25 Haziran 2012 Pazartesi

Tema, Dünya’da Bir İlki Başardı


TEMA Vakfı, BM Çölleşmeyle Mücadele Sekretaryası Önderliğinde Dünya’da İlk Kez Verilen Land for Life Ödülü’ne Layık Bulundu

TEMA Vakfı, 20’ci yaşını BM Çölleşmeyle Mücadele Sekreteryası önderliğinde Dünya’da ilk kez verilen Land for Life - Yaşam İçin Toprak Ödülü ile kutluyor. TEMA Vakfı Land for Life Ödülü’ne, 20 yılda toprakları koruyan Mera ve Toprak yasalarının hazırlanmasında ve yasalaşmasında üstlendiği aktif rol, savunuculuk çalışmaları kapsamında öncelikli olarak tarım ve orman alanlarının korunması adına açtığı ve müdahil olduğu 152 davanın 79’unu kazanması, sonuçlanan davalarında %75 oranında başarı elde etmesi, uyguladığı örnek nitelikteki kırsal kalkınma projeleri, 10 milyonu aşkın fidan dikilmesini ve 690 milyon meşe tohumu ekilmesini sağlaması ile ülke genelinde 450.000’i aşkın gönüllüye ulaşması sonucunda layık bulundu.

Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sekretaryası UNCCD, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’nde, Rio’da TEMA Vakfı’nın Dünya’da ilk kez verilen Land for Life - Yaşam İçin Toprak Ödülü’ne layık bulunduğunu açıkladı. Ödül Töreni, BM Çölleşmeyle Mücadele Sekretaryası UNCCD tarafından Aralık ayında Katar’da düzenlenen toplantıda yapılacak.

Land for Life Ödülü, günümüz ve gelecek kuşakların esenliği için toprağın sağlığı ve verimliliğini güvence altına alan, sürdürülebilir arazi yönetimi ya da dikkate değer politik liderlik, politika, iş, savunuculuk kampanyaları ya da bilimsel araştırma yoluyla arazi bozunumu ile mücadele eden ilham verici insiyatiflerin ödüllendirilmesi amacıyla verilmeye başlandı.

Konuyla ilgili açıklama yapan TEMA Vakfı Genel Müdürü M. Serdar Sarıgül, “TEMA Vakfı, toprakların ve doğal varlıkların korunması için 20 yıldır istikrarlı bir şekilde mücadele ediyor. BM Çölleşmeyle Mücadele Sekretaryası önderliğinde toprağa yani yaşama sahip çıktığımız için böylesine önemli bir ödüle üstelik de kuruluşumuzun 20. yılında ve ülkemizi temsil ederek layık bulunmak bizler için son derece motive edici ve gurur verici” dedi.

TEMA Vakfı, erozyon ve çölleşme tehlikesine karşı toplumsal duyarlılığı ve farkındalığı arttırmak üzere çalışan gönüllü bir kuruluştur. Ülke genelinde yaklaşık 450.000 gönüllüsü vardır. Bugüne kadar, Mera ve Toprak Kanunlarının yasalaşmasını sağlamıştır, son dönemde Su Yasası'nın çıkarılmasına odaklanmıştır. Vakıf, doğa koruma adına açtığı, müdahil olduğu 79 davayı kazanmış, yaklaşık 10 milyon fidanı ve 690 milyon meşe palamudunu toprakla buluşturmuş, 152 kırsal kalkınma, koruma ve ağaçlandırma projesini hayata geçirmiştir.

