gıda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gıda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Aralık 2019 Pazartesi

Göztepe Kooperatifi


25 Ekim 2011 Salı

Yerel ürün arayanlara

Bayramiç-Yeniköy ile tanışmam bir arkadaşın gönderdiği mail sayesinde oldu. Maili okuduğumda ilk hissettiğim duygu samimiyetti. Şehrin bu karmaşasında, göz göze bakıp karşılıklı konuştuğumuz kişilerle kurduğumuz iletişimde bu duygu giderek azalırken, sanal ortamdaki yazıdan bunu hissedebilmek beni heyecanlandırdı. Tabii bu samimiyet duygusunun yanında Bayramiç’te yapılanlar, kişilerin çabası, ortak hedefler, tüm zorlu koşullara rağmen hevesle devam etmeleri de ilgimi çekti.

Midesine düşkün, doğal ve sağlıklı beslenmeye meraklı, yenilikleri takip eden biri olarak Bayramiç’te doğal yolla üretilen besinlerden sipariş verdim, heyecanla gelmesini bekledim. İlk siparişim olduğu için nasıl paketleneceği, gıdaların yolda tazeliklerini yitirip yitirmeyecekleri konusunda tereddütlerim vardı. O nedenle bozulmayacağını düşündüğüm besinlerden sipariş ettim. Bulgur, salça, ekmek, patates, soğan…

Koli geldiğinde merakla açtım. Hepsi birbirinden doğal görünüyordu. Son zamanlarda gördüğüm en minik soğanlar mis gibi kokuyorlardı, tabii benim gibi soğan seven biri için. Patatesler oldukça yumuşak ve ince kabukluydu. Bulgur özünden yitirmemiş, oldukça koyu renkliydi. Salçalar cam kavanozda gelmişti, bu beni sevindirdi. Kavanozun kapağını açtığımda mis gibi domates kokuyordu. Ekmek ise favorimdi, benim gibi ekmek seven ve besin değeri yüksek beslenmeye meraklı biri için yapılmıştı. O kadar sertti ki, eşim en büyük ekmek bıçağı ile güçlükle kesti. Bu bana İstanbul’da yediğimiz ekmeklerin içlerinin ne kadar “boş” olduğunu düşündürdü. Oldukça lezzetli ve bir o kadar da doyurucuydu. Gözümün önünde sıcak bir tarhana çorbası, turşu ve kızarmış köy ekmeğinden oluşan lezzetli menü belirdi.

Yerel üreticinin desteklenmesi, gelişmesi, doğal ve sağlıklı beslenmenin yaygınlaşması adına Bayramiç-Yeniköy ile yeni başlayan tanışıklığımız uzun yıllar süreceğe benziyor. Mustafa Bey’in gönderdiği yeni sipariş listesinde gördüğüm kestaneleri sobada olmasa da fırında pişirip yemeyi iple çekiyorum.

Şafak.

26 Ağustos 2011 Cuma

Gıda Egemenliği: krize Avrupa'dan bir cevap!

Gıda Egemenliği: krize Avrupa'dan bir cevap!
Krems-Avusturya-22 Ağustos 2011

5 gündür yaşanan yoğun, ilham verici ve yapıcı değiş-tokuştan sonra, Nyeleni Avrupa 2011 Gıda
Egemenliği Forumu dün sona erdi. Forum, ilk Avrupa Gıda Egemenliği Deklarasyonu'nu oluşturdu. Sivil toplumu ve sosyal hareketleri temsil eden 120'nin üzerinde örgüt ve birey, mevcut Avrupa politikalarınının ve küresel politikaların etkilerini tartıştı. Beraberce, Avrupa'da gıda egemenliğine ulaşmak için kapsamlı bir platform ve prensipler grubu oluşturdular. Forum, sorunları genelde gözardı edilen gençlerin, kadınların ve gıda üreticilerinin seslerinin önemini vurguladı. Bu deneyim çeşitliliği ve zenginliği, Nyeleni Avrupa 2011 Forumu'nun ortak bir çerçeve tanımlamasını ve demokrasi ve katılımcı süreçlere dayanan bir ortak eylem planı belirlemesini sağladı. Deklarasyon şöyle duyuruyor: “Toplumlarımızda daha geniş bir değişim yaratmanın ilk adımının gıda sistemimizi değiştirmek olduğuna inanıyoruz”. Forum delegeleri, gıda sistemini kendi ellerine almak için şunları yapmaya kararlı olduklarını belirledi:
- Endüstriyel olmayan, küçük çiftçi tarımına, işlemesine ve alternatif bir dağılıma dayanan,
ekolojik olarak sürdürülebilir ve sosyal olarak adil bir gıda üretim ve tüketim modeli için
çalışmak.
- Gıda dağıtım sistemini yerelleştirmek ve üreticiler ve tüketiciler arasındaki zinciri kısaltmak.
- Özellikle gıda ve tarım alanında çalışma koşullarını ve sosyal koşulları iyileştirmek.
- Ortak varlıkların (toprak, su, hava, geleneksel bilgi, tohum ve hayvanlar) kullanımı ve mirası
hakkındaki karar alma mekanizmalarını demoratikleştirmek.
- Bütün düzeylerdeki kamu politikalarının, kırsal bölgelerin canlılığını, gıda üreticileri için adil
fiyatları ve herkes için güvenli, GDOsuz gıdayı garanti etmesini sağlamak.
Siyasi volatilite, sosyal ve ekonomik kriz yaşanan günümüzde, NYELENI Gıda Egemenliği Forumu delegeleri, bütün halkların, Gıda Egemenliği'nin işaret ettiği gibi, insanlara ve değerli doğal kaynaklara zarar vermeden kendi gıda ve tarım politikalarını ve sistemlerini belirleme hakları olduğunun altını çizdi.

