6 Haziran 2012 Çarşamba

EKO IQ'nun 18. sayısı çıktı


Bayramiç Tohum Takas ve Yerel Ürün Şenliği’nin Ardından
Türkiye’nin ekolojik tarımsal kalkınma alanında ilk mucizelerinden birini gerçekleştirmeye aday olan Bayramiç’e dikkat!

Enerji ve Çevrede Yeni Gelişmeler
Dünyanın önde gelen araştırma ve danışmanlık kuruluşlarından Frost&Sullivan enerji sektörünü mercek altına aldığı araştırmasında 2012 küresel enerji ve çevre pazarına ilişkin üç öngörüde bulunuyor. Detaylar EKOIQ’da.

Hayat Ağacı, Bilgi Ağacı, Darağacı
Hayat ağacının farklı çağlarda ve farklı toplumlarda karşımıza çıkması, efsanelerden hikâyelere geçmesi, şairleri ve yazarları cezbetmesi aslında kimseyi şaşırtmamalı. Heyzen Ateş yazdı.

Rio+20 Konferansı’na Genel Bir Bakış
Rio+20 Zirvesi’nin önümüzdeki dönem için önemli bir fırsat olacağını düşünen, Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Direktörü Sibel Sezer, Zirve’nin politik düzeydeki bir belgeyle sonuçlanabileceğini söylüyor.

“Çevreci Değilim ama Çevrecilik Bana Kaldı”
Heybeliadalı Süleyman Durmuş talebelerden vicdani retçilere, askerlerden sporculara kadar herkesi ortak bir çevre hareketinde buluşturmayı başarmış. “Zor Temziledik” hareketini dinlemek üzere soluğu Heybeliada’da, Süleyman Durmuş’un yanında aldık.

Yaşamak için Kaçanlar: Ekolojik Mülteciler
İlk kez 1976’da Lester Brown’un bir makalesinde telaffuz edilen Ekolojik Mültecilik önümüzdeki dönemde daha fazla gündeme gelecek gibi görünüyor.

“Yaşamın Muazzam Karmaşıklığını Anlamak”: Ernst Callenbach
Yeşil literatürün önde gelen yazarlarından olan ve geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Ernst Callenbach, Ekotopya romanıyla ekoloji alanına yeni bir soluk vermiş öncü yazar ve düşünürlerden biriydi.

Gelecek Kuşakların Haklarını Kim Koruyacak? Yeşil Ombudsmanlar
Çevre hukukçuları doğanın ve gelecek kuşakların haklarını korumak için vekil öznelerin tayin edilebileceğini savunuyor. Çevre Ombudsmanlığı ya da Gelecek Kuşaklar Ombudsmanlığı olarak adlandırılabilecek uygulama ilk kez Macaristan’da uygulandı.

Deniz Bitti(mi)?
Denizlerde neler oluyor? Dünya denizlerinde yaşam bitiyor mu, yoksa söylenenler yalnızca felaket senaryoları mı? Greenpeace Akdeniz Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı yazdı.

Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Küresel Bir Standardizasyon Olarak REAP
KOBİ’ler büyük ölçekli işletmelerin de ilk alım yaptıkları şirketler haline dönüşüyorlar. Onlara bu konuda en büyük desteği verense, BM Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) Sorumluluk Sahibi Girişimcinin Başarı Programı REAP’ten geliyor. 

Dünyanın İlk Odun Bazlı Biyodizel Biyorafinerisi
UPM, Finlandiya’nın Lappeenranta şehrinde ham Tall yağından biyoyakıt üretecek bir biyorafineri projesine yatırım yapıyor.

 Büyük kitap zincirlerinde, gazete ve dergi bayilerinde satışa sunulan EKOIQ, ayrıca internette,www.idefix.com , www.kitapyurdu.com ve www.hepsiburada.com adreslerinden de temin edilebiliyor

29 Mayıs 2012 Salı

Nükleerde Şeffaflık



2008 yılından bu yana Transparency International'ın Türkiye ülke kolu olarak faaliyet gösteren Şeffaflık Derneği, 31 Mayıs 2012 Perşembe günü “Bir Demokrasi Meselesi Olarak Nükleer Santraller” başlığıyla bir toplantı düzenliyor. Cezayir Restoran’da gerçekleşecek toplantının amacı, toplumun tamamını ilgilendirmesine rağmen teknik ve tartışılmaz bir konu gibi tanıtılagelen nükleer santralleri demokrasi, bilgiye erişim, şeffaflık ilkeleri açısından değerlendirmesini sağlamak.Programı aşağıda görebilirsiniz. Toplantıdaki tartışmaları gün içinde www.twitter.com/yesilgundem hesabından aktarmaya çalışacağım.
Program 

14:00 Açılış, E. Oya Özarslan, Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
14:15 Panel Konuşmacılar:
Prof. Dr. Erhun Kula, Bahçeşehir Üniversitesi, “Nükleer enerjinin geçmişi ve geleceği”
Pınar Ertor, Boğaziçi Üniversitesi, “"Hanehalklarının nükleer ve yenilenebilir enerjiye ilişkin tercihleri: Türkiye örneği"
Av.Arif Nihat Alpsoy, Çevre Hukuku Derneği, “Çevresel Bilgiye Erişim Hakkı ve Nükleer Santraller”
Moderatör:  Ümit Şahin, Yeşiller Partisi Eşsözcüsü
15:45-16:00     Ara
16:00   Panel Konuşmacılar: 
Özgür Gürbüz, Birgün Gazetesi Yazarı, “Halka rağmen nükleer santral”
Mahir Ilgaz, Açık Radyo, “AB Ülkeleri ve nükleer santraller”
Moderatör: Hande Özhabeş, Şeffaflık Derneği
17:30    Kapanış


Şeffaflık Derneği’nin çalışmaları için: www.seffaflik.org ve www.seffafgundem.org

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Documentarist'te Çevre Filmleri

 Bu yıl 1-6 Haziran 2012 tarihlerinde gerçekleşecek olan DOCUMENTARIST’in Uluslararası Panorama bölümünde yer alan iki film,  doğal kaynakların yok edilmesi, iklim değişikliği ve çevre konularını ele alıyor


Dünyanın Susuzluğu


(A Thirsty World / La soif du monde)

Yann Arthus-Bertrand, Fransa, 2012, 88'

Yann Arthus-Bertrand’ın yeni belgeseli “Dünyanın Susuzluğu” dünya çevresinde yeni bir yolculuk sunuyor bizlere. Ünlü fotoğrafçı bu kez insanların hayatta kalmasına engel en büyük tehditlerden birine “suya” bakıyor. Günümüzde suya karşı gittikçe artan talebi, dünya nüfusundaki artışı ve gittikçe değişken hale gelen iklimin etkisini göz önüne aldığımızda su gezegenimizin en değerli doğal kaynaklarından biri haline geliyor. Çekimleri 20 farklı ülkede yapılan “Dünyanın Susuzluğu” Yann Arthus-Bertrand’ın ününe sadık bir biçimde, Güney Sudan ve Kuzey Kongo gibi ulaşılması oldukça güç ve nadiren filme çekilen bölgelerde havadan çekilmiş muhteşem görüntülerle taze suyun gizemli ve büyüleyici dünyasını gözler önüne seriyor. Ayrıca gezegenimizdeki göller, nehirler ve bataklıklar gibi suyun güzelliğinin ortaya çıktığı en güzel manzaraları da keşfetmemizi sağlıyor.
Gösterim Bilgileri: 1 Haziran Cuma, 14:00, Fransız Kültür Merkezi

Gökyüzünün Kalbi, Dünyanın Kalbi


(Heart of Sky, Heart of Earth)

Eric Black, Frauke Sandig, Almanya / ABD, 2011, 98'


Eski Maya takviminin büyük döngüsü 21 Aralık 2012’de sona ermiş olacak. Peki, hikâye nasıl bitiyor? Okyanuslar ters yüz mü oluyor? Son ağaç kesilirken gökyüzü çöküyor mu? Mayalar’ın Meksika ve Guatemala’daki gözlerden ırak evleri, dizginlenemez küreselleşmenin dünyayı nasıl yok ettiğini ve yerel kültürlerin doğal kaynakların ele geçirilme tutkusu yüzünden nasıl dört bir taraftan saldırıya uğradığını göstermek için küçük bir evren sunuyor bize. Film altı genç Maya’nın günlük yaşamlarını ve ritüellerini izleyerek, bu küçük topluluğun kültürlerinin ve çevrelerinin talan edilmesine karşı sürdürdükleri kararlı mücadeleyi gösteriyor. Filmin kahramanlarının samimi anlatıları ve deneyimleri, doğanın kırılgan güzelliği ve kutsal yaradılış miti Popol Vuh’un görüntüleriyle bir araya geliyor. Mayalı kahramanların hikâyeleri ve dünyaya bakışları, bizim öngörüden yoksun bir biçimde dünyayı talan eden anlayışımızla karşılaştırılmış oluyor.
Gösterim bilgileri: 2 Haziran Cumartesi, 14:00, Fransız Kültür Merkezi
5 Haziran Salı, 16:00, Aynalı Geçit Etkinlik Mekanı
(Frauke Sandig, festivalin konuğu olarak İstanbul'da olacak.)

Festivalle ilgili tum bilgilere www.documentarist.org adresinden ulaşabilirsiniz.

25 Mayıs 2012 Cuma

İnsanın çevre hakkından Doğa’nın haklarına: Ekolojik Anayasa


1970’li yıllardan itibaren çevre korumaya ve sağlıklı bir çevrede yaşamaya dair hükümler anayasalarda yer almaya başladı. Son yıllarda ise doğanın bir hak öznesi olarak anayasalarda yer alması tartışılıyor. Bolivya ve Ekvador doğanın yasal haklarını tanıyan başlıca ülkeler. Türkiye’de yeni anayasasının sivil, demokratik ve özgürlükçü olmasının yanısıra ekolojik olması gerektiğini ve doğanın vazgeçilmez, devredilmez haklarının anayasal güvence altına alınmasını savunuluyor. Ekolojik Anayasa talepleri,doğal kaynakların doğal varlıklar olarak tanımlanması; doğada olası zararlara yol açabilecek faaliyetlerde ihtiyatlılık ilkesinin benimsenmesi; yurttaşların merkezi ve yerel idari tasarruflara etkin katılımınının sağlanması konusunda bir kaldıraç rolü oynayabilir.
Barış Gençer Baykan
Bahçeşehir Ekonomik ve Toplumsa Araştırmalar Merkezi'nin yayınladığı "İnsanın çevre hakkından Doğa'nın haklarına: Ekolojik Anayasa" başlıklı araştırma notuna ulaşmak için:

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Permakültür ile geleceğinizi tasarlayın

 Dünyada hızla yaygınlaşan bir yaşam tarzı haline gelen Permakültür hareketinin farklı ülkelerden temsilcileri bu yaz Türkiye’de üç önemli etkinlikte bir araya gelecek.

Kendi kendine yeterliliği temel alan Permakültür hareketi, dünyanın hemen her ülkesinde giderek yaygınlaşan bir sosyal dönüşüm. Doğum yeri olan Avustralya’da yaygın olarak uygulanan bu yaklaşım, eğitmenler, ekolojik eylemciler, girişimciler, tasarımcılar, öğrenciler, çiftçiler, ev hanımları da dahil olmak üzere, her meslek grubundan on binlerce kişinin hayatını değiştirmeye devam ediyor.

Türkiye’de de Permakültür tasarımını uygulayanların sayısı artıyor.2010’da kurulanTürkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü (TPAE), bu yıl Temmuz ayında üç önemli etkinliğe ev sahipliği
yapıyor: Permakültür tasarımının tüm detaylarıyla ele alındığı Permakültür Tasarım Sertifikası
Kursu
, Akdeniz Bölgesel Permakültür Konferansı ve Akdeniz Bölgesel Permakültür Buluşması.

