7 Eylül 2012 Cuma

Kalkınma politikasının idari ve hukuki araçları çevre dostu değil

Son yıllardaki kalkınma hamlelerinin temelini oluşturan konut, ulaşım ve enerji projeleri çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliği gözetmiyor.Enerji ihtiyacını karşılamak için yenilenebilir enerji kaynakları yerine fosil yakıtlara yatırım yapılıyor; koruma alanları kaldırılıyor; çevresel etki değerlendirme süreçleri es geçiliyor. Kentsel dönüşüm katılımcı bir perspektifle yürütülmediği için konut ve barınma hakkı ihlallerine yol açabiliyor. Çevre  koruma konusundaki kazanımlar törpülenirken, büyük ölçekte çevre tahribatı yaratacak projelerin yargı denetiminden muaf tutulması amaçlanıyor.Tabiat Yasası, Kentsel Dönüşüm Yasası, 2B Yasası,Nükleer santral, HES’ler için idari altyapı, Yürütmeyi Durdurma ve ÇED Muafiyeti örneklerinde görüleceği üzere kalkınma politikasının idari ve hukuki araçları çevre dostu değil.Diğer yandan kalkınmayı engelleyeceği düşüncesiyle iklim değişikliği alanında politika geliştirilmesi de erteleniyor.


Dünyada sınırsız büyümeye olan kör inancın akıbeti çoktan belli. Ama sistemin her durumda kendini kurtaracağına bel bağlamış olan beşerî kibir, farkındalık ve bilinci sürekli erteliyor Türkiye’de kalkınma, tüketim üzerine kurulu sınırsız, fütursuz ve köhnemiş bir ekonomik model üzerine inşa ediliyor. Bu, Türkiye’nin doğal, kültürel ve kentsel mirası için felâket demek.  Danışsız, düzensiz, denetsiz, insansız ve doğasız bir inşaat furyasıyla karşı karşıyayız.  Terazinin bir kefesinde birbirini besleyen enerji, inşaat ve rant diğer kefesinde doğa, insan, kent ve medeniyet var. Son yıllarda gündeme gelen ve doğal varlıkların sermayeye dönüşütürülmesini hızlandıran projeler çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliği dikkate almıyor. Nükleer santraller, termik santraller, hidroelektrik santraller, 3. Havaalanı, 2. İstanbul şehri, Kanal İstanbul, Taksim Projesi, 3. Köprü, Karadeniz’i Anadolu’ya bağlayacak en uzun tünel OVİT bunlardan bir kaçı. Bu araştırma notunda doğal varlıkları, kültürel ve kentsel mirası tehlikeye atan kalkınma politikasının araçlarında gelinen noktayı ele alacağız.

Cengiz Aktar
Barış Gençer Baykan

Betam Araştırma Notu'nun tamamına ulaşmak için tıklayınız.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Yeşil Yakalılar ve Siyaset


Mavi yakalılar, beyaz yakalılar, gri yakalılar, mor yakalılar, yeşil yakalılar.  Yakaların rengi ekonominin yapısı değiştikçe farklılaşıyor. Son dönemde ilgi yeşil yakalılara doğu kaymış vaziyette. Ekonomik ve ekolojik krizi birlikte yaşadığımız bu dönemde çevre korumanın ve gelişmiş çevre politikalarının ekonomiye ve özellikle istihdama olumsuz etkileri olacağı düşüncesi etkisini yitirmeye başlıyor ve yeşil işler ortaya çıkıyor. UNEP/ILO/UTEC tarafından 2008’de hazırlanan “Green Jobs: Towards Sustainable Work in a Low-Carbon World” raporunda “yeşil işler ” imalat, tarım, hizmet ve Ar-Ge sektörlerinde insanlığın karşı karşıya olduğu çevresel tehditleri gidermeyi amaçlayan işleri tanımlamak için kullanılıyor. 


Şimdiye kadar ekonomik krizin de etkisiyle, yaratılan yeşil işler ile istihdama nasıl katkı sağlanabileceği konuşuldu. Pek öngörülmeyen ama önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak bir konu da yeşil yakalıların siyaset dünyasında oynayacağı rol.

Yazının devamı EKO IQ Yeşil İş ve Yaşam dergisinin Eylül 2012 sayısında.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...