Bu yüzden Avrupa'da hemen şimdi gıda egemenliği talep ediyoruz.
Deklarasyon metnini Nyeleni 2011 internet sitesinde bulabilirsiniz:
www.nyelenieurope.net

Not: Foruma Türkiye'den Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Tohum İzi Derneği, Kibele Ekolojik Üreticiler Kooperatifi, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi ve Ekoloji Kollektifi katıldı. Forumdaki tartışmaların özetlerine www.karasaban.net adresinden ulaşabilirsiniz.

21 Haziran 2011 Salı

Slow Food Devrimi Türkçe'de


SLOW FOOD DEVRİMİ
Yeni Bir Yaşam ve Yemek Kültürü
Yazar:
Carlo Petrini & Gigi Padovani
Çeviren:Çağrı Ekiz
Karton kapak, Munken kağıt, iplik dikiş, 13x18 cm, 326 sayfa
Slow Food hareketinin sembolü “salyangoz“dur. Hayat içinde sürekli yiyerek yavaş, temkinli ama kararlılıkla ilerleyen salyangoz, cüssesinden beklenmeyecek mesafeler aşar ve geçtiği
yerlerde izini bırakır. Tıpkı simgesi salyangoz gibi, Slow Food hareketi de yola çıktığından beri inanılmaz mesafeler kat etmiş,
1986’da İtalya’da küçük bir grupken, bugün 132 ülkede yaklaşık
100 bin üyesiyle dünyanın en etkili gastronomi hareketine
dönüşmüştür. Slow Food Devrimi’nde “temiz, adil, sağlıklı gıda” prensibiyle endüstriyel gıdalara ve beslenme biçimlerine karşı
mücadele veren ve unutulmaya yüz tutan yeme içme geleneklerinin, tarım yöntemlerinin ve biyoçeşitliliğin korunması
için çalışan bu hareketin heyecan verici macerasını okuyacaksınız.

Vandana Shiva ve Defne Koryürek'in önsözleriyle



Sinek Sekiz Yayınevi

Sürdürülebilir Yaşam Kitapları


28 Nisan 2011 Perşembe

Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri


Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (Betam) ve Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü’nün ortaklaşa düzenlediği “Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri” paneli 22 Nisan 2011 Cuma günü Bahçeşehir Üniversitesi’nin Beşiktaş kampüsünde gerçekleştirildi. Yaklaşık doksan kişilik katılımla gerçekleşen etkinlikte 7 panelistin konuşmalarının ardından soru-cevap kısmına geçildi ve panel bitiminde de yerel gıdaların paylaşıldığı bir sofra etkinliği düzenlendi.

Çevre Kulübü başkanı Eren Sulaoğlu’nun hoşgeldin konuşmasının ardından Betam araştırma görevlisi Burcu Ertunç panelin çerçevesini çizerek “yerel ekolojik gıda sisteminin” işleyişinin tarafları ve bu tarafların günümüzde hangi ihtiyaçlar, motivasyonlar doğrultusunda bu sisteme girdiğinden bahsetti. Açılış konuşmasında iktisadî ve sosyal olarak yeni bir grubun varlığı konusu ve aralarındaki sosyal mesafe giderek büyüyen çiftçi ile kentlinin güvene dayalı ilişkisi öne çıktı. Yerel ekolojik gıda sistemlerinde bahsi geçen bu yeni grup pasif bir tüketim alışkanlığından vazgeçerek aktif tüketime geçen diğer bir deyişle sağlıklı gıdaların üretimine kat

kıda bulunarak “türetim” yapmış olan kişiler... Konuşmada potansiyel ‘türeticileri’ balkonlarında, apartmanlarının ya da evlerinin bahçelerinde, şehrin çeperlerinde üretime ve paylaşıma davet eden oluşumlardan bahsedildi. Sistemin sadece ekolojik gıda değil yeni bir değer sistemi yaratma gücü de vurgulandı. Konuşmanın sonunda ise üniversitelerin bu alanda hem bilimsel araştırma hem de “türetme” yönünden öncülük yapmaları istendi.

