı

Kadıköy Belediyesi ve Ekolojik Üreticiler Derneği’nin birlikte yürüttüğü Kadıköy Belediyesi Organik Halk Pazarı’nın açılışı 14 Nisan Çarşamba günü saat 11:00’da Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ün konuşmasıyla başlayacak. Konuşmaların ardından etkinlik Masalın Aslı müzik grubunun dinletisi ile devam edecek.

Ekolojik Üreticiler Derneği, büyük bir hızla hem üreticiyi, hem tüketiciyi memnun edecek adımları atıyor. Bugün ekolojik duyarlılıkları ön planda tutan Kadıköy Belediyesi Özgürlük Parkı’nda Ekolojik Üreticiler Derneği’ne destek verip, hemşerilerine bu önemli hizmeti götürüyor, yarın başka belediyeler de onları takip edecektir, etmelidir. Ekolojik pazarlar artık semt sakinlerine hizmet veren ve ulaşılması kolay olan alanlar olarak çoğalarak devam edecektir.

Bu proje aynı zamanda yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları arasında olması gereken dayanışmayı göstermesi açısından önemli. Böyle bir birlikteliği Kadıköy’e kazandırdıkları için teşekkür edilmesi gereken üç grup var. Kadıköy Belediyesi, Ekolojik Üreticiler Derneği ve elbette ekolojik ürün üreten üreticiler.

Çarşamba günü tüm Kadıköylüleri, İstanbulluları ve dostları Özgürlük Parkı’na üreticilerimizle buluşmaya davet ediyoruz.

25 Mart 2010 Perşembe

Ormanımızı savunmaya


Plastik Poşete Hayır

Yeşiller Partisi, plastik torbaların kullanımını sınırlandıran veya yasaklayan yasal düzenlemelerin yapılması için bir imza kampanyası başlattı.

“İnsan eliyle yaratılmış derin bir ekolojik kriz içindeyiz. Küresel ısınma, türlerin yok olması, sağlığımızı tehdit eden çevre sorunları hep büyük bir krizin parçaları. Çözüm için birinden veya bir yerden başlamak zorundayız. Günlük hayatımızda belki de hiç düşünmeden kullandığımız plastik poşetler de bu krizi yaratan kirleticilerden bir tanesi. Beş dakikalığına kullandığımız bir plastik poşet doğada çözünmeden en az 500 yıl kalıyor. Kullanıp çöpe attığımız bu poşetler yeryüzünü kaplıyor, denizleri ve okyanusları dolduruyor, her türlü canlının yaşam alanını yok ediyor, insan sağlığına zarar veriyor. Şirketler ve süpermarketler sadece karlarını düşünüp plastik poşetleri sorumsuzca dağıtmaya devam ediyorlar. Pek çok duyarlı insan bu poşetleri kullanmak istemese de seçeneksiz kalıyor, çoğunluk ise plastik poşetleri bilinçsizce almaya ve kullanmaya devam ediyor. Doğaya daha fazla zarar vermeye hakkımız olmadığını ve dünyanın birçok yerinde yasaklanan plastik taşıma poşetlerinin ülkemizde de bir an önce yasaklanmasını talep ediyoruz ve bunun için gerekli yasal düzenlemelerin en kısa zamanda yapılması istiyoruz. Bu amaçla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, milletvekillerini ve hükümeti harekete geçmeye çağırıyoruz.” http://www.plastikposetehayir.com/

24 Mart 2010 Çarşamba

Kamuda Yeşil Yakalılar

Türkiye’de özel sektörde ve kar amacı gütmeyen kuruluşlarda doğrudan çevre faaliyetlerde istihdam edilenleri, yani yeşil yakalı olarak adlandırabileceğimiz çalışanların sayısını tam olarak bilemesek de, kamu kurum vekuruluşlarındaki çevresel istihdam ile ilgili veriler 1997 yılından itibaren yıllık olarak derleniyor.
TÜİK tarafından açıklanan son verilere göre 2008 yılında kamu kurum ve kuruluşlarında çevresel faaliyetlerde istihdam edilen çalışan sayısı 7557. Bu personelin yüzde 67'si sadece çevresel faaliyetlerle ilgili işlerde çalışırken, yüzde 33'ü diğer faaliyetlerin yanısıra çevresel faaliyetleri de yürütüyor. Çevresel faaliyetlerde çalışan personelin yüzde 65’i yüksekokul ve üzeri, yüzde 22’si lise ve dengi okul mezunu. Bu personelin yüzde 75’i erkek ve yüzde 25’i kadın. 1997’den beri sürekli artan personel, 2005 yılında 14 bin beşyüz kişiye ulaşmış ama son yıllarda yarı yarıya azalmış. Bu azalışın nedenleri arasında 2005 yılında Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün kapatılması ve yürüttüğü hizmetlerin İl Özel İdareleri’ne devri ve 2007 yılında Tarım Bakanlığı İl Müdürlükleri’nde çalışanların sayılmaması bulunuyor. 2008 yılına yansıyan azalışta rol oynayan faktörler arasında İl Özel İdareleri’nin o yıl içinde KÖYDES (Köy Altyapısını Destestekleme) projesi yapmamış olması ve kamu kurumlarının dönemsel ihtiyaçlarına göre çevresel isthidamın azalıp artması var. Sağlıklı bir çevrede yaşamanın altyapı koşullarının sağlanması, iklim değişikliğinin etkilerinin araştırılması, seragazı emisyonlarının azaltılması ve temiz ve yenilenebilir enerjilerin geliştirilmesi ve yaygın kullanımın sağlanması için kamu kurum ve kuruluşlarındaki çevresel istihdamın artması gerekiyor.