Toprak Yaşamdır                                                                                                                        TEMA Vakfı

22 Haziran 2012 Cuma

Kahire'de Kentsel Dönüşüm

İMECE- Toplumun Şehircilik Hareketi,  25 Haziran Pazartesi 2012 günü Princeton Üniversitesi Siyaset Bölümü’nde doktora öğrencisi olan Sarah El-Kazaz’ın katılımıyla “Kahire’deki Güncel Kentsel Dönüşüm Süreçlerinin Ekonomi Politiği” başlıklı bir bir söyleşi düzenliyor. Saat 19:00'da Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 4. Kat Nurettin Yalçın Sınıfı'nda gerçekleşecek etkinlikte El-Kazaz, Kahire’de kentsel dönüşüm süreçlerini şekillendiren ana yönetsel ve iktisadi yapılar ve bu yapıların tarihsel gelişimini; Kahire kentsel dokusuna büyük ölçekli müdahale örnekleri üzerinden bu yapıların nasıl işlediğini; ve devrim sonrası Kahire’sinde kentsel yönetimin olasılıklarını katılımcılarla paylaşacak. El-Kazaz, çalışmasını tarihi mahallelerde yenileme amaçlı büyük ölçekli müdahaleler üzerinden Kahire ve İstanbul’daki kentsel dönüşüm süreçlerinin karşılaştırması üzerine kuruyor ve şu anda saha çalışmasının İstanbul ayağını gerçekleştiriyor. http://www.toplumunsehircilikhareketi.org/
 
Tarih: 25 Haziran 2012 Pazartesi
Saat: 19.00
Yer: Makine Mühendisler Odası İstanbul Şubesi 4. Kat (Nurettin Yalçın Sınıfı)
Adres: Katip Mustafa Çelebi Mah. İpek Sk. No:9/2 Beyoğlu- İstanbul


12 Haziran 2012 Salı

Yeşil Ombudsmanlar

Gelecek Kuşakların Haklarını Kim Koruyacak? Yeşil Ombudsmanlar

Ne yazık ki doğanın kendi haklarını savunabilecek mekanizmaları yok ama çevre hukukçuları, doğanın ve gelecek kuşakların haklarını korumak için emanetçilerin ve vekil öznelerin tayin edilebileceğini savunuyorlar. Çevre Ombudsmanlığı ya da Gelecek Kuşaklar Ombudsmanlığı olarak adlandıralabilecek bu uygulamalanın ilk örneği 2008 yılında Macaristan’da uygulanmaya başlandı ve Macaristan Parlamentosu’nun 2/3 çoğunluğuyla çevre hukukçusu Dr. Sándor Fülöp, altı yıllığına “Gelecek Kuşaklar için Parlamento Komisyoneri” seçildi.

 Sürdürülebilirlik tartışmalarında gelecek kuşakların haklarına ve ihtiyaçlarına sıkça gönderme yapılır. Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun sürdürülebilir kalkınma tanımına göre: “İnsanlık, gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçlarını temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir” (1987). Peki, gelecek kuşakların haklarını ve gereksinimlerini nasıl belirleyeceğiz? Dört, beş veya yedi yıllık seçimlerle belirlenen siyasal sistemlerimiz üç dört kuşak sonrasının ihtiyaçlarını hangi mekanizmalarla dikkate alacaklar. Tükenen doğal kaynakların, artan karbon ayakizimizin karşısında gelecek kuşaklara bırakacağımız dünyayı bugünden yasal veya anayasal sistem içinde belirleyebilir miyiz? Son yıllarda, günümüzde alınan ekonomik ve politik kararların gelecek kuşakların haklarını gözetmesini sağlayacak çeşitli girişimler ortaya çıkmaya başladı. Çevre Ombudsmanlığı ya da Gelecek Kuşaklar Ombudsmanlığı da unlardan biri. Kamu Denetçisi, Bağımsız Denetçi, Kamu Hakemi veya Uzlaştırıcı adlarıyla Türkçe’ye çevirebileceğimiz ombudsmanlık kurumu birçok ülkenin siyasal sisteminde yer alsa da gelecek kuşakların temel ihtiyaçlarını gözetmek için ele alınması oldukça yeni. Macaristan’da 2008’de hayata geçirilen Ombudsman for Future Generations (A jövő nemzedékek ombudsmanja- Gelecek Kuşaklar Ombudsmanı) halihazırda dünyadaki sayılı örneklerden biri.

