26 Aralık 2009 Cumartesi

Haftanın Yeşil Gündemi


Türkiye Su Meclisi, İkizdere’de toplanıyor.

Türkiye Su Meclisi, 81 ilden gelecek katılımcılarla birlikte Rize, İkizdere'de 16-17 Ocak 2010 tarihinde toplanıyor. Haziran 2009'da İstanbul'da gerçekleştirilen ilk ‘H2SOS Suyu Arama Konferansı’nda su konusunda ülke genelinde faaliyet gösteren STK yetkilileri, uzmanlar, avukatlar ve gönüllüler iki gün boyunca farklı alanlardaki sorun ve çabaları paylaşmışlardı. Ağustos 2009'da Artvin Macahel'de ikinci H2SOS Suyu Arama Konferansı'nda buluşarak ortak bir yapıda hareket edimesi kararı alınmıştı. Türkiye Su Meclisi’nden yapılan açıklama şu ifadeler yer verildi. “Yaşadığımız dönemde, Türkiye'deki su kaynakları ve bu kaynaklardan hayat bulan ekosistem ile bölgedeki ekonomik ve sosyal yaşamın su ihtiyacı, tarihte hiç olmadığı kadar tehlike altındadır. Bu tehlike, derelerden nehir ve deltalara kadar suyun doğal akışına yapılan plansız müdahalelerden kaynaklanmaktadır. Su kaynaklarımız, gerekli bilimsel ve hukuki temele dayanmadan, yürürlükteki yasalar ve kamu vicdanı ihlal edilerek özelleştirilmekte ve sayısız baraj ve HES projesinin konusu haline gelmektedir. Hiçbir bilimsel gerçek ile bağdaşmayan ‘su boşa akar’ ifadesi, ne yazı ki bugün yürütülen yanlış su politikasının bir yansıması olarak tarihteki yerini alacaktır” http://www.turkiyesumeclisi.net/


Gelecek, Senin Fikrinle Yeşerecek

İTÜ İşletme Mühendisliği Kulübü öğrencileri 3 – 6 Mart 2010 tarihleri arasında İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde Yönetim Bilimleri Kongresi’nin on birincisini düzenleyecekler . Kongre kapsamında tüm ön lisans, lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılabileceği bir proje yarışması yapılacaktır. Yarışmaya Yeşil İnovasyon (Çevre Dostu Yenileşim) konulu projeler kabul edilecek. Yarışmanın sloganı “Gelecek, Senin Fikrinle Yeşerecek” olarak belirlenmiş.Yarışma hakkında ayrıntılı bilgiye www.ybk.itu.edu.tr sitesinden ulaşılabilir.

19 Aralık 2009 Cumartesi

Yeşil Diyalog: Demokratikleşme Sivilleşme ve AB

19 Aralık Cumartesi 2009 günü gerşekleştirilen Yeşil Diyalog toplantısının tüm oturumlarını izleyip
www.twitter.com/yesilgundem üzerinden canlı aktardım. Şimdi o mesjaları derleyerek bloga alıyorum.
Taksim Hill Otel'deyim. İlk oturum birazdan başlayacak. Saat 10 15. Yeşiller Partisi Eş sözcüsü Bilge Contepe açılış konuşması yapıyor... Neden Diyalog? Yeşiller, bütün sorunların yüz yüze konuşulduğu ve tartışıldığı bir toplum istiyor. Kutuplaşmaktan uzak demokratikleşme, sivilleşme ve Avrupa Birliği konularını konuşacağı .Türkiye'nin her bölgesine ulaşmaya çalışıyoruz. Bursa'da da Yeşil Diyalog yaptık. Moderatör Ümit Şahin Kopenhag'dan ayağının tozuyla geldi. Kopenhag'daki Reclaim Power eylemini anlatıyor. Birleşmiş Milletler, sivil toplumu yaka paça dışarı attı. Söz Sosyolog/Yazar Oya Baydar'da: AB'ye girmek isteyenlerdenim. Demokratikleşme, siyasette ve zihinlerde sivilleşme sorunu var. Türkiye'de bir iktidar savaşı yaşanıyor. Sınıfların ve katmanların iktidar savaşındaki konumları çok ilginç, Türkiye'ye özgü. Muhafazakar güçler yeniliğin temsilcisi oldular. Statükocular bütün güçleriyle hükümeti yıkmaya çalışıyor. Muhafazakarlar, liberalleri ve sol demokratları yedeğine aldı ama yapacaklarının bir sınırı var. AKP'nin, taşıyıcı sınıf temeli Anadolu'da palazlanmış, finansa yönelen ticaret sınıfı. AB ile ekonomik bütünleşme istiyor.AB'de kendi sınırlılıklarına sahip. Avrupa değişim içinde, pek çok sorunla boğuşan bir Avrupa. Avrupa, başka bir dünya mümkün diyenlerin birliği değil. Başka bir dünya, kapitalizmi aşmış bir dünyadır. Türkiye'nin ve AB'nin kendi zorlukları var. İkisi karşı karşıya gelince git geller oluyor. AB'ye karşıyım ama Türkiye'nin AB'ye girmesinden yanayım. Kopenhag olmazsa Ankara değerleri yaparız dedi Başbakan ama yapamıyoruz.Türkiye'de ne son 10 yılda yapıldıysa AB zoruyla yapıldı. Bir mücadeleyi büyük birlikler içinde vermek, küçük adacıklar içinde yapmaktan daha kolay olabilir.Avrupa'da Yeşiller ve Sol ile beraber.

