16 Şubat 2012 Perşembe
9 Şubat 2012 Perşembe
Fransız Yeşil Siyasetinde Büyümenin Sınırlarından Küçülmeye
--- Son yıllarda politikacılar, ekonomistler ve farklı siyasi ve toplumsal perspektifteki aktivistler büyüme ve büyüme ekonomisi fikrine meydan okumaktadır. Ancak bu meydan okuma modernitenin kapsamlı kuramsal eleştirisinin bir parçasıdır ve “küçülme” kavramının kendisi sistemli bir şekilde tartışılmamış, 2006 yılının Nisan ayında bir grup aktivistin Fransa’da Küçülme için Parti’yi kurmasına dek parti siyaseti arenasına girmemiştir.---
Baykan, Barış Gençer(2007) 'From limits to growth to degrowth within French green politics', Environmental Politics, 16:3, 513 – 517.
Her ne kadar küçülmeye atıfta bulunan kaynak sayısı artmaktaysa da, kelimenin keskin sınırları olan bir tanımı bulunmamaktadır. Paris XI Üniversitesi’nde ekonomi profesörü ve küçülme hareketinin önde gelen isimlerinden olan Serge Latouche’a göre ‘Küçülme, radikal büyüme kuramı karşıtları tarafından kalkınma sonrası siyaseti için alternatif projeler önermemizi engelleyen ekonomik yerindelikten hepimizi kurtarmak için yaratılan bir terimdir. Esasında küçülme somut bir proje değil bir anahtar kelimedir’(Latouche, 2004: 18). Çıkış noktası oldukça net: dünyamızın sınırlı kaynakları sürekli büyümeyi imkansız kılar. Büyüme toplumları, mevcut ekonomik sistemin sürdürülebilir olmayışını ve bu sistemin sebep olageldiği çevresel ve toplumsal çöküşü görmezden gelerek bir duvara doğru koşuyorlar. Hükümetler büyüyen krizin temel nedenlerine müdahale etmekte başarısız oluyorlar çünkü bu nedenlerin çoğu doğrudan mevcut ekonomi politikalarıyla ilintili. Diğer taraftan, büyümenin vatandaşların refahı ve zenginliğin eşitlikçi şekilde paylaşımı için tek yol olduğu tartışılıyor. Tanınmış bir küçülme aktivisti ve akademisyeni olan Paul Aries (2005:3) küçülmenin ortaya çıkışını dört temel krizin bir arada varolmasına bağlıyor:
. Toplumsal (artan eşitsizlik);
. Siyasi (siyasetten soğuma);
. İnsani (yönünü kaybetme).
Küçülme hareketi ise bu krizleri aşma amacıyla büyüme ekonomisine sarılan zengin toplumlarda küçülmeyi savunmaktadır. Hareketin kurucuları ekonominin tekrar yerelleşmesi, adem-i merkeziyetçilik, küçük ölçekli tarımın desteklenmesi, fosil yakıt kullanımının yasaklanması ve nükleer enerjiden kademeli şekilde vazgeçilmesi gibi çeşitli yaklaşımlar ortaya koymaktadır. Bu önermeler kümesi, küçülme pankartı altında siyasi bir güç yaratmak için bir araya gelmiş çevresel hareketlerin, reklam karşıtı hareketin ve kalkınma sonrası ağlarının aktivistleri ile otonom entelektüellerin hazırlığı içinde olduğu geniş bir siyasi programı yansıtmaktadır.
Küçülmenin (la décroissance) bilimsel ve siyasi lugata girişi 1979’da Jacques Grinevald’ın Nicholas Georgescu-Roegen’in önemli eserlerini Fransızca’ya çevirmesi ile olmuştur. Georgescu-Roegen doğa kanunlarının koyduğu sınırların kaçınılmaz sonucu olarak küçülmeyi öne süren önemli bir ekonomisttir. Kuzey’de büyüme, Güney’de ise kalkınma yaklaşımı pek sorgulanmamıştır; ta ki bilimsel kanıtlara sahip adanmış bir aktivizm ‘büyümenin sınırlarını’ göstermekte başarılı olana kadar. Ekonomik etkinlikler ile çevreyi barıştırmaya yönelik çabalardan biri olan ‘sürdürülebilir kalkınma’ da eleştiri konusu olmuştur. Latouche’un sözleriyle; bu kavram ‘ekonomik büyümenin “kötü” yönlerini gizlemeye yönelik son girişimdir.