Devletlerin gelişmişlik düzeyleri, ekonomik ve organizasyonel yapıları arasındaki farklılıklar yüzünden Türkiye’de kamu sektöründeki çevresel istihdamı diğer ülkelerinki ile karşılaştırmak çok anlamlı olmasa da fikir vermesi açısından bazı Avrupa ülkelerinin çevresel istihdamın kamudaki ve toplam istihdam içindeki payından bahsetmek yerinde olabilir.


Bu çerçevede önemli bir dinamik olarak da AB ile yürütülen müzakerelerde Çevre faslının açılmasını sayabiliriz. Türkiye’nin, AB çevre müktesebatını etkin bir biçimde uygulayabilmesi için tüm düzeylerde idarî yapıların kapasitelerini kuvvetlendirilmesi, iç yapının uyarlanması ve ilave personelin istihdam edilmesi gerekiyor. Türkiye ile aynı zamanda katılım müzakerelerine başlayan Hırvatistan’ın, AB çevre müktesebatını uygulamak için hazırladığı Eylem Planı’nda, 2009 itibariyle yetkili ulusal bakanlıklar kadrolarının (2006 ile karşılaştırıldığında) yüzde 58, diğer ilgili kurumlar yüzde 23, denetim hizmetleri yüzde 29, illere yerleştirilen yeni örgütsel birimlerin yüzde 68 oranında arttırılacağı belirtiliyordu.6 ürkiye bu çapta bir kadro artışı açıklamasa da son elişmeler, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın ilave
stihdam yaratacağını gösteriyor. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, AB ile müzakerelerde çevre
faslının 21 Aralık 2009’da açılması nedeniyle Çevre Bakanlığı’nda bir reorganizasyona gidileceğini ve
Çevre İdaresi Başkanlığı kurulacağını açıkladı. Bu doğrultuda 800 kişinin işe alınacağı ve bu
personelin denetim, ölçüm ve ruhsatlandırma gibi konularda görev yapacağı belirtildi.7 Diğer yandan
2008 yılının sonunda Türkiye’de de etkileri görülmeye başlayan küresel ekonomik krizin etkilerini
hafifletmek için, hükümet tarafından açıklanan önlemlerin arasında açıklanan istihdam paketi
çerçevesinde 120 bin kişinin, ağaçlandırma, erozyon kontrolü çevre düzenlemesi gibi işlerde
istihdamını hedefleniyordu fakat bu konuda herhangi bir adım atılmadı.
Kamuda Yeşil Yakalılar başlıklı araştırma notunun tamamına www.betam.bahcesehir.edu.tr adresinden ulaşabilirsiniz.

17 Mart 2010 Çarşamba

EKOIQ’nun 2. sayısı çıktı!

Türkiye’nin ilk “Yeşil İş ve Yaşam” dergisi EKOIQ’nun 2. sayısı çıktı. Derginin Mart-Nisan sayısının ana dosyalarından biri Yeşil Ulaşım. Dosya kapsamında hem dünyada hem de Türkiye’de hibrid ve elektrikli araçların gelişimiyle ilgili yakası açılmadık bilgiler yer alıyor.

Derginin ikinci ana dosyasını ise Yeşil Etiketler oluşturuyor. Tüm dünyada sayıları 300’ü aşan yeşil sertifikaların ele alındığı dosyada, etiketlendirme kurumları, yöntemleri, tarihsel evrimleri geniş b ir şekilde ele alınıyor. Dosyanın diğer bir ilginç sorusu ise hangilerinin güvenilir, hangilerinin ise “anlamsız” ve greenwash olduğu yönünde…

İki ayda bir yayınlanan derginin bu sayısında, eski Turkcell CEO’su, şimdinin yenilenebilir enerji yatırımcısı Muzaffer Akpınar’la kapsamlı bir söyleşi yer alıyor.

Derginin bu sayısının bir diğer konuğu ise Victor Ananias. Buğday Derneği bünyesinde Türkiye’ye organik tarımı öğreten kişilerden biri olan Ananias, ekolojik üretimin artık nasıl bir kazanç kapısı olduğunu da gözler önüne seriyor.

Dergide ayrıca, güneş enerjisinin geleceğinden Yeşil IT ile nasıl tasarruf yapılabileceğine; dünyanın en zengin 10 yeşil yatırımcısından Yeşil Ekonominin ilkelerine; Karbon Saydamlık Projesinden petrol kartellerinin Amazonlardaki insanlık suçlarına kadar birbirinden yeşil ve merak uyandırıcı konular da bulunuyor.

Büyük kitap zincirlerinde satışa sunulan EKOIQ, ayrıca internette, http://www.idefix.com/ ve http://www.kitapyurdu.com/ adreslerinden de temin edilebiliyor.


8 Mart 2010 Pazartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

Çevre Ödülleri

Akdeniz Üniversitesi Çevre Hizmet Ödülleri, her yıl 22 Nisan “Dünya Günü”nde, Türkiye, Antalya ve Akdeniz Üniversitesi ölçeklerinin yanı sıra Bilim Hizmet ve Özel ödül kategorilerinde, bir önceki yıl içinde çevre değerlerinin korunması ve geliştirilmesine hizmet etmiş kişi, kurum ve kuruluşlara veriliyor. 2009 yılı içinde Türkiye, Antalya ve Akdeniz Üniversitesi ölçeklerinde çevre ve ekoloji değerlerinin korunması ve geliştirilmesine hizmet etmiş kişi, kurum ve kuruluşlar hakkında hazırlayacağınız öneri dosyalarınızı 2 Nisan 2010 Cuma günü saat 17:00’’ye kadar Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’ne ulaştırabilirsiniz. www.akdeniz.edu.tr/akcam/cho/cho.htm


