7 Kasım 2009 Cumartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

Tarım ve Su Politikaları

Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi Öğrenci Forumu tarafından 18 Kasım 2009 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenecek olan “Türkiye'de Tarım ve Su Politikaları” konferansında ,Türkiye’de tarımsal alanda yaşanan dönüşüm ve günümüzde büyük önem arz eden su sorunu ve politikaları tartışılacak . “Tarımsal Dönüşüm” ve “Suyun Özelleştirilmesi” olmak üzere iki ayrı oturumdan oluşacak olan konferansta konusunda uzman akademisyenler, siyasetçiler, iş adamları ve katılımcılar bir araya gelecekler.

Kasım ayı Mahsul’ü

Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu’nun aylık bülteni Mahsül’ün Kasım sayısı yayınlandı. Bu mahsulde şu başlıklar var: Hükümet Kabusu Rüya diye Pazarlıyor: GDO’lara İzin veren Yönetmelik Yayınlandı.Genetiği Değiştirilmiş Gıdaya Karşı Çıkmak için On Sebep. GDO’ya Hayır Platformu: GDO’lar Bebeklere Yasak, Anne Babaya Serbest. Makale: Kriz Gıda Sorununu Derinleştiriyor.


Bez torbaya geçiş
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Şişli Belediyesi işbirliğiyle kurulan Şişli %100 Ekolojik Pazar bir ilke daha imza atıyor. 7 Kasım’da “İTÜ Hayatı Poşetleme!” grubuyla birlikte, artık kumaşlardan, kullanılmayan tişörtlerden bez torba dikme atölyesi yapılacak. Geçiş sürecinde pazarda kese kağıdı da bulundurulacak ancak Buğday Derneği yapacağı atölyeler ve bilgilendirme çalışmalarıyla pazar müdavimlerinin tekrar tekrar kullanabileceği bez torbaya geçmelerini amaçlıyor

6 Kasım 2009 Cuma

4 Kasım 2009 Çarşamba

Türkiye Enerji (D)evrimi

Greenpeace ve Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği (EREC), 2 Kasım 2009 Pazartesi günü İstanbul’da düzenledikleri çalıştayda, “Enerji [D]evrimi - Sürdürülebilir Bir Türkiye için Enerji Yol Haritası” raporunu kamuoyuyla paylaştılar. Tüm gün süren oturumların ilkinde Greenpeace Uluslararası Yenilenebilir Enerji Direktörü Sven Teske ve Greenpeace Akdeniz Enerji ve İklim Kampanyası sorumlusu Hilal Atıcı, Enerji [D]evrimi raporunu açıkladılar. Raporda, 2050 yılına kadar iki muhtemel senaryo karşılaştırması yapılıyor. İlk senaryoda, mevcut eğilim ve politikalar devam ederse 2005-2050 yılları arasında Türkiye’de enerji sektöründen kaynaklanan kişi başına salım miktarı ikiye katlanacak ve elektrik üretim maliyetleri yüzde 50 oranında artış gösterecek. Diğer dikkat çeken bir nokta da 2050 yılında ulaşım sektörü %33’lük bir payla Türkiye’nin toplam salımlarının en büyük kaynağı haline gelmesi. Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği politikalarının ön planda olduğu Enerji [D]evrimi senaryosuna göre ise, kişi başına salımlar 1,1 tona düşürülüyor ve maliyetlerde kısa vadede küçük bir artışın ardından 2 sent daha ucuz bir ortalama maliyetle elektrik üretiliyor. Senaryo, enerji ve ulaşım sektörlerinde nasıl salım azaltımı yapılabileceğine ve Türkiye’nin enerjisinin 21. yüzyılın ilk yarısı boyunca nasıl sürdürülebilir bir şekilde yönetilebileceğine yönelik iddialı, ayrıntılı ve gerekli bir plan sunuyor. Raporda ele alınan başlıklar şöyle 1) İklimi korumak 2) Enerji [D]evrimini gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştirmek 3) Enerji [D]evrimi 4) Enerji kaynakları ve arz güvenliği 5) Geleceğin enerji arzı senaryoları 6) Türkiye Enerji [D]evrimi senaryosundaki temel sonuçlar 7) Politika önerileri.

Türkiye’nin Enerji [D]evrimi senaryosunun geleceğe dönük tahminlerinden bazıları şöyle:

- Türkiye enerji sektöründen kaynaklanan karbondioksit salımlarını 2050 yılına kadar 1990
seviyesinin %18 oranında aşağıya çekiyor. İklim kampanyası sorumlusu Atıcı, sektörler arasında en fazla salım yapanın ve salım yapmanın en zor olduğu sektörün enerji olduğunu belirtti.
- Türkiye’de Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine dayanarak hazırlanan referans senaryoda dahi ekonomik olmaması nedeniyle nükleer enerji bulunmuyor.
- 2050 yılına gelindiğinde, ülke elektriğinin %84’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilecek. Birincil enerji talebinin %59,4’lük kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılanacak.

Rapor, Türkiye’nin düşük karbonlu ekonomiye geçiş yapabilmesi ve temiz enerji üretebilmesi için fosil yakıtlar ve nükleer üzerindeki kamu teşviklerinin kaldırılması, bunun yerine yenilenebilir enerjiler üzerindeki alım garantisinin ve AR-GE çalışmalarının güçlendirilmesi, Avrupa Birliği’nin toplam birincil enerji arzı içindeki yenilenebilir enerji payına yönelik hedeflerin (2020 yılına kadar %20) yasal olarak benimsenmesini öneriyor.

Kopenhag iklim müzakerelerine 30 gün kala kamuoyuna sunulan raporda, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun Türkiye’nin Kopenhag’da müzakere edeceği emisyon salım azaltımının artıştan yüzde 11’lik bir oran olarak vermesine karşın Greenpeace, Türkiye’nin, 2020 yılına kadar sadece enerji sektöründe bile beklenen artışı yüzde 25 oranında azaltabileceğini öngörüyor.

Raporun tümüne ulaşmak için :
http://www.greenpeace.org/turkey/press/reports/enerji-d-evrimi
http://www.energyblueprint.info/
http://www.greenpeace.org.tr/



31 Ekim 2009 Cumartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

İTALYA Çevre, Toprak ve Su Bakanı Stefania Prestigiacomo ile Kenya Çevre ve Madeni Kaynaklar Bakanı Njoroge Michuki, İngiliz The Guardian gazetesine yazdıkları bir makalede (28 Ekim) Birleşmiş Milletler sistemi içinde bir Uluslararası Çevre Örgütü’nün kurulmasının aciliyetine dikkat çektiler. Kopenhag iklim müzakerelerine az bir zaman kala, küresel iklim değişikliği ile mücadelenin yolunun küresel bir yönetişimden geçtiğini söyleyen Bakanlar, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü gibi güçlü kuruluşların yanında bir de Uluslararası Çevre Örgütü’nin kurulması gerektiğini vurguladılar. Halihazırda çevre alanında küresel merci işlemini gören UNEP’in (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) BM içinde en düşük bütçeye sahip kuruluşlardan biri olduğunu ve bu bütçenin yeni bir Boeing 737 uçağının fiyatından da düşük olduğunu belirten makale, hükümetlerin 2050 yılında 9 milyar nüfusa ulaşacak gezegenimizin yarını planlamalarının elzem olduğunu belirtiyor.


İLK ulusal çevre gazetesi Yeşil Dünya, Vizyon Yayıncılık tarafından çıkarılmaya başlandı. Vizyon Yayıncılık tarafından uzun süredir hazırlıklarını sürdürülen gazete için, siyasilerden sivil toplum kuruluşlarına, kurumsal şirketlerden çevre örgütlerine kadar yüzlerce kişiyle bire bir görüşmelerde bulunuldu. İlk sayısı çıkan Yeşil Dünya gazetesinin hedefi yakın bir zamanda bayilerde satış yaparak okurlarına ulaşmak. Yeşil Dünya Gazetesi hakkında detaylı bilgi almak için info@vizyonyayin.com adresine e-posta atabilirsiniz. Gazetenin web sitesi yakında yayına geçecek.


DOĞA Derneği, 9-10 Ocak 2010’da Hasankeyf'te “Barajsız Hasankeyf Arama Konferansı” düzenleyecek. Bölge halkının yanı sıra, Türkiye içinden ve dışından çok sayıda akademisyen, uzman ve sivil toplum örgütü temsilcisinin katılması öngörülen toplantıda, Dicle Vadisi ve Hasankeyf’in UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmesi halinde Türkiye ve dünyaya katacağı faydalar masaya yatırılacak. Toplantı aynı zamanda, Ilısu Barajı projesi ve Hasankeyf’in bilimsel verilere dayanarak ülke ölçeğinde tartışılacağı ilk mecra olma özelliği de taşıyor.

GDO’LAR BEBEKLERE YASAK, ANNE BABAYA SERBEST!

Cartegena Biyogüvenlik Protokolü’ne taraf olan ve Meclisinde kabul eden Türkiye, son derece yaşamsal öneme sahip bir konuda gerekli yasal düzenlemeyi yaparak Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nı çıkarmak yerine bir yönetmelikle GDO’ların ve ürünlerinin ülkemize girmesini meşru kılmıştır.




26 Ekim 2009 tarih, 27388 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunması amacıyla hazırlandığı belirtilmesine karşın, getirilen düzenleme bunları sağlamaktan çok uzaktır.

GDO’ların insan sağlığı üzerine etkileri konusunda bugüne kadar yeterli araştırmalar yapılmamışken, hayvanlar üzerindeki olumsuz etkileri üniversite raporları ile ortaya konurken, biyoçeşitliliği yok edici etkileri pek çok araştırma ile ispatlanmışken yasa yerine bir yönetmelik çıkarılarak bu olumsuzlukların giderilebilmesinin sağlanması mümkün değildir! Bu bağlamda tüketici sağlığını ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak görevi ve söz konusu gıda ve yemi piyasadan geri çekme zorunluluğunun “işletmeciye” bırakılması bu endişemizi haklı çıkarmaktadır!GDO’lu ürünlerin bebekler için yasak, ancak anne ve babalar için serbest bırakılması toplum sağlığını ciddi tehlikeye atmaktadır.

GDO’lar zararlı ve bu nedenle bebeklere yedirilmeyecek ise onu emziren ya da hamileliği esnasında karnında taşıyan annesine neden yedirilmektedir? Şayet GDO’ların hiçbir sağlık riski yok ise bebekler için neden yasaklanmıştır? GDO’ların hayvan denekler üzerinde yapılan denemelerde kan yapısını bozduğu, bağışıklık sistemini çökerttiği, sinir sistemini tahrip ettiği, organlarda küçülme meydana getirdiği ve sonraki nesillerde üreme yeteneğini bitirdiği bilimsel raporlarla kanıtlanmış durumdadır.

