13 Nisan 2012 Cuma

AB-Türkiye İklim İşbirliği

13 Nisan 2012 Cuma günü RENA ( Katılıma Yönelik Bölgesel Çevre Ağı) - İklim Çalışma Grubu evsahipliğinde "AB-Türkiye İklim Konusunda İşbirliği: Fırsatlar, Faydalar ve Zorluklar" başlıklı seminer İstanbul'da The Marmara'da gerçekleştirildi. RENA Türkiye ve diğer AB aday ülkelerine AB'nin iklim ve çevre politikaları ile mevzuatının uyumlaştırılması konularında destek sağlıyor. Örneğin Türkiye'de Katılım Öncesi mali Yardım Aracı-IPA desteğiyle sera gazı izleme mekanizması uygulanmasında işbirliğine başlanmış.

Toplantının sabah oturumlarına katılamadım. Dolayısıyla Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve Avrupa Komisyonu İklim Değişikliği Komisyoneri Connie Hedegaard'ı dinleyemedim.Bakan Bayraktar'ın konuşmasını Yeşil Ekonomi, Hedegaard'ın konuşmasını da NTVMSNBC haberleştirmiş. Hedegaard dün akşam Tüsiad, Müsiad, Tuskon ve İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği temsilciler ile görüşmüş.İş dünyasının aktörlerinin iklim politikalarına nasıl baktığı tartışılmış. Bu görüşme necip basınımıza henüz yansımadı.

Öğleden sonra ilk oturumu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı altında faaliyet gösteren Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü'nden Genel Müdür Recep Şahin açtı. Şahin, sunumunda kısaca Türkiye'nin iklim müzakerelerindeki konumuna değinip İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı'nın (İDEP) bir özetini yaptı. Planda hiçbir sayısal sera gazı indirim hedefi olmaması, planın en çok eleştirilen taraflarından biriydi.Tüdef Haziran 2011'de  "Çevre Bakanlığı İklimi Öldürmesin" başlıklı bir raporla İDEP'e yönelik eleştirilerini kamuoyu ile paylaşmıştı. Sunumda yenilenebilir enerjilerin %30 oranında arttırılması mı yoksa %30'a mı çıkarılması konusunda bir karşıklık vardı. Günün sonunda Enerji Bakanlığı'ndan bir yetkili bunu birincil enerjide değil de elektrik üretiminde yenilenebilir enerji payının %30 olacağını belirtti ve salondan gelen sorular üzerine bu oranın büyük bölümünün HES'lerden geleceğini söyledi. Son oturumda da TEMA Vkfı Genel Müdürü Serdar Sarıgül, HES'lerin artık yenilenebilir enerji kategorisinde değerlendirmemek gerekitğini çünkü bu enerjinin yarattığı tahribatın büyük olduğunu belirtti. Genel Müdür Şahin'in konuşmasında dikkatimi çeken bir noktada da kentsel dönüşümün enerji verimliliği anlamında fırsatlar sunabileceği, yanılmıyorsam konutlarda %50 enerji tasarrufu sağlanabileceğini belirtti. Kanımca Türkiye'nin önümüzdeki 10 yılına damga vuracak ve oldukça sorunlu hayata geçebilecek kentsel dönüşümü bu perspektifle kabul edilebilir kılmak mümkün olur mu göreceğiz.