Yaşayan Bahar Kampanyası

Havaların ısınmasıyla Afrika’dan Avrupa’ya doğru göç eden Leylek, Kırlangıç, Ebabil ve Guguk Kuşu gibi baharın habercisi kuşlar doğaseverler tarafından gözlenmeye başlandı. Yaşayan Bahar Kampanyası, tüm doğaseverleri göçmen kuşların dönüşünü kutlamaya davet ediyor. Kampanyanın Türkiye temsilcisi Doğa Derneği, Leylek, Kırlangıç, Ebabil ve Guguk Kuşunu gözleyerek deneyimlerinizi “www.springalive.net” adresindeki Yaşayan Bahar web sitesinde paylaşmanızı bekliyor. Doğa Derneği Eğitim Koordinatörü Burcu Arık, “Yaşayan Bahar, Türkiye dahil 36 ülkede uygulanan geniş katılımlı bir kampanya. Katılmak için baharın habercisi olarak bilinen Leylek, Kırlangıç, Ebabil ve Guguk Kuşlarını gözlemlemek ve gözlemi www.springalive.net adresindeki web sayfasına kaydetmek gerekiyor” açıklamasını yaptı.
Politik Ekoloji


Politik Ekoloji Seminer Programı 6 Mart Cumartesi Beyoğlu Yeşil Ev’de başladı. Sezgin Ata’nın vereceği seminerler Mart ayı boyunca her Cumartesi 3 saat olarak yapılacaktır. İll haftanın konusu: Ekolojik Krize ve Nedenlerine Genel Bir Bakış (Ekolojik Krizi bu kadar önemli kılan nedir? Ekolojik krizin nedenleri Teknoloji veya Kalkınma Mı? Yoksa Aşırı Nüfus veya Aşırı Tüketim Mi? Hiyerarşi, Tahakküm ve Kapitalizmin Ekolojik Krizle ilgisi nedir? ) TARİH: 6-13-20-27 Mart 2010 Cumartesi
SAAT: 13:00-16:00 YER: Yeşil Ev, İstiklal caddesi Balo sokak 21/1 Beyoğlu – İstanbul
www.yesilev.info


Nehirler Özgür Aksın


27 Şubat 2010 Cumartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

İstanbul’un akciğerleri kurtuldu

İstanbul Toprak Koruma Kurulu, geçen yıl Kuruldaki Ziraat Mühendisleri Odası ve TEMA temsilcilerinin karşı oylarına rağmen, İstanbul Büyükçekmece, Küçükçekmece, Çatalca, Tuzla ve Şile ilçelerinde bulunan toplam 8.240 hektar arazinin, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile tarım dışı amaçla kullanılmasına izin vermişti. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın da 1 Mayıs 2009‘da bu kararı onaylaması üzerine, ZMO tarafından iptal ve yürütmenin durdurulması istemiyle yargı yoluna başvurulmuştu. Tarım arazisinin yok edilmesine, İstanbul 6. İdare Mahkemesi "dur" dedi.

Madenciliğin Yaşam Alanlarına Etkileri

Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP), 27-28 Şubat 2010 tarihlerinde 3.Bileşenler Kurultayı’nı, İzmir Tepekule Sergi ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştiriyor. Ana teması “Madenciliğin Yaşam Alanlarına Etkileri" olan Kurultay’da “Yaşam Savunucuları” ödül töreni, belgesel gösterimi ve panel düzenlenecek. Av. Arif Ali Cangı’nın kolaylaştırıcılığındaki panelde, TMMOB Metalurji Mühendisleri Odası Y.K. Başkanı Cemalettin Küçük, TBMM Madencilik Sektörü Sorunlarını Araştırma Komisyonu temsilcisi, Yeşil Artvin Derneği’nden Av. Bedrettin Kalın ve ekoloji hareketleri temsilcileri söz alacak.

Yasa var, uygulayan yok.

Çevre ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER) Genel Merkezi’nce 23 Şubat’ta Mersin’de düzenlenen Çevre Konferansı’nda yürürlükteki Çevre kanunu ve mevzuatları ile çevre sorunları tartışıldı. 81 ilin 47 sinden birer temsilcinin katıldığı konferansta AB standartlarına uyumlu çok sayıda yenilik ve değişimler oluştuğunu, yasaların olduğunu ama bunların uygulama ve denetiminde aksamalar olduğu vurgulandı. Genel Başkan Mustafa Göktaş, "Denetim elemanı eksiği oldukça çok. Yasalar var. Uygulama zayıf. Uygulamada aksaklıklar var. Mevzuatı yanlış değerlendiren, yanlış kavrayan, bilgi kirlenmesine yol açanlar var. Bunların hepsi zamanla aşılacaktır. Ama olan yiten giden çevresel değerlerimize olacaktır. Sağlıklı yaşam alanlarımızın yok olmasına seyirci kalmamalıyız.”açıklamasında bulundu.

25 Şubat 2010 Perşembe

Dünyanın ilk on çevre düşünce kuruluşu


Kaynak:
THE THINK TANKS AND CIVIL SOCIETIES
PROGRAM 2009
THE GLOBAL “GO-TO THINK TANKS”
James G. McGann, Ph.D.
Director
Think Tanks and Civil Societies Program
International Relations Program
University of Pennsylvania

24 Şubat 2010 Çarşamba

20 Şubat 2010 Cumartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

HES karşıtı mücadele Facebook’ta

ARTVİN ve ilçelerindeki hidroelektirk santrallarına (HES) karşı mücadele edenler, Facebook’ta bir grup kurdu.“Artvin ve ilçelerinde bulunan doğa harikası nehirlerimiz ve vadilerimiz tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Köylerimizde bulunan tüm derelere 150 civarında beton santral kurulacak ve dereler artık akmayacak. Vadilerdeki nesli tükenmekte olan canlılar ölecek, endemik bitkiler yok olacak, kısacası, tarihimiz, çocukluğumuz, yarınımız Artvin'imiz yok olacak. Sorumluluk herkesin sırtında. Geç değil...” diyen Artvinliler, herkesi harekete geçmeye çağırıyor.