GDO’lu ürünlerde antibiyotik direnç geni kullanıldığı ve bunun da insan ve hayvan sağlığı açısından son derece zararlı olduğunu ülkemizde GDO’ya Hayır Platformu olarak yıllardır ifade ederken, biyoteknoloji lobileri ve onların temsilcileri bu ürünlerin hiçbir riski olmadığını söylemektedirler. Söz konusu yönetmelikte bu tür genleri içeren GDO ve ürünlerinin ülkemize sokulması ve piyasaya sunulmasının yasaklanmış olması platformumuzun bir başarısıdır, bu sonuç konuyla ilgili iddialarımızın ne denli doğru olduğunu göstermektedir.Getirilen düzenlemeyle “GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadelerin bulunmayacağının” belirtilmesi, düzenlemenin son derece taraflı ve yönetmeliğin kapsamı dışında olan bir uygulamadır. Hatırlanacağı gibi, Amerika’da bir biyoteknoloji şirketi, ürünlerine “GDO bulunmamaktadır” yazan bir firmayı dava ederek kendi satışlarını düşürmekle suçlamış, bu uygulamanın yaygınlaşması için lobi faaliyetleri başlatılmıştır. Bu açıdan çıkarılan yönetmelik, ülkemizde bu uygulamanın doğrudan kabul edilmesi insan, hayvan ve çevre sağlığından çok biyoteknoloji şirketlerinin çıkarlarının kolladığını göstermektedir.

GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların ve ürünlerinin de GDO’lu sayılması ve dolayısıyla etiketlenmesine ilişkin hiçbir maddenin yönetmelikte yer almaması da insan sağlığının hiçe sayıldığının en büyük göstergelerinden biridir!Türkiye’nin hiçbir GDO’ya ve ürününe gereksinimi yoktur! GDO’lar açlığa çare değildir! Biyolojik çeşitlilik üzerine büyük bir tehdittir! GDO’lar tarım ilacı kullanımını artırarak hem toprağı hem de içme sularımızı zehirlemektedir! Ayrıca daha fazla kullanılan bu tarım ilaçlarını insan ve hayvan organizmalarına girmektedir! Çiftçileri dev biyoteknoloji şirketlerine bağımlı kılmaktadır!

GDO’ya Hayır Platformu insan, hayvan ve çevre sağlığını tehdit eden, kapitalist sömürü düzeninin gıda egemenliği üzerine kurgulanmış biçimi olan, sadece birkaç şirketin para kazanması için tüm bir insanlığın ve doğanın gözden çıkarıldığı GDO’lara karşı vereceği mücadelesini bundan sonra sokaklara, evlere, okullara, işyerlerine taşıyarak devam ettirecektir! Mücadelemiz başarıya ulaşıncaya, GDO’ları coğrafyamızdan atıncaya kadar devam edecektir!
GDO’YA HAYIR PLATFORMU

23 Ekim 2009 Cuma

350 hemen şimdi

Çevreye duyarlısınız, küresel iklim değişikliğinin dünyayı yaşanabilir bir yer olmaktan çıkarabileceğini düşünüyorsunuz. Kopenhag toplantıları yaklaşıyor ve hükümetlerin iklim değişikliği ile mücadele etmek için daha çok sorumluluk almasını istiyorsunuz. Bir süredir belki 350 rakamını duyuyorsunuz. Atmosferdeki karbondioksit miktarını 350 parça/milyona indiremezsek dünyamızın yaşamasına imkân veren yapısını tamamen kaybedebileceğimiz kulağınıza çalındı. Bir şeyler yapabileceğinizi düşünüyorsunuz ama problem çok byükü, küresel, hükümetler sizi bu konuda temsilden uzak. Kocaeli’nde yaşıyorsunuz, Eskişehir’de, Ankara’da, Bursa’da, İstanbul’da. Bugün sesinizi duyurmak için çok özel bir gün. 177 ülkede 5000 etkinlik düzenleniyor ve Türkiye’de bu küresel eylemin bir parçası olarak etkinlikler düzenleniyor. Ankara’da, İklim için Gençlik Girişimi 350 bisikletiyle Gençlik Parkı’ndan Meclis’e pedal çevirecek.İstanbul’da Küresel Eylem Grubu, “güneş, rüzgar, 350 hemen şimdi” pankartı ile saat 16’da Galatasaray Lisesi önünde buluşuyor. İzmirliler 15’de Yakın Kitabevi’nde buluşuluyor ve Kordon'da çimlerin üzerinde bedenleriyle 350 yazacaklar. Bursalılar ise saat 17’de Heykelin önünde basın açıklaması yapacaklar ve " güneş, rüzgar, 350 hemen şimdi" diyecekler. Diğer etkinlikler için www.350.org/map#/map/39.911761/32.854239/7adresini ziyaret edebilirsiniz, hatta kendi etkinliğinizi siteye kaydedip fotoğraflarınızı bütün dünyadan 350 hareketine katılanlarla paylaşabilirsiniz.

19 Ekim 2009 Pazartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

Greenpeace, hükümetin nükleer santral planlarını tarihin tozlu raflarına göndermek için harekete geçiyor. Hedef, nükleer masala inanmadığını ve geleceğini nükleer riskler ile karartmayı reddettiğini haykıracak 1 milyon insanı bir araya getirmek!
Greenpeace bugün hükümetin nükleer santral planlarına karşı bir kampanya başlatıyor. Kirli, tehlikeli ve pahalı olduğu kanıtlanmış nükleer enerjinin Türkiye’de kullanılmasını istemeyen, hükümetin nükleer enerji planlarından bir an önce vazgeçmesini talep eden 1 milyon kişi http://nukleer.greenpeace.org/’ da bir araya geliyor. Kampanyanın amblemi mutasyona uğramış bir kalp, sloganı ise “Nükleer ile yaşamaya hazır mısınız?” İnternet üzerinden yürütülecek kampanyanın öncelikli hedefi, şu anda hükümetin üzerinde karar vermeye çalıştığı nükleer santral ihalesini iptal ettirmek. Sonrasında ise nükleer enerji planlarını bir daha geri gelmeyecek şekilde tarihin tozlu sayfalarına göndermek.


Buğday Dergisi, yerini mevsim dönümlerinde yani üç ayda bir yayınlanacak olan Buğday Ekolojik Yaşam Rehberi’ne bırakıyor. Buğday Derneği üyelerine ve ilgi gruplarına ücretsiz gönderilecek olan rehber, ekolojik yaşamla ilgili güncel konulara ve herkesin uygulayabileceği pratik bilgilere yer verecek. Rehberin ilk sayısında Buğday Derneği’nden haberlerin yanısıra, İçimizden Biri, %100 Ekolojik Pazarlar, Doğal Tıp, Ay Takvimi, Tijen İnaltong’un hazırlayacağı Mevsimlik Sofralar gibi konular var. Güncel konularda ise permakültür ve son günlerde televizyon ekranlarında sıkça gördüğümüz “alışveriş” reklamı ele alınıyor. “Yapın! Gidin! Tıklayın! Görün!” bölümünde önümüzdeki üç ay boyunca hayatımızdaki yeşilin tonunu artıracak etkinlikler, söyleşiler, filmler vb. yer alacak. Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi uzmanları, bahçemizi veya balkonumuzu soğuyan havaya nasıl hazırlamamız gerektiğini anlatacak.

İstanbul'da Riva Deresi’ndeki kirlilik ve doğal yaşamın hızla tahrip edilmesine karşı Beykoz'da bulunan köylerde başlayan yerel hareket, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla devam ediyor. Toprak Ana Platformu'nun koordinasyonunda tüm ilgi sahiplerinin katılımıyla düzenlenen toplantıların ikincisi 11 Ekim tarihinde gerçekleştirildi. Beykozlular, basın mensupları, sivil toplum kuruluşları ve Beykoz Belediyesi'nin katıldığı toplantıda Doğa Derneği Başkan Yardımcısı Bahar Bilgen, Derneğin Riva Deresiyle ilgili çalışmalarını aktardı. Toprak Ana Platformu Sözcüsü Cem Birder, “Riva havzası için harekete geçtik ve bundan sonra daha düzenli olarak yasal eylemlerimizi sürdüreceğiz. İlk olarak derenin temizlenmesi için çevre köylerde yaşayan ve dere ile birebir bağı olan insanlarımızı bilinçlendireceğiz. Ardından üniversitelerle birlikte hareket ederek derenin kirlilik ölçümlerini çıkartacağız. Daha sonra grubumuzla birlikte yasal eylemlerde de bulunacağız Riva’nın kurtarılması için ne gerekirse yapmaya hazırız ve başta Beykozlular olmak üzere tüm doğaseverleri bu hareketimizde bizim yanımızda olup dereye sahip çıkmaya davet ediyoruz” dedi.

16 Ekim 2009 Cuma

12 Ekim 2009 Pazartesi

Açık Radyo programları

Açık Radyo (94.9) çevre ve iklim değişikliği konularıyla ilgili programlar:
Açık Gazete: Hafta içi hergün 8:00 - 10:00
İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik: 15 günde bir her Pazartesi Açık Gazete’nin içinde
Açık Dergi: Hafta içi hergün 18:05 - 20:00
Gezegenin Günlüğü: Hafta içi hergün Açık Dergi’nin içinde 18:20’de
Son Buzul Erimeden: Hafta içi her Salı 16:30 - 17:00
Açık Yeşil: Hafta içi her Çarşamba 10:30 - 11:00
Evrenin Suyuna Giden Tasarım: Hafta içi her Perşembe 16:30 - 17:00
Tohumdan Hasada Ekolojik Yaşam: Hafta içi her Cuma 10:30 - 11:00

11 Ekim 2009 Pazar

Haftanın Yeşil Gündemi

Franny Armstrong'un yönettiği, Pete Postletwalte'ın başrolünü oynadığı Aptallık Çağı (Age of Stupid), 2055 yılında yaşayan bir adamın kendi ağzından anlattığı hikayeyi konu alıyor. Fırsatımız varken iklim değişimini neden durdurmadığımızı sorgulayan film, dünyanın yardım çığlıklarını duymazdan gelen insanların yaşadığı bir çağı ve sonunda pişmanlığı gözler önüne seriyor. Türkiye’de Greenpeace’in galasını yaptığı Aptallık Çağı’nı, 16 Ekim’den itibaren Beşiktaş Kültür Merkezi'nde izleyebilirsiniz. Film hakkında ayrıntılı bilgi için http://www.ageofstupid.net/. Tarih ve saatler için: http://www.bkmonline.net/

Bugünlerde Facebook’ta bir şarkı dolaşıyor. 45 müzisyen agaclar.net web sitesinin “Doğa için çal”projesi çerçevesinde bir araya gelmişler ve “Divane Aşık Gibi” adlı şarkıyı seslendirmişler. Doğa sorunlarının evrenselliği, doğanın insanlara mekan ve kaynak oluşuyla, müziğin evrenselliği ve insanların ortak dili oluşu arasındaki bağı, projenin çıkış noktası olarak değerlendiriyorlar. Dinleyin, seveceksiniz http://www.dogaicincal.com/

World Watch Enstitüsü tarafından hazırlanan “Dünyanın Durumu 2009”raporu Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ve TEMA Vakfı tarafından yayımlandı. 40’ı aşkın uzman yazarın çabalarıyla oluşturulan rapor, acil ve işlevsel bir eylem planı oluşturma konusunda bir yol haritası ortaya koyuyor. “Dünyanın Durumu” serisi 1984’ten berikesintisiz bir şekilde ve halen 36 farklı dilde yayımlanıyor. TEMA Vakfı, 1993 yılından beri Dünyanın Durumu serisi kitaplarını Türkçeye çevirerek yayımlıyor.