Ekonomik hesaplara çevresel öğelerin dahil edilmesi piyasa ekonomisinin doğasını ya da modernitenin mantığını değiştirmez’(Latouche,1999: 503).
Fransa’da küçülme hareketinin omurgasını dört dergi oluşturmuştur; Casseur de pub, Silence, Ecologist’in Fransızca baskısı ve la Décroissance. 1993’de Silence’ın küçülme üzerine hazırladığı özel dosyanın siyasi ve akademik tartışmalara hiçbir yansıması olmamıştır. Kalkınma Sonrası için Büyüme Karşıtları Ağı ve La Ligne d’Horizon gibi küçük örgütler hem Kuzey hem de Güney için kalkınmaya alternatif bulma konusunda etkili ama yavaş çalışmalar yürütmüşlerdir. 2002 yılında UNESCO’nun himayesinde, kalkınma sonrası hakkında uluslararası bir sempozyum düzenlenmiştir. Başlığı “Kalkınmayı bozmak ve dünyayı yeniden yapmak” olan sempozyum La Ligne d’Horizon ve Le Monde diplomatique tarafından düzenlenmiştir. Küçülme buradaki tartışmaların merkezinde yer almasa da tanınmış isimler olan Jose Bové, Ivan Illich, John Berger ve Wolfgang Sachs ile Kuzey’den ve Güney’den gelen sivil
toplum örgütleri tartışmayı derinleştirmiş ve kalkınma sonrası hakkında analizleri
yoğunlaştırmışlardır. Bundan bir yıl sonra küçülme hareketinin kilit aktörleri tarafından bu kez Lyon’da bir kolokyum düzenlenmiş ve Fransa, İtalya ve İsviçre’den katılımcılar bir araya gelmiştir. Küçülme lehine bireysel eylemler de yapılmıştır. 2005 yılında Ekolojist ve araştırmacı Francois Schneider ‘küçülme yürüyüşünü’ başlatmış ve 1500 km yürüyerek onlarca kasaba ve köyde halkla küçülme hakkında konuşmuştur. Onun bu eylemi yerel küçülme gruplarının oluşmasını sağlamıştır. 2001’den beri bir avuç küçülme aktivisti yerel seçimlerde sürdürülebilir küçülmeyi savunmaktadır. Eski Yeşiller Partisi üyelerinin (şimdinin küçülme aktivistlerinin) yerel seçimde bağımsız adaylar olarak yer aldığı Lyon’da kampanya sloganları ‘Gezegenimizin yenilenebilir kaynaklarını adil bir şekilde paylaşabilmek için üretimimizi ve tüketimimizi azaltalım’ idi. La Décroissance dergisi de küçülme fikirlerinin yaygınlaştırılması için etkili bir araç olmuştur. Makaleler, yorumlar ve dosyalar büyüme ekonomisinin toplumsal ve ekonomik sonuçlarına saldırmak için hiçbir fırsatı kaçırmamıştır. Yazarlar ekolojik kriz ve yenilenebilir olmayan enerji kaynaklarının tüketilmesi konularını provakatif ve putkırıcı bir tavırla ele almaktadır. En sık karşılaşılan örneklerden biri neredeyse her sayıda yer verilen “petrol tepe noktası” konusudur.