Yazının devamı EKO IQ dergisinin 18. sayısında



8 Haziran 2012 Cuma

Sergi: “Marmara’da hayat var, şimdilik


Adalar Müzesi “Marmara’da hayat var, şimdilik” isimli sergisi ile denizlerin kirlenmesi ve canlı yaşamının yok olmasına dur diyebilmek için Adalar’dan İstanbul’a ve tüm kentlere bir çağrıda bulunuyor…

Bir zamanlar büyük balığın, küçük balığı kovalaması ile oluşan mükemmel besin zincirinin tüm halkaları teker teker koptu ve denizin dengeleri alt üst oldu.  Uskumru sürüleri kayboldu; onları takip eden torik ve lüferler azaldı... Adalar Müzesi, Marmara Denizi’nde hala farklı canlıların yaşamlarını sürdürdüğünü göstermek ve bu doğal hayatın özenle korunması gerektiği bilincini yaygınlaştırmak için 17 Haziran’da deniz yaşamını anlatan sergisini ziyarete açıyor. Sualtı fotoğrafçısı ve dalış eğitmeni Ateş Evirgen ile dalgıç Serço Ekşiyan’ın küratörlüğünü üstlendiği sergi, Adalar’ın çevresinde yapılan dalışlarda çekilen fotoğraflar ve videolardan oluşuyor.

Marmara Denizi barındırdığı fauna ve flora çeşitliliği açısından yerküredeki birçok denizden daha ayrıcalıklı bir özellik taşıyor. Fakat metropolleşme sürecinden kaynaklanan kirliliğin yanı sıra Tuna Nehri kanalıyla taşınan atık malzemeleri nedeniyle Marmara Denizi’ni besleyen İstanbul Boğazı’nın da nefes alması zorlaştı. Sadece Çanakkale Boğazı ile beslenen ile Marmara Denizi’nin geri dönülmez bir yola girdiği düşünülüyor.

Sergi, seksen renkli denizaltı fotoğrafının yanı sıra, deniz kirliliğini gösteren ve uzmanlar, Adalılar ile Adalı balıkçılarla yapılan görüşmelerden oluşan videolardan oluşuyor. Ayrıca, müzenin kalıcı bölümleri içerisinde İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin katkıları ile Marmara Denizi’nde kirlenme, yok olan türler, kabuklular, Adalar’ın oluşumundan bu yana canlılar anlatılıyor. MAREM (Marmara Environmental Monitoring Project) desteği ile Marmara Denizi’nin foseptiğe dönüşmesine karşı alınabilecek önlemler konusunda da başta Adalılar olmak üzere herkesi denizleri korumaya çağıran Adalar Müzesi bu çalışmasında Greenpeace ve TÜDAV (Türk Deniz Araştırmaları Vakfı) ile de işbirliğine başlıyor. Bu sergi ile birlikte Marmara’nın tanınması ve korunması konusunda çalışmalara hız kazandırmak hedefleniyor.

Serginin devamı olarak, Marmara Denizi balık türlerini içeren bir gösterim ile internet sitesinde yer alan indeksin geliştirilerek proje olarak sürdürülmesi planlanıyor.

Müze’de çocuk atölyeleri
Heybeliada iskele alanında açılacak olan sergide yaz ayları boyunca çocuklarla çeşitli atölyeler gerçekleştirilmesi de planlanıyor. Çocuk atölyelerinden başlıklar şu şekilde;

Köpekbalığından korkulur mu?
Denizanası ne renk?
Sen hiç deniz yıldızı gördün mü?
Denizatına binilir mi?
Denizatı balık mıdır?
Yunuslar balık mıdır?

17 Haziran 2012 tarihinde sanatseverlerin beğenisine açılacak “Marmara’da hayat var, şimdilik” sergisi Ekim ayına kadar ziyaret edilebilecek.