9 Ekim 2009 Cuma

Ulusal Çevre Gazetesi

Türkiye'nin ilk ulusal çevre gazetesi yayına başlıyor!
Kaynak MEDYAFARESİ-



Vizyon yayıncılık tarafından çıkarılan Yeşil Dünya'nın genelyayın yönetmenliğini daha önce SKY TÜRK ve Kanal T'de çevreprogramları hazırlayıp sunan deneyimli gazeteci Sezgin Akkoyun, habermüdürlüğünü İsmail Babur, yayın danışmanlığını Prof. Dr.Orhan Kural yapacak. Türkiye ve Dünya'daki sorunların detaylarıyladile getirileceği, insanları çevre konusunda bilinçlendirme hedefiyleyola çıkan Yeşil Dünya' aylık yayınlanacak. Gazetede haberlerinyanısıra Enerji, Küresel Isınma, Orman ve Bitkiler, Deniz, Çevre veSağlık, Hayvanlar Alemi, Atıklar, gibi sayfalar bulunacak. 35x50 cmebadında ve 24 sayfa çıkacak olan gazete Türkiye genelinde kendidağıtım şirketi ve dağıtım elemanları aracılığıyladağıtılacak. Gazete 2010 başından itibaren de bayilerde satılmayabaşlayacak. 4 sayfası renkli, 20 sayfası da siyah beyaz olan gazeteninyazar kadrosu ise hayli zengin:
Prof. Dr. Orhan Kural
Prof. Dr. Ahmet Ercan: İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof.Dr. Adnan İşgör: Onkolog Haliç Üniversitesi Sağlık BilimleriEnstitüsü Öğretim üyesi.
Prof. Dr. Arif Verimli: Psikiyatr
Ziraat Müh. Ahmet Atalık: Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul ŞubeBaşkanı
Çevre Müh. Eylem Tuncaelli: Çevre Mühendisleri Odası İstanbul ŞubeBaşkanı
Ziraat Müh. Deniz Demir: Organik Tarım Uzmanı
Aynur Acar: Marmara Belediyeler Birliği Çevre Yönetim MerkeziDirektörü
Fatma Balkanlı: Çevre ve Sokak Hayvanları Derneği Başkanı
Selahattin Taşdöğen: Sinema-Tiyatro Sanatçısı
Taner Öngür: Moğollar Grubu Üyesi
Adnan Akgünel: Akşam Gazetesi Eski Ekonomi Yazarı- TV programcısı
Nevin Sungur: Greenpeace Akdeniz İletişim Birimi yöneticisi.NTV EskiBrüksel Muhabiri
Banu Karakuş: TRT Program Yapımcısı
Sezgin Akkoyun: Yeşil Dünya Genel Yayın Yönetmeni
İsmail Babur: Yeşil Dünya Haber Müdürü
Gazetenin ilk sayısında; Türkiye ve Güney Asya'daki sel felaketleri ileSamoa'daki deprem ve tsunami, Çal Dağı'ndaki maden aramaçalışmalarının yaratacağı tahribat, Macahel Vadisi'ne baraj kurmagirişimleri, Nükleer Enerji ve Çernobil, Organik Tarım, ÇarşıGrubuyla çevre üzerine yapılan ropörtaj gibi konular yer alacak. Gazeteayrıca çok özel ve gündem yaratacak bir skandal haberiyle yayınhayatına merhaba diyecek.
İlk etapta 10 bin basılacak olan Yeşil Dünya, 6 ay içinde 100 bintraja çıkmayı hedefliyor
08.10.09

5 Ekim 2009 Pazartesi

Haftanın Yeşil Gündemi



ANKARA Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin süreli yayın organı olan Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri dergisinin ilk sayısı ile Ankara Üniversitesi’nde çevre konusunda çalışan öğretim elemanlarına ait bilgilerin yer aldığı “Ankara Üniversitesi’nde Çevre Konusunda Kim Kimdir?” başlıklı kitap yayınlandı. Dergi ve kitaba pdf dosyası olarak http://csaum.ankara.edu.tr adresinden ulaşılabiliyor.


3. KÖPRÜ projesine karşı çıkanlar seslerini giderek yükseltiyor. R. Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken 27 Nisan 1995 tarihinde söylediği “Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir teşebbüs İstanbul'un çağdaş kentleşmesi ve şehir içi ulaşım sistemi için ölümcül sonuçlar doğurur" sözleriyle açılan www.ucuncukoprucozumdegil.blogspot.com adresindeki blog herkesi İstanbul’a ve doğaya sahip çıkmaya çağırıyor.


ODTÜ’de bünyesinde, Türkiye’nin enerji ihtiyacının güneş santrallarından karşılanmasını sağlayacak teknolojilerin geliştirileceği "Güneş Enerjisi Uygulama ve Araştırma Merkezi (GÜNAM)" kuruluyor. Merkez, güneş enerjisi teknolojileri alanında araştırma, uygulama ve geliştirme çalışmaları yürütecek. Güneş enerjisi teknolojilerini Türkiye’de geliştirmeyi ve bu alanlarda Türkiye’nin rekabet gücünü artırmayı hedefleyen Merkez, güneş enerjisinin çevre ve toplum çıkarları doğrultusunda en verimli biçimde kullanılması ve uygulanması yönünde yöntemler geliştirerek toplumun ve sanayinin hizmetine sunmayı amaçlıyor.Kaynak: www.ntvmsnbc.com

30 Eylül 2009 Çarşamba

3. köprü çözüm değil

3. Köprü çözüm değil, İstanbul sahipsiz diyenler söyleyenler yüksetiyor. Yeni kurulan bir blogda 3. köprüye karşı gelişen harekete dair bilgileri bulabilirsiniz. www.ucuncukoprucozumdegil.blogspot.com
Mimarların, mühendislerin, şehir planlamacılarının ve en önemlisi İstanbulluların karşı çıktığı, şehir trafiğini daha da kötü hale getireceği kesin olarak hesaplanan, İstanbul'un son ormanlarını, su havzalarını, hayvanların barındığı son doğal ortamı yok edecek olan 3. köprüye karşı harekete geçiyoruz.Şimdi dinlediğimiz yalanlar, 2. köprü yapılırken de söylenmişti. İstanbul'un trafik sorunu çözülecekti, 1. köprüdeki trafik rahatlayacaktı, transit geçişler için yapılacaktı, bağlantı yolları şehir dışında olacak ve böylece ormanlara ve su havzalarına zarar gelmeyecekti, vb. Öyle mi oldu? HAYIR! Bu yalanları unuttuk mu? HAYIR! 2. köprü yapıldı ve otomotivciler, petrolcüler ve talancılar ceplerini doldurdu. Buna karşın ormanlar zarar gördü, hayvanlar doğal barınaklarından oldu, su havzaları yapılarla doldu. Ve İstanbullular her gün saatlerini eziyet içinde trafikte geçirmeye devam ediyor. Zamanımız, gücümüz ve paramız havaya uçuyor...Aynı oyunun yeniden oynanmasına izin vermeyeceğiz. Bu yalanlara artık kanmıyoruz!Bir zamanlar "3. köprü İstanbul için cinayettir" diyen R.Tayyip Erdoğan, şimdi projenin arkasındaki 2-3 kişiden birisi. Kukla gibi oynattığı Kadir Topbaş, İstanbul'u ve İstanbulluları savunacağına helikopterle başbakana şehri pazarlıyor. Bizim şehrimizi!Gel sen de destek ver bize, şehrimizin pazarlanmasına dur diyelim. İstanbul'umuza ve doğasına sahip çıkalım. Çözümün kaliteli toplu taşımada, metroda, deniz yolunda olduğunu söyleyelim.Birlikte olursak, sesimiz daha gür çıkar!Birlikte olursak, bu cinayete dur diyebiliriz!
www.ucuncukoprucozumdegil.blogspot.com
Yeşiller Partisi

27 Eylül 2009 Pazar

Haftanın Yeşil Gündemi

“IMF-DB ve Krizdeki Dünya: Karşıt Sesler” etkinliği İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampusu’nda, 2-3-4 Ekim 2009’da gerçekleşecek. 4 Ekim Pazar günü “Kapitalizm, İklim Krizini Çözebilir mi?”, “Adil Bir İklim Finans Mimarisinde Dünya Bankası'nın ve MDB'lerin (Çok Taraflı Kalkınma Bankaları) Rolü Ne Olacak” ve “IMF-DB ve Yeşil Perspektifler” başlıklı toplantılar izlenebilir.Program için: http://www.boelltr.org/downloads/Forum_prog_1709.pdf
» EGE SU FORUMU'09, 12 - 14 Kasım 2009 tarihleri arasında İzmir'de gerçekleşecek. Ana teması "Geleceğimizin Güvencesi: Su" olan Forum ile amaçlanan; Türkiye’nin su kaynaklarına ve kaynakların korunmasına dikkat çekerek; bilinçlilik düzeyini arttırmak, her geçen sene yabancı katılımcı sayısını arttırarak; Türkiye'nin ve kaynaklarının tanıtımını sağlamak, Türkiye'nin suya verdiği önemin tartışılmasına ve çözüm önerilerinin yaratılmasın ortam oluşturmak, katılımcıların, konuşmacıların tecrübelerini paylaşma larını ve eğitimlerle eksik olduklarını düşündükleri alanlarda bilgilenmelerini sağlamak. Ayrıntılı bilgi için: http://www.egesuforumu.org/


Şişli Belediyesi Çevre Platformu 2 Ekim 2009 tarihinde, Atık Yönetimi ve Yerel Belediyeler bağlamında bir konferans düzenliyor. Konferans, Avrupa ve Türkiye belediyelerinden başarılı atık ve çevre yönetimi uygulama örnekleri, çevre alanında kamu-özel sektör işbirliğinde başarılı örnekler, atık yönetimi hakkındaki hukuki altyapı ve yaptırım düzeni, AB çevre ve atık yönetimi müktesebatının yerel yönetimlere getireceği yükümlülükler, Sivil Toplum Kuruluşları-kamu-özel sektör işbirliği: nasıl olacak?, Sürdürülebilir şehircilik, halkın katılım ve etkin STK-kamu-özel sektör iş birliği için yeni araçlar ve stratejiler, çevre ve atık yönetimi uygulamalarında yeni teknolojilerin rolü ve yerel yönetimler açısından faydaları gibi konuları kapsayacak. http://www.sislicevreplatformu.com/

22 Eylül 2009 Salı

15 Eylül 2009 Salı

Permakültür: Sürdürülebilir yaşam alanları tasarımı

Eylül ve Ekim aylarında Amerikalı permakültür uzmanı Penny Livingston Stark’ın katılımıyla iki permakültür (sürdürülebilir yaşam alanları tasarımı) çalıştayı gerçekleşecek. Çalıştayların ilki 19-27 Eylül’de Fethiye Pastoral Vadi’de, ikincisi ise 8-11 Ekim’de İstanbul’da düzenlenecek. Sürdürülebilir bir yaşamın müjdesini veren permakültür, hayatlarımızı, yaşam alanlarımızı ve toplumlarımızı nasıl daha sürdürülebilir, sağlıklı ve keyifli kılacağımıza dair pratik çözüm önerileri sunuyor. Permakültür çalıştayları ile ilgili detaylı bilgi için http://surdurulebiliryasam.wordpress.com/ veya kolektifbilinc@gmail.com
Çalıştayları organize eden Filiz Telek permakültürle ilgili bir yazısını paylaşıyor bizlerle.


Permakültür: Sürdürülebilir yaşam alanları tasarımı
Filiz Telek

*Bu yazı Penny Livingston –Stark’ın “So what’s permaculture?” yazısından alıntılarla hazırlanmıştır.

Yıllar önce Kanada’danın kırsalında yaşadığım dönemde Bill Mollison’un “Permakültüre Giriş” kitabıyla karşılaşmış ve böylece sürdürülebilir yaşam için bir tasarım sistemi olan permakültürle tanışmıştım. Yaşadığım yerde arkadaşlarımla deneysel bir permakültür bahçesi yaratmıştık o yaz. Oldukça sert bir toprak üzerinde karton kutu, gübre, mutfak atıkları ve bahçeden toplanan yapraklar ve otlardan oluşan organik bir katmanın (malç) içine tohumlarımızı ektikten sonra heyecanla sonucu beklemiştik. Kendi kendime, bu bahçeden ürün alırsak permakültür denen bu tasarım sistemini öğreneceğim ve paylaşacağım diye söz vermiştim. Bir kaç ay sonra bahçemiz tüm bereketiyle inanılmaz lezzetli sebzeler sunduğunda bize permakültürün gücüne inanmış ve bu işi öğrenmeyi kafama koymuştum...

İçinde bulunduğumuz küresel geçiş süreci[*]nde her birimize düşen sorumluluk ne? Pek çoğumuz dünyadaki endişe verici durumun fazlasıyla farkındayız. Bir yanda terörün tüm dünyada yarattığı gerilim, bir yanda yaşamları tüketmeye devam eden açlık ve fakirlik, bir yanda kendi türümüzün yaşam olasılığını tehdit eden ekolojik kriz. Kendi ekosistemini bilerek yokeden herhangi bir yaşam formu tehlikeli bir şekilde dengesini kaybetmiş demektir. Batı’nın materyalist, güç ve hırs odaklı bakış açısı tüm dünyaya yayılırken kaynakları tüketmeye ve hayatlarımıza anlam veren kutsal şeyleri katletmeye devam ediyor.
Böyle bir sürecin içinde, hem hayatlarımızda bolluk ve bereket yaratmak, hem doğayla yakın bir ilişki geliştirmek hem de karşı karşıya olduğumuz ekolojik krize çözümler üretmek mümkün mü? Giderek daha pahalı bir hale gelen fosil yakıtlar kullanılarak uzak ülkelerden ithal edilen gıdalara olan bağımlılığımızı nasıl azaltabiliriz? İhtiyaçlarımızı yaşadığımız yerlerdeki kaynaklardan karşılayabilir miyiz? Suyumuzu nasıl temizler, atıklarımızı kaynağa nasıl dönüştürür ve çocuklarımızın ve torunlarımızın yaşamlarını güzellik, sağduyu, bilgelik ve sevgi ile nasıl daha zengin kılabiliriz? Permakültür aradığımız cevap olabilir mi?
Permakültür, şehirlerde ve kırsal alandaki insan yerleşimlerinde uygulanabilecek bir dizi ekolojik prensip ve yöntemlerden oluşan bir tasarım sistemidir. Permakültür prensipleri, gıda, enerji, barınak ve diğer materyal ve materyal olmayan ihtiyaçların karşılanması için hayli üretken sistemlerin tasarımını mümkün kılan bir zihniyetin gelişimini sağlar. Bu prensipler, doğanın ve doğal döngülerin dikkatli gözlemini temel alır ve her türlü coğrafya, iklim ve kültürde uygulanabilir.
Tazmanyalı Bill Mollison ve Avustralyalı David Holmgren permakültür konseptini 1970lerde yaratmışlar. O zaman sürdürülebilir kültüre karşılık gelen bir kelime olmadığından “kalıcı tarım” (permanent agriculture) kavramını ifade edebilmek için permakültür (permaculture) deyimini kullanmışlar; tarım ve kültür birbirini etkiledikleri için bu, zamanla “kalıcı kültür”e (permanent culture) dönüşmüş. Bir başka deyişle, insanlık olarak sınırsız bir süre için hem kendi ihtiyaçlarımızı hem de yeryüzünün ihtiyaçlarını gidererek nasıl yaşayabiliriz sorusunun ilhamıyla almış permakültür ismini bu akım. Permakültür ilk olarak Mollison tarafından 1981’de öğretilmeye başlandı. Permakültür tasarımcıları doğal ekosistemlerin dengesine, çeşitliliğine ve direncine sahip ve tarımsal olarak üretken ekosistemler tasarlarlar; tasarımlarında su kullanımı, barınak ve enerji sistemlerini ve yenilebilir ve farklı amaçlarla kullanılan yıllık ve çok yıllık bitkiler, su ürünleri ve hayvancılığı birbirini destekler şekilde bir arada kurgularlar.

Permakültür, eski yeni, farklı gelenek ve disiplinlerden teknikleri ve prensipleri buluşturan bir sistemdir; kabilelerin toprağı kullanış yöntemlerinden saman, taş, toprak ve bambu gibi doğal yapı malzemelerine ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geleneksel kullanımına kadar pek çok evrensel bilgiyi bünyesinde harmanlar.
Uluslararası olarak tanınan permakültür sertifikasını almak için iki haftalık yoğun tasarım kursuna katılmak gerekiyor. Bu kurslar Türkiye dahil tüm dünyada düzenlenmekte.
İçeriği kültürel, dini, politik ve ekonomik sınırları aşan permakültür kurslarına 1981 den beri binlerce insan katılmış ve global bir permakültür ağını oluşturmuşlar. Permakültür tasarımı yapan bütün bu insanların çalışmaları, en az iş gücü ve girdiyle verimliliği hedefleyen sürdürülebilir yaşam modelleri oluşmasını sağlamıştır.

Permakültürün etik anlayışıPermakültürün etik anlayışının temelini yeryüzünün korunması oluşturur. Bu anlayışa göre tüm yaşam sistemlerinin sürmesi, insanların, evcil hayvanların ve vahşi yaşamın varolmak için ihtiyaç duydukları kaynaklara erişimleri ve ihtiyaçları ötesinde zenginliği, gücü ya da toprağı ellerinde tutmamaları gereklidir. “Fazlalığı paylaş” permakültürün kuralıdır. Doğayı gözlemlediğimizde genel kural olarak türlerin birbiriyle kooperasyon halinde olduklarını görürüz. Permakültür tasarımcıları bundan ilhamla standardizasyon ya da rekabet yerine kooperasyona değer verirler.

Permakültürün verdiği umut
Permakültür kavramı, ekolojik krizin farkındalığından doğdu. Permakültür, insanların kendilerini ölen bir sistemden bağımsız kıldıkları ve üzerinde yaşadıkları toprakları en temel ihtiyaçlarını gidermek için kullandıkları bir dünya vizyonu sunar bize. Permakültür ile tasarlanan bir sistemde giderek daha az iş gücüne gerek olacağından yaratıcılık ve sosyal sorumlulukla ilgili işlere daha çok zaman kalır. İnsanlar, yaşadıkları yerlerin ne kadar yakınında üretim yapılabilirlerse, o kadar doğal ormanı ve vahşi yaşamı yokolmaktan kurtarabiliriz.


[*] Geçiş süreci: İnsanlığın ve yeryüzündeki diğer canlıların varlığını tehlikeye sokacak derecede mekanistik; tüketim ve büyüme odaklı endüstriyel bir sistemden, doğayla uyumlu ve sürdürülebilir bir sisteme geçiş yaptığımız süreç.

Ekoloji Forumu

3. Köprü Cinayettir- Vahit Akça


Haftanın Yeşil Gündemi



Denizin Tanıkları



GREENPEACE Akdeniz’in fotoğrafçı Aytunç Akad ile beraber hazırladığı ‘Denizin Tanıkları’ isimli fotoğraf sergisi açıldı. Sergi, geleneksel yöntemlerle avlanmaya devam eden kıyı balıkçılarının sorunlarını konu alıyor, onların öykülerini anlatıyor. Sergi, 4-15 Eylül arasında ‹stanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Sergi Salonu’nda, 16- 30 Eylül arasında ise ‹DO Kadıköy ‹skelesi Sergi Salonu’nda yer alacak. Sergide fotoğrafların yanı sıra Necdet Özaktin’in çektiği balıkçı röportajlarından oluşan bir video gösterimi de yapılacak. Greenpeace, denizlerin zenginliği ve hayatlarını ona bağlı sürdüren balıkçıları yaşatmak için bu sergi ile beraber altı ay sürecek bir imza kampanyası başlatıyor. “Akdeniz için var mısın? Yok musun?” imza kampanyası, herkesi denizlerimizi ve balıkçılarımızın geleceğini korumak için harekete geçmeye çağırıyor. Greenpeace, dünya denizlerinin sağlıklı ve sürdürülebilir bir geleceğe sahip olabilmesi ve iyileştirilebilmesi için denizlerimizin yüzde 40 ‘ını kapsayacak bir geniş ölçekli deniz rezervleri ağı oluşturulması için kampanya yürütüyor. http://www.greenpeace.org.tr/

Bir daha olmasın diye

TEMA Vakfı, "Sırada Neresi Var?" başlığıyla yaptığı açıklamada, sel felaketlerinin önüne geçilmesi için şunları önerdi.•Ormansızlaşma ve bitki örtüsünün tahribine son verilmeli,•Sel ve heyelan tehlikesi bulunan alanlar ağaçlandırılmalı, bitki örtüsü korunmalı ve artırılmalı,•Başta ‹mar olmak üzere, Yeraltı Suları ve Kıyı Koruma yasaları yeniden düzenlenmeli,•Önceden önlem alabilmek için, sel başta olmak üzere Afet Eylem Planları hazırlanmalı,•Sorunun yaşandığı bölgelere ait sel ve erozyon haritaları çıkarılmalı,•Tespiti yapılan bölgelerin imar planları felaketlere göre yeniden düzenlenmeli•‹mar aflarına son vermeli,•Dere yatakları imara açılmamalı, kaçak yapılaşmaya göz yumulmamalı•Yol güzergâhları dere yatakları içinde yer almamalı,•Yol yapımlarında (özellikle Karadeniz bölgesinde) kıyılara ve eğimli arazilere müdahalede dikkatli olunmalı, önlem alınmalı,•Yerleşim yerleri, yol güzergâh seçimleri ve arazi kullanım planlamasında bilimsel çalışmalar göz önüne alınmalı, zemin etütleri yapılmalı•Yanlış tarım uygulamalarından ve arazi kullanımlarından vazgeçilmelidir.•Bölgesel ve ülkesel ölçekte arazi kullanımı planlaması yapılmalıdır.



14 Eylül 2009 Pazartesi

9 Eylül 2009 Çarşamba

ULUKIŞLA’DA SİYANÜRLÜ ALTIN MADENCİLİĞİ’NE KARŞI MİTİNGE DAVET

Bolkar Dağlarında Gümüştaş Şirketi altın arama faaliyetine başladı. Bu faaliyete başlaması ile yöremizde büyük bir huzursuzluk başladı. Bizler bölgemizde tarım ve hayvancılıkla geçiniyoruz. Ama siyanürle altın arama ve işletme faaliyeti sonucunda tarım ve hayvancılığımız bitecektir. Siyanürlü altın, bizleri topraksız, işsiz, ekmeksiz bırakacaktır. Doğamızı yok edecektir. Siyanürlü altın madenciliği için köylerimizin ortak malı olan topraklarımız il özel idaresi tarafından satılığa çıkartılmaktadır. Maden köyünden kovulan şirket, şimdi aşağıdaki köylerin başına çorap örmeye kalkıyor. Biz Ulukışla köylüleri altın madenciliğinin zararlarını biliyoruz. Bunun için aylardır mücadele ediyoruz. Biz bu topraklarda yaşamak istiyoruz. Şirketin bölgemizde satın alarak altın madenciliği yapmayı planladığı araziler ata topraklarımızdır. Biz bolkarın güleç insanları, borsalarınızın, kağıtlarınızın, kurlarınızın, altınlarınızın vahşet, savaş ve yıkım getirdiğini biliyoruz. Sizlerin karı bizim yoksulluğumuz olacaktır. Sizlerin kasasına depolanan altın, bizim havamızı ortadan kaldıracaktır. Suyumuzu yok edecektir. Kuşların sesini boğacaktır. Biz bu topraklarda, eşit ve özgür birer yurttaş olarak yaşamak istiyoruz. Bizlerin iradesine rağmen köylerimizde altın işletmesi kuramayacaksınız.Köylerimizin topraklarını yok edemeyeceksiniz. Bu bir meydan okumadır. Biz Niğdeliler, biz Ulukışlalılar, biz Türkiyeliler, biz dünyalılar 16 Eylül 2009 tarihinde saat 10.30’da Niğde İl Özel İdaresi önünde buluşuyoruz. Bu buluşma topraklarımızın altıncılara satışına dur demek içindir. Bu buluşma geleceğe verilmiş bir söz içindir. Bu buluşma inadına toprak ve inadına yaşam içindir. Toprak özgürlüğümüzdür. Özgürlüğümüz satılık değildir. Siyanüre karşı toprağına sahip çık. Bolkar dağları platformu olarak köy meclislerimiz çatısı altında düzenlenecek buluşmaya tüm duyarlı halkımızı ve basını davet ediyoruz.

BOLKAR DAĞLARI PLATFORMU
TARİH: 16.9.2009SAAT: 10.30
Buluşma Yeri: Niğde İl Özel İdaresi Önü
YER: Niğde Kent Meydanı
Kurumsal ve Kişisel Destekleriniz için: bolkarmeclis@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

5 Eylül 2009 Cumartesi

Haftanın yeşil gündemi

Bisiklet dostları, iklim dostları, zam mağdurları; zamlara karşı çıkmak ve zamları geri aldırmak, belediyelerden bisiklet yolları istemek, iklim değişikliğine dikkat çekmek için birlikte pedal çeviriyor, akaryakıt almıyor. 4-6 Eylül’de bisikletleriyle sokaklardalar. Başlarını kim mi çekiyor? Canavar Koyun Orhan. Tanışmak için tıklayın. www.tegetgecmedi.org/
İmece Evi Ekolojik Köy hedefini İzmir-Dumanlıdağ 'da gerçekleştiriyor !!! Başka bir dünya mümkün diye yola çıkıp 2007 yılında Kazdağında çiftliklerini, derneklerini ve merkezlerini kurdular.2,5 yıllık deneyimlerinden sonra anayasalarını yazdılar şimdi sürdürülebilir, kendine yeten bir doğal yaşam köyü kurmak için İzmir Menemen’e bağlı Dumanlıdağ içinde yer alan Turgutlar köyüne yerleşiyorlar. 18 Eylül’den itibaren kapıları açık. Daha fazla bilgi için http://www.imeceevi.org/

Meyve Mirası, unutulan lezzetli tatları tekrar sofralarımıza getirmek için çiftçilerle ele ele verdi. Her Cuma, Bodrum pazarında atadan kalan yerli tohumlarla üretilmiş ürünler yerel çiftçiler tarafından üretiliyor ve satışa sunuluyor. Eski lezzetleri özlediyseniz yolunuzu Bodrum pazarının B-24 numaralı tezgahına düşürün. http://www.meyvemirasi.org/
8. İzmir Enternasyonal Fuarı’ndaki Büyükşehir Belediyesi Sokağı’nda, Sasalı Doğal Parkı’nın tanıtımını yapmak için getirilen hayvanlar parmaklıklar ardında teşhir ediliyor. Hayvanlar, doğal ortamlarına hiç de benzemeyen, rahat hareket etmelerine bile elverişli olmayan alanlarda tutuluyor. Tavşanlar, sincaplar, bir kaplumbağa ve oğlaklar aynı kafeste bulunurken, sağdan sola dönemeyecek kadar küçük bir alanda da eşek tutuluyor. Kaynak: http://www.yesilgazete.org/

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Haftanın yeşil gündemi

Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu, Hükümetin genetiği ile oynanmış organizmaların önünü açacak Biyogüvenlik Yasa Tasarısı'nı kamuoyu ile paylaşmamasından hareketle çevre ve insan sağlığına yönelik bir tehdit olan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) konusunda 22 Ağustos 2009 günü Şişli %100 Ekolojik Pazar'da bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada şu sözlere yer verildi."Hükümetin 10 yılı aşkın süredir sürüncemede bıraktığı Biyogüvenlik Yasa Tasarısı’nı, GDO’ lara izin verecek şekilde düzenlediğine dair şüphelerimiz, yasa taslağının kamuoyuyla henüz paylaşılmaması nedeniyle artıyor. Bir kez daha soyluyoruz, biyogüvenlik yasası -bu ülkenin insaninin- menfaatleri temel alarak oluşturulmalıdır. Bu da yasanın mutlak şekilde, GDO’ ların ülkeye girişinin ve ülkede ekiminin nasıl önleneceğinin belirlenmesi esaslarına dayalı olmalıdır. AKP hükümetine sesleniyoruz, bu millet GDO’ lu mahsulleri ve bu mahsullerden türetilen gıda ve gıda katkı maddelerini tüketmek istemiyor ve yapılan araştırmalar da ülkemizde % 90’ lara varan kesimin GDO tüketmek istemediğini açıkça ortaya koymuştur !".

Üst başlığı “80’den Sonra” olarak belirlenen Karaburun Bilim Kongresi 3-6 Eylül 2009’da Karaburun ve Mordoğan’da gerçekleştirilecek. Geçen yıl, kapitalizmin 1970’lerde başlayan son ve uzun yapısal krizini takiben beliren değişim/dönüşüm süreçlerini ele alarak başlatılan tartışm bu yıl, “80’den Sonra” Türkiye kapitalizmine odaklanarak tamamlanacak. Bu amaçla 2009 Karaburun Bilim Kongresi’nde, 1980’le birlikte Türkiye’de yaşanılan toplumsal dönüşüm süreçlerini tüm veçheleri ile tartışmaya açmayı hedefleniyor. Karaburun Bilim Kongresi’nde, seçilmiş bildirilerden oluşan oturumlara, davetli konuşmacıların yer aldığı panellere, kolektif tartışmanın yürütüldüğü forumlara ve çalışma gruplarının hazırlayacağı çeşitli faaliyetlere (atölye çalışmaları, forumlar, film gösterimleri, sergiler, vb.) yer verilecek. http://www.kongrekaraburun.org/

Her yıl düzenlenen Yeşil Bozcaada Buluşması, bu yıl 27 Ağustos - 30 Ağustos tarihleri arasında, Bozcaada’nın Ayazma-Sulubahçe sahilinde gerçekleşecek. Çevre mücadeleleri, endüstriyalizm, permakültür ve ekoköyler, sosyal ekoloji, Marx ve ekoloji gibi konuların tartışılacağı buluşmada atölye çalışmaları, mini konserler, gece yürüyüşleri, müzik ve rüzgar güllerini ziyaret gibi çeşitli etkinlikler de düzenlenecek.