“Yerelliği ve basitliği idrak etmeliyiz”

Slow Food / Fikir Sahibi Damaklar kurucu lideri Defne Koryürek öncelikle insanın basit birer organizmadan ibaret ve dünyanın bir ortağı olduğunu idrak etmesi gerektiğini belirterek konuşmasına başladı. Yerelliği anlamanın önemiyle ilgili ise yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan lüfer örneğini verdi. Yerelliği ve basitliği özümsemedikten sonra ekonomiler kurmanın sonuç vermeyeceğini belirten Koryürek “Denizimize, havamıza, suyumuza bakmamız gerekiyor; hergün eve satın aldığımız gıdanın miktarına bakmamız gerekiyor; ürettiğimiz çöpün miktarına bakmamız gerekiyor.” dedi

“İki önemli şey yapıyoruz. Kendimizi doyuruyoruz ki bu dünya üzerinde varlığımızı devam etttirelim, uygun bir çift buluyoruz ki türümüzü devam ettirelim. Eğer ikincisi için endüstriyel bir çözüm bulmuyorsak beslenmemize de benzer bir mahremiyet ve özen gösteriyor olmamız gerek” diyen Koryürek çocuklara bu bilgiyi vermekle değişimi başlatabileceğimizi ve çocukların da tükettikl

eri gıdadan nasıl etkilenebileceğini anladıkları zaman ekolojilerine uygun tüketim metodlarını ister istemez geliştireceklerini ifade etti.

Bir Umut Derneği’nden Utkan Yetimoğlu, yaklaşık beş yıldır sürdürdükleri üreticiden tüketiciye ekolojik ürün dayanışma ağını anlattı. Üretici köylüden alınan zeytinlerin İstanbul’da 20 ilçeye dağılmış gönüllülerin desteğiyle yaklaşık 1000 dar gelirli işçi ailesinden oluşan tüketici ağlarına elden dağıtarak ya da eve teslim edildiğini belirtti. Ürünlerin kimyasal kullanılmadan üretilmesi ve üreticiye adil fiyat verilmesi gibi kriterleri gözettiklerini ifade etti.“Ekolojik gıdaya ulaşmak herkesin hakkı”

Yetimoğlu’nun aktardığına göre Marmaris Turunç bölgesinde yaklaşık 20 bin kızılçam ağacını yok edecek maden çıkartma işlemine yapılacak hazırlıkların bal firması tarafınd

an destek görmesi üzerine bölgedeki bal üreticileri firmayla çalışmak yerine Bir Umut’un dayanışma ağına dahil olmuş ve böylece dernek aracılığıyla üreticilerinden alınan bal bir yıldır İstanbul’daki tüketiciye doğrudan ulaşır olmuş. Kent çeperlerindeki arazilerde tarımsal üretim yapılmasını sağlamak amacıyla Avcılar-Firuzköy’de, Emanetçiler Derneği’nden geleneksel tohum temin ederek imece usulü üretim yapmaya başladıklarını belirten Yetimoğlu biraradalığın ve dayanışmanın çoğalmasıyla hayatın daha da kolaylaşacağına inandığını söyledi.

“Köylüyü daha fazla borçlandırmamalıyız”

Toprak Ana’dan Cem Birder sözlerine, yerel ve ekolojik gıda sistemlerinde m

ikro ölçekte sürdürülebililirliği sağlayacak mekanizmaların tarif edilmesi ve bu sistemlerin artıları ve eksileri değerlendirmesinin önemli olduğunu ifade ederek başladı.Makro ölçekte de sorunun köylünün ve şehirlinin nasıl mutlu olmayı hayal ettiği üzerinden tartışılması gerektiğini söyleyen Birder “Köylünün mutluluk anlayışını değiştiriyorsanız, ekolojik ve yerel gıdaya erişim şansınız azalır. Köylünün hayali üretimden aldığı başka bir noktaya geçmekse orada bir sorun vardır. Sosyal ve kültürel değerlerin erozyona uğramamasını sağlamak zorundayız. Bunu nasıl sağlayabiliriz? Ucuzlaştırılmş topraklar el değiştiriyor, köylü borçlanıyor. Devletin ve özel sektörün köylünün borçluğununu arttırmaması gerekiyor. Genç nesil köylerden kopuyor, şehirlere göçüyor. Yerel tohum, biyoçeşitlilik ortadan kalkıyor” diyen Birder bu şartlarda yerel gıda üretiminin devam etme şansının olmadığını savundu.

“Üreticilerin sorunlarını aşmak için kooperatif kurduk”

Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi’nden Berin Ertürk, ekolojik üreticinin pazarlama ve dağıtım gibi sorunları üzerine 2004 yılından bu yana sürdürdükleri tartışmaları 2008 yılında sonlandırdıklarını ve üreticilerden veya üretici adaylarından oluşan bir kooperatif olan Kibele’yi kurduklarını söyledi. İğneada’dan Kars’a, Hatay’a Türkiye’nin her yerinde ekolojik üretim yapan üyeleri olduğunu belirten Ertürk, şu ilkeler çerçevesinde bir araya geldiklerini anlattı.

-Ekolojiye zarar vermeyecek şekilde doğal kaynakları en az tüketerek tarımsam üretim yapmak.

- Üyelerin tarımsal üretimine destek olabilmek, bilgi aktarmak, ürünlerini pazarlamak.

Anadolu’nun zenginliği olan yerel çeşitlerin korunması, geliştirilmesi, yaşamını sürdürmesi ve ıslahı içinçalışmak.

- Genetiği değiştirilmiş, patentli ve hibrit tohum kullanmamak.

Küçük işletmelerin doğa dostu yöntemlerle tarımsal faliyetlerini sürdürmeleri için çaba göstermek.

-Geleneksel olarak üretilen gıdalar beslenme kültürümüzde çok önemli bir yer tutuyor ama maalesef endüstrilemiş gıda sanayi bunun yaşamasına izin veriyor

“Yanlış hayatlar doğru yaşanmaz”

Bayramiç Yeniköy’den Nermin Kaplan, Çanakkale’nin Bayramiç ilçesindeki Yeniköy’de ekolojik-köy girişimi toplantılarında bir araya gelen 8 kişilik bir kollektif olduklarını, 45-50 dönüm tarıma elverişli bir araziyi kullandıklarını ve yerel üretime destek verdiklerini ifade etti. Muratlar köyündeki kadınların salça, bulgur, erişte, ekmek gibi yerel üretimlerini sipariş üzerine tüketicilere ulaştırdıklarını ve üretimlerinde Havran kızılcası, sarı buğday gibi yerel tohumları kullandıklarını belirtti.

Tarımdaki dönüşümü kişisel tarihi üzerinden anlatan Kaplan “Köy kökenliyim, köyde doğdum, üniversiteye gelinceye kadar Muğla-Köyceğiz’de küçük çiftçi bir ailenin yanında yetiştim. 80’lere kadar doğal hayatın ve tarımın çok daha az girdiyle sürdürüldüğü, tohumun üretilen üründen alındığı, ertesi sene onun ekildiği bir süreçti. 83 sonrası ithal tohumlar, kısır tohumlar, GDO’lu tohumlar girmeye başladı. Geleneksel üretim yapan köyler hızla boşalır oldu”dedi. Panelde değinilen küçük dönüşümleri önemli bulan daha büyük değişimler için merkezi politikalar gerekliliğini savundu.

“İstanbul’da 180 kent bahçesinde tarım yapacağız”

Yeryüzü Derneği’nden Aytaç Tolga Timur kent bahçeciliğinin dünyada son 20-25 yıldır popüler hale geldiğini çeşitli ülkelerden örneklerle anlattı. “Küba'nın başkenti 2,2 milyonluk Havana'da, şehirlilerin tükettiği besin maddelerinin % 80’i kent bahçelerinde üretilmiş. Moskova'da yaşayanların üçte ikisinin kent bahçesi var. Kanada'nın Montreal kentinde geçen yıl kent bahçelerinde 80 ton üretim yapılmış. Şanghay'da 2500 kilometrekarelik alan yine kent bahçesi.” İstanbul’da bu sene 180 bahçede 4 ton sebze üretmeyi hedefledikleri belirten Timur bahçelerde ekilecek geleneksel tohumları çifçitlerden temin edeceklerini, semt toplantıları yaparak insanların ne kadar bahçesi var, neler ekecekler ve diğer ihtiyaçlarının tesbitini yapacaklarını öte yandan ekmeyi, biçmeyi bilmeyenler için bir eğitim düzenleyeceklerini belirtti. Timur, İstanbul’da dar gelirli aileler bütçelerinin %40-60’ını gıdaya harcadıklarını ve bir evin arkasında 30 m2 bahçe varsa ve doğru ekim yapılırsa aileye yetecek kadar üretim yapılabileceğini ifade etti.

Panelin ardından katılımcılardan gelen aşağıdaki sorular çerçevesinde konuşmacılar görüşlerini bildirdiler.

-Kentte hangi suyla tarım yapılabilir?

-“Köylüyü yerinde tutacak” unsurlar nelerdir, bunun için nasıl politika geliştirilmeli?

-Kutu sistemi nasıl işler, küçük çiftçiye katkısı nedir?

-Yerel ekolojik gıda sisteminde üretici tüketici arasındaki sosyal ilişkinin görevi nediri nedir?

-İsyan etmeyen, talep etmeyen toplumda bu hareket nasıl yaratılabilir? Nasıl devam eder?

-Şehir bahçeleri konusunda toplumsal dönüşümü hızlandırmak adına hastaneler, bakımevleri, kimsesiz çocukların kaldığı yerler gibi ya da kamusal alanların bahçelerinde ortak bir çalışma yapılamaz mı?

-Bu sistemlerin sürdürülebilirliği adına önemli bir hedef kitle olan ilk öğretim düzeyindeki çocuklara ne tür projeler yapılıyor?

İlgili web siteleri:

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi: www.betam.bahcesehir.edu.tr

Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü: http://on.fb.me/jM3r6V

Slow Food Fikir Sahibi Damaklar: http://www.fikirsahibidamaklar.org/

Toprakana Yerel Ürün Kooperatifi: http://www.toprakana.com.tr/

Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi: berinerturk@gmail.com
Birlikte Umut Derneği Üreticiden Tüketiciye Ürün Dayanışması: utkan.yetimoglu@gmail.com
Bayramiç Yeniköy- http://www.bayramicyenikoy.com Yeryüzü Derneği: http://www.yeryuzudernegi.org/

8 Şubat 2010 Pazartesi

Etiket Hafiyeleri İş Başına

Slow Food / Fikir Sahibi Damaklar, !f İstanbul Bağımsız Film Festivali kapsamında, tüketiciyle bir araya geliyor ve herkesi gerçek gıdanın peşinde “etiket hafiyesi” olmaya davet ediyor.


PROGRAM

11-21 Şubat 2010 tarihleri arasında düzenlenecek olan!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali kapsamında:
"Etiket Hafiyeleri İş Başında!" kampanyası

15 Subat Pazartesi, saat 11:30 - 23:00 Büyüteç ve bülten paylaşımı,

Fikir Sahibi Damaklar üyeleri ile doğrudan temas.


"Tüketicilikten Sıyrılmak, Türeticiliğe Geçiş"

"Food, Inc." film gösterimi sonrası soru-cevap

15 Subat Pazartesi, 21:00 - 21:20 arası

Moderatör: Defne Koryürek


"Etiket Hafiyeleri İş Başında!" kampanyası

21 Subat Pazar, saat 9:00 - 23:00

Büyüteç ve bülten paylaşımı, Fikir Sahibi Damaklar üyeleri ile doğrudan temas.


Biz Kimiz?

Fikir Sahibi Damaklar, yüzbini aşkın üyesiyle 130 ülkede saygın yer sahibi olan Slow Food hareketinin Türkiye’deki en geniş üye katılımlı ve en aktif topluluğudur.Kurucu lider Defne Koryürek’in önderliğinde Fikir Sahibi Damaklar, gerçek gıda, doğasına saygılı tarım ve sürdürülebilir tüketim konularında kampanyalar düzenleyerek şehirli tüketiciye alışkanlıklarını sorgulatmayı hedeflemekteler.


Eylem ve Söylem

Fikir Sahibi Damaklar, bu defa da Etiket Hafiyeleri İş Başında kampanyası ile tüketici bilincini geliştirmeye devam ediyorlar. "Al eline büyüteci, etiket hafiyeliği yap! Gerçek gıdayı ara ve paranı sadece gerçek olana yatır" diyen topluluk, 2 gün boyunca, !f İstanbul Festivali’nin gösterimi yapılacak olan Beyoğlu AFM FİTAŞ Sineması’nda büyüteç dağıtarak paketli / ambalajlı gıda ürünlerinin "içindekiler"ini beraber sorgulayacaklar ve tüketiciyi "Etiket Hafiyesi" olmaya davet edecekler.



İletişim: Defne Koryürek

Tel: (555) 377 16 73


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...