Fransa’da 9 saatlik nükleer eylem

FRANSA’dan Rusya’ya gönderilmek istenen uranyumu durdurmak isteyen 3 Greenpeace eylemcisi, uranyum zenginleştirme tesisinde eylem yaptı. Eylemciler, Fransa’nın Triscatin şehrinde, Rusya’ya gönderilecek olan içi uranyum dolu kargoyu demiryolunda bloke ettiler. “Rusya Çöplük Değil” yazan bir pankart açan 3 eylemci, kendilerini uranyum zenginleştirme tesisinin kapısına zincirledi. Dokuz saat süren eylem, polisin son eylemciyi de almasıyla son buldu.Kaynak: http://nukleer.greenpeace.org/

Geleceğimiz Erimesin

İKLİM değişikliğine Karşı TEMA ve TURMEPA’nın yurt çapında eğitim araçları ve ekipleriyle 3 yılda 810.000 kişiye ulaşmayı hedeflediği eğitim çalışmaları devam ediyor. TEMA Eğitim Tırı ve Turmepa Eğitim Teknesiyle gönüllü ekipler, 3 yıl boyunca 81 il ve çevre ilçelerde iklim değişikliği konusunda bizi bekleyen tehditlerle ilgili bilgi verecek, toplum olarak yapılması gerekenler konusunda bireyleri bilinçlendirmek üzere eğitimler gerçekleştirecek. 22 Şubat’a kadar, mobil eğitim aracı İstanbul-Şişli’deki Cevahir Alışveriş Merkezi’nde olacak. www.tema.org.tr ve www.turmepa.org

19 Şubat 2010 Cuma

Beylikdüzü'nde %100 Ekolojik Pazar

İstanbul’un üçüncü %100 Ekolojik Pazar’ı, 23 Şubat’ta Beylikdüzü Belediyesi ve Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği işbirliğiyle açılıyor.Beylikdüzü kapalı pazar yerinde (Beylik Pazarı), Salı günleri düzenlenecek. 23 Şubat’ta ekolojik pazar amacına ve misyonuna uygun, konserli, şenlikli ve ekolojik atölyelerin yapıldığı bir açılış yapılacak. Buğday Derneği işbirliğiyle açılan diğer pazarlarda olduğu gibi, sadece ekolojik sertifikalı ürünlerin satıldığı bir halk pazarı değil, şehir içinde ekolojik yaşam merkezi olmayı planlıyor. Beylik Pazarı’ndaki etkinlik çadırı sayesinde yaz-kış ekolojik konulu etkinlikler, söyleşiler ve film gösterileri yapılacak. Pazar’da ekolojik sertifikalı meyve sebzelerin yanısıra geniş bir mamül ürün yelpazesi bulunacak. Ekolojik sertifikalı pamuk, makarna, ekmek, bakliyat, temizlik malzemeleri, kozmetik ve tekstil ürünleri pazarda bulunacak çeşitlerden sadece birkaçı.
Açılış Etkinlikleri: Feride Sofugil konseri, artık kumaşlardan bez çanta dikme atölyesi, çocuklar için el yapımı, doğal ve sağlıklı malzemelerden oyuncak atölyesi.

İletişim: Gizem Altın Nance
Buğday Derneği İletişim Direktörü
0530 391 0326
gizem@bugday.org

8 Şubat 2010 Pazartesi

Etiket Hafiyeleri İş Başına

Slow Food / Fikir Sahibi Damaklar, !f İstanbul Bağımsız Film Festivali kapsamında, tüketiciyle bir araya geliyor ve herkesi gerçek gıdanın peşinde “etiket hafiyesi” olmaya davet ediyor.


PROGRAM

11-21 Şubat 2010 tarihleri arasında düzenlenecek olan!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali kapsamında:
"Etiket Hafiyeleri İş Başında!" kampanyası

15 Subat Pazartesi, saat 11:30 - 23:00 Büyüteç ve bülten paylaşımı,

Fikir Sahibi Damaklar üyeleri ile doğrudan temas.


"Tüketicilikten Sıyrılmak, Türeticiliğe Geçiş"

"Food, Inc." film gösterimi sonrası soru-cevap

15 Subat Pazartesi, 21:00 - 21:20 arası

Moderatör: Defne Koryürek


"Etiket Hafiyeleri İş Başında!" kampanyası

21 Subat Pazar, saat 9:00 - 23:00

Büyüteç ve bülten paylaşımı, Fikir Sahibi Damaklar üyeleri ile doğrudan temas.


Biz Kimiz?

Fikir Sahibi Damaklar, yüzbini aşkın üyesiyle 130 ülkede saygın yer sahibi olan Slow Food hareketinin Türkiye’deki en geniş üye katılımlı ve en aktif topluluğudur.Kurucu lider Defne Koryürek’in önderliğinde Fikir Sahibi Damaklar, gerçek gıda, doğasına saygılı tarım ve sürdürülebilir tüketim konularında kampanyalar düzenleyerek şehirli tüketiciye alışkanlıklarını sorgulatmayı hedeflemekteler.


Eylem ve Söylem

Fikir Sahibi Damaklar, bu defa da Etiket Hafiyeleri İş Başında kampanyası ile tüketici bilincini geliştirmeye devam ediyorlar. "Al eline büyüteci, etiket hafiyeliği yap! Gerçek gıdayı ara ve paranı sadece gerçek olana yatır" diyen topluluk, 2 gün boyunca, !f İstanbul Festivali’nin gösterimi yapılacak olan Beyoğlu AFM FİTAŞ Sineması’nda büyüteç dağıtarak paketli / ambalajlı gıda ürünlerinin "içindekiler"ini beraber sorgulayacaklar ve tüketiciyi "Etiket Hafiyesi" olmaya davet edecekler.