17 Ağustos 2009 Pazartesi

Haftanın yeşil gündemi



  • BODRUM Ekolojik Tarım ve Yaşamı Destekleme Derneği’nin önderliği ve denetiminde, Konacık Belediyesi’nin desteğiyle Bodrum Organik Gıda Halk Pazarı 5 Ağustos Çarşamba günü Konacık Belediyesi yanı Büyük Çadır'da kuruldu. Derneğin kurucu üyelerinden Bihter Mutlu, sadece yaz ayları için değil kış aylarında da her çarşamba organik pazarın kurulacağını belirtti.
  • MAÇAHEL, Ağustos ayında önemli etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Türkiye'de suyun akılcı kullanımı konusunda çözüm önerileri üretmek isteyen sivil toplum kuruluşları ilkini 27-28 Haziran 2009’da İstanbul Haliç Üniversitesi’nde düzenledikleri Arama Konferansları’nın ikincisini Maçahel Vakfı'nın davetiyle 14 Ağustos 2009 tarihinde Macahel'de yaptılar. Konferans'ta Doğu Karadeniz'in farklı vadilerindeki HES projeleri ve Hasankeyf, Munzur, Allinoi, Uluabat Gölü gibi pek çok alanı tehdit eden baraj projelerine karşı bu alanların korunması için harcanan çabalar ve edinilen tecrübeler paylaşıldı.Ayrıca Macahel Vakfı’nın düzenlemekte olduğu sempozyumlar serisinin 2.si, 15 Ağustos 2009’da Organik Tarım konusunda yapıldı. Sempozyuma bilim insanları, yöredeki işletmeciler ve üreticiler ve ilgili kamu kurumlarındaki yöneticiler katılarak Macahel’de Organik ürün ve bal üretimi konusunda bilgiler sunacaklar. Sempozyum içerisindeki sunumların yanısıra yöredeki üreticiler ve teknik insanların birlikte belirlenecek konuları değerlendirecekleri çalıştay yapıldı. Ayrıntılar için http://www.macahel.org.tr/

  • GREENPEACE siber-eylem ile sesini duyurma hazırlığında. Türkiye’de nükleer santral kurulmasını istemeyenler için internet sitelerinden Bakanlar Kurulu üyelerine ulaştırmak üzere şu çağrıyı hazırladılar. “Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun, Atomstroyexport- Inter RAO- Park teknik konsorsiyumunun teklifini teknik kriterler açısından yeterli bularak onayladığını öğrendim. Şimdi son kararı verecek olan sizlersiniz. Bir vatandaş olarak, nükleer enerjinin Türkiye’nin enerji konusundaki ihtiyaçlarını karşılamadığını düşünüyorum. Eğer nükleer santral teklifini kabul ederseniz, Türkiye’nin hem çevresel hem de ekonomik bir felakete doğru yol almasına neden olacaksınız. Enerjide dışa bağımlı olmayan, iklimin korunması için çalışan bir Türkiye için temiz ve çevre dostu bir enerji sistemi oluşturmak istiyorsanız yenilenebilir enerji kaynaklarına ve enerji verimliliğine yatırım yapmalısınız". Katılım için: http://www.greenpeace.org.tr/

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Ömerli Saklıköy Organik Eğitim Gezisi



Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu Ekolojik Tarım Eğitimleri başlıyor.

Nedir şu ekolojik tarım? Bir ekolojik çiftlik neye benzer? Ben de yapmak isterim de nasıl?diyorsanız 23 Ağustos Pazar günü buyrun gelin. Bir ekolojik tarım çiftliğinde anlatıp söyleşecek, üretimi içinden göreceğiz. Eğitimimiz bir ekolojik çiftlikte olacağı için gelirken kendinizi rahat hissedebileceğiniz mevsimlik kıyafetler giymeyi ihmal etmeyin. Tercihen açık ayakkabı ile gelmeyin ve mümkünse çorap giyin. Güneş gözlüğü ve kullanıyorsanız ilaçlarınızı unutmayın.


(İSTANSUL) ÖMERLİ - SAKLIKÖY
EKOLOJiK TARIM ÇİFTLİĞİ
23 AĞUSTOS PAZAR 2009
ÜCRET: 30 Lira
Son Başvuru Tarihi: 18 Ağustos 2009
Detaylı bilgi ve kayıt için:
0 212 244 77 80 veya
yesillertarim@gmail.com

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Altın Madeni İşltemesi ve Siyanür Gerçeği

Maden Köyü Çevre Platformu tarafından düzenlenen "Altın Madeni İşletmesi ve Siyanür Gerçeği" konulu panele ilgi büyük oldu. Yöneticiliğini Türkiye Çevre Platformu Sekreteri A. Oktay Demirkan'ın yaptığı panelde Yüksek Jeoloji Mühendisi Tahir Öngür; Siyanür Liçi yöntemiyle yapılan altın madeni işletmeciliğin çevre ve insan sağlığına yapacağı zararları dile getirdikten sonra özelde Maden Köyü, Hasangazi köyü ve çevresinin jeolojik yapısını anlatarak burada siyanür kullanılmasının çevre köylerle sınırlı kalmayacağını ve çok geniş bir bölgeyi etkileyeceğinin altını çizdi.Yüksek Jeofizik Mühendisi Erhan İçöz Siyanürle yapılan altın madenciliğinin yaşanan sorunlarını dile getirdikten sonra Bergama Ovacık ve Kaz Dağları mücadelesinden örnekler verdi.Dr. Sadun Bölükbaşı Siyanürle yapılan altın madenciliğinin bölgede kullanılan her türlü içme ve kullanma suyunu ve akasuları kirleteceğini, siyanür kullanımı sonucu ortaya çıkacak olan ağır metallerin insan ve çevre sağlığına zarar vereceğini, kıs dönemde akut zehirlenmelere uzun vadeded ise farklı kanser türlerine neden olacağını ayrıntılı olarak anlattı.
8 Ağustos Cumartesi günü Ulukışla Hasangazi Köyü Düğün Salonunda Saat 13.00'de başlayacan panele yöre halkında yaklaşık 500 kişi izleyci olarak katıldı ve konuşmacıların sözleri "Susma Haykır Altına Hayır" Siyenürle Altına Hayır" sloganlarıyla kesildi. Maden Köyü Çevre Platformu sözcüleri mücadelelerini Altıncı şirket yöreyi terk edene kadar; TÜRÇEP, İÇAÇEP, DAÇE çevre platformlarıyla birlikte bilgilendirme, bilinçlendirmenin yaygınlaştırılması ve hukuk mücadelesi ekseninde sürdüreceklerini ifade ettiler.

Rana Arıbaş-Turçep Basın Sekreteri

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Haftanın yeşil gündemi



Mersin Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Sabahat Aslan, Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer santrale karşı 9 Ağustos tarihinde Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli Beldesi’nde miting düzenleyeceklerini bildirdi. http://www.mersinnkp.com/



Genç Yeşiller, Trakya bölgesinin en önemli ekolojik sorunlarindan biri olan Ergene nehrindeki endüstriyel kirliliğe dikkat çekmek için iki gün boyunca hem yürüdüler hem de pedal çevirdiler. İstanbul’dan yol çıkan ve Tekirdağ’da bir basın açıklaması yapan Genç Yeşiller, Ergene Nehri’ne atılan sanayi atıklarının hem insan yaşamını hem de doğal yaşamı yok ettiğini vurgulayarak; bu durumu durdurup değiştirmek için, başta Trakya’da yaşayanlar olmak üzere herkesi hareketlenmeye çağırdı.

Dünya Kuş Gözlem Günü, Dünya Kuşları Koruma Kurumu'nun (BirdLife International) üyeleri tarafından gerçekleştirilen çeşitli etkinliklerle her yıl ekim ayının ilk hafta sonu tüm dünyada kutlanan bir etkinlik. Türkiye'de Doğa Derneği'nin koordinasyonunda 2000’li yılların başından bu yana çeşitli etkinliklerle kutlanan ve gelenekselleşen Dünya Kuş Gözlem Günü, bu yıl 3-4 Ekim 2009 tarihlerinde kutlanacak. http://www.dogadernegi.org/

28 Temmuz 2009 Salı

Yeşil Gündem Twitter'da



Yeşil Gündem'i artık Twitter üzerinden de takip edebilirsiniz. 140 karakterde Türkiye'nin ve dünyanın çevre gündemi .

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Sinek Sekiz'den Ekoloji Serisi

Türkiye'de çevre yayıncılığının gelişmesi, yeni yayınevlerinin sektöre girmesi, yazarların/okurların çoğalması ve çevre tartışmalarına altyapı sağlayacak yerli/yabancı yayınların artması çok önemli. Bu alanda hazırlıklarına devam eden Sinek Sekiz Yayınevi'nden İrem Çağıl Tütüncü ile bir e-söyleşi gerçekleştirip hayata geçirmek istediklerini sorduk.
1. Sinek Sekiz Yayınevi’nin nasıl ortaya çıktığını ve geliştiğini anlatır mısınız.
Şu anda yayıma hazırlanmakta olan kitapların çoğunu yayınevini kurmadan önce okumuş ve edindiğimiz bilgilerin hayatımıza getirdiği olumlu değişiklikleri tecrübe etmiştik. Yabancı dillerde yazılmış olan içeriğin başkaları için de gerekli olabileceğini hissettiğimiz için küçük ve bağımsız bir yayınevi kurmaya karar verdik. 2008’in Eylül ayından beri Ekoloji ve Go literatüründeki önemli eserlerin okuyucusuna ulaşmasına aracı olmaya çalışmaktayız.

2. Ekoloji üzerine yayınlar yapmak zorlu bir iş. Sinek Sekiz Yayınevi bu zorlukları nasıl aşacak?

Ele aldığımız konunun yayıncılığı zorlaştıracak özel bir yanı olduğunu düşünmüyoruz. Hatta bu konuda Türkçe’de çok az kaynak olması bir avantaj olarak bile görülebilir. Benzer bir durum Go oyunyla ilgili kitapları için de geçerli. Kökeni 4000 yıl öncesine ve uzakdoğuya uzanan Go, ülkemizde de yaklaşık 20 yıllık bir geçmişe, iyi oyunculara, bir derneğe ve düzenli yapılan turnuvalar sahip. Fakat gelin görün ki oyuncuların kendilerini geliştirmeleri için başvurabilecekleri kaynaklar nerdeyse yok denecek kadar az.
Bu noktada karşı karşıya olduğumuz asıl zorluğun, yayın yapacağımız konulardan çok, büyük yayıncılık ve dağıtım ağlarının yanında küçük ve bağımsız olarak varolmaya devam edebilmekle ilgili olduğunu söyleyemek gerek. Bunun üstesinden ise ancak kitaplarımızın içerdiği bilgiye ihtiyacı olan okuyucuların desteğiyle gelmek mümkün.