Serço Ekşiyan
1954 yılında İstanbul’da doğan Serço Ekşiyan, su altına olan ilgisiyle küçük yaştan beri dalış yapmaktadır Çocukluğunu Ada sahillerinde dalış ile geçiren Ekşiyan, ilerleyen yıllarda Mykonos Adası’nda ve Bodrum'da dalış turizmi ve eğitmenlik gibi farklı su altı işleri yaptı. Yıllar içinde su altında oluşan olumsuzlukları videoya kaydetti.  Çektiği filmleri gerektiğinde İstanbul Üniversitesi ile çeşitli çevre örgütleriyle her zaman paylaştı ve bıkmadan denizlerin kirlenmesini anlattı. Adalar Müzesi kuruluş çalışmalarına destek verdi. Marmara Denizi’nin kirlenmesi ve kay-kay (müsilaj) konusunda çektiği filmi müzede gösterilmektedir.

Ateş Evirgen
1956 yılında Ankara doğan Evirgen, 1979 yilinda İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Temmuz 1977’de Caddebostan Balıkadamlar Kulübünde kursiyer olarak aletli dalışa başladı. 1982 yılında ise su altı fotoğrafçılığına başladı. 1993 yılında PADI O/W Scuba Instructor sertifikasını alarak dalış eğitmenliğine gecti. 1996’da Su altı Dünyası / Marine Photo dergisini hayata geçirdi. Su altı fotoğrafı çekmek için Türkiye denizleri dışında Güney Afrika, Mozambik, Galapagos, Kosta Rika, Kuzey Kutbu, Antarktika, Maldivler, Endonezya, Kızıldeniz, Mikronezya gibi dünyanın birçok dalış bölgesinde dalışlar yaptı. Alanında farklı yayın türlerinde makaleleri ve fotoğrafları yayınlandı. 2007 yılında “Fotoğraflarla Türkiye Deniz Balıkları” isimli bir kitap yayımladı. 1992 yılında İstanbul'da; 1993 yılında Bursa'da olmaz üzere “Kişisel Su Altı Fotoğrafları Sergisi” açtı.

Adalar Müzesi hakkında
www.adalarmuzesi.org
Adalar Müzesi, İstanbul’un ilk kent müzesidir ve Adalar Vakfı - Adalar Belediyesi ortaklığıyla 2010 yılında açılmıştır. İstanbul Adaları’nın tarihini, bugününü ve geleceğini anlatan, sahip olduklarını biriktiren, koruyan ve yarına aktaran Adalar Müzesi, iki farklı mekanda 800 m2 kapalı ve 1300 m2 açık alana sahiptir. Müze kurulduğu 2010 yılından bu yana yedi tematik sergiyi ziyaretçilere sundu. Müze bünyesinde,  kalıcı koleksiyonların sergilendiği ana bölümlerin yanısıra, yıllık sergilerin yapıldığı biri açık diğeri kapalı iki ayrı sergi alanı, arşiv, müze dükkanı, atölye, cafe ve kültürel etkinlik alanları bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgi, müze bölümleri, yıllık sergiler ve etkinlikler için: www.adalarmuzesi.org

Ayrıntılı bilgi için:
Murat Devres
0542 414 83 94
info@adalarmuzesi.org
www.adalarmuzesi.org

7 Haziran 2012 Perşembe

Kıtalararası Bisiklet Gezisi


Bisikletliler Derneği’nin 2001 yılından bu yana 6. kez düzenlediği “Dünya Çevre Günü Kıtalararası Bisiklet Gezisi” bu yılı 10 Haziran 2012 Pazar günü yapılıyor. Her yaştaki bisiklet kullanıcısına açık ve ücretsiz olan   ttkinlik Taksim’den başlayacak ve , Şişli, Mecidiyeköy, Balmumcu, 1. Boğaz Köprüsü, Nakkaştepe kavşağı Beylerbeyi, Üsküdar, Harem’de sona erecek..Katılımcılarının KASK takması zorunlu olup, bisikletinin frenlerinin tam olarak çalışıyor olması gerekiyor. Ortalama 15 km kızla yapılacak gezide sürat yapılmasına zin verilmiyor
Dernekten yapılan açıklamada şöyle deniyor. ”Etkinlik başlangıç alanında tüm bisikletlerin güvenli bir sürüş için ikili sıra olmasını rica ediyoruz ayrıca sıraya girenlere çekiliş numarası ve 1000 adet kadar tişört, biletlik dağıtılacaktır, bitiş alanında ise çekiliş ile Şanslı 5 katılımcıya CARRARO marka MTB bisikletler armağan edilecektir.Ayrıca Harem de başka süprizler bisiklet severleri bekleyecektir. Gezi süresince tehlikeli bisiklet kullanan sürat yapan uyarıları dinlemeyen, tehlike yaratan kullanıcıların çekiliş numaraları iptal edilecektir, Katılımcıların, bisiklet konusundaki dilek ve isteklerini içeren döviz ve plaka takmalarını arzu ediyoruz. Taksim de 09:00 buluşma başlayacak, start'ın ise 10:00 da verilmesi planlanmaktadır.
Ayrıntılar için

