Vatandaş Mustafa
Yapım yılı :2007
Yönetmen: Remzi Kazmaz
Konu: Fırtına Vadisi HES mücadelesi
Vatandaş Mustafa
Yapım yılı :2007
Yönetmen: Remzi Kazmaz
Konu: Fırtına Vadisi HES mücadelesi
Eskiden uçlarda olmak ideolojik veya yaşam tarzı olarak uçlarda olmanız anlamına gelirdi. Bugün ise tüketim toplumunun alışkanlıkları ile aranıza ufak bir mesafe koyduğunuzda uç noktalara savrulmuş kabul ediliyorsunuz. Basit bir deney yapın.Arkadaşlarınıza artık marketlerden değil organik pazarlardan yerel ürünler alacağınızı söyleyin. Pazarların uzaklığı, domateslerin şekilizliği , yüksek fiyatlar,sertifikaya güvensizlik gibi argümanlar yağmaya başlar. Bundan böyle işe bisikletle geleceğinizi söyleyin. Hemen bunun ne kadar zor bir iş olduğunu size ikna etmeye çalışacaklardır. Şehrin trafiği, agresif şöförler, peşinize takılacak köpekler, kar/kış/çamur, bisiklet hırsızları vb. Oysa yeni bir araba veya plazma tv alacağınızı söylerseniz kimse karşı argüman geliştirmeye kalkmayacaktır, hatta yardımcı olacaktır. Cep telefonunuzu değiştireceğinizi çıtlattığınızda yeni modellerin özelliklerini bir bir duyacağınızdan emin olabilirsiniz. Mahallenin tüketim baskısı sizi uçlara savrulmaktan kurtarır.
cooter serbest. TV izlemiyorlar. Yerel ve organik gıda dışında alışveriş yapmıyorlar. Ödünç almak ve kiralamak serbest. Temizlik malzemelerini doğal ürünlerle yapıyorlar, çamaşırlarını küvette ayaklarıyla çiğneyerek yapıyorlar. Manhattan’daki bir bahçede sebze yetiştiriyorlar.Altıncı aydan sonra elektriksiz yaşamaya başlıyorlar. Buzdolabı, klima, aydınlatma kullanmıyorlar. Sadece Colin bu projeyi anlattığı blogunu yazmak için güneş enerjisi kullanıyor.
Türkiye'deki çevre politikaları, sorunları ve hareketleri üzerine yapılan filmlerin-belgesellerin bir listesini çıkarmak niyetindeyim. Listede olması gerektiğini düşündüğünüz belgeselleri iletmek için yesilgundem@gmail.com adresini kullanabilirsiniz. 12 Temmuz 2012 itibariyle 27 belgesel bulunuyor.
Geçtiğimiz hafta sonu Balkan Yeşilleri’nin “Greening the Balkan Economies” konferansına Hırtvatistan’dan katılan sürdürülebilir tarım uzmanı Darko Znaor’u dinlerken aklıma takıldı bu soru. Znaor, Balkan Yeşil Partileri’nin organik tarımı yeterince sahiplenmediklerinden ve politik gündemlerine yeterince almadıklarından yakınıyordu. Kendi adıma Türkiye’de yasa koyucuların dikkatini organik tarıma çekmek adına ne yapabilirim diye düşünürken milletvekillerine birer mektup yazmayı düşündüm. Kendilerinden yakınlarında bir ekolojik pazar varsa ziyaret etmelerini rica edebilirdim (Türkiye’de, yedisi İstanbul’da olmak üzere oniki ekolojik pazar var: Kartal, Maltepe, Kadıköy, Şişli, Beylikdüzü, Bakırköy, Zeytinburnu; Bursa, Ankara, İzmir, Antalya,Samsun). Böylece yerel, sağlıklı, çevre dostu, GDO’suz ürünler üretenlerle ve tüketenlerle bir tanışma fırsatını sunabiliriz.. Sonuçta organik tarım ile ilgili onbinlerce kişi milletvekillerinin seçmenleri arasında. Belki görüşlerini ve eleştirilerini duymak isterler hazır seçimlere altı ay kalmışken. Meclis koridorlarındaki profesyonel lobiciler kadar etkili olamayacağımız kesin ama sesimizi bir şekilde duyurmamız gerekiyor.
am olarak gözükmesi vb gibi bir çok engel var. Benzer engeller postaneden attığınız mektup için de geçerli. Mektubumuz doğrudan çöp kutusuna gidebilir, danışmanlar önemsiz görüp bir kenara koyabilir. Milletvekilleri konuyla ilgilenmeyebilir. 550 vekile mektup yazmak da külfetsiz değil. Metni yazacaksınız, basacaksınız, tek tek zarfa koyacaksınız, postaneye götüreceksiniz, en az 550 TL harcayacaksınız. Bu engelleri aşmak ve daha etkin olmak adına Twitter’da ve Facebook’ta şöyle yazdım. “Her ay 10 milletvekiline ekolojik pazarları ziyaret etmelerini rica eden bir mektup (e-mail değil) yazacağım. Sayıyı arttırmak için destek olmak isterseniz lütfen yesilgundem@gmail.com adresine yazın.” Şu ana kadar destek olacağını bildiren 5 arkadaş ile birlikte bir metin yazıp bütün milletvekillerine göndereceğiz. Bakalım herhangi bir cevap alacak mıyız? Bundan sonra yapabileceklerimizin sınır yok aslında. Milletvekillerinin tarımı/organik tarımı ilgilendiren kanunlar geçerken nasıl tavır aldıklarını izleyen bir komite kurulabilir. Milletvekillerinin organik çiftlikleri ziyaret etmesi sağlanabilir. Meclis’e organik gıda alımını desteklemeleri istenebilir. Liste uzatılabilir.