3. Ekoloji dizinizin ilk kitaplarının konuları neler olacak?

Yayın hakkını aldığımız ve “Ekoloji” başlığı altında topladığımız 7 kitabımız var. Farklı konulara yoğunlaşmış ama aynı zamanda birbirini tamamlayan ve okuyuculara doğayla beraber kendi yaşamlarını da sürdürülebilir kılmanın bilgisini veren kitaplar bunlar. Kitapların her biri çevreyle ilgili konularda aktif olarak çalışan ve bu konuları toplumsal, politik bir düzlem içinde, geniş bir bakış açısıyla değerlendiren yazarlara ait. En genel haliyle kitaplarımızın sürdürülebilirlik, tarım ve gıda politikaları, yemek kültürü, yerelliğin ve biyoçeşitliliğin korunması gibi konuları ele aldığını söyleyebiliriz. Yayın listemizi oluşturan kitaplar ve yazarlar ise şunlar:
Permakültüre Giriş, Bill Mollison,
Şehir Yaşamı için Sürdülebilirlik Kılavuzu, Scott Kellog & Stacy Pettigrew
Slow Food Devrimi, Carlo Petrini,
Ekoloji; Bir Cep Rehberi, Ernest Callenbach
Petrol Değil Toprak, Vandana Shiva,
İyinin Yanında, Vandana Shiva,
Vandana Shiva’nın editörlüğünde Tarım ve Gıda üzerine Manifestolar.
Permakültüre Giriş insanların doğal kaynakları tüketmeyen, dolayısıyla sürdürülebilir olan bir yaşam sistemini nasıl geliştirilebileceklerine dair temel bilgileri içeriyor. Şehir Yaşamı için Sürdülebilirlik Kılavuzu’nun yazarları ise Bill Mollison’ın temel kavramları üzerinden giderek şehir yaşamında ne gibi stratejiler geliştirilebileceğinin üzerinde duruyorlar. Ekoloji ise sürdürülebilirlik, organik, biyoçeşitlilik, ekosistem gibi çokça kullandığımız birçok kavramı teker teker, çok basit bir dille açıklayan temel bir kaynak, bir cep rehberi. Carlo Petrini’nin kaleme aldığı Slow Food Devrimi ise şu sıralar adı ülkemizde de sıkça geçmeye başlayan slow food kavramının nasıl bir eko-gastronomi hareketine dönüştüğünü anlatan ve gıdanın onu üreten insanlarla beraber tarımsal kaynaklardan bağımısız ele alınamayacağının altını çizen, şehirdeki tüketicilerin de biyoçeşitliliğin korunmasında en az üreticiler kadar önemli olduğunu gösteren bir kitap. Petrol Değil Toprak’ta, dünyaca ünlü aktivist Vandana Shiva, büyük şirketlerin petrol politikalarının arka planını ve 21. yüzyılda neden herkesin toprağı ve küçük çiftçi tarımını savunması gerektiğini anlatıyor. İyinin Yanında ise yazarın tanınan bir kuantum fizikçisinden çevre mücadelelerine yeni bakış açıları getiren bir aktiviste dönüşmesinin yazıya döküldüğü bir özyaşam hikayesi. Tarım ve Gıda Üzerine Manifestolar ise aralarında Vandana Shiva ve Carlo Petrini’nin de olduğu birçok yazarın konuyla ilgili fikirlerini özetleyen toplama bir eser.
4. İlk etapta çeviri kitaplar yayınlayacaksınız. Peki telif kitapları da düşünüyor musunuz?

Bu soruda küçük bir parantez açmak isteriz iznizle. Yabancı bir yayınevinden çıkmış kitapları Türkçe’ye çevirip yayınlamak için istediğiniz kitabın haklarını elinde bulunduran yayınevine bir telif ücreti ödersiniz. Fakat aynı şekilde daha önce yayınlanmamış bir kitabın ilk yayıncısı olmak istediğinizde de o kitabı var edenlere (yazar, çizer, fotoğrafçı, vs) telif ödersiniz. Bu anlamda çeviri olsun olmasın, yaratıcısı belli olan bütün eserlerin genellikle belirli telifleri vardır. Sizin bu soruda kastettiğiniz ise zannedersem halihazırda Türkçe çevirisini üstlendiklerimiz haricinde, ana dili Türkçe olan kitaplar yayınlamakla ilgili fikrimizi öğrenmek ve aslına bakarsanız bu üzerinde durduğumuz bir konu. Yabancı dilde yazılmış ve yayınlanmış bir kitabı Türkçe’ye kazandırmak, uzaktaki sesleri burada da duyulur kılmak anlamında oldukça önemli bir sorumluluk. Ekoloji ana başlığında topladığımız ve yayınlamayı üstlendiğimiz kitapları, içerdikleri bakış açısına olan ihtiyaca inandığımız için yayına hazırlamaktayız. Şu an için Avustralyalı yazar Bill Mollison’ın Permakültür’e Giriş adlı eserini, İtalyan Carlo Petrini’nin “Slow Food Devrimi”ni, Hintli aktivist Vandana Shiva’nın hayatının ve biyoçeşitlilik mücadelesinin hikayesi olan “İyilerin Yanında”yı ve ekoloji literatürü için çok önemli olan bir önceki soruda saydığımız diğer kitapları Türkçeye kazandırmak için aracılık ediyoruz. Ama bunun yanında Türkiye’de çevre, tarım, sürdürülebilirlik konularında yapılmakta olan çalışmaların da yazılı hale gelmesine aracılık etmeyi yürekten istiyoruz. Bu konuda şu an fikir aşamasında olan kitap projeleri var, zamanla onlara da hayat vermeyi umuyoruz.

5. Kitaplarınız okuyucularla ne zaman buluşacak?

Kitaplarımız şu an yayına hazırlanma aşamasında, bazılarının çeviri ve düzeltileri bitti, bazılarının ise çevirileri sürmekte. Kesin bir tarih vermemiz şu an için doğru olmaz ama en geç 2010 yazında kitaplarımızı rafa çıkarmış olacağız.

6. Hedef kitleniz kimlerdir? Blogunuzu okurlarla iletişim için nasıl kullanacaksınız?

Sinek Sekiz Yayınevi’ni kurduktan kısa bir süre sonra internet üzerinde yayımladığımız bir günlük tutmaya başladık. Bunu yaparken özel bir hedefimiz yoktu; etrafımızda olup bitenleri ve yayına hazırlamakta olduğumuz kitaplardan öğrenip uygulamaya geçirdiğimiz şeyleri yakınımızda olmayanlarla paylaşmak için bir istek duyuyorduk, böylece yazmaya başladık. 5 ay gibi kısa bir sürede bu günlük, yaşayan bir alana dönüştü, takipçileriyle aramızda şimdiden organik bağlar kuruldu, karşılıklı olarak birbirimizden birçok şey öğrendik. Bu durum bizi mutlu ediyor, çalışmamıza motivasyon sağlıyor, bir aksilik çıkmadıkça da bu iletişimi sürdürmeye devam edeceğiz. ‘Hedef kitlesi’ ise tercih ettiğimiz kelimeler değil açıkcası. Hedeflediğimiz kitleler yok, inandığımız kitapları hakkını vererek okuyucularına ulaştırmak için uğraşıyoruz. Eğer kitaplarımız kaynak eksikliği olan çok önemli bir alandaki boşluluğu biraz olsun doldursa ne mutlu bize.
7. Yayınevi dışındaki faaliyetleriniz nelerdir?

Kağıtla, yazıyla, baskıyla uğraşmaktan zevk alıyoruz. Bunları içeren faaliyetlerin her zaman kitap olması gerekmiyor. El yapımı defterler de üretiyoruz, Slow Food Gençlik Gıda Hareketi gibi, Meyve Mirası gibi çalışmalara da basılı malzeme anlamında destek veriyoruz. Birkaç hafta önce, Slow Food’un içerdiği adil, iyi, temiz gıda konularında bilinçliliği arttırmak için çalışan gençlerin yazılarının yer aldığı bir fanzinin tasarımını yaptık. Bu fanzini Slow Food Gençlik Gıda Hareketi gönüllüleri İstanbul’da kurulan ekolojik pazarın 3.yıldönümünde ücretsiz olarak dağıttılar. Meyve Mirası ise Muğla yöresinin hızla azalan yerel meyve çeşitliliğini saptamayı, korumayı ve sürdürmeyi amaç edinmiş bir proje. Proje kapsamında Muğla yöresinin kültürel mirası kabul edilen meyvelerle ilgili bir veritabanı oluşturuluyor. Aynı zamanda kaybolmakta olan bu meyvelerin ve diğer birçok yerel tarımsal zenginliğin Bodrum pazarında kurulan bir tezgahta yeniden dolaşıma girmesi, bunları üreten köylülerin desteklenmesi, dolayısıyla da üretimlerine devam etmeleri sağlanmaya çalışılıyor. Meyve Mirası’nın pazar tezgahındaki ürünlerin tanıtıcı etiketlerini, çalışmayla ilgili bilgilendirici broşür ve posterin tasarımını yaparak biz de bu anlamlı projeye destek olmaya çalışıyoruz.

8. Turgutreis’te nasıl bir yaşam ve çalışma düzeni yürütüyorsunuz?

Yayınevinin Ankara’da bir çalışma mekanı var ama biz çoğunlukla şehir dışında olmayı tercih ediyoruz. Turgutreis’in merkezinden uzakta, geniş bir mandalina bahçesinin içinde küçük bir evde yaşıyoruz. Toprağa yakın, doğanın döngüleri içinde olmak, kendi besinimizi üretmek sakin ve düzenli bir şekilde yaşayıp çalışmamızı sağlıyor. Aslında bu konuda en iyi fikri http://sineksekiz.wordpress.com/ adresindeki yazı ve fotoğraflar verecektir.

Söyleşi için teşekkür ederim.
Çalışmalarımızı anlatma fırsatı verdiğiniz için biz teşekkür ederiz.










25 Temmuz 2009 Cumartesi

Çevre etkinlikleri

Munzur Festivali, 31 Temmuz-3 Ağustos tarihleri arasında düzenleniyor. Tunceli ili ve bağlı ilçe belediyeleri başta olmak üzere Tunceli Dernekleri Federasyonu'nun (TUDEF) öncülüğünde düzenlenen festivalde Hasankeyfi Yaşatma Girişimi'nin "Hasankeyf Munzur'a Akıyor" sergisi, Barajlar Siyanürle Altın Ayrıştırma ve Munzur: Alternatif Enerji Kaynakları" paneli ve Hasankeyfi Yaşatma Girişimi&Munzur Koruma Kurulu ve TUDEF'in düzenlediği "Suyuma Dokunma, Suyun Ticarileştirilmesine Hayır" paneli gerçekleştirilecek.


Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Çalışma Grubu, ana çalışma veya ilgi alanları küresel iklim değişikliği olan akademisyenler ve öğrencilerden oluşuyor. Çalışma Grubu http://iklimbu.org/ web adresinde iklim değişikliğinin bilimsel yanları ile ilgilenen herkese Türkçe kaynak oluşturmaya çalışıyor. Çalışmaları arasında sosyal bilimler öğrencilerine verdikleri STS 205 (İklim) dersi ve her Salı Açık Radyo'da yaptığımız Son Buzul Erimeden isimli iklim programı da var.

Yeşil Ekonomi Konferansı’nı kaçıranlar üzülmesin! 20-21 Haziran'da İstanbul'da gerçekleştirilen Yeşil Ekonomi Konferansı'nda yapılan panel konuşmalarının ses kayıtları http://www.yesilekonomi.org/ web sitesinde yayınlandı. Dilediğiniz paneli ve konuşmacıyı seçerek dinleyebilirsiniz.Serbest bildirilerin de zaman içinde web sitesine aktarılması planlanıyor.

İklim değişikliğinin en önemli habercisi olan okyanus hareketleri, ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) 'deniz seviyesi gözlemcisi'yle artık her an internetten takip edilebilecek. Sitenin verdiği hizmetle, El Nino, La Nina veya Katrina kasırgası gibi son yıllarda gerçekleşen sıra dışı okyanus hareketleri tüm ayrıntılarıyla gözler önüne serilecek. Okyanus hareketleri sayesinde iklim değişiklilerini gözler önüne seren "deniz seviyesi gözlemcisi"ne http://climate.jpl.nasa.gov adresinden ulaşılabiliniyor.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Yeşil Ekonomi Konferansı'nı kaçıranlara

20-21 Haziran'da İstanbul'da gerçekleştirilen Yeşil Ekonomi Konferansı'nda yapılan panel konuşmalarının ses kayıtları www.yesilekonomi.org web sitesinde yayınlandı. Dilediğiniz paneli ve konuşmacıyı seçerek dinleyebilirsiniz.Serbest bildirilerin de zaman içinde web sitesine aktarılması planlanıyor.

Konferansa katılamayanlara ve tekrar dinlemek isteyenlere önemle duyurulur!

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Yaz aylarinda çevre gundemi

  • İmece Evi’nin Doğal Yaşam Okulu, 15 Temmuz-15 Eylül 2009 arası gerçekleşecek. Günübirlik ya da konaklayarak İmece Evinde çalışmalara katılanlar gıdadan, enerjiye, tarımdan, mimariye, doğal temizlik malzemelerinden boya yapımına pek çok üretimi en basit ve en doğal yönü ile öğrenme fırsatı bulacaklar. Ayrıntılı bilgi için www.imeceevi.org
  • Dünyada iklim değişikliği ile ilgili mücadele veren en önemli aktivistlerden biri olan Bill McKibben Türkiye’deydi. www.350.org hareketinin de kurucusu olan McKibben’in Ömer Madra’ya ile söyleşisini www.acikradyo.com.tr adresinde okuyabilirsiniz.
  • Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, ekolojik yaşam hareketinin içerisindeki gruplar Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizmi ve Gönüllü İşgücü ve Bilgi Takası Projesi”, kısa adıyla Ekolojik TaTuTa Projesini hayata geçirmisti. 70’i aşkın ekolojik çiftliklerden birinde tatil yapmak isterseniz www.bugday.org/tatuta adresine uğrayın.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Geçen hafta neler oldu?

  • Eşsiz doğa güzellikleriyle dolu Fadıllı Köyü, taş ocağı rezaletinden kurtuldu. Bursa Doğader ve ZMO Bursa’nın davacı olduğu İSOMER taş ocağının izin belgesini mahkeme iptal etti.
  • Doğa Derneği’nce düzenlenen H2SOS Suyu Arama Konferansı, 27-28 Haziran 2009’da İstanbul Haliç Üniversitesi’nde gerçekleştirildi.
  • Geçtiğimiz hafta içerisinde T.B.M.M.’de görüşülerek onaylanması beklenen YEK (Yenilenebilir Enerji Kanunu), Meclis gündemine gelemeden geri çekildi. Türkiye’nin Kyoto’ya taraf olarak iklim değişikliği felaketine karşı sorumluluğunu kabul ettiği ve düşük karbon ekonomisine geçme girişimlerinde bulunduğu bir dönemde, YEK’in henüz görüşülmeden geri çekilmesi hükümetin konunun önem ve aciliyetini kavrayamadığını düşündürüyor. Ayrintili bilgi icin http://www.greenpeace.org.tr/
  • Yesil Ekran basladi.Organik tarımın imkansız olduğuna inanıyorsanız, naylon poşetten vazgeçemiyorsanız ve ünlülerin sadece reklam için çevreci olduğunu düşünüyorsanız NTV’de yaz boyunca Yeşil Ekran’ı izleyebilirsiniz.

24 Haziran 2009 Çarşamba

Yeşil Ekonomi Konferansı’ndan izlenimler



Heinrich Böll Stiftung Derneği ve Yeşil Politika Enstitüsü”nün düzenlediği Kriz ve Yeni Yeşil Düzen konulu konulu Yeşil Ekonomi Konferansı 21-22 Haziran tarihlerinde Bilgi Üniversitesi Dolapdere yerleşkesinde gerçekleştirildi. Cumartesi günkü açılış oturumunda ilk konuşmacı Heinrich Böll Stiftung Derneği’nden Ulrike Dufner, Türkiye’de Yeşil Ekonomi–Yeni Yeşil Düzen gibi konuların Türk basınında hiç tartışılmadığını söyleyerek sözlerine başladı. Ekonomik kriz yönetiminin tüketimi arttırmaya yönelik teşvik önlemlerinden ibaret olduğunu ve artan işsizliği ve yoksulluğu önlemek için ciddi adımlar atılmadığını söyledi. Yeşiller Partisi eş sözcüsü Dilaver Demirağ ise bugüne kadar krizler hakkında hep gri partilerin konuştuğu, ilk defa gri olmayan bir partinin konuşacağını ve hep hayalcilikle,ütopyacılıkla suçlanan Yeşiller’in somut ve gerçek uygulama önerileriyle siyasi arenada var olacağını belirtti. “Mevcut finansal krizin değerlendirilmesi” başlıklı ilk oturumda Taraf gazetesi yazarı Cemil Ertem yaşanılan krizi 200 yıllık Anglosakson hakimiyetin krizi olarak değerlendirdi. Endüstri toplumu sonrası bir döneme girildiğini, bundan sonra ABD dahil hiçbir ülkenin tek başına hareket edemeyeceğini belirten Erdem, yeşil ekonomi ve yeşil siyaset olmadan kurulacak olan yeni anlatının bir anlamı olmayacağını ileri sürdü.

İTÜ Öğretim Üyesi İpek İlkkaracan, sunumuna 2004 Nobel Barış Ödülü alan Wangari Mathai nin 'Eşitlikçi bir kalkınma yoksa sürdürülebilir kalkınma olmaz' sözleriyle başladı. Türkiye’de kadınların işgücü piyasasından dışlandıklarını, e 25.2 milyon yetişkin erkekten 17.4 milyonunun iş gücünde yer aldığını, 26.2 milyon yetişkin kadından ise sadece 6.2 milyonunun iş gücü piyasasında bulunduğu, bunların da 1,6 milyonunun tarımda ücretsiz aile işçisi olrak çalıştığını kaydetti.”Türkiye’de 12 milyon kişi kendini tam zamanlı ev kadını olarak tanımlıyor, Türkiye kadın istihdamında dünya sıralamasının en son 10 ülkesi arasında yer alıyor ve kendi gelişmişlik seviyesiyle ilgisiz bir yerde” diyen İlkkaracan hükümetin, artan işsizliğin kaynağını iş arayan kadınlarda gördüğünü, bunun da kadınlara evinize dönün mesajı içerdiğini belirtti. Krize çözüm olarak Yeni Yeşil düzen’den ilham alarak Yeni Mor Düzen öneren İlkkaracan, yaşlı, engelli bakımı ve sosyal hizmet, eğitim, sağlık sektörlerine yatırım yapılması ve istihdam yaratılmasının gerekli olduğunu vurguladı ve bu gibi önlemlerin ABD’de feminist iktisatçıların önerileri doğrultusunda Obama’nın açıkladığı çözüm paketleri içinde yer aldığını söyledi.

Oturumunu son konuşmacısı Diyarbakır Kalkınma Merkezi’nden Harvard Üniversitesi’nde antropoloji doktorası yapan William Day idi. 2 yıldır Diyarbakır’da yaşayan Day, Diyarbakır ve çevre illerde krizin nasıl hissedildiğine değindi. Karşılaştığı insanlardan “Kriz nedir, biz hep krizdeyiz” cümlesini sıkça duyduğunu söyleyen Day, ayda 200 liraya çalışan insanların kendilerini şanslı bulduğunu belirtti. Kriz sonrası şirketlerin yeşil uygulamalara ilgi gösterdiğini söyleyen Day, yeşil ekonomiye eleştirel bir tavırla yaklaşılması gerektiğini ve yaratılacak işlerin sosyal hayatı da gözeten insanca işler olması gerektiğini iler sürdü.

Soru-cevap kısmında sürdürülebilir kalkınma-sürdürülebilir yaşam, feminist politikanın krize cevabı, beşeri sermayeye dayalı büyüme, yeşil ekonominin sektörlere etkisi, yurttaşlık geliri, kitlesel üretim ve tüketim konuları tartışıldı.

Konferans’ın diğer oturumlarındaki sunumlara ve tartışılan konulara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Bianet’ten Tolga korkut’un haberi için
http://www.bianet.org/bianet/ekonomi/115367-ekonomik-denilen-kriz-ekolojik-ve-toplumsal-bir-kriz
Treehugger’dan Jennifer Hattam’ın haberleri için
http://www.treehugger.com/files/2009/06/seeing-greener-future-garbage-dump.php
http://www.treehugger.com/files/2009/06/can-green-new-deal-boost-turkey-economy.php

Emek Dünyası
http://www.emekdunyasi.net/tr/article.asp?ID=5911

Haber Forum
http://www.haberforum.net/2009/06/akademisyenlerden-yesil-ekonomi-onerisi/

Gündem Online
http://www.gundem-online.com/yazdir.asp?haberid=73879


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...