Doğaya karşı mücadele etmek yerine doğayla birlikte çalışmak ve gözlem üzerine kurulu, kendi kendine yeterli bir yaşamın nasıl mümkün olabileceğinin yöntemlerini içeren Permakültür
Tasarımı Sertifikası Kursu (PDC),30 Haziran-12 Temmuz 2012
tarihleri arasında İstanbul’da
Kadir Has Üniversitesi’nde yapılacak. Kuzey Somali'de önemli permakültür projelerine imza atan Rhamis Kent ve TPAE kurucularından Mustafa F. Bakır’ın eğitmenliğinde gerçekleştirilecek 13 günlük kursa katılanlar, insan yaşamına dair her alanda ve her ölçekte uygulanabilir permakültür yöntemleri konusunda bilgi sahibi olacaklar.


Gıda güvenliği, enerji tasarrufu, ekolojik ev inşası gibi temel konulara ışık tutan permakültür, kentli kuşağın kaybettiği bilgileri bizlere yeniden hatırlatıyor. Permakültür, şehirlerdeki aşırı kaynak tüketimi ve beraberinde getirdiği atık sorununa da farklı çözümler sunuyor.
Toplam 72 saatlik kursa katılanlar, uluslararası geçerliliği olanPDC sertifikasınıalarak Permakültür Tasarımcısı olma yolunda adım atıyor. Dünya çapında birçok üniversitede PDC kredi olarak sayılıyor. Permakültür tasarımcısı bir apartman balkonundan, kalabalık insan yerleşimlerine kadar her ölçekteki yaşam alanlarını permakültür etikleri çerçevesinde tasarlayabiliyor. Bu beceriyi edindiği deneyimlerle geliştirerek farklı projelere danışmanlık yapabiliyor ve kendi projelerini üretebiliyor.

PDC kursunun hemen ardından 14 Temmuz 2012’de, İstanbul, Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilecek Akdeniz Bölgesel Permakültür Konferansı’na ev sahipliği yapacak. Teması “Toprak” olan konferans, permakültür uzmanlarıyla meraklılarını buluşturacak. Konferansta Akdeniz ülkelerive Türkiye'deki permakültür çalışmalarıyla ilgili deneyimler paylaşılacak, öncü nitelikteki permakültür projelerini yürüten uzmanlar deneyimlerini aktaracak.

Konferansın ardından Permakültürü bir yaşam tarzı olarak benimseyen farklı ülkelerden tasarımcılar, 17-21 Temmuz 2012 tarihleri arasında Marmariç Permakültür Köyü’ndeki uygulama alanında Akdeniz Bölgesel Permakültür Buluşması için bir araya gelecek. Pek çok yetkin uygulayıcı, eğitmen
ve uzmanın katılacağı buluşmada, sertifikalarını yeni alan tasarımcılar ile saha deneyimi edinmek isteyenlere yol gösterici etkinlikler gerçekleştirilecek.

Permakültür ailesine katılmak için Permakültür Tasarım Sertifikası Kursu’na katılarak Permakültür Tasarımcısı olma yolunda bir adım atabilirsiniz.

Ayrıntılı bilgi için: Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü. Tel: (0533 321 78 80)

17 Mayıs 2012 Perşembe

Kampüste Mavi-Yeşil Bir Gün etkinliği gerçekleşti

 Betam (Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi) ve Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü, “Kampüste Mavi-Yeşil Bir Gün”  etkinliğini 11 Mayıs Cuma 2012 günü gerçekleştirdi. BAU Çevre Mühendisliği bölüm başkanı Prof. Göksel Demir, BETAM araştırma görevlisi Burcu Ertunç ve Çevre Kulübü başkanı Eren Sulaoğlu, yaptıkları açılış ve hoş geldin konuşmalarında günün programını  anlatıp etkinliğe destek veren tüm kişi ve kuruluşlara teşekkür ettiler. Ardından BAU Çevre Mühendisliği öğretim üyesi Hatice Eser Ökten’in moderatölüğünde İstanbul Boğazı’nın niteliklerini anlamayı, kaybolan biyolojik çeşitliliğine dikkat çekmeyi amaçlayan “Boğaz’ımızda Kalmasın” başlıklı panel başladı.
Marmara ve Boğazlar’ı tanımıyoruz