İletişim: Defne Koryürek

Tel: (555) 377 16 73


5 Şubat 2010 Cuma

PLASTİK KUŞATMAYA SON!

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yoğun şekilde kullanılan ve uzmanların zararları konusunda sık sık uyarılar yaptığı “ plastik ”, Bakırköy Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin düzenleyeceği panelle masaya yatırılacak.

12 Şubat 2010 Cuma günü Yunus Emre Kültür Merkezi’nde düzenlenecek “Plastikle Savaş” panelinde, plastik, çevre ve tüketim ilişkisi ele alınacak. İ.Ü. Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet BORAT, Tüketiciler Derneği Başkanı Engin BAŞARAN ve Bahçeşehir Üniversitesi Araş. Gör. Barış BAYKAN’ın katılacağı “Plastikle Savaş” panelinde; plastik kullanımının zararları, plastiğin çevreye zararları, plastik tüketimindeki artış ve tüketimde plastik kullanımının azaltılması amacıyla alınabilecek önlemler tartışılacak. Bakırköylü esnaflar ve birçok derneğin katılacağı panele tüm Bakırköylüler katılabilir.


Tarih : 12 Şubat 2010 Cuma
Saat : 14.00 – 17.00
Yer : Yunus Emre Kültür Merkezi
BİLGİ : (212) 465 10 02

2 Şubat 2010 Salı

Kartal %100 Ekolojik Pazar’da Eko-Etkinlikler

Buğday Derneği ve yerel belediyeler tarafından düzenlenen %100 Ekolojik Pazarlar, şehir içindeki ekolojik yaşam merkezlerine dönüşüyor.

Şubat ayı boyunca Kartal %100 Ekolojik Pazar’da her hafta ekoloji söyleşileri ve ücretsiz ekolojik yaşam temalı film gösterileri gerçekleşecek. 7 Şubat Pazar günü “Buğday Derneği işbirliğindeki %100 Ekolojik Pazarlarda tüketici güvencesi ve denetim” söyleşisinin konuğu Buğday Derneği, %100 Ekolojik Pazarlar Proje Koordinatörü, Batur Şehirlioğlu.
Söyleşi saati: 11:00 ve 14:30 (aynı söyleşi iki farklı saatte tekrarlanacak)

Ekolojik Temalı Film Gösterimi:
Market Savaşları (Grocery Storewars) kısa metraj Gıdanın Geleceği (Future of Food) uzun metraj
12:30 ve 16:00 (iki film ardı ardına, iki ayrı seansta gösterilecek)

Nerede: Kartal %100 Ekolojik Pazar etkinlik çadırı.

Nasıl : Herkese açık ve ücretsiz. Rezervasyona gerek yok.

1 Şubat 2010 Pazartesi

ULUKIŞLA KÖYLERİ’NDEN, SİYANÜRLÜ ALTIN MADENCİSİ AYDIN DOĞAN VE NECATİ KURMEL’E AÇIK MEKTUP

Baylar, bir süredir Ulukışla’da satın aldığınız altın madenini işletmek için adamlarınızla topraklarımıza girmek istiyorsunuz. Köylerimizin sulama göletinin bulunduğu alanla birlikte şimdide meralarımız ve ormanlarımızı satın almak için günlerdir adamlarınız köylerimizde türlü fesatlar çeviriyor. Biliyorsunuz ki, bu coğrafya İpek Yolu üzerindedir; derin ve sarp vadilerle örülüdür. Binlerce insan uygarlığı gelip geçmiş ve milyonlarca canlı yaşamıştır. Köylerimizde insanlarımız kışın sert ve soğuk geçtiğini bilir, soğuğa karşı nasıl direnmesi gerektiğini de. Kurdunu, kuşunu tanırız bu coğrafyanın, uçan kuşun kanat çırpışından anlarız dostu düşmanı.
Aylar önce sizlere “köylerimize gelmeyin” dedik. Israr ettiniz. “Hayır, bu madeni işleteceğiz” dediniz. Sularımıza göz diktiniz. Şirketinizin yaptırdığı analizlerde yüzde on beş arsenikli çıktı bile suyumuz. Köylülerimiz tedirgin. Bolkar Derelerine akan karın içine kir bulaşmaya başladı. Derenin suyunu satın alan Hayat ve Tekir Su sessiz. Onların gidecek yeri vardır. Ama bizlerin gidecek yeri yok. Atalarımız bu köylerde öldü. Bu köylerde kiraz topladı, ata bindi, çift sürdü. Bu topraklardan sevdi, evlendi, çocuk yaptı, everdi. Ceviz ağaçlarını bu sularla suladı. Almak istediğiniz sadece suyumuz değil. Geçmişimizi ve atalarımızın ruhlarını da istiyorsunuz. Kemiklerimiz sizlerin kepçelerinin ucunda rahmet ve merhamet dilenmeyecek bunu bilin.
Köylerimize günlerdir jandarma eşliğinde gönderdiğiniz görevliler, köylerimizin geleceğini satın almak için topraklarımızı ölçmek istiyor. Amaçları 400 dönüm daha toprak satın almak. Eşeklerin geçtiği yoldan geçerek gelmenize gerek yok Baylar. Doğrudan çıkın köylerimize gelin. Adamlarınızı göndermeyin. Düşmanımızı yakından tanımak istiyoruz. Size söyleyecek sözümüz var. Tabi varsa cesaretiniz gelin.

Baylar, size toprak satacak analar daha çocuklarını doğurmadı. Böyle bir çocuk da bu coğrafyada barınamaz. Adamınız olan Sadettin Sakatoğlu adlı Maden mühendisleri Odası Adana Şube başkanı topraklarımızı birbirine katıyor. Kendisini önce size, sonra yargıya şikâyet ediyoruz. Köylerimizi satın almaya teşebbüs ederek, halkın değerlerini satın almak istiyorsunuz. Bu coğrafyada yaşanacak tüm olumsuz gelişmelerden adamlarınız ve sizler sorumlu olacaksınız. Bu hafta yeniden ölçüme gelecekler. Geçen hafta biliyorsunuz yine gelmiştiniz. Köylülerimizi dövmeye kalktınız. Ama sokmadık sizleri. Jandarma eşliğinde yine geleceksiniz, daha kalabalık geleceksiniz. Haydi deneyin. Kaybedecek çok şeyiniz var.

Oysaki biz misafirperver bir ilçeyiz. Dostlarımızı severiz. Ama düşmanlık yapanların başına ipek yolunda ne geleceğini dosta düşmanda gösteririz. Bu toprakları satın alamayacakları nı bilirler. Bilirler ki bir halkın bedduasını almak, vergi borçlarınızdan daha ağır veballer yükler. Vicdan sahipleri bedduanın ne olduğunu bilir. Biz biliyoruz ki, ipek yolunun bu yakasından haramiler geçmek istiyor. Her yeri talan etmek, dağlamak, hayvanlarımızı, topraklarımızı ve insanlığımızı yok etmek istiyor. Bu hafta yine geleceksiniz. Uyarıyoruz. Gelmeyin. Haramiler tankla, topla, tüfekle gelecekse eğer, bizler kiraz ile, elma ile, su ile ,toprak ile direneceğiz. Biliyoruz siz yapmazsanız başkası yapmak isteyecek bu işi. Pazarlığınız büyük. Altını topraktan çıkartıp, tüm yaşamlarımızı yok edecek gücünüz olduğunu düşünüyorsunuz. Medyanız var. Patronlarınız, bürokratlarınız, topunuz, tüfeğiniz. Bize savaş ilan ettiniz, ama siz kaybedeceksiniz. Bu sefer uçan halılar da yapsanız, vergi borçlarınızı da ödeseniz, ellerimiz iki yakanızda olacak. Cehennem ateşiniz, ekmeğimizin sıcağından besleniyor. Siz ya bizim cennetimizden ellerinizi çekersiniz ya da ellerimizde cehenneminizin ateşini körüklersiniz.

Desteklediğimiz Tekel işçileri ne öğretti bize biliyor musunuz: Ölmek Var Dönmek Yok. Haydi Gelin.

Ulukışla Altın Madenine Karşı Direniş Komiteleri

31 Ocak 2010 Pazar

Freecycle nedir?

Freecycle, elinde kullanmadigi esyalar olanlar ile, o esyalara sahip olmak isteyenleri, tamamen ucretsiz olarak e-mail yolu ile birlestirmeye ve geri donusumu arttirmaya calisan, uluslararasi bir projedir. Bu projenin nihai amaci ihtiyaclarin karsilanmasi icin surekli yeni seylerin satin alinmasini azaltmaktir. Bu sayede bizlerin urettigi cop miktari da azalmakta ve boylece doga uzerindeki yukumuz bir nebze olsun hafiflemektedir. Coplerimizle doga uzerinde olusturdugumuz yuku olabildigince hafifletebilmek icin Freecycle hareketini mumkun oldugunca cok kisiye duyurmak ve uye sayimizi artirmak cok onemli. Sizleri de grubumuza uye olmaya ve grubu aile uyelerinize, arkadaslariniza, tanidiklariniza duyurarak Freecycle hareketinin yayginlastirilmasin a katkida bulunmaya davet ediyoruz.
Freecycle İstanbul

26 Ocak 2010 Salı

21 Ocak 2010 Perşembe

Yenilenebilir bir Dünya

Herbert Girardet and Miguel Mendonca tarafından yazılan "A Renewable World: Energy, Ecology, Equality" isimli kitap yayımlanmıştır. Kitabı aşağıdaki adresten ücretsiz olarak indirmek mümkündür.
http://www.worldfuturecouncil.org/a_renewable_world.html

Bölümler
1: Energy Change, Climate Change
2: Carbon and the Biosphere
3: Renewable Energy
4: Towards Energy Equality
5: Energy Suffiency
6: The Green-Collar Economy
7: Renewing the City
8: From Global to Local
9: Problem Technologies
10: Going Deeper, Looking Further

Kaynak:
Doç.Dr. Mehmet SOMUNCU
Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü-- http://csaum.ankara.edu.tr

11 Ocak 2010 Pazartesi

HES Çığlıkları


Türkiye’nin dört bir yanından HES çığlıkları yükseliyor. Geçen hafta Antalya’nın Kumluca ilçesindeki Alakır nehri üzerindeki yapılacak HES’in doğaya etkilerini Alakır Nehri Özgür Aksın Platformu’nun görüntüleriyle vermiştik. Bu hafta da Muğla'nın Köyceğiz İlçesi'ne bağlı Beyobası Beldesi'nde, Yuvarlakçay Irmağı üzerine kurulması planlanan HES’e karşı mücadele verenler, çalışmalarını Yeşil Gündem ile paylaştılar. HES yapımı için, içinde anıt ağaçların da bulunduğu binlerce ağacın kesildiğini ve bölgeye ait verilen raporlarda çelişkiler olduğunu bildiriyorlar. Eylemlerle, basın açıklamalarıyla, bilirkişi tutanaklarıyla, Meclis önergeleriyle ve davalarla HES inşaatının başlamaması için çalışıyorlar ve sahada gece-gündüz nöbet tutuyorlar. Destek vermek isterseniz web sitelerini ziyaret edebilir www.yuvarlakcay.org
İmza kampanyalarına katılıp görüşlerinizi bildirebilirsiniz. www.ipetitions.com/petition/yuvarlakcay. Bir de Facebook grupları var.
http://www.facebook.com/group.php?gid=207569637013.

Diğer yandan www.karadenizisyandadir.org sitesinde yapılan açıklamada Karadeniz’de yapımı devam eden hidroelektrik santraller (HES), uzmanların da dile getirdiği gibi bölgedeki doğal ve kültürel yaşamı tehdit ettiğine ve bölgede faaliyet gösteren şirketler yasa - hukuk tanımadığına dikkat çekiliyor. 23 Ocak Cumartesi Saat 12’de Kadıköy Beşiktaş iskelesi önünde “Karadeniz’in Sesi Kesecek HES’i” adı altında bir basın açıklaması gerçekleştirilecek.

Ayrıca bu haftasonu 16-17 Ocak 2010 tarihleri arasında Rize İkizdere’de gerçekleştirilecek ilk Genel Kurul Toplantısı’nın ardından çalışmalarına başlayacak olan Türkiye Su Meclisi, Türkiye’nin 81 ilinden doğa hakkı için mücadele eden sivil insiyatifleri bir araya getirecek. www.turkiyesumeclisi.net

Haftanın Yeşil Gündemi

Dünyanın Rüzgarı
Rüzgâr enerjisi alanında önde gelen ve her yıl bir kıtada düzenlenen Dünya Rüzgâr Enerjisi Konferansı ve Sergisi (WWEC), 15–17 Haziran 2010 tarihleri arasında İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. WWEC2010, 9. Dünya Rüzgâr Enerji Konferansı ve Sergisi, rüzgâr enerjisi teknolojisi, sanayisi ve politikalarını n başlıca oyuncularının bir araya geldiği güçlü bir platform oluşturmayı ve stratejik kararları etkileyecek rüzgâr enerjisi kullanımı ile ilgili en son bilgilerin ve teknolojilerin paylaşılmasını amaçlıyor. Kongrenin ana konusu, büyük kapasitelerdeki rüzgar enerjisinin mevcut şebeke altyapılarına nasıl entegre edilebileceği ve şebeke kapasitelerini ayarlanması olacak. Türkiye bugünkü 80 GW’ a varan izin bekleyen rüzgâr enerji santralleri projeleri ile fırsatlar için mükemmel bir örnek. WWEC Dünya Rüzgâr Enerji Konferans ve Sergileri sektörün belli başlı oyuncularını bir araya getiri ve sanayi liderleri, yatırımcılar, kamu otoriteleri ve dünya medyası ile iletişim kurma fırsatları yaratıyor.


Hasankeyf’in Yok Edilmesine Kredi Vermeyin

Doğa Derneği Başkanı Güven Eken yaptığı açıklamada “Hasankeyf ve Dicle Vadisi, UNESCO dünya mirası kriterlerinin onda dokuzuna uyan dünyadaki tek doğa ve kültür mirasıdır. Cevre koruma projelerine desteği ile tanınan Garanti Bankası ile Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne (Global Compact) imza atan Akbank’ın bu dünya mirasını yok edecek olan Ilısu baraj projesini desteklemelerinin hiçbir nedeni olamaz. Doğa Derneği, her iki bankadan da, kamuoyunda büyük bir hassasiyet yaratmış olan Ilısu baraj projesi konusunda rahatlatıcı birer açıklama bekmektedir” dedi.

Yeşil İş ve Yaşam Dergisi EKOIQ

Türkiye’nin ilk Yeşil İş ve Yaşam dergisi EKOIQ, 20 Ocak’ta yayın hayatına başlıyor.

Tanıtım yazısı:

Dünya, tarihi boyunca yaşadığı en büyük çevresel krizle karşı karşıya. Çalışma ve üretim biçimlerimizin, tüketim kalıplarımızın ve yaşama kültürümüzün, “Sürdürebilir” olmadığını ve böyle devam ederse, doğanın hassas dengelerinin bir daha düzelmemek üzere tamamen bozulacağını ne yazık ki kabul etmek zorundayız…Düşünme yeteneğiyle kendisini bugüne kadar diğer tüm canlılardan ayırt eden insanoğlu ve kızı bir kararın eşiğinde: Ya değişecek ya da mavi gezegendeki serüveni hiç arzu edilmeyen bir sona doğru ilerleyecek…Bu noktada, insanoğluna yeni bir zekâ gerekli: Ekolojik Zekâ… Dünya üzerinde yaşamını kurarken, kentler oluşturup kültürler inşa ederken kullandığı zekâsını, bugün Yeni Bir Uygarlık için kullanmak zorunda…Fosil yakıt ekonomisinden yenilenebilir enerji kaynaklarına; çevreye zararlı ve kirli sanayilerden yeşil ve çevre dostu teknolojilere; sınırsız tüketim hırsından ekolojik bir zekânın ürünü yeni kullanım ve tüketim biçimlerine uzanan bu derin değişim kapımızda…BZD Yayıncılık tarafından yayımlanacak olan EKOIQ iş dünyasından STK’lara, bilim insanlarından çocuklara kadar herkesin bir parçası olması gereken bu değişimin Türkiye’deki iletişim araçlarından biri olmayı hedefliyor. İki ayda bir yayımlanacak dergimiz, sürdürebilirlik alanında atılan her adımın takipçisi ve destekçisi olacak. EKOIQ çevre dostu teknolojileri, yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımları, çevre etiğine uygun iş örneklerini sayfalarının başköşelerine taşıyacak. Onları kamuoyuna duyurmaya çalışacak…EKOIQ elinden geldiğince olumlu örneklere odaklanacak; yapıcı bir eleştirellikle Türkiye iş dünyasının bu yapısal dönüşümüne yardımcı olacak.Hepimiz, içinde bulunduğumuz bu tehlikeli ve olumsuz sürecin, İklim Krizi’nin hem sorumlusu, hem de mağduruyuz. Bu nedenle, çözüm için de hepimiz kolkola vermeli, yeni bir ekolojik zekânın inşa edilmesi sürecine katılmalıyız. EKOIQ bu hedefle yayın hayatına başlıyor. Kaybedeceklerimizin maliyeti dayanılmaz derecede yüksek; kazanacağımız ise kocaman bir dünya; tüm bir insan ve canlı nesli…