Derginin abonelik ilanında hicivli bir dille ‘abone olun yoksa gezegenimiz ölecek’ denmektedir. Her siyasi oluşumun başlarında gözlemlenebileceği gibi küçülme hareketinin ne olmadığının açıklanmasına çok zaman ayrılmıştır. Yukarıda sözü edilen eleştirilerin dışında insanlık, aydınlanma ve cumhuriyete belli belirsiz atıflarda bulunulmuştur. Derin ekolojinin ekomerkezci bakış açısının da eleştirildiği ‘küçülmenin sahte dostları’ özel dosyası şöyle bitirilmiştir; ‘Küçülme bir ekoloji hareketi olmasından önce belirli bir “İnsanlık” mefhumunu savunan bir mücadeledir’. Yeşil siyasetçilerin ısrarla ve bazen çok sert bir dille eleştirildiği dergide şimdiye kadar politik ekoloji üzerine kapsamlı bir analiz yayınlanmamıştır. Küçülme için Parti (Parti Pour la Décroissance-PPLD) muhalefette kalacağını ve dolayısıyla iktidara gelmeye çalışmayacağını açıkça beyan etmiştir. Dahası, 3500 kişiden az nüfuslu yerleşimler haricinde, parti üyeleri seçimi kazanırsa görev süreleri bitene kadar partiden istifa edeceklerdir. Aynı kural diğer partiler ya da hareketlerle işbirliği içindeki adaylar için de geçerlidir. Parti uygulanmak üzere kesin küçülme politikaları önermek yerine tartışmayı derinleştirerek fikirsel
savaşı kazanmaya çalışmaktadır. Küçülmenin yukarıdan aşağıya doğru bir değişim değil aşağıdan yukarıya doğru bir süreç olması gerektiğini iddia etmekte, buna neşeli bir ılımlılık ile ulaşılacağını, tersinin ise otoriteryanizme yol açacağını vurgulamaktadırlar. Yeni ve küçücük bir siyasi güç olsa da PPLD Fransa’daki her düzey seçimde aktif olmayı planlamaktadır. Temel hedef azami sayıda seçim bölgesinde aday göstermektir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılabilmek için 500 seçilmiş görevlinin imzasını almaları gerekmektedir. Gereken imzaların toplanmasına yerel gruplar yardımcı olabilecektir. Bu kadar hızlı bir şekilde bir siyasi partiye dönüşmesi hareketin içindeki herkesi heyecanlandırmamaktadır. Bazı tanınmış isimler hareketin gelişimini sekteye uğratacak ve aktivistleri siyasi parti oyunları oynamakla sınırlayacak bir partinin yaratılması için çok erken olduğunu düşünmektedir. Parti programının, Yeşil Parti muhalifleri birliği Ecolo ve Mouvement Ekolojist Bağımsızların programlarıyla tamamen aynı olup sadece ‘ekoloji’ teriminin yerine ‘küçülme’ teriminin konmuş olması göz önüne alınırsa bu eleştiriler haklı görünmektedir. Bu durum yeni bir siyasi terimin sahiplenilmesi yönünde bir acelecilik ve fırsatçılık hissi vermektedir.
Fransız siyasetinde küçülme nasıl evrilmektedir? Sürdürülebilir küçülme, bir toplumsal hareket aktivisti ve agro-ekoloji uzmanı olan Pierre Rabhi’nin 2002 yılında yürüttüğü cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasının temasıdır. Bu kampanya küçülme konusunda canlı bir tartışma başlatmış ve çeşitli siyasi çevrelerin ilgisini çekmiştir. Her ne kadar anti-prodüktivitizm Fransız Yeşiller Partisi'nin temel özelliklerinden birisi ise de, politikalarında bunu tam olarak yansıtmadıklarını iddia edenler olabilir. Bazı yorumcular küçülme hareketinin ortaya çıkışını, Yeşillerin Sosyalist Parti’ye yönelik pragmatik yaklaşımlarının icap ettirdiği kendi ekolojik gündemlerini ve anti-prodüktivitizm vaatlerinin arkasında durmaktaki başarısızlıklarına bir cevap olarak değerlendirmektedir. 2002’deki kampanya temaları –‘sürdürülebilir kalkınma’—küçülme hareketi tarafından sert bir dille eleştirilmiştir. Bu eğilim son zamanlarda değişmiş görünmektedir. Küçülme hareketinin ortaya çıkışı Yeşiller’in kendi içinde bazı tartışmaları tetiklemiştir. 2004’de parti üyeleri ’sürdürülebilir kalkınma’ önergesinin yerine geçecek ‘Seçici ve eşitlikçi küçülme ile sürdürülebilir bir geleceğe doğru’ önergesini kabul etmişlerdir. Yeni
önerge Yeşiller’in anti-prodüktivitizmin uzun soluklu temsilcileri olduğu gerçeğini vurgulamakta ve bu da somut amaçlar yerine hedeflenmiş küçülmenin tavsiye edilmesini gerektirmektedir. Yeşiller’in önde gelen üyelerinden meclis üyesi ve eski bakan Yves Cochet, 2007 seçimleri için Yeşiller adayının belirlenmesi sürecinde küçülme kampanyası yürütmüştür. Sosyalist Parti’de bile ‘büyüme dinine’ meydan okuyan bir önerge ancak küçük bir azınlık tarafından sunmuştur (Sosyalist Parti, 2005).
PPLD sol-sağ ayrımının neresinde durmaktadır? Bu soru derginin ilk birkaç sayısı boyunca süren tartışmalarda yer verilen bir konudur. Küçülme aktivistleri Fransa’daki, sol ya da sağ tüm siyasi partilerin büyüme ve prodüktivitizme dayalı bir toplum fikrini savunduğunu iddia etmektedir. PPLD’nin temel özellikleri onu tayfın soluna koysa bile onlar Parti Communiste Français (PCF), Ligue Communiste Révolutionnaire (LCR) ve Lutle Ouvriere (LO) gibi aşırı sol partileri Fransa’daki en prodüktivist partiler olarak görürler. Diğer taraftan PPLD’nin modernite eleştirisi nedeniyle küçülme sağ kanattan da yorumlanabilmektedir. Bazı sağ çevreler küçülme hareketinin yerelcilik ve ekonominin yeniden yerelleşmesi gibi önermelerini kabul etmekte ve bunları ulusalcı ve muhafazakar çerçevede yeniden tanımlamaktadır.
Küçülme fikri küreselleşme karşıtı hareket içinde de yankı bulmuştur. 2003’te Paris’te yapılan ikinci Avrupa Sosyal Forumu sırasında çevreciler, kalkınma sonrası örgütleri ve L’Association pour la taxation des transactions financie` res et pour l’aide aux citoyens (ATTAC) tarafından ‘Kalkınmanın geleceği var mı?’ başlıklı bir seminer düzenlenmiştir. Daha önce küçülme aktivistleri tarafından prodüktivist tavırları nedeniyle eleştirilen, Fransız siyasetinde küreselleşme karşıtı örgütlerin öncülerinden biri olan ATTAC büyüme hızının düşürülmesi için çağrıda bulunmaktadır ve 2007 manifestolarında kalkınmanın yerine küçülmeyi koymaları kuvvetle muhtemeldir. Hareketin gelişimi konusundaki pratiğe dönük sorulardan biri bu hareketin Fransız siyasetinde yeni bir istisna olarak kalıp kalmayacağıdır. Tartışmalar ve yayınlar sayesinde hareket kuramsal olarak ulusal sınırları aşmıştır. Uygulamada ise, İtalya’da aynı ismi – La Decrescita (Küçülme) – taşıyan bir birlik ve dergi kurulmuş ve İtalyan aktivistler Lyon ile Turin arasında açılması planlanan hızlı tren bağlantısına karşı protesto eylemlerinde yer almışlardır.
Küçülme yeni bir fikir değilse de, yeni bir siyasi çerçeve olarak parti siyasetine girişiyle yerleşmiş siyasi düzen ve toplumsal hareketlerin parametrelerini değiştireceği şüphesizdir. 1970’ler ekoloji hareketinin doğuşuna ve Yeşil partilerin ortaya çıkışına tanık olmuştur ve bunların bir çok yönden yerleşmiş siyasi düzene meydan okuyan oluşumlar olduğu yaygın şekilde kabul görmüştür. Kusurlarına rağmen küçülme hareketi yeşil başkaldırının devamı olarak değerlendirilebilir. Bir rakip olarak değil de yol arkadaşı olarak görülürse küçülme yeşil düşünce ve uygulamanın yeniden canlandırılmasına yardımcı olabilir. Fransız siyaseti gibi hasmane bir ortamda bile küçülme siyasetine yer vardır.