Oturumun ikinci panelisti Avrupa Komisyonu İklim Eylemi Bölüm Direktörü Laurence Graff Avrupa Birliği'nde Emisyon Ticareti sistemini anlattı. Emisyon ticareti sisteminin AB emisyonlarının %50'sini kapsadığını ama her sektörde aynı şekilde etkili olamadığını söyledi.  Emisyon ticareti sistemi sayesinde 2010'da 2005'e göre emisyon izinlerinde %8'lik bir azaltım olduğu ama resesyonun da bunda etkili olduğunu belirtti. AB'nin Türkiye ile karşılıklı, bölgesel ve uluslararası düzeylerde işbirliği yapabileceğini ifade ederek sözlerini tamamladı.Ardında sözü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İklim Değişikliği Dairesi Başkanlığı Şube Müdürü Mehrali Ecer aldı. Ecer, özetle Türkiye'nin karbon piyasalarında deneyiminin sınırlı ama beklentisinin büyük olduğunu söyledi. Türkiye'de ilk kez 2005 yılında gönüllü piyasalarda karbon ticareti projesi gerçekleştiğini 2010'da da Karbon Kayıt Sistemi'nin başlatıldığını ifade etti. Türkiye'de yapılan 178 projeden 103'ünün HES'ler üzerinden yapılması HES karşıtlarının HES'lerin sadece enerji için değil karbon ticareti için de yapıldığını savunmalarını doğrular nitelikteydi. Ecer, sera gazı emisyonlarının takibi hakkında taslak bir yönetmelik hazırlandığını, 2500 tesisin sera gazı izleme ve raporlama sistemine tabi tutulacağını anlattı. 2019'a kadar AB ile mevzuat uyumunun tamamlanacağı, uygulama ise ancak üyelik ile başlanacağını ifade etti. Son panelist İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği genel sekreteri Engin Güvenç'ti. Özel sektörü iklim değişikliğe ile mücadeleye ortak etmek için yeni yatırım ve istihdam alanları ve teşvikler tanımlanması gerektiğine değinen Güvenç, enerji ve atık sektöründeki şirketlerin iklim alanında öncülük yaptıklarını ama diğer sektörlerin de buna dahil edilmesi gerektiğini söyledi. Özel sektör enerji verimliliği, karbon piyasaları gibi fırsatları gördüğü ölçüde yeşil ekonomiyi benimsiyor. Şirketlerin yeni kar alanları görmedikçe iklim politikalarına katılmayacakları aşikar.

Son panelde AB temsilcileri, Çevre ve Şehircilik ve Enerji Bakanlığı'ndan yetkililer ve TEMA temsilcisi vardı. TEMA Genel Müdürü Serdar Sarıgül, Türkiye'nin vakit geçirmeden sera gazı emisyonu hedefi koyması gerektiğini ifade etti. Vakıf web sitesinde bu toplantı ile ilgili açıklama yayınladı ve ayrıca 24 Nisan 2012'de iklim değişikliği ile ilgili İstanbul'da bir toplantı düzenlediklerini ilan etti.

12 Nisan 2012 Perşembe

Tarım Arazilerinin Korunması ve Etkin Kullanımı


TARIM ARAZİLERİNİN KORUNMASI VE ETKİN KULLANILMASINA YÖNELİK POLİTİKALAR-
 Pınar TOPÇU
Dünya nüfusunun giderek arttığı ancak verimli toprak miktarının azaldığı
gerçeği dikkate alındığında, toprak materyalinin planlı ve rasyonel olarak
kullanılması, sanayileşme ve kentleşmenin yanı sıra ekonomik büyüme sağlanırken beraberinde doğanın tahribine ve kirlenmesine engel olunması ve gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir ortam bırakılması önem kazanmaktadır. Bu doğrultuda, bu çalışmanın temel amacı; ülkemizdeki tarım arazilerinin tarım dışı kullanımının sınırlandırılmasına ve bu arazilerin uygun şekilde yönetiminin sağlanmasına yönelik politikalar geliştirmektir.
Çalışma kapsamında, Türkiye’deki toprakların ve arazilerin kullanımının
tarihçesine değinilerek, tarım arazilerinin mevcut sorunları ve tarım arazilerinin tarım dışı kullanımının boyutları ele alınmıştır. Ülke örnekleriyle de zenginleştirilen çalışmada, bilgi altyapısının önemi ve tarım arazilerine yönelik bilgi altyapısının geliştirilmesi hususunun gerekliliği üzerinde durulmuştur. Çalışmada yöntem olarak; literatür taraması yapılmış, uygulanan kamu politikaları ve yasal düzenlemeler incelenmiş ve tarım arazilerinin korunması ve kullanılmasına yönelik paydaşların görüş ve yaklaşımlarının değerlendirilmesi amacıyla anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın sonucunda, tarım arazilerinin daha etkin şekilde kullanılması ve korunması, tarım dışı kullanımlar için alternatif arazilerin belirlenmesi ve tarıma elverişli olmayan arazilerin değerlendirme şeklinin tespitine yönelik işlemlerin hızla tamamlanması gerektiği vurgulanmıştır. Çalışmada ayrıca, tarım arazilerinin korunması ve kullanılması konusunda ilgili paydaşların yaklaşımını analiz etmek amacıyla gerçekleştirilen anket çalışmasının bulgularından da faydalanarak, Türkiye’deki tarım arazilerinin en önemli sorununun tarım dışı kullanım olduğu ve tarım dışı kullanımın ise en yaygın kentleşme alanında görüldüğü sonucuna ulaşılmıştır. Bu bulgular ışığında, Türkiye’de tarım arazilerinin korunması ve etkin kullanımına yönelik politika önerileri sunulmuştur.

10 Nisan 2012 Salı

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...