AB Parlamentosu Yeşiller milletvekili Ska Keller konuşmasına başladı. AB içinde demokratikleşme sorunları yaşadığımız doğru. Kopenhag'da iklim zirvesi boyunca polisin hareket kabiliyetini arttırmak için özel kanunlar çıkarıldı. Politikacılar, siyasi partiler korku politikası güdüyor.Örneğin Türkiye ile korkutuyorlar. İnsanlar demokrat doğmaz. Devam eden bir süreçtir demokratikleşme. Sürekli mücadele vermek zorundasınız. Günah keçileri yaratılıyor. İtalya'da bunu görüyoruz göçmenler konusunda. Türkiye'de yeni bir anayasa demokratikleşme için, açılımın devam etmesi için elzemdir . Türkiye'de ve AB'de demokratik açılıma ihtiyaç var. AB bir barış projesi olarak doğdu ama kapitalist bir projedir.


Kapatılan Demokratik Toplum Partisi milletvekili Sabahat Tuncel, partilerinin yoğun gündeminden dolayı katılamadı. Alevi Bektaşi Federasyonu'ndan İbrahim Karakaya: AB konusunda aleviler için ne anlama geldiğini çok tartıştık. Yayılmacı, emperyalist bir yanı var Avrupa'nın ama demokrat, hukuki kazanımların Avrupası da var. Üç kimliğim var. Aleviyim, kürdüm ve sosyalistim. Diyanet'in 11 Bakanlık'tan daha fazla bütçesi vardır. Türkiye demokrasi güçlerin Diyanet konusunda bir söylemi olması lazım. Zorunlu din derslerinin kalkması konusunda da mücadele verilmiyor. AİHM'de kazanılmış dava var. Aleviliğin sünnileştirilmiş bir formunun müfredata girmesi söz konusu. Madımak Oteli'nin müze olması, alevi köylere cami yapılması konusunda yeterli destek göremiyoruz. Dışımızdaki ezilmişlerin yanındayız. Özellikle son iki yıldır demokrasi güçleriyle beraber mücadele veriyoruz. AB'de federasyonlarımız var. AB parlamentosuna taleplerimizi iletiyoruz. AB'de yaratılan demokratik değerlerle buluşmak Türkiye için önemlidir. Hukuk devleti değerleri alevi felsefesine aykırı değildir. 72 millete aynı nazarla bakıyoruz. Alevi felsefesi doğayı kutsar.Munzur suyu bizim için kutsaldır. İnancımızdan dolayı oranın balığı yemezdik. 8 tane barajla doğamız yok edilmek isteniyor.

Moderatör Ümit Şahin: İlk turda AB konuşuldu. İkinci turda Kürt açılımına eğilebiliriz. DTP'nin kapatılması demokratikleşme umudumuzu kırdı. Söz Oya Baydar'da. Türkler, Kürtler, Aleviler kendi bölgesinde.En az yaptığımız şey birbirimizin hakkını savunmak. Bunu kimse beceremiyor. Kürt, Kadın, Çevre sorununa yıllarca devrim olur düzelir diye baktık.Sorunu yüreğinde duymak gerekiyor. Farkındalığımız az. Pandoranın kutusu açıldı. Bugün konuştuğumuz şeyleri 8 yıl önce konuşamazdık. 70'te Türkiye halkları yazdığım için 7,5 yıl ceza aldım. Anayasal yurttaşlık talep etmek zorundayız. Kürt hareketini anlamak zorundayız. Çözüm zor olacaktır ama konuşacağız, tartışacağız.Sonuna kadar Anayasa değişikliğini, Anayasal yurttaşlığı,Türkiyeli kimliğini savunmaktan korkmamalıyız. Ska Keller: DTP'nin Meclis'te kalmasını önemli buluyorum. Kürtleri ve diğer grupları barış sürecinde bir aktör olarak görmek gerekiyor. %10 seçim barajının kaldırılması gerekiyor ki temsil genişlesin. İbrahim Karakaya: Alevi açılımı bizim istediğimiz yönde gitmiyor ama kamuoyunda tartışılmasını önemli görüyoruz. Birlikte yaşam kültürünü öne çıkarmamız lazım. Anadolu'da birlikte yaşama geleneği vardır.

