BM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mayıs 2011 Cuma

En az gelişmiş ülkeler ve iklim adaleti


4. Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ) Konferansı 9-13 Mayıs 2011 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleşiyor. 10 yılda bir gerçekleşen konferansa BM'ye üye 192 ülkeden devlet ve hükümet başkanları,bakanlar, parlamenterler, özel sektör temsilcileri, akademisyenler ile sivil toplum örgütü temsilcileri katılıyor. BM sınıflandırmasındaki 49 en az gelişmiş ülkenin 33'ü Afrika'da, 10'u Asya'da, 5'i Pasifik'te ve biri de Karayipler'de. En az gelişmişlik kriterleri: Düşük gelir (900$ altı) , zayıf insani değerler ve yüksek ekonomik kırılga nlık. Korkarım kısa bir süre sonra BM bu kriterlere iklim kırılganlığını da ekleyecek. İklim değişikliğine katkıları tarihsel ve güncel olarak en az olsa da iklim değişiklinin etkilerinden en çok etkilenecekler yine en az gelişmiş ülkeler. EAGÜ, özelliklerine gore değişik iklim tehditleri ile karşı karşıya. Güney Asya’nın dağlık ve musona bağlı bölgelerinde buzulların geri çekilmesi, kuraklık ve seller ile yüzyüze; ada ve kıyı ülkeleri tayfunlar ve sellerle daha sık karşılaşıyor ve Pasifik’in deniz seviyesi altında ülkeleri artan deniz seviyesinin tehdidi altında. 11 Mayıs’ta katıldığım Sivil Toplum Forumu çerçevesindeki “İklim Adaleti & Uluslararası Müzakerelerdeki Gelişmeler ve Sivil Toplum için Sorumluluklar” paneline katıldıktan sonra iklim kırılganlığının da yakında bu kriterlere ekleneceğini düşünüyorum. İklim değişikliğine katkıları tarihsel ve güncel olarak en az olsa da iklim değişikliğinden çok etkilenecekler yine en az gelişmiş ülkeler.

Moderatörlüğünü SAAPE/LDC Watch'tan Rachita Sharma Dungel'in yaptığı panelde ilk olarak söz alan Kiribati Climate Action Network’ten Pelenise Alofa, kendi kalkınma anlayışlarıyla Batı tipi kalkınma anlayışları arasında fark olduğunu belirten Alofa, Pasifik’te fakirliğin batı tipinden farklı anla
mları olduğu; fakirliğin gıda, giyecek ve barınma yoksunluğu olarak tanımladıklarını anlattı. Hindistan cevizi üretimi ve balık avcılığına dayalı ekonomide yeterince para kazanamadıkları çünkü AB’nin mümkün olan düşük fiyata ürünlerini aldığını ve ayrıca iklim değişikliğinin tuzlu su sokulumunu arttırdığını ve bunun da hindistan cevizi ağaçlarını öldürdüğünü belirtti.
Moderatörlüğünü SAAPE/LDC Watch'tan Rachita Sharma Dungel'in yaptığı panelde ilk olarak söz alan Kiribati Climate Action Network’ten Pelenise Alofa, kendi kalkınma anlayışlarıyla Batı tipi kalkınma anlayışları arasında fark olduğunu belirten Alofa, Pasifik’te fakirliğin batı tipinden farklı anlamları oldu
ğu; fakirliğin gıda, giyecek ve barınma yoksunluğu olarak tanımladıklarını anlattı. Hindistan cevizi üretimi ve balık avcılığına dayalı ekonomide yeterince para kazanamadıkları çünkü AB’nin mümkün olan düşük fiyata ürünlerini aldığını ve ayrıca iklim değişikliğinin tuzlu su sokulumunu arttırdığını ve bunun da hindistan cevizi ağaçlarını öldürdüğünü belirtti.

Assosa Environmental Protection Association’dan (Etiyopya) Mengisu Beyessa iklim değişikliğine sebep olan seragazı emisyonlarının sadece %1’inin en az gelişmiş ülkeler tarafından üretilidiğini ama en çok etkilenenlerin kendileri olduğunu söyledi. Etiyopya’da yapılan çevre değerlendirmelerinde iklim değişikliğinin tarım, sağlık, eğitim gibi alanları da etkilediğinin

belirlendiğini ifade etti.


Third World Network’ten Meena Raman, BM İklim Değişikliği Müzakereleri'nin ortak fakat farklılaşmış sorumluluklar çerçevesinde seragazı emisyonlarının azaltılması için bağlayıcı bir anlaşma yapmak için başladığını, gelinen son noktada eksikleri olan Kyoto’nun bile ortadan kaldırılmak istendiğini, gelişmiş ülkelerin zayıf ve bağlayıcı olmayan bir rejimi dayattıklarını savundu. Post- Koyoto ifadesinin bu çerçevede yanlış olduğunu, 2012’de ilk taahhüt döneminin bittiğini belirtti.

İklim müzakerelerinde gelişmiş ülkelerin küçük gruplar içinde kararlar aldıkları ve şeffaflığın tehlikede olduğunu söyledi. Ekonomik rekabetin iklim değişikliğini önleyecek bir anlaşmanın yapılmasının önüne geçtiğini belirten Raman Aralık 2011’de Güney Afrika’nın Durban kentinde yapılacak 17. Taraflar Konferansı’nda G77 ve AB’nin bağlayıcı bir anlaşmadan yana ortak tavır almaları gerektiğini ileri sürdü.

Jubilee South/Asia-Pacific Movement Debt &Development örgütünden, Lidy Nacpil, “İkli Borcu” kavramını açıklayarak konuşmasına başladı. Atmosferde herkesin eşit hakkı olduğunu, gelişmiş ülkelerin son 100 yıldır atmosferin dengesini bozacak seragazların salımından sorumlu olduğunu ve gelişmiş ve en az gelişmiş ülklere iklim borcunu ödemeleri gerektiğini söyledi. İklim borcunun sadece para transferi ile ödenemeyeceğini, emisyonlarda büyük kesintilere gitmeleri gerektiği ve teknoloji transferinin de önemli olduğunu vurguladı. İklim finansmanında miktarın gerekenden az olmasını ve borç olarak yapılandırılmasını iki önemli sorun olarak ortaya koyan Nacpil ayrıca paranın büyük kısmının karbon kredileri üzerinden mitigasyona gittiğini, EAGÜ için acil olan adaptasyona daha az kaynak ayrıldığını ifade etti.

Attac Togo & Pan-African Climate Justice Alliance'dan Abi Samir 2009 yılına kadar Afrika ülkelerinin iklim müzakerelerinde ortak bir pozisyonu olmadığından hareketle PACJA'yı kurduklarını anlattı. İklim değişikliğinin şu an Afrika'da ffilen yaşandığını ve 2 derecelik bir sıcaklık artışının Afrika'nın GSYH'nın % 7'sine mal olacağını belirtti.

Son olarak söz alan Sierra Leone Friends of the Earth örgütünden Abubaker Sesay iklim değişikliğini bir soykırım olarak niteledi. G-8 ülkelerinin en büyük emisyon salıcılar olduğunu ama bu ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele için gerçekçi ve elle tutulur önlem almaktan kaçındıklarını savundu.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...