4 Ocak 2010 Pazartesi

2 Ocak 2010 Cumartesi

Alakır Özgür Aksın

Türkiye’nin dört bir yanındaki binlerce akarsunun ve derenin su kullanım hakları HES (Hidroelektrik Santral) projeleri yapılmak üzere özel şirketlere devredildi. Hukuki ve bilimsel temel dayanmayan bu projelerin yapılacağı yerlerde yaşayanlar, yaşam alanlarını ve su kaynaklarını korumak için çaba gösteriyorlar. Bu projelerden biri de Antalya’nın Kumluca ilçesindeki Alakır nehri üzerinde yapılmak isteniyor. Nehrin kaynağından sahile kadar, üzerinde yapılması öngörülen ve bir kısmınında yapımına başlanan 7 adet 'hidroelektrik santrali' ile (HES) (Alakır 1 HES,Alakır 2 HES,Kürce HES,Dereköy HES,Kuzdere HES,Balıklar HES,Çayağzı HES) tamamen yok edilmek isteniliyor. Alakır Nehri Özgür Aksın Platformu, bu katliama dur demek için mücadele ediyor. Alakır Nehri’nin tahribatından doğabilecek sonuçları öğrenmek için http://alakirnehri.blogspot.com adresindeki blogu ziyaret edebilirsiniz. Platform tarafından çekilen görüntüler doğa tahribatını gözler önüne seriyor.

Haftanın Yeşil Gündemi

Yeni yıl kararlarınızı yeşillendirin


Her yıl başında yeni yıl için "yeni kararlar" alanlardan mısınız? Bu yıl daha çok.... Bu yıl daha az...'larla başlayan cümleleri kurmamak mümkün mü? Gelin bu cümlelere biraz da yeşil renk katalım...Korkmayın öyle çok iddialı, yaşamınızı tümden değiştirecek yeni yıl kararları değil bunlar...Üç küçük yeni yeşil adım katın hayatınıza... Mesela - Bu yıl daha çok geri dönüşüm yapacağım... Kağıtlarımı, plastiklerimi ayrı ayrı çöp kutularında toplayacağım...- Bu yıl daha az araba kullanıcağım (çok mu zor oldu, o zaman cümleyi "bu yıl daha çok yürüyeceğim"e çevirebilirsiniz.) - Bu yıl alış veriş sırasında aldığım naylon poşetleri azaltmaya çalışacağım... - Bu yıl aldığım gıdaların üzerlerindeki etiketleri okuyup, içinde bana zarar veren birşey var mı diye kontrol edeceğim? - Bu yıl alış veriş sırasında "bunu almaya gerçekten ihtiyacım var mı?" diye soracağım? - Bu yıl saksıda bir bitki yetiştirip onun aydan aya nasıl değiştiğini izlemeyi ihmal etmeyeceğim? Herkese sağlıklı, mutlu, doğal bir yıl dileğiyle... Kaynak:www.ntvmsnbc.com



Tek Çözüm İklim Adaleti Hareketi



Kopenhag İklim Zirvesinden bir anlaşma çıkması zor idi. Danimarka polisinin baskısına ve medyanın kriminalizasyonuna karşı sokağa çıkarak iklim adaletini savunmaktan geri durmayan eylemciler, iklim krizinin küresel adalet ilkeleri çerçevesinde çözümü için gerekli olan siyasi iradeyi de ortaya koyacaktır. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı'nda dikkate alınabilir, güçlü bir karar çıkmaması bir sürpriz olarak değerlendirilebilir mi? Açıkçası hayır. Konferanstan anlamlı bir karar çıkmama ihtimalinin ağırlık kazandığı, zirveden daha haftalar önce dile getirilmeye başlanmıştı bile. Gözlemcilerin çoğunluğu zengin kuzey ve yoksul güney arasında gerçekleştirilebilir bir anlaşma ihtimalinin zayıflığından dem vurmaktaydılar. Gerçekten, başta özellikle Amerika Birleşikleri Devletleri (ABD) olmak üzere zengin ülkeler konferanstan herhangi anlamlı bir sonuç çıkmaması için ellerinden geleni yaptılar. Obama hükümetinin zirveden önce açıkladığı ve sera gazı emisyonlarını 1990 düzeyine göre sadece yüzde 4 azaltmayı hedefleyen zayıf önerisi zaten zirveyi çıkmaza sürüklemişti. Stefo Benlisoy’un yazısının devamını http://www.ekolojistler.org/ da okuyabilirsiniz.

Termik Santrale Hayır



Peyzaj Mimarları Odası Genel Merkez, 4 Şube, 13 Temsilcilik ve 18 PMOGenç Temsilciliği 4700 üyesi ile Bartın’da "TERMİK SANTRALE HAYIR" diyor. Peyzaj mimarları, bugünkü koşullarda doğal ve kültürel yapısı ile ülkemizin nadir zenginliklerinden biri, önemli bir kıyı kenti olan Amasra‘da sağlıklı yaşam hakkımızı termik santral gibi Avrupa ülkelerince terk edilmiş yatırım ile gasp edenlere geçmişte olduğu gibi bugün de HAYIR diyor.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...