Hareketin başarılı stratejilerinden biri küresel çevresel sorunlar karşısında ne yapabileceklerini soran vatandaşlara cevaben gönüllü sadelik yaklaşımını ortaya koymasıdır. Söylemsel olarak küçülme fikirleri siyasi çevrelerde güçlü bir etki yaratmışsa da, küçülme hareketinin sağlam bir siyasi güç yaratma kapasitesi henüz ortaya çıkmamıştır. Çok çeşitli toplumsal ve siyasi hareketlerin neo-liberalizmle yüzleştiği bir bağlamda küçülme düşüncesi anti-prodüktivitizm etrafında bir siyasi projeye katılmak isteyenler için birleştirici rol oynayabilir. Diğer taraftan tüm devletlerin halkın refahını arttırmak ve zenginliğin paylaşımı için tek yol olarak gördüğü büyüme siyasetini izlediği modern bir dünyada, küçülme ütopik görünmektedir. Murray Bookchin söylediklerinde haklı olabilir: “Kapitalist bir piyasa ekonomisinde büyümenin sınırlarından bahsetmek savaşçı bir toplumda savaşın sınırlarından bahsetmek kadar anlamsızdır. Kapitalizmin büyümeyi sınırlandırmaya ikna edilmesi bir insanın soluk alıp vermekten vazgeçmeye ikna edilmesi kadar mümkündür” (Bookchin, 1990: 93–4).
Kaynaklar
Aries, P. (2005) ‘La décroissance, un mot-obus’, La Décroissance 26 (April).
Bookchin, M. (1990) Remaking Society (Palo Alto, CA: Cheshire Books).
Latouche, S. (1999) ‘The paradox of ecological economics and sustainable development’,
Democracy and Nature 5: 501–11.
Latouche, S. (2004) ‘Degrowth economics’, Le Monde diplomatique (English edition) November.
Socialist Party (2005) www.parti-socialiste.fr/congres2005/IMG/pdf/motion3.pdf
3 Şubat 2012 Cuma
EKOIQ’nun 14. sayısı çıktı!
16 Ocak 2012 Pazartesi
Üç Ekoloji'nin 9. sayısı çıktı
Bu dosya, “gönüllü sadelik” yazısından yola çıktı. Daha doğrusu bu dosyanın yolunu Durukan Dudu’nun geçen sayıda yayınlanması gereken, ama geçen sayımız “yeşiller ve sosyalizm özel sayısı”na dönüşünce bu sayıya kalan yazısı açtı da denebilir.
Aslında ekolojik yaşam bir dosyanın değil, başlıbaşına bir derginin konusu olabilir. Zaten böyle dergiler de var. Örneğin geçtiğimiz aylarda genç yaşında yitirdiğimiz Victor Ananias’ın kurucusu olduğu Buğday dergisi, doğrudan ekolojik yaşamın öncülüğünü yapan, ekolojik yaşam denemelerinin yayılma zeminin oluşturan yayınlardan biriydi.
Ancak ekolojik yaşam deneyiminin farklı boyutlarıyla tartışılmasının, mümkün olduğunu kanıtlama çabasından daha zor olduğunu kabul etmek gerek. Ekolojik yaşam ana başlığının altında ele alabileceğimiz organik üretim, ekolojik tarım, permakültür, kent tarımı, balkon bahçeciliği, geçiş kasabaları, vejetaryenlik, ekoköyler, kır komünleri vb. mevcut endüstriyel sistemin kirli havasının içinden sıyrılarak o kadar temiz bir koku yayıyorlar ki, bu denemelerin ve örneklerin politik anlamı üzerinde düşünmek ve tartışmak kolay olmayabiliyor.
Bu dosyanın da bu tartışmayı başardığını iddia etmiyoruz. Ama meseleye yepyeni bir perspektifle yaklaşan, yani ekolojik yaşamın mümkün olabilmesi geçirmemiz gereken ilk zihinsel dönüşümü gönüllü sadelik kavramı çerçevesinde tartışan ilk yazı başya olmak üzere, dosya yazılarının tartışmaya başlamak için bir deneme olduğu söylenebilir.
Ekolojik yaşam bir ütopya da olsa, bir zorunluluk da, eleştirel bir yaklaşımı hak ediyor. Aslında bunu her şeyden önce ekolojik yaşam deneyimlerini başlatanlar, öncülük yapanlar ve hayatlarını adayanlar hak ediyor.
Biz de ölümünün hemen ardından yayına hazırladığımız bu dosyayı gönüllü sadelik ve ekolojik yaşam denince akla gelen en hakiki insanlardan Victor Ananias’a ithaf ediyoruz.
İLKSÖZ 5
DOSYA – Gönüllü Sadelik, Ekolojik Yaşam 7
Gönüllü Sadelik
Durukan Dudu 9
Marina Queiroz’la Söyleşi: Toprağı Avuçlayan Şehirlililer
Durukan Dudu 33
Toplumsal Permakültür Küresel İklim Değişiminin
Yaralarını Sarar mı?
Emet Değirmenci 42
Soruşturma
Oya Ayman, Erol Benjamin Scott, Ahmet Kizen, Mete Hacaloğlu 51
Rudolf Bahro’nun “Komünler Kurma Cesareti”ne Şerh
Ümit Şahin 61
POLİTİKADAN DÜŞÜNCEYE 69
Yüksel Selek’le Söyleşi:“İKD’den feminist harekete,
komünist ütopyadan Yeşiller Partisi’ne”
Ümit Şahin, Aysen Ataseven 71
YEŞİL DÜŞÜNCE KLASİKLERİ 99
Doğanın Sonu
Bruno Latour 101
ANISINA 115
Arne Naess
Ayşem Mert 117
KİTAP 121
Gücünü Topraktan Alan Bilgelik: Kadınlar
Ekolojik Dönüşümde
Aslı Tosuner 123
Sayfa Sayısı: 128
ISBN: 9786055895266
BARCOD: 9786055895266
FİYAT: 10 TL
11 Ocak 2012 Çarşamba
Çevre alanında nasıl bir STK- Üniversite işbirliği?
Rapora gore 2002-2010 arasında dernek ve vakıflarla ilgili 264 tez çalışması yapılmış. Üniversiteler son yıllarda gönüllülük, toplumsal duyarlılık veya sosyal sorumluluk programları geliştirerek öğrencilerini ve çalışanlarını STK’larda gönüllülük yapmaya teşvik ediyorlar fakat üniversite bünyesinde sivil topluma yönelik çalışam merkezlerin sayısı sınırlı. TÜSEV, üniversitelerdeki öğrenci kulüplerinin desteklenmesini ve üniversite ve STK’ların daha çok deneyim paylaşmasını öneriyor. akademik çalışmaları inceleyen “Araştırma” başlığı çekti.
9 Ocak 2012 Pazartesi
EKO IQ’nun 13. sayısı çıktı!
Durban’dan Sonra İş Başa Düştü
Bu yılki Taraflar Konferansı COP17 Güney Afrika Durban’da yapıldı. Bir iklim zirvesi daha tartışmalarla bitti. Bağlayıcı anlaşma şart mı? Türkiye neden günün fosili seçildi?.. Bütün bu soruların cevapları EKOIQ’da.
Hükümetlerin iklim değişikliğiyle mücadele için bağlayıcı bir anlaşma için uzlaşması epey zor bir olasılık. Bu arada zaman geçmeye devam ediyor. Bu yüzden yerel yönetimlerin önemi giderek artıyor. Peki, yerel yönetimler neler yapıyor?
“Sizin Köyde Elektrik Bedava Diyorlar”
Borcu yüzünden elektriği kesilen bir köy ne yapar? Bursa’da bulunan Akbıyık Köyü sakinleri köyün tepesine rüzgâr türbini yaptırmaya karar vermiş ama hikâye burada bitmemiş. Akbıyık Köyü’nün renkli hikâyesi EKOIQ’da.
EKOIQ, MyClimate ile yaptığı anlaşma çerçevesinde, karbon salımlarını denkleştirerek Türkiye’nin ilk karbon nötr dergisi olmayı başardı.
Büyük kitap zincirlerinde, gazete ve dergi bayilerinde satışa sunulan EKOIQ, ayrıca internette, www.idefix.com , www.kitapyurdu.com ve www.hepsiburada.com adreslerinden de temin edilebiliyor.
Barış Doğru (Genel Yayın Yönetmeni) baris@ekoiq.com Tel: (0216) 412 72 13 /118
Tel: (0216) 412 72 13 /133
6 Ocak 2012 Cuma
Yenilenebilir enerji haberlerinde regülasyon ve finansman öne çıkıyor.
Yenilenebilir enerjiler, gerek fosil yakıtların tükeneceği öngörüsü gerekse de iklim değişikliği ile mücadeledeki rolü sebebiyle son dönemde dünyada ve Türkiye'de daha çok gündeme geliyor. Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı, fosil yakıtların kullanılmasıyla seragazı emisyonlarının hızla artması, cari açığın yaklaşık yüzde 70'inin enerjiden kaynaklanması ve ülkenin güneş ve rüzgardaki potansiyeli yenilenebilir enerjileri önemini arttırıyor. Son yıllarda yazılı ve görsel basının yenilenebilir enerji kaynaklarına artan bir ilgiyle yaklaştığını gözlemliyoruz. Bu çerçevede 2000-2010 yılları arasında yenilenebilir enerji haberlerinin medyada ne sıklıkla ve ne şekilde yer aldığı, hangi konular üzerinden işlendiği ve yıllar içindeki dağılımını incelemek için Hürriyet, Zaman ve
2000'li yılların başında sadece bir kaç habere konu olan yenilenebilir enerjiler, 2005 yılından itibaren gazetelerde daha sık ele alınmaya başlanmış. Üç gazetede yere verilen toplam 2284 yenilenebilir enerji haberininin yaklaşık yarısı ekonomi sayfalarında yer almış. Haber içeriklerine yakından bakıldığında yenilenebilir enerjilerin regülasyonu ve finansmanı öne çıkan konular olmakla beraber,uluslararası ilişkilerden iklim değişikliğine,bölgesel kalkınmadan siyasete kadar çok geniş bir yelpazede ele alındığı görülüyor. Hürriyet ve
Barış Gençer Baykan
Araştırma notunun tamamına ulaşmak için tıklayınız:
http://betam.bahcesehir.edu.tr/tr/wp-content/uploads/2012/01/ArastirmaNotu124.pdf
31 Aralık 2011 Cumartesi
22 Aralık 2011 Perşembe
Yeşil Yurdun Canıdır
Yeşil Türkiye 1950-1951 yılları arasında 12 sayı yayınlanmış ve bu 12 sayıdan oluşan 1. cilt bugün bizlere kadar ulaşabilmiş. Dergi, Ankara’da Türkiye Matbaacılık ve Gazetecilik A.O. Yeni Matbaası’nda basılmış. Her sayının fiyatı 30 kuruş, 12 sayılık 1. cilt 350 kuruş değerinde. Derginin yazı işlerini Dr. İhsan Yurd fiilen idare ederken sahibi orman muavini, hukukçu ve şair Kerim Yund (1912-1997). Doğa ve ağaç konuları üzerine derlemeleri, hikaye ve şiir kitapları olan Kerim Yund’un yayınladığı başlıca eserler şunlar: Ağaç-Orman Üzerine Atasözleri ve Açıklamaları (1944), Prehistorik ve İlk Çağlarda Türklerde Ağaç Medeniyeti (1947), Çocuklara Tabiat Hikâyeleri (1948), Çam Kese Böceği (1952), İçel'den Yapraklar (1954), Türkiye Orman Umum Müdürleri Albümü (1959), Ormancılıkla İlgili Atasözleri, Deyimler, Dilekler, Mecazlar (1966). Yeşil Türkiye, Yund’un bireysel çabalarıyla çıkıyor ve dergide ele alınan konuların uzmanlarından da destek alıyor. Dergide, makale, fıkra, hikaye, şiir, karikatür ve bulmaca gibi çeşitli türlere yer verilmiş. 12 sayıda yayınlanan yazı bazı başlıkları ise şöyle. İçme suyu ve düşüncelerimiz, Ağaç yetiştirme kooperatifleri, Nüfus meselesi, Tabiat isyanlarını yatıştırma, Sıtma ve çeltik, Deniz ve denizci, Orman yangınları, Bahar çiçekleri, Plansız köycülük yerine planlı köycülük. Derginin okuyucularının çoğunlukla öğretmen, öğrenci, hukukçu, ormancı olduğunu öğreniyoruz.
Yeşil Türkiye İdeali
Yazı: Barış Gençer BAYKAN, Bahçeşehir Üniversitesi/BETAM Araştırma Görevlisi
Fotoğraflar: Özgür GÜVENÇ