6 Haziran 2012 Çarşamba

EKO IQ'nun 18. sayısı çıktı


Bayramiç Tohum Takas ve Yerel Ürün Şenliği’nin Ardından
Türkiye’nin ekolojik tarımsal kalkınma alanında ilk mucizelerinden birini gerçekleştirmeye aday olan Bayramiç’e dikkat!

Enerji ve Çevrede Yeni Gelişmeler
Dünyanın önde gelen araştırma ve danışmanlık kuruluşlarından Frost&Sullivan enerji sektörünü mercek altına aldığı araştırmasında 2012 küresel enerji ve çevre pazarına ilişkin üç öngörüde bulunuyor. Detaylar EKOIQ’da.

Hayat Ağacı, Bilgi Ağacı, Darağacı
Hayat ağacının farklı çağlarda ve farklı toplumlarda karşımıza çıkması, efsanelerden hikâyelere geçmesi, şairleri ve yazarları cezbetmesi aslında kimseyi şaşırtmamalı. Heyzen Ateş yazdı.

Rio+20 Konferansı’na Genel Bir Bakış
Rio+20 Zirvesi’nin önümüzdeki dönem için önemli bir fırsat olacağını düşünen, Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Direktörü Sibel Sezer, Zirve’nin politik düzeydeki bir belgeyle sonuçlanabileceğini söylüyor.

“Çevreci Değilim ama Çevrecilik Bana Kaldı”
Heybeliadalı Süleyman Durmuş talebelerden vicdani retçilere, askerlerden sporculara kadar herkesi ortak bir çevre hareketinde buluşturmayı başarmış. “Zor Temziledik” hareketini dinlemek üzere soluğu Heybeliada’da, Süleyman Durmuş’un yanında aldık.

Yaşamak için Kaçanlar: Ekolojik Mülteciler
İlk kez 1976’da Lester Brown’un bir makalesinde telaffuz edilen Ekolojik Mültecilik önümüzdeki dönemde daha fazla gündeme gelecek gibi görünüyor.

“Yaşamın Muazzam Karmaşıklığını Anlamak”: Ernst Callenbach
Yeşil literatürün önde gelen yazarlarından olan ve geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Ernst Callenbach, Ekotopya romanıyla ekoloji alanına yeni bir soluk vermiş öncü yazar ve düşünürlerden biriydi.

Gelecek Kuşakların Haklarını Kim Koruyacak? Yeşil Ombudsmanlar
Çevre hukukçuları doğanın ve gelecek kuşakların haklarını korumak için vekil öznelerin tayin edilebileceğini savunuyor. Çevre Ombudsmanlığı ya da Gelecek Kuşaklar Ombudsmanlığı olarak adlandırılabilecek uygulama ilk kez Macaristan’da uygulandı.

Deniz Bitti(mi)?
Denizlerde neler oluyor? Dünya denizlerinde yaşam bitiyor mu, yoksa söylenenler yalnızca felaket senaryoları mı? Greenpeace Akdeniz Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı yazdı.

Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Küresel Bir Standardizasyon Olarak REAP
KOBİ’ler büyük ölçekli işletmelerin de ilk alım yaptıkları şirketler haline dönüşüyorlar. Onlara bu konuda en büyük desteği verense, BM Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) Sorumluluk Sahibi Girişimcinin Başarı Programı REAP’ten geliyor. 