Marem (Marmara Environmental Monitoring) proje lideri Levent Artüz, Marmara Denizi’nin özelliklerini anlatarak başladığı konuşmasında; Marmara ekosisteminin nasıl bozulduğunu örneklerle açıkladı. İstanbul'dan günde 2,5 milyon m3,  tüm Marmara Bölgesi’nden ise  günde tahmini toplam  14 milyon m3 atığın “derin deniz deşarjı” adı altında arıtılmaksızın Marmara Denizi’ine bırakıldığını söyleyen Artüz, ekonomik öneme sahip 124 tür balığın yok olduğunu belirtti.  Birçok araştırıcının yaptığı çalışmalara göre Marmara Denizi kökenli çift kabuklularda (midye-kum midyesi vb.) biyotoksin (biyolojik zehir) ve ağır metal birikimleri olduğunu ifade eden Artüz, “midye yiyeceğinize pil yiyin” diyerek, durumun ciddiyetine dikkat çekti. Panelin ikinci konuşmacısı Slow Food Fikir Sahibi Damaklar’dan Defne Koryürek, Marmara Denizi ve Boğazlar ile hergün temas halinde olduğumuzu ama bu coğrafyayı tanımadığımızı ve inanılmaz bir zulüm uyguladığımızı belirterek sözlerine başladı. Yakın geçmişte Marmara'da kürekleri birer peksimet gibi dişleriyle kemiren, kıran köpekbalıklarının, tekneleri alabora eden orkinosların yaşadığını belirten Koryürek, çocukluğunu geçirdiği Emirgan’da kovaların ve kaldırımlar lüfer ile dolu olduğunu hatırladığını söyledi. 
2011 yılında başlattıkları ve her Ekim ayının üçüncü cumartesisi düzenleyecekleri Lüfer Bayramı’nın bu coğrafyayı hatırlamak, bu coğrafyanın bize sunduğu bereketi idrak etmek ve onu korumayı yüreğimizden hissetmek için olduğuna değindi. Sütle ile ilgili tartışamalara da atıf yapan Koryürek, sadece balığa, süte değil coğrafyamızın tümüne bakabilmeliyiz diyerek sözlerini tamamladı. Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi araştırma görevlisi Serkan Köybaşı ise konuşmasında Boğaz’a yapılacak 3. köprüyü ele aldı. Orman Bölge Müdürlüğü’nün köprü yapımı için  2 milyon ağacın kesileceğini hesapladığı dönemde 2 milyon İstanbullu kampanyasını başlattıklarını belirten Köybaşı, 3. köprünün İstanbul’un nüfusunu artıracağını, ormanlık ve sulak alanları tahrip edeceğini örneklerle anlattı."1973'te ilk köprünün yapımı ile birlikte İstanbul’da plansız kentleşme başladı. 1. köprüden sonra Avrupa Asya arasında kıta değiştiren insan sayısı %4, araç sayısı %200; 1988’de yapılan 2. köprüden sonra kıta değiştiren insan sayısı %170, araç sayısı ise  %1180 arttı” diyen Köybaşı, 3. köprünün trafiği azaltmayacağını ve kendi trafiğini yaratacağını ifade etti. Köprüye alternatif olarak Marmaray ve Boğazray projelerine de değinen Köybaşı, 3. köprünün İstanbul nüfusuna en az 7 milyon kişiyi ekleyeceğinin hesaplandığını ve bununla doğal eşiğin aşılacağını kaydetti.   