Gelen sorular: Türkiye'nin AB dışında demokratikleşmesi mümkün müdür? Demokratik olmayan partilerle demokratikleşme nasıl gerçekleşebilir? Demokratik açılımın kapanışında en büyük sorumlu CHP midir?? Alev ile Kürtler arasında bir ayrışma var mı? Avrupa ile Türkiye Yeşilleri arasında nasıl köprü kurulur? Avrupa populist siyaset ile süreç odaklı siyaset arasına sıkışmış durumda. AB'de yükselen islamofobi var. Bununla nasıl mücadele edilebilir?

12 Aralık 2009 Cumartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

Dünya çiftçileri Kopenhag’da



Dünyanın her tarafından yüz milyonlarca küçük çiftçiyi bir araya getiren ve Çiftçi-Sen’in de üyesi olduğu Uluslararası Çiftçi Hareketi La Via Campesina (Çiftçi Yolu) , sürdürülebilir küçük aile tarımının günümüzde yaşanan krizden çıkış yolu olduğunu savunmak için 10-18 Aralık 2009’da Kopenhag İklim Zirvesi’nde olacak. Gıda üretiminin yeniden yerelleşmesinin, fosil yakıt tüketen şirket tarımına son verilmesinin, toprakların köylülere verilmesinin ve gıda egemenliğinin uygulanmasının şu anki küresel emisyonu ½ ile 2/3 civarında azaltabileceğini belirten Via Campesina, şu anda UNFCCC’de tartışılan ve şirket tarımına yönelik sunulan karbon ticareti ve teknik çözümlerin yanlış olduğunu diğer sosyal hareketlerle birlikte savunacak. http://www.karasaban.net/


Ekoşehirler Konferansı

İstanbul, 13-15 Aralık, 2009 tarihlerinde, 8. Uluslararası Ecocity Konferansına ev sahipliği yapacak. Zirve Kalifornia merkezli, kar amacı gütmeyen uluslararası bir çevre ve şehir geliştirme kuruluşu olan ve dünya çapında 72 ülkeden 10,000 den fazla üyesi bulunan Ecocity Builders,USA tarafaından 1990 yılından beri her iki yılda bir dünyanın farklı şehirlerinde düzenleniyor. Ecocity Builders, İstanbul’da Ecocity 2009 zirvesinde, dört saatlik bir özel toplantı olan The Ecocity Challenge’i gerçekleştirecek. Konferansta, dünya genelindeki ekoşehir projelerininin performanslarının değerlendirmesine yarayacak uluslararası kabul görmüş ilke ve ölçülerin katılımcılar tarafından belirlenmesine başlanacak. Diğer ekoşehir proje temsilcileri de, kendi ekoşehir modellerini ve bununla ilgili ilke ve ölçüleri sunmak üzere davet edilecek. http://www.ecocity2009.com/


Kopenhag'ı nasıl izlerim?

Kopenhag İklim Değişikliği Konferansı'nı izleyebileceğiniz bazı bağlantılar




10 Aralık 2009 Perşembe

7 Aralık 2009 Pazartesi

5 Aralık 2009 Cumartesi

Kopenhag Yolunda Türkiye Nerede?

7-18 Aralık 2009 tarihlerinde 192 ülkeden 15 bin delege, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMDİÇS) 15. Taraflar Konferansı’nda bir araya geliyor. Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenecek zirvede küresel seragazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğine uyumda finansal ve teknolojik yardım konularında bağlayıcı bir anlaşmaya varılması için müzakereler yürütülecek. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında kimin hangi sorumlulukları alacağı sorusu tartışmalara damgasını vuracak

Kopenhag müzakereleri yaklaşırken Eylül 2009’da yayınlanan “Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi”nde Türkiye’nin” iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına yönelik küresel çabalara kendi özel koşulları ve imkânları çerçevesinde katkıda bulunacağı” vurgulanmıştı. Özel koşullar arasında “Türkiye’nin kişi başı GSYİH bazında, Kyoto Protokolü kapsamında sayısal sera gazı azaltım hedefleri bulunan Ek–1 Ülkelerinin tamamı, ekonomileri hızla gelişmekte olan Ek–1 Dışı Ülkelerin birçoğu ile mukayese edildiğinde, görece olarak daha düşük bir refah düzeyine sahip olması ve sanayileşme seviyesi olarak henüz diğer OECD ve BMİDÇS EK-I ülkeleri ile karşılaştırılabilir seviyede olmaması” gösteriliyordu. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye’nin 2012 sonrası alacağı yükümlülük üzerine "2020 yılı sera gazı emisyon miktarından yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, nükleer santrallerin kurulması ve demiryolu taşımacılığına geçilmesi gibi sebeplerle yüzde 11 oranