15 Ekim 2012 Pazartesi

Lüfer Bayramı


2. İstanbul Lüfer Bayramı 19 - 21 Ekim tarihleri arasında düzenleniyor. Bayramda bu yıl çocuklar için etkinlikler, gençler için projeler, kayıt tutmanın keyfini bilenler için bir atölye, avcılar için bir yarışma, sektörün tartışmalarını gündeme taşıyan bir panel ve “balıklı filmler” festivali var. Programın detayları için http://www.fikirsahibidamaklar.org/lufer-bayrami-2012/program.html

11 Ekim 2012 Perşembe

Heybeliada'da Güz Pikniği



Adalarda Güz Pikniği
14 Ekim (Pazar) 12:00-17:00
HEYBELİADA 


*İstanbul Kolektif (www.kolektifistanbul.com) Balkan müzikleriyle,
*Esmeray yeni oyunu Yırtık Bohça'dan bir bölümle,
*İpek Thevenon çocukluğumuzun sokak oyunlarıyla,
*Hüseyin Varış uçurtma atölyesiyle bizlerle olacak...

Sonbaharın bize sunduğu yeni renkleri şehrin karmaşasından ve hızından uzak,Yeşillerle karşılamak için Heybeliada’dayız. 14 ekim pazar günü saat 12:00’le 17:00 arasında sizleri bize katılmaya davet ediyoruz. Çeşitli etkinlikler, müzik, çocuklar için oyunlar, Heybeliada’nın rehber eşliğinde gezilmesi ve Mangalda Balık sizleri bekliyor…

Ulaşım ve organizasyon hakkında ayrıntılı bilgi: www.yesiller.org.tr Tel: 212 244 77 80, 0541 693 89 94

26 Eylül 2012 Çarşamba

GDO'ların Sosyal ve Hukuksal Boyutu


6-7 Ekim 2012,Bursa

PROGRAM

6 Ekim 2012  (Cumartesi)
10:00 Basın Açıklaması
10:00 - 11:00 Açılış Konuşmaları
11:00 - 18:30 PANELLER
18:30 Kokteyl

Yer: KONAK KÜLTÜR EVİ

7 Ekim 2012 (Pazar)
10:00-14:00 ÇALIŞTAY

Yer: NİLÜFER KENT KONSEYİ Toplantı Salonu

Sekseni aşkın kurumsal bileşeni, binlerce üyesi olan GDO’ya Hayır Platformu’nun kurucu üyelerinden birisi olan EKODER, Tarımsal Biyoteknoloji ürünü olan Transgenik Bitki ve Tohumları Türkiye kamuoyuna  tanıtan  , kamuoyu nezdinde  GDO tartışmalarını önemli ve öncelikli gündem maddesi yapan kurumlardandır. 2004 yılından bu yana Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ile ilgili pek çok kampanya ve etkinlikte fiili olarak yer almış, önemli savunuculuk faaliyetleri gerçekleştirmiştir.
Bu alanda yapılan farkındalık ve savunuculuk çalışmalarının yanı sıra hukuksal boyutta yürütülen çalışmalarda kazanılan haklar ve uygulamaların derlenmesi ve bir envanter çıkarılması önem arz etmektedir. Uzmanların, hukukçuların ve sivil toplum kuruluşu çalışanlarının bir araya gelerek, hukuksal çalışmaların değerlendirilmesi ve deneyim paylaşımında bulunulması,Tarımsal Biyoteknoloji ürünü olan  GDOlu tohum ve gıda maddelerinin sosyal, ekonomik, ekolojik, tarımsal ve sağlık üzerine etkileri konularında yerellerde sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda yurttaş katılımını ve denetimi arttıracak organizasyonlara gidilmesi, bu alanda önemli bir ihtiyaç olarak görülmektedir.
GDO'lar konusunda verilen hukuki mücadelenin ana unsurunu, insan başta olmak üzere canlı sağlığı, tohumda ve tarımda tekelleşme, GDO'ların ekoloji ve biyolojik çeşitlilik üzerine olumsuz etkileri oluşturmaktadır.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların Sosyal ve Hukuksal Boyutu” başlıklı iki günlük etkinlik ile alanda aktif  STKların, bilim insanlarının ,Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı temsilcilerinin, Biyogüvenlik Kurulu temsilcilerinin, uzman ve hukukçuların bir araya gelerek şimdiye kadar Türkiye’de yürütülen hukuksal ve sosyal süreç ,tarımsal ve ekonomik etkiler ve Türkiye'deki ve Dünyadaki kamuoyu tepkileri ve sosyal örgütlenmelerin tartışılması amaçlanmaktadır.

6 ve 7 Ekim 2012 tarihlerindeki etkinliğimize katılımınız bizleri onurlandıracaktır.

Saygılarımızla,
Arca Atay
EKODER-Ekolojik Yaşam Derneği Başkanı


PROGRAM AYRINTILARI

6 Ekim-Cumartesi ;

Çeşitli Üniversiteler, Sivil Toplum Örgütleri, Meslek Odaları ve Barolar yanı sıra Tarım Bakanlığı ve Biyogüvenlik Kurulu temsilcilerinin sunumlarının yapılacağı ve geniş bir perspektiften ele alınacak GDO lar konusunda görüş ve önerilerin kaydedileceği 2 PANEL gerçekleştirilecektir. Panel öncesinde Etkinliğin basın ve kamuoyuna duyurulması amaçlı bir Basın Açıklaması yapılacaktır.

Yer: KONAK KÜLTÜR EVİ
Adres : Konak Mahallesi Yakut Sokak No:2 Nilüfer - BURSA
Telefon : 0 (224) 452 45 00

  9:00-10:00     Kayıt ,Çay Kahve ikramı
           10:00        Basın açıklaması
10:10-10:15      Hoşgeldiniz konuşması (Proje asistanı Ayfer Şahin)
10:15-11:00      Açılış konuşmaları (Sn.Gökhan Günaydın,Sn.Mustafa Bozbey,SGP,EKODER)
11:00-11:15       Kısa Ara (Çay Kahve ikramı)
11:15-13:15       GDO'ların Sosyal ve Hukuki Boyutu Paneli I. Oturum
13:15-14:00      Soru Cevap Serbest Konuşmacılar (Her kişi/kurum için 10 dakika)
14:00-15:00     Öğle arası
15:00-16:00     Kurumların tanıtımları ve konuşmacılar (Her kişi/kurum için 10 dakika)
16:00-18:00     GDO'ların Sosyal ve Hukuki Boyutu Paneli II. Oturum
18:00-18:30     Soru cevap ve Serbest Konuşmacılar (Her kişi/kurum için 10 dakika)
            18:30       Kokteyl          

GDO'LARIN SOSYAL VE HUKUKİ BOYUTU PANELİ  I.OTURUM

Panel Başkanı: Olcay Bingöl /Tohum İzi Derneği
Panelistler :
Dr. Ahmet Aslan
Tarım Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü

Ar. Gör. Burcu Ertunç
Türkiye’nin Üç Bölgesinde GDO Farkındalığı
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi- Betam

Doç. Dr. Ahmet Başözen
Genetiği Değiştirilmiş Ürünlerin Tüketilmesinden Kaynaklanan
Tazminat Davalarında İspat
Melikşah Üniversitesi

Av. Emre Baturay Altınok
Biyogüvenlik Hukuku ve İhtiyat İlkesi
GDO'ya Hayır Platformu

Tarık Nejat Dinç
Yemezler Kampanyası-GDO Anketi Sonuçlarının Değerlendirilmesi
Greenpeace Akdeniz
GDO'LARIN SOSYAL VE HUKUKİ BOYUTU PANELİ  II.OTURUM

Panel Başkanı: Berin Ertürk /Kibele Kooperatifi
Panelistler :
Prof. Dr. Hakan Yardımcı
GDO'lar ve Biyogüvenlik Kurulu Çalışmaları
Biyogüvenlik Kurul Başkanı

Ar. Gör. Dr. Barış Gençer Baykan
Türkiye’de GDO Karşıtı Hareket
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi- Betam

Av. Fevzi Özlüer
Hukuk Sistemimiz İçinde GDO'lardan Doğan Zarar ve İdarenin Hukuki Sorumluluğunun Yeri
Ekoloji Kolektifi

Turhan Çakar
GDO'ların Tüketici Hakları ve Gıda Egemenliği Açısından Değerlendirilmesi.
Tüketici Dernekleri Federasyonu

Doç. Dr. Oğuz Özdemir
GDO’ların Sosyo-Ekonomik etkileri
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi

7 Ekim -Pazar ;

Sivil Toplum Örgütleri, Meslek Odaları ve Baroların temsilcilerinin, GDO'ya Hayır Platformunun bileşen örgüt temsilcileri ve aktivistlerinin katılacağı ÇALIŞTAY gerçekleştirilecektir.Bu çalıştayda
birinci gün yapılan tartışmalar ışığında mevcut sorunların çözümü için ortak çalışmalar, projeler, kampanyalar ve etkinlikler geliştirilmesi hedeflenmektedir.
Çalıştay Moderatörü : Sevgi Mutlu

Yer: NİLÜFER KENT KONSEYİ Toplantı Salonu
Adres :Barış Mah. F.S.M. Bulvarı Lozan Sok. İncir Parkı içi Nilüfer-Bursa
Telefon : 0 (224) 452 32 00 - 452 32 01
 Saat: 10:00 - 14:00

İrtibat:
EKODER-Ekolojik Yaşam Derneği
Demirsubaşı Mah.Gazino Sok. No:22/2 Gemlik-Bursa
Tel: 0 (224) 514 14 69 ve 0(532)427 01 28
www.ekoder.org.tr
arcaatay@gmail.com

Bu Etkinlik "Birleşmiş Milletler Gelişme Programı,GEF Küçük Destek Programı Türkiye" tarafından desteklenmektedir.

21 Eylül 2012 Cuma

Sürdürülebilirlik Raporlarında STK Katılımı


REC (Bölgesel Çevre Merkezi) Türkiye, Hollanda Konsolosluğu Matra Fonu finansal desteğiyle Sürdürülebilir İş için STK Kapasite Geliştirme Programını yürütüyor. Özel sektör tarafından yayımlanan sürdürülebilirlik raporlarının ilgili paydaşlara ulaşarak sivil toplum kuruluşlarının geribildirim vermelerini sağlayacak olan proje kapsamında İstanbul, Ankara ve İzmir’de ücretsiz eğitimler gerçekleştirilecek. Sivil Toplum Kuruluşlarının katılımcı olacağı eğitimler Ekim ve Kasım aylarında gerçekleşecek.

Ayrıntılı bilgi ve ön kayıt için  asli.kurtuluş@rec.org.tr adresine yazabilirsiniz.

7 Eylül 2012 Cuma

Kalkınma politikasının idari ve hukuki araçları çevre dostu değil

Son yıllardaki kalkınma hamlelerinin temelini oluşturan konut, ulaşım ve enerji projeleri çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliği gözetmiyor.Enerji ihtiyacını karşılamak için yenilenebilir enerji kaynakları yerine fosil yakıtlara yatırım yapılıyor; koruma alanları kaldırılıyor; çevresel etki değerlendirme süreçleri es geçiliyor. Kentsel dönüşüm katılımcı bir perspektifle yürütülmediği için konut ve barınma hakkı ihlallerine yol açabiliyor. Çevre  koruma konusundaki kazanımlar törpülenirken, büyük ölçekte çevre tahribatı yaratacak projelerin yargı denetiminden muaf tutulması amaçlanıyor.Tabiat Yasası, Kentsel Dönüşüm Yasası, 2B Yasası,Nükleer santral, HES’ler için idari altyapı, Yürütmeyi Durdurma ve ÇED Muafiyeti örneklerinde görüleceği üzere kalkınma politikasının idari ve hukuki araçları çevre dostu değil.Diğer yandan kalkınmayı engelleyeceği düşüncesiyle iklim değişikliği alanında politika geliştirilmesi de erteleniyor.


Dünyada sınırsız büyümeye olan kör inancın akıbeti çoktan belli. Ama sistemin her durumda kendini kurtaracağına bel bağlamış olan beşerî kibir, farkındalık ve bilinci sürekli erteliyor Türkiye’de kalkınma, tüketim üzerine kurulu sınırsız, fütursuz ve köhnemiş bir ekonomik model üzerine inşa ediliyor. Bu, Türkiye’nin doğal, kültürel ve kentsel mirası için felâket demek.  Danışsız, düzensiz, denetsiz, insansız ve doğasız bir inşaat furyasıyla karşı karşıyayız.  Terazinin bir kefesinde birbirini besleyen enerji, inşaat ve rant diğer kefesinde doğa, insan, kent ve medeniyet var. Son yıllarda gündeme gelen ve doğal varlıkların sermayeye dönüşütürülmesini hızlandıran projeler çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliği dikkate almıyor. Nükleer santraller, termik santraller, hidroelektrik santraller, 3. Havaalanı, 2. İstanbul şehri, Kanal İstanbul, Taksim Projesi, 3. Köprü, Karadeniz’i Anadolu’ya bağlayacak en uzun tünel OVİT bunlardan bir kaçı. Bu araştırma notunda doğal varlıkları, kültürel ve kentsel mirası tehlikeye atan kalkınma politikasının araçlarında gelinen noktayı ele alacağız.

Cengiz Aktar
Barış Gençer Baykan

Betam Araştırma Notu'nun tamamına ulaşmak için tıklayınız.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Yeşil Yakalılar ve Siyaset


Mavi yakalılar, beyaz yakalılar, gri yakalılar, mor yakalılar, yeşil yakalılar.  Yakaların rengi ekonominin yapısı değiştikçe farklılaşıyor. Son dönemde ilgi yeşil yakalılara doğu kaymış vaziyette. Ekonomik ve ekolojik krizi birlikte yaşadığımız bu dönemde çevre korumanın ve gelişmiş çevre politikalarının ekonomiye ve özellikle istihdama olumsuz etkileri olacağı düşüncesi etkisini yitirmeye başlıyor ve yeşil işler ortaya çıkıyor. UNEP/ILO/UTEC tarafından 2008’de hazırlanan “Green Jobs: Towards Sustainable Work in a Low-Carbon World” raporunda “yeşil işler ” imalat, tarım, hizmet ve Ar-Ge sektörlerinde insanlığın karşı karşıya olduğu çevresel tehditleri gidermeyi amaçlayan işleri tanımlamak için kullanılıyor. 


Şimdiye kadar ekonomik krizin de etkisiyle, yaratılan yeşil işler ile istihdama nasıl katkı sağlanabileceği konuşuldu. Pek öngörülmeyen ama önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak bir konu da yeşil yakalıların siyaset dünyasında oynayacağı rol.

Yazının devamı EKO IQ Yeşil İş ve Yaşam dergisinin Eylül 2012 sayısında.

31 Ağustos 2012 Cuma

Tohumun Gülen Yüzü: 2. Karaot Tohum Takas Şenliği


Tarımın ve hayatın temel taşı olan yerel tohumların yok olmaması amacıyla Karaot Tohum Derneği ve Ekolojik Üreticiler Derneği’nin  bu yıl ikinci kez düzenlediği Karaot Tohum Takas Şenliği’nin hazırlıkları sürüyor.

 Karaot Tohum Derneği ve Ekolojik Üreticiler Derneği’nin birlikte düzenledikleri “2. Karaot Tohum Takas Şenliği” 15 Eylül 2012 Cumartesi günü Torbalı’nın Karaot Köyü’nde gerçekleşecek.
Sabah 9:30’da başlayacak olan şenlikte birçok etkinlik de bulunuyor. Tohum takası yanı sıra; tiyatro gösterileri, seyirlik köy oyunları, söyleşiler, konser ve atölye çalışmalarının da gerçekleşeceği şenlikle ilgili bir açıklama yapan Karaot Tohum Derneği Başkanı Feray Karapınar : “Yedi senedir insanların gerçek anlamda sağlıklı gıdalarla beslenmesi için çabalayıp durduk. Endüstriyel tarım yöntemleriyle üretilen gıdalar yüzünden insanların sağlığının bozulmasından duyduğumuz endişeyi her geçen gün dile getirdik. Bu konuda yerel yönetimlerle işbirliği yaparak bir tohum istasyonunun kurulmasını sağladık. Yurt dışında da emsalleri olan fakat ülkemizdeki ilk Tohum Takası’nı düzenleyerek sayısız üreticiyi organik üretim yapmaya yönlendirmeyi başardık. Ancak yapacağımız daha çok işler var” dedi.
Bir çok bölgeden gelen katılımcıların, ninelerinden dedelerinden kalma ender tohumlarını başkalarıyla paylaşması, organik üretim yoluyla çoğaltılan yerli çeşit tohumların takas edilmesini sağladıklarını belirten Karaot Tohum Derneği Başkanı Karapınar: “Unutulmaya yüz tutmuş yerli tohumlar konusunda insanların bilgilendirilmesi, yerel kültür ve lezzetlerin tanıtılması ve geleneksel köylü tarımının yaygınlaştırılması için çalışıyoruz. Tohum Takas Şenlikleri de, İnsanların bu konuda bilinçlerinin artması, çalışmalara destek vermek isteyenlerden gönüllü ekiplerin oluşturulması ve insanlar arası organik bağların kuvvetlendirilmesi amacını taşıyor” diye belirtti.
Çevreye duyarlı, tükettiği gıdayı sorgulayan ve büyük kentlerde satın aldıkları gıdaların nasıl yetiştirildiği bilmek isteyen herkesi 2. Karaot Tohum Takas Şenliği’ne davet eden Karapınar: “Şenlikler sayesinde yerel çeşitleri edinen insanlar hem sağlıklı gıdalar yiyebilecek, hem de GDO’lu, melez veya ticari tohumluklara mecbur kalmadan üretimlerinin sürekliliğini sağlayacaklardır” şeklinde konuştu.
Karaot Tohum Derneği ve Ekolojik Üreticiler Derneği, insanların geleneksel yöntemlerle elde edilen sağlıklı gıdalara ulaşımını sağlamak amacıyla İstanbul’un  Zeytinburnu, Kadıköy ve Maltepe  ilçelerinde haftanın belirli günlerinde Organik Pazar kuruyor.
Bilgi İçin: Cevdet Öner  0232 858 10 13 – 0538 268 18 14
Kaynak: NATURELIFE Ekolojik Yaşam Dergisi http://blog.naturelifemagazine.com/?p=3468

11 Ağustos 2012 Cumartesi

TEMA'dan öğretmenlere ekolojik okuryazarlık eğitimi


Çevre sorunlarının üstesinden gelmenin bir yolunu da çevre eğitimini tabana yaymak ve yaygınlaştırmak. Bundan herkes hemfikir olsa da çabalar her zaman sistematik olmuyor.  Şirketler, STK’lar, bireyler çocuklara çevre eğitimi vermek için okullara koşuyor ama çoğu bilimsellikten uzak bir reklam faaliyeti olarak kalıyor. Öğrencilerden önce eğitimcileri bu konuda eğitmek daha önemli. Milli Eğitim Bakanlığı ve TEMA Vakfı imzaladıkları süresiz bir protokolle 2 yıldır öğretmenlere Ekolojik Okuryazarlık eğitimi veriyorlar. Bu yılki eğitim 6-17 Ağustos 2012 tarihlerinde 24 ilden 40 ilköğretim okulu ve 36 ilden 60 okul öncesi olmak üzere toplam 100 öğretmenin katılımıyla gerçekleşiyor. Eğitimin amacı çocukların doğayla yeniden ilişki kurmalarını sağlayabilecek yolları öğretmenleriyle birlikte keşfetmek. Öğrencilerinin ekolojik olarak sürdürülebilir topluluklar inşa etmek ve bu toplulukların devamlılığını sağlamak için hayati önem taşıyan değerleri, bilgi ve becerileri kazanmalarına yardım edebilmeleri için öğretmenlerle 2 haftalık bir program uygulanıyor.

Eğitime katılmak isteyen adaylar MEB’in öğretmen portalında başvurularını yapıyor. Önce okul müdürleri, sonra il veya ilçe milli eğitim müdürü başvuruları onaylıyor . MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Mesleki Gelişimi Destekleme Grup başkanı Nezir Ünsal açılış konuşmasında öğretmenlerden 1300 civarı başvuru aldıklarını ve adayların eğitime katılmak için kulis faaliyeti bile yürüttüklerini anlattı.  TEMA Vakfı Eğitim Bölümü başkanı Burcu Meltem Arık, 2011 yılındaki ilk eğitimde lise ve ilköğretim öğretmenleri ve müdürleri ile çalıştıklarını ancak bu sene ise bir dil birliği oluşturmak adın katılımı okul öncesi ve sınıf öğretmenlerinden oluşturduklarını belirtti.
MEB’in bir hizmet içi eğitim olarak planlanan programda sırasında işlenen derslerden bazıları şöyle: Ekolojinin Temel İlkeleri, Toprak Sorunları, Türkiye’nin Doğası ve Biyoçeşitlilik, Toprak Etiği, Permakültür Tasarım İlkeleri,Enerji ve Ekolojik Okuryazarlık, Temel Eğitimde Çevre Eğitimi. Program sadece teorik derslerle sınırlandırılmamış doğa etkinlikleri, atölye çalışmaları ve belgesel gösterimleri ile zenginleştirilmiş.
Öğretmenlere ayrıca Ernst Callenbach’ın Ekoloji Rehberi, David R. Montgomery’nin Toprak’ı, Hikmet Birand’ın Anadolu Manzaraları, Bill Mc Kibben’in Düünya’sı, Halil Güngör’ün Atasözleri ile Tarım, Tuğba Can’ın Meşe Ağacı Olur Musun?’u, WorldWatch’un Dünyanın Durumu 2011 ve EKOIQ, Naturelife ve Bilim Çocuk dergilerinden oluşan bir set veriliyor. Öğretmenlerin aldıkları eğitimi okullarında uygulamaları, seminerler vermeleri ve sınıfta öğrencileriyle gerek oyunlar gerekse kitaplar vasıtasıyla öğrencilerin ekolojik okuryazar olmalarını desteklemeleri, gelecekte alınan kararların ve atılan adımların insan-doğa çatışmasını artıran bir yönde değil doğayla uyumlu bir yaşam yönünde atılmasını sağlamaları bekleniyor.
Eğitimi verecek kadro şu isimlerden oluşuyor: Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gelengül Haktanır, TEMA Vakfı Bilim Kurulu üyeleri Prof. Dr. Koray Haktanır, Prof. Dr. Kani Işık, Prof. Dr. Engin Türe, Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ufuk Özdağ, Bilgi Üniversitesi’nden Dr. Zeynep Kılıç, Dr. Cezmi Saday, Doğa Koruma Merkezi’nden Bahtiyar Kurt, Slow Food’dan Defne Koryürek, WWF Türkiye’den Ayça Aksoy, Permakültür Enstitüsü’nden Selen Akhuy, TEMA Vakfı Eğitim Bölüm Başkanı Burcu Akyüz, Program Geliştirme Koordinatörü Gökçen Hazen, Minik TEMA Koordinatörü Mine Çelik.
Eğitime katılmak isteyen adaylar MEB’in öğretmen portalında başvurularını yapıyor. Önce okul müdürleri, sonra il veya ilçe milli eğitim müdürü başvuruları onaylıyor . MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Mesleki Gelişimi Destekleme Grup başkanı Nezir Ünsal açılış konuşmasında öğretmenlerden 1300 civarı başvuru aldıklarını ve adayların eğitime katılmak için kulis faaliyeti bile yürüttüklerini anlattı.  TEMA Vakfı Eğitim Bölümü başkanı Burcu Meltem Arık, 2011 yılındaki ilk eğitimde lise ve ilköğretim öğretmenleri ve müdürleri ile çalıştıklarını ancak bu sene ise bir dil birliği oluşturmak adın katılımı okul öncesi ve sınıf öğretmenlerinden oluşturduklarını belirtti.

Eğitim Yalova’da Karaca Arboretum’da gerçekleşiyor. Hayrettin Karaca’nın 1974 yılında çalışmalarına başladığı ve 1980'de kurduğu Türkiye'nin ilk özel Arboretum'un amacı, ağaç ve odunsu bitki türlerinin varlığını sürdürmesi için  bir gen merkezi gibi çalışarak bunların üremesine ve uygun şartlarda yayılmasına olanak sağlamak. 

Barış Gençer Baykan
Araştırma Görevlisi Dr.
Bahçeşehir Üniv.-BETAM

2 Ağustos 2012 Perşembe

EKO IQ'nun 20. sayısı çıktı

İÇİNDEKİLER

Patrick Holden: “Doğadan Kopunca Mutlu mu Olduk?”

Hayatı boyunca çocukluk anılarını kovalayan Patrick Holden 1970’lerin ortalarından itibaren organik üretim üzerine çalışıyor. Sürdürülebilir Gıda Girişimi’nin kurucuları arasında da bulunan Holden, Heinrich Böll Vakfı’nın Yeşil Salon Toplantısı’nda bir konuşma yapmak için İstanbul’a geldi.

Dosya: Rio+20’nin Ardından
İstediğimiz Gelecek, İstersek Gelecek
İste(me)diğimiz Gelecek
Rio’ya dünyanın dört bir yanından gelen 50 bin insan, iklim ve çevre sorunlarına çare bulmaya ve yeni bir medeniyet anlayışı kurmaya çalışıyordu. Eurosolar’dan Sabite Müftügil Cesur kendi tanıklığını anlatıyor.
“Mimar Sinan, Selimiye’yi Neden Taştan Yaptı?”
Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Nimet Öztank, doğal taş kullanımının yeşil binalar açısından son derece önemli olduğunu vurguluyor.
“Yalın Farkıyla Yeşile Yatırım Yapılabilir”
Yalın Düşünce’nin yaratıcılarından James Womack, “Yalın Düşünce size doğrudan yeşili getirmez ama bir sonraki adımda yeşil teknolojilere geçebilmenizi sağlar” diyor.
SPREAD der ki! Bize Yeni Bir Hayat Lazım
Avrupa’daki ekonomik kriz derinleşecek. Merkezi yapıların hantallığı hepten ortaya çıkacak ama müsterih olun vatandaş uyumayacak.
İnsanın Çevre Hakkından Doğanın Haklarına
Tam da yeni bir anayasa yazmanın eşiğindeyken “Doğanın Hakları”nı konuşmanın tam zamanı değil mi?
Çamların Gölgesinde Yeşil Bir Şehir: Curitiba
2010 yılında Dünya Sürdürülebilir Şehir Ödülü’nü kazanan Curitiba’yı, ünlü Reader’s Digest dergisi Brezilya’nın en yaşanılası şehri seçti. Curitiba’nın bu başarısının altında 40 yılı aşkın bir emek var. Bakanlığa Açık Mektup: Yok Sayılan Geleneksel Ürünlerimiz
Toprak Ana Organizasyonu sözcüsü Cem Birder, AB Uyum Paketi çerçevesinde Geleneksel Köy Ürünlerinin ciddi bir sekteye uğrama ihtimali olduğunu söylüyor.
Mutluluk, Korku ve Kurban Üçgeninde HASAT
Hasat, toprakta didinip duran milyonlarca insan için bir ölüm-kalım meselesidir. Kötü giden hasat, aç çocuklar demektir. Aç çocuklar da kaosa yol açabilir. Heyzen Ateş, William Golding’den Stephen King’e ve John Steinbeck’e uzanan bir çizginin izini sürüyor.

Büyük kitap zincirlerinde, gazete ve dergi bayilerinde satışa sunulan EKOIQ, ayrıca internette, www.idefix.com , www.kitapyurdu.com ve www.hepsiburada.com adreslerinden de temin edilebiliyor


30 Temmuz 2012 Pazartesi

Sultan Sazlığı Yaşıyor mu?

 Anadolu’nun kurutulan göllerine dikkat çekmek için Burdur Gölü’nden bisikletleriyle yola çıkan Suyun İzinde ekibi Ramsar sözleşmesince korunan 13 sulak alandan biri olan Sultan Sazlığı’na ulaştı. Havzalar arası su transferi ile alana su verilmesinin yanlış olduğu, Sazlığı kurutan drenaj kanallarının kapatılmadığı, alanda otlatma baskısı olduğu ve alanı besleyen Yay, Çöl ve Sobe göllerinin tamamıyla kurutulduğu belirlendi. Suyun İzinde ekibi bisiklet yolculuklarının "Göller" bölümünü  4 Ağustos 2012 Cumartesi günü Ankara'da Eymir Gölü'nden kuracakları "Kurutulan Göller Kampı"nda sonlandırıyor.


Suyun İzinde ekibinden orman mühendisi Fatih Taşkıran, Sultan Sazlığı'ndaki sorunları şöyle aktarıyor:  Anadolu’da Ramsar sözleşmesince korunan 13 alandan bir tanesi, 1. Dereceden doğal sit alanı ve tabiatı koruma alanı gibi koruma statüleri olan Sultan Sazlığı aynı zamanda önemli doğa alanı (ÖDA) ve önemli kuş alanı (ÖKA) olarak 301 kuş türü ve 428 bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Tatlı ve tuzlu suyu bir arada bulunduran nadir ekosistemlerden biri olan Sultan Sazlığı, Avrupa ve Asya üzerinden Afrika’ya giden göçmen kuşların göç yollarının kesiştiği bölgede yer alıyor. Nesli tehlike altında olan türler için üreme, beslenme ve konaklama alanı olan Sultan Sazlığı’nda 1940 yılında tarım alanı açmak ve sıtma ile mücadele için drenaj kanalları açılarak başlatılan kurutma çalışmaları 1970’lere kadar devam etmiş.1940’lı yıllardan beri alanda açılmış drenaj kanalları yer altı su seviyesinin düşmesine neden olmasına rağmen bu kanallar hala kapatılmadı. Sazlığı besleyen akarsular üzerine 1967 yılında Akköy, 1978 yılında da Kovalı ve Ağcaşar barajları kurularak bu önemli sulak kaderine terk edildi.
Sulak alanların korunması için uluslar arası sözleşmeler, anayasa, kanunlar  ve yönetmelikler olmasına rağmen alanları korumak için somut adımlar atılmamış ya da havzalar arası su transferi gibi yanlış uygulamalarla yetinilmiş. Hukuki mevzuattaki çelişkiler ve alanın yönetiminde söz sahibi kurumlar arasındaki eş güdümsüzlük alanın aleyhinde kullanılmış. Örneğin 1993 yılından önce planlanan Develi Kapalı Havzası Sulaması Projesi ÇED yönetmeliği kapsamı dışında tutuluyor. Sulak alanlarda ve alanların bulunduğu havzalarda uygulanacak politikalarda alanın korunmasına öncelik verilmeli ve alanda yaşayan yöre halkı için alternatif geçim kaynaklarının yaratılması teşvik edilmelidir. Sultan sazlığının bulunduğu Develi kapalı havzası da doğa turizmi(dağcılık, foto safari, kuş gözlemciliği gibi) ve organik tarım gibi alternatif geçim olanakları için önemli bir potansiyel taşımasına rağmen bölgede sulu tarım ve büyükbaş hayvancılığın teşvik edilmesi alan üzerindeki baskıyı arttırmıştır.
Sultan Sazlığı’na su getirilmesi bahanesiyle Seyhan havzasında yer alan Zamantı Nehri’nden 2009 yılında 11 km’lik bir tünel ile getirilen suyun da büyük bir bölümü Develi ovasında tarımsal sulama amacıyla kullanılmaktadır. Taşıma su ile değirmen dönmeyeceği gibi Seyhan havzasından su transfer edilmesi Çukurova’da bulunan ve Ramsar sözleşmesince korunan Yumurtalık Lagünleri ve Akyatan Gölü’nü de olumsuz etkileyecektir. Karar mercileri “sözde” sulak alanları korumak için bütünleşik havza yaklaşımı yerine havzalar arası su transferi yaparak Anadolu doğasında kalıcı tahribatlara neden olmaktan vazgeçmelidirler.
1986’da yılından beri Ovaçiftlikköy’de turizm işletmeciliği yapan Atalay Atasoy, tamamen kurutulmuş olan sazlığa suyun ve beraberinde kuşların gelmiş olmasının sevindirici olduğunu belirtti. Sultan Sazlığı’nın yaşadığı süreçlere tanıklık etmiş olan Atasoy alanın mevcut doğa turizmi potansiyelinin değerlendirilmediğine dikkat çekti. Kendi olanaklarıyla alana gelen turistlere rehberlik yaptıklarını vurgulayan Atasoy, alanda yıl boyunca 260’dan fazla kuş türünü gözlemenin mümkün olduğunu belirterek Türkiye’deki kuş gözlemcilerini, yaban hayatı fotoğrafçılarını ve doğaseverleri alana davet ediyor.
İletişim için:
Fatih Taşkıran     5056445255
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...