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) 2011’de 4. Küresel Isınma Kurultayı’nı yapmak üzere hazırlık toplantılarına başladı.EGD yetkilileri, medya temsilcileri,çevre aktivistleri, iletişimciler,öğretim üyeleri, haber ajansları ve üniversite çevre kulübü temsilcilerinin katıldığı ilk toplantı 15 Aralık Çarşamba 2010 günü Beyoğlu’nda gerçekleştirildi. EGD Genel Başkanı Celal Toprak, geçtiğimiz yıllardaki Kurultaylar’da gerçekleştirilenleri kısa özetledi ve katılımcılara Haziran 2010’daki 3.Kurultay’ın kitapçığı ve 2011 Kurultayı’nın taslak programı dağıtıldı. Taslakta açılış konuşmalarını Enerji ve Çevre Bakanları’nın yapması öngörülürken panelin konusu “Küresel İklim Değişikliğine Televizyon Haberciliği Yaklaşımı” olarak belirtilmiş ve konuşmacılar TV kanallarının haber sunucularından oluşturulmuş. Bir günlük Kurultay’ın öğleden sonraki bölümü ise “Yeşil Ekonomiye Bakış” adı altında gazetelerin ekonomi müdürlerinin katılacağı ve izleyicilerin de soru ve yorumlarıyla katılabilecekleri bir Forum şeklinde düzenlenmiş. Hazırlık toplantısının katılımcıları sırayla söz alarak taslak program hakkındaki görüş ve eleştirilerini paylaştılar. Tartışmalar genelde çevre ve iklim değişikliği konularının medyada ele alınış biçimleri üzerineydi. Yeşil ekonomiden ne anlaşıldığı, ekonomi haberlerinde çevre boyutunun eksikliği, ekolojik iletişimcilere duyulan ihtiyaç, Mavi Anadolu’nun (Denizler) yeşil ekonomiye dahil edilmesi, çevre STK’larının medyada yer bulmakta yaşadığı sıkıntılar tartışılan diğer başlıklar oldu. Gelen öneriler doğrultusunda ilk toplantıda şu sonuçlara varıldı. 
Türkiye’de son dönemlerin önemli tartışma konularından HES’lerle ilgili ilk kitap Nota Bene Yayınları’ndan yayınlandı. Gazeteci Mahmut Hamsici’nin imzasını taşıyan ‘Dereler ve İsyanlar’da kamuoyunun HES’lerle ilgili merak ettiği tüm bilgilerle Hamsici’nin Türkiye’nin dört köşesinden aktardığı gözlemler ve yaşam haklar için mücadele edenlerin hikâyeleri yer alıyor .
Geçtiğimiz ay hizmete giren FFM (Fulya Fuar ve Kongre Merkezi) 16-19 Aralık 2010 tarihleri arasında "Ekoloji Günleri"ne ev sahipliği yapıyor.Organik ürün meraklılarına aynı zamanda alternatif yılbaşı hediye seçenekleri de sunacak olan organizasyonda, et ürünleri, çay, bal ve şaraptan; kozmetik ürünler, temizlik malzemeleri, tekstil ve "Organik Otel" konseptiyle, turizm ürünlerine dek çok sayıda organik sertifikalı ürün satışa sunulacak.Girişin ücretsiz olacağı organizasyon, saat 11.00 - 20.00 arasında gezilebilecek. ASDF Fuarcılık tarafından 2000 yılından bu yana İstanbul'da düzenlenen Ekoloji Günleri, bu yıl 2.kez Türkiye'deki organik ürün üreticisi, ithalatçısı ve tüketicisini bir araya getiriyor. Organik ürünü sadece üreten değil aynı zamanda tüketen bir toplum olma hedefiyle yola çıkan "Ekoloji Günleri"ne toplam 50 firma katılıyor. Yılbaşı alışverişi hareketliliğini de göz önünde bulunduran organizasyon yetkilileri, "Ekoloji Günleri"nde gıdadan, tekstile; kozmetikten, temizlik ürünlerine dek, organik ürün meraklıları için çok yeni ve alternatif yeni yıl armağanları olacağını belirtiyorlar.Etkinlik kapsamında düzenlenecek panel ve sunumlarla zenginleşecek olan Ekoloji Günleri İstanbul, şimdilerde Türkiye'de sayıları giderek artan organik ürün kullanıcısını sektördeki yeniliklerden haberdar etmek adına daha geniş bir ürün yelpazesini barındıracak.
Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi 29 Kasım-10 Aralık 2010 tarihlerinde Meksika’nın Cancun kentinde yapılıyor. Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkelerin arasında iklim değişikliğine neden olan seragazı emisyonlarının sınırlandırılmasında sorumluluğun nasıl paylaşılacağı sorusu müzakerelere damgasını vuruyor ve emisyonları sınırlamak üzere bir bağlayıcı kararlar çıkması beklenmiyor. Türkiye iklim müzakerlerinde özel koşullarını öne sürerek iklim değişikliği ile mücadele ve uyumda ulusal ve uluslararası planda etkin bir rol oynamaktan kaçınıyor.