Dünyanın İlk Odun Bazlı Biyodizel Biyorafinerisi
UPM, Finlandiya’nın Lappeenranta şehrinde ham Tall yağından biyoyakıt üretecek bir biyorafineri projesine yatırım yapıyor.

 Büyük kitap zincirlerinde, gazete ve dergi bayilerinde satışa sunulan EKOIQ, ayrıca internette,www.idefix.com , www.kitapyurdu.com ve www.hepsiburada.com adreslerinden de temin edilebiliyor

29 Mayıs 2012 Salı

Nükleerde Şeffaflık



2008 yılından bu yana Transparency International'ın Türkiye ülke kolu olarak faaliyet gösteren Şeffaflık Derneği, 31 Mayıs 2012 Perşembe günü “Bir Demokrasi Meselesi Olarak Nükleer Santraller” başlığıyla bir toplantı düzenliyor. Cezayir Restoran’da gerçekleşecek toplantının amacı, toplumun tamamını ilgilendirmesine rağmen teknik ve tartışılmaz bir konu gibi tanıtılagelen nükleer santralleri demokrasi, bilgiye erişim, şeffaflık ilkeleri açısından değerlendirmesini sağlamak.Programı aşağıda görebilirsiniz. Toplantıdaki tartışmaları gün içinde www.twitter.com/yesilgundem hesabından aktarmaya çalışacağım.
Program 

14:00 Açılış, E. Oya Özarslan, Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
14:15 Panel Konuşmacılar:
Prof. Dr. Erhun Kula, Bahçeşehir Üniversitesi, “Nükleer enerjinin geçmişi ve geleceği”
Pınar Ertor, Boğaziçi Üniversitesi, “"Hanehalklarının nükleer ve yenilenebilir enerjiye ilişkin tercihleri: Türkiye örneği"
Av.Arif Nihat Alpsoy, Çevre Hukuku Derneği, “Çevresel Bilgiye Erişim Hakkı ve Nükleer Santraller”
Moderatör:  Ümit Şahin, Yeşiller Partisi Eşsözcüsü
15:45-16:00     Ara
16:00   Panel Konuşmacılar: 
Özgür Gürbüz, Birgün Gazetesi Yazarı, “Halka rağmen nükleer santral”
Mahir Ilgaz, Açık Radyo, “AB Ülkeleri ve nükleer santraller”
Moderatör: Hande Özhabeş, Şeffaflık Derneği
17:30    Kapanış


Şeffaflık Derneği’nin çalışmaları için: www.seffaflik.org ve www.seffafgundem.org

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Documentarist'te Çevre Filmleri

 Bu yıl 1-6 Haziran 2012 tarihlerinde gerçekleşecek olan DOCUMENTARIST’in Uluslararası Panorama bölümünde yer alan iki film,  doğal kaynakların yok edilmesi, iklim değişikliği ve çevre konularını ele alıyor


Dünyanın Susuzluğu


(A Thirsty World / La soif du monde)

Yann Arthus-Bertrand, Fransa, 2012, 88'

Yann Arthus-Bertrand’ın yeni belgeseli “Dünyanın Susuzluğu” dünya çevresinde yeni bir yolculuk sunuyor bizlere. Ünlü fotoğrafçı bu kez insanların hayatta kalmasına engel en büyük tehditlerden birine “suya” bakıyor. Günümüzde suya karşı gittikçe artan talebi, dünya nüfusundaki artışı ve gittikçe değişken hale gelen iklimin etkisini göz önüne aldığımızda su gezegenimizin en değerli doğal kaynaklarından biri haline geliyor. Çekimleri 20 farklı ülkede yapılan “Dünyanın Susuzluğu” Yann Arthus-Bertrand’ın ününe sadık bir biçimde, Güney Sudan ve Kuzey Kongo gibi ulaşılması oldukça güç ve nadiren filme çekilen bölgelerde havadan çekilmiş muhteşem görüntülerle taze suyun gizemli ve büyüleyici dünyasını gözler önüne seriyor. Ayrıca gezegenimizdeki göller, nehirler ve bataklıklar gibi suyun güzelliğinin ortaya çıktığı en güzel manzaraları da keşfetmemizi sağlıyor.
Gösterim Bilgileri: 1 Haziran Cuma, 14:00, Fransız Kültür Merkezi