Ekolojik Sofra ve Yeşil Buluşma

Panelin hemen ardından küçük çiftçi üretimini ve ekolojik tarımı desteklemek adına aracısız olarak temin edilen doğal gıdalar sofrasıyla güvenli gıda nedir, ne yiyoruz ve nasıl bir gıda sisteminin içindeyiz soruları, sohbet ortamında paylaşıldı. Çevre koruma alanında faaliyet gösteren kuruluşlarla bir araya gelinen 
Yeşil Buluşma etkinliğinde, sivil toplum örgütleri ve firmalar üniversitenin çalışan kadrosu ve öğrencileriyle buluştu . Doğa Derneği Ilısu Barajı’nın yapımına destek veren kuruluşlara dikkat çekerken, TEMA Vakfı ise sürdürülebilir orman kullanımı ve doğa korumasına yönelik bilgilendirme yaptı. Geleneksel köylü çeşidi tohumların ve biyoçeşitliliğin korunması konusunda faaliyet gösteren Emanetçiler Derneği faaliyetlerini ve uygulama alanlarındaki deneyimlerini katılımcılarla paylaşırken Buğday Derneği de yeni gönülllüleri ve üyeleriyle buluşma fırsatı  buldu. Atık pil çalışması yürüten TAP Derneği ve elektronik atık şirketi EXITCOM ise elektronik ve pil atığının toplanması konusunda bilgilendirme yaptı. BAU Çevre Kulübü, 2012 yılı Dünya Günü etkinlikleri çerçevesinde bilinçli ve aktif üniversite öğrencilerinin çevre bilincini arttırmak üzere kampüslerindeki çalışmalarını paylaştıkları bir girişim olan"MobilizeU" bünyesinde yapılan ve çoğunluğu ABD'den olmak üzere 51 ülkeden 298 üniversitenin katıldığı yarışma sonucunda 2. oldukları bilgisini katılımcılarla paylaştı. Yeşil iş ve yaşam dergisi EKO IQ da, Türkiye’de çevre yayıncılığının geçmişi ve bugünü hakkında buluşmaya gelenler ile tartışma imkanı buldu.

Yeşil Buluşma etkinliğine katılan Yeşilist Rehber ise gün boyunca buluşma alanına gelen herkesten doğayı korumak ve daha sağlıklı bir çevrede yaşamak için o günden itibaren günlük yaşamlarında bir şeyi değiştirmeleri için söz aldı. Bunu da standa gelenlerin, içlerine istedikleri alanda tutmayı vaad ettiği sözü yazabilecekleri pankartlar altında fotoğraflarını çekerek gerçekleştirdi. SEDONA’nın İSTANBUL Bisikleti’nin illustratörü ve aynı zamanda bisiklet aktivisti Aydan Çelik de bisiklet meraklılarıyla söyleşti.




14 Mayıs 2012 Pazartesi

Ermenistanlı – Türkiyeli Genç Çevreciler Çalıştayı


Bölgesel çevre sorunlarına gençlerin politika ve çözümler üretebilmesi için Ermenistan’dan Forum for the 21st Century Leaders adlı örgüt ile beraber çalışan Yeryüzü Derneği,  28 – 30 Mayıs 2012 tarihleri arasında, Aghveran / Ermenistan’da “Sürdürülebilir Çözümler: Ermenistanlı – Türkiyeli Genç Çevreciler Çalıştayı düzenliyor.
Türkiye ve Ermenistan’dan sivil toplum alanında çalışan genç çevrecileri bir araya getirecek çalıştay ile iki komşu ülkenin ortak paylaştığı çevre problemlerinin tartışılması amaçlanıyor. Üç gün boyunca hem tematik hem de pratik çalıştaylara katılacak olan gençler, iklim değişikliği, biyoçeşitlilik, enerji güvenliği, yeşil ekonomi ve sürdürülebilirlik konularını tartışacaklar. Başka iki ülke olmak üzere Karadeniz Havza’sındaki çevre sorunlarını masaya yatıracak olan katılımcıların, toplantı sonunda iki ülke için ortak çevre politikalarına dair bir bildiri yapmaları ve gençlerin çevre sorunlarının çözüm sürecine katılımına dair işbirliği çerçevesi belirlemeleri bekleniyor.

Çalıştay duyurusu ve başvuru formu için http://www.yeryuzudernegi.org/haberdetay.asp?ID=160

10 Mayıs 2012 Perşembe

Seyhan Ormanları İklim Değişikliğinden Olumsuz Etkilenecek!


Seyhan Ormanları İklim Değişikliğinden
Olumsuz Etkilenecek!

Doğa Koruma Merkezi ve Adana Orman Bölge Müdürlüğü yaptıkları ortak çalışma ile Seyhan Ormanlarının iklim değişikliğinden nasıl etkileneceğini ortaya koydular. Yapılan modelleme çalışmaları göknar ve sedir ormanlarında önemli riskler olduğunu gösterdi.

Doğa Koruma Merkezi ve Adana Orman Bölge Müdürlüğü 2010 ve 2011 yılları boyunca Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri Fonu desteğiyle Seyhan Havzası’nda Orman Ekosistemlerinin ve Ormancılığın İklim Değişikliğine Uyum Sağlaması Projesi’ni yürüttü. Proje kapsamında Seyhan Havzasında bulunan ormanların iklim değişikliğinden nasıl etkileneceği coğrafi bilgi sistemleri ve modelleme çalışmaları kullanılarak tespit edildi.

Çalışmanın ilk aşamasında bölgedeki karaçam, kızılçam, göknar ve sedir ormanlarının dağılımları haritalandı. Bunu takiben Birleşmiş Milletler iklim uzmanları tarafından ortaya konan iklim senaryoları kullanılarak bu orman türleri için gelecekteki yaşam ortamı uygunlukları tespit edildi. Çalışmanın sonucunda her dört orman türünün de iklim değişikliğinden ciddi oranlarda etkileneceği ortaya çıktı. Çalışmanın temel sonuçları şöyle:

·         Seyhan Havzasındakikızılçam ormanlarınınbugün bulunduğu bölgelerin %56,2’lik bölümünün 2050 yılında artık kızılçamların yaşaması için uygun olmayacağı; karaçamlar için ise bu oranın %68,5 olduğu belirlendi.
·         Yine Seyhan Havzasında yaşayan göknar ve sedir ormanlarının durumunun daha kritik olduğu;havzadaki göknar ormanı bölgelerinin % 85,7’lik kısmının 2050 yılında bu tür için uygun olmayacağı; aynı oranın sedir ormanları için %93,1 olduğu öngörüldü.
·         Seyhan ormanlarını bekleyen bu değişimleri en az zararla atlatabilmek için ekosistem yönetimi yaklaşımına geçilmesi gerektiği ortaya kondu. Buna göre:
o        Ağaç türlerin daha uygun yerlere göç etmesini desteklemek ve bu süreci kısaltmak için ‘yardımcı göç’ mekanizmalarının kurulması,
o        Hem bitki hem de hayvan türlerinin göç mekanizmaları incelenip olası bariyerler kaldırılarak, koridorlar oluşturulması gerekli görülüyor.

Doğa Koruma Merkezi genel müdürü Dr. Uğur Zeydanlı yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Yaptığımız detaylı bilimsel çalışmalar gösterdi ki Seyhan Havzasında bulunan orman ekosistemleri yakın gelecekte iklim değişikliğinden ciddi ölçüde etkilenecektir. Bu değişikliğin görece hızlı olması ekosistemlerin değişime uyum sağlamasını zorlaştırmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü ile birlikte yürüttüğümüz bu çalışmayı sadece teknik bir araştırma olarak ele almadık. Ormanların uyum kapasitesinin arttırılması için ormancılık açısından ne tür değişimler gerektiğinide bir öneriler listesi olarak ortaya koyduk. Orman Genel Müdürlüğü ile birlikte gerçekleştirilen bu projenin çıktılarının ilgili planlara aktararak uygulamaya geçirmesi Türkiye ormanlarının geleceği konusunda bizlereumut veriyor”.

 Daha fazla bilgi için:
Uğur Zeydanlı, Tel: (312) 287 40 67, (312) 287 81 44, e-posta: dkm@dkm.org.tr

Notlar:

1. Çalışmanın detaylarının yer aldığı raporun tamamına ulaşmak için: http://images.dkm.org.tr/2011/12/27/iklim-degisikligi-ve-ormancilik.pdf

2. Habere ait görsellere ulaşmak için: www.dkm.org.tr/galeri


8 Mayıs 2012 Salı

Kampüste Mavi-Yeşil Bir Gün


Yer: Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü
Zaman:11 Mayıs Cuma 2012
Saat:11:30: 17:30

Betam (Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi) ve Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü, "Kampüste Mavi-Yeşil Bir Gün" adı altında bir etkinlik düzenliyor. 11 Mayıs 2012 Cuma günü gerçekleşecek etkinlikte  İstanbul Boğazı'ndan doğal-ekolojik beslenmeye, çevreci sivil toplum faaliyetlerinden çevre yayıncılığına bir çok konu ele alınacak.

 Boğaz'ımızda Kalmasın

İstanbul Boğazı'nın niteliklerini anlamak, kaybolan biyolojik çeşitliliğine dikkat çekmek ve Boğaziçi'nin kültürel mirasını vurgulamak için "Bogaz'ımızda Kalmasın" başlıklı bir panel günün ilk etkinliği olacak. "Marmara Denizi, deniz olma özelliğini kaybediyor mu?" "3. Köprü İstanbul'da nasıl bir tahribat yaratacak?" "Boğaz’ın simge balıkları tükendi mi?" sorularına Marem'den Levent Artüz, Slow Food Fikir Sahibi Damaklar'dan Defne Koryürek ve Bahçeşehir Üniversitesi'nden Serkan Köybaşı’nın katılımıyla yanıtlar aranacak. Panel Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü'nde A203 salonunda 11:30'da başlayacak ve moderatörlüğü   Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hatice Eser Ökten üstlenecek.

 Ekolojik Gıda Sofrası

Gün içinde gerçekleşek bir diğer etkinlik ise Nisan 2011'de Bahçeşehir Üniversitesi'nde düzenlenen "Yerel, Ekolojik Gıda Sistemleri" panelinin devamı niteliğinde. Yöresel değerleri ,doğayı koruyan ve tarım geleneklerini yaşatmayı amaç edinen küçük üreticileri destekleyen bir SOFRA hazırlanacak. Üniversitenin bahçesinde düzenlenecek bu sofrada buluşmak tüm bu değerleri sahiplenmek ve gıda güvenliği konusunda son dönemdeki tartışmaları da ele almak adına bir fırsat olacak. Sofrada Bursa, Çanakkale ve İzmit gibi bölgelerden gelen ürünler paylaşılacak.

 Yeşil Buluşma


Kampüste Mavi-Yeşil Bir Gün'ün öğleden sonraki etkinliği,üniversitenin çalışanlarını ve öğrencilerini doğa koruma için çalışan sivil  toplum  örgütleri; çevre sorunlarına dikkat çekmek için çalışan yayıncıları ve geri dönüşüm alanında faaliyet gösteren kuruluşları ile bir araya getirecek olanYeşil Buluşma. Fazıl Say Salonu Fuayesi’nde gerçekleşecek olan buluşmada TEMA, Buğday Derneği, Doğa Derneği, EKO IQ, Sinek Sekiz, Emanetçiler, İstanbul Sedona, ExitCom, Ezici A.Ş., TAP ve Yeşilist açacakları standlarda organik tarımdan geri dönüşüme, çevre yayıncılığından iklim değişikliğine bir çok konuda yürüttükleri faaliyetleri paylaşacaklar.

Katılım herkese açık ve ücretsizdir. İletişim için 0212 381 04 83 / 0212 381 09 32

Facebook http://on.fb.me/maviyesil
Web:
 http://betam.bahcesehir.edu.tr/tr/?p=3076
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...