Gökyüzünün Kalbi, Dünyanın Kalbi


(Heart of Sky, Heart of Earth)

Eric Black, Frauke Sandig, Almanya / ABD, 2011, 98'


Eski Maya takviminin büyük döngüsü 21 Aralık 2012’de sona ermiş olacak. Peki, hikâye nasıl bitiyor? Okyanuslar ters yüz mü oluyor? Son ağaç kesilirken gökyüzü çöküyor mu? Mayalar’ın Meksika ve Guatemala’daki gözlerden ırak evleri, dizginlenemez küreselleşmenin dünyayı nasıl yok ettiğini ve yerel kültürlerin doğal kaynakların ele geçirilme tutkusu yüzünden nasıl dört bir taraftan saldırıya uğradığını göstermek için küçük bir evren sunuyor bize. Film altı genç Maya’nın günlük yaşamlarını ve ritüellerini izleyerek, bu küçük topluluğun kültürlerinin ve çevrelerinin talan edilmesine karşı sürdürdükleri kararlı mücadeleyi gösteriyor. Filmin kahramanlarının samimi anlatıları ve deneyimleri, doğanın kırılgan güzelliği ve kutsal yaradılış miti Popol Vuh’un görüntüleriyle bir araya geliyor. Mayalı kahramanların hikâyeleri ve dünyaya bakışları, bizim öngörüden yoksun bir biçimde dünyayı talan eden anlayışımızla karşılaştırılmış oluyor.
Gösterim bilgileri: 2 Haziran Cumartesi, 14:00, Fransız Kültür Merkezi
5 Haziran Salı, 16:00, Aynalı Geçit Etkinlik Mekanı
(Frauke Sandig, festivalin konuğu olarak İstanbul'da olacak.)

Festivalle ilgili tum bilgilere www.documentarist.org adresinden ulaşabilirsiniz.

25 Mayıs 2012 Cuma

İnsanın çevre hakkından Doğa’nın haklarına: Ekolojik Anayasa


1970’li yıllardan itibaren çevre korumaya ve sağlıklı bir çevrede yaşamaya dair hükümler anayasalarda yer almaya başladı. Son yıllarda ise doğanın bir hak öznesi olarak anayasalarda yer alması tartışılıyor. Bolivya ve Ekvador doğanın yasal haklarını tanıyan başlıca ülkeler. Türkiye’de yeni anayasasının sivil, demokratik ve özgürlükçü olmasının yanısıra ekolojik olması gerektiğini ve doğanın vazgeçilmez, devredilmez haklarının anayasal güvence altına alınmasını savunuluyor. Ekolojik Anayasa talepleri,doğal kaynakların doğal varlıklar olarak tanımlanması; doğada olası zararlara yol açabilecek faaliyetlerde ihtiyatlılık ilkesinin benimsenmesi; yurttaşların merkezi ve yerel idari tasarruflara etkin katılımınının sağlanması konusunda bir kaldıraç rolü oynayabilir.
Barış Gençer Baykan
Bahçeşehir Ekonomik ve Toplumsa Araştırmalar Merkezi'nin yayınladığı "İnsanın çevre hakkından Doğa'nın haklarına: Ekolojik Anayasa" başlıklı araştırma notuna ulaşmak için:

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Permakültür ile geleceğinizi tasarlayın

 Dünyada hızla yaygınlaşan bir yaşam tarzı haline gelen Permakültür hareketinin farklı ülkelerden temsilcileri bu yaz Türkiye’de üç önemli etkinlikte bir araya gelecek.

Kendi kendine yeterliliği temel alan Permakültür hareketi, dünyanın hemen her ülkesinde giderek yaygınlaşan bir sosyal dönüşüm. Doğum yeri olan Avustralya’da yaygın olarak uygulanan bu yaklaşım, eğitmenler, ekolojik eylemciler, girişimciler, tasarımcılar, öğrenciler, çiftçiler, ev hanımları da dahil olmak üzere, her meslek grubundan on binlerce kişinin hayatını değiştirmeye devam ediyor.

Türkiye’de de Permakültür tasarımını uygulayanların sayısı artıyor.2010’da kurulanTürkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü (TPAE), bu yıl Temmuz ayında üç önemli etkinliğe ev sahipliği
yapıyor: Permakültür tasarımının tüm detaylarıyla ele alındığı Permakültür Tasarım Sertifikası
Kursu
, Akdeniz Bölgesel Permakültür Konferansı ve Akdeniz Bölgesel Permakültür Buluşması.

Doğaya karşı mücadele etmek yerine doğayla birlikte çalışmak ve gözlem üzerine kurulu, kendi kendine yeterli bir yaşamın nasıl mümkün olabileceğinin yöntemlerini içeren Permakültür
Tasarımı Sertifikası Kursu (PDC),30 Haziran-12 Temmuz 2012
tarihleri arasında İstanbul’da
Kadir Has Üniversitesi’nde yapılacak. Kuzey Somali'de önemli permakültür projelerine imza atan Rhamis Kent ve TPAE kurucularından Mustafa F. Bakır’ın eğitmenliğinde gerçekleştirilecek 13 günlük kursa katılanlar, insan yaşamına dair her alanda ve her ölçekte uygulanabilir permakültür yöntemleri konusunda bilgi sahibi olacaklar.


Gıda güvenliği, enerji tasarrufu, ekolojik ev inşası gibi temel konulara ışık tutan permakültür, kentli kuşağın kaybettiği bilgileri bizlere yeniden hatırlatıyor. Permakültür, şehirlerdeki aşırı kaynak tüketimi ve beraberinde getirdiği atık sorununa da farklı çözümler sunuyor.
Toplam 72 saatlik kursa katılanlar, uluslararası geçerliliği olanPDC sertifikasınıalarak Permakültür Tasarımcısı olma yolunda adım atıyor. Dünya çapında birçok üniversitede PDC kredi olarak sayılıyor. Permakültür tasarımcısı bir apartman balkonundan, kalabalık insan yerleşimlerine kadar her ölçekteki yaşam alanlarını permakültür etikleri çerçevesinde tasarlayabiliyor. Bu beceriyi edindiği deneyimlerle geliştirerek farklı projelere danışmanlık yapabiliyor ve kendi projelerini üretebiliyor.

PDC kursunun hemen ardından 14 Temmuz 2012’de, İstanbul, Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilecek Akdeniz Bölgesel Permakültür Konferansı’na ev sahipliği yapacak. Teması “Toprak” olan konferans, permakültür uzmanlarıyla meraklılarını buluşturacak. Konferansta Akdeniz ülkelerive Türkiye'deki permakültür çalışmalarıyla ilgili deneyimler paylaşılacak, öncü nitelikteki permakültür projelerini yürüten uzmanlar deneyimlerini aktaracak.

Konferansın ardından Permakültürü bir yaşam tarzı olarak benimseyen farklı ülkelerden tasarımcılar, 17-21 Temmuz 2012 tarihleri arasında Marmariç Permakültür Köyü’ndeki uygulama alanında Akdeniz Bölgesel Permakültür Buluşması için bir araya gelecek. Pek çok yetkin uygulayıcı, eğitmen
ve uzmanın katılacağı buluşmada, sertifikalarını yeni alan tasarımcılar ile saha deneyimi edinmek isteyenlere yol gösterici etkinlikler gerçekleştirilecek.

Permakültür ailesine katılmak için Permakültür Tasarım Sertifikası Kursu’na katılarak Permakültür Tasarımcısı olma yolunda bir adım atabilirsiniz.

Ayrıntılı bilgi için: Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü. Tel: (0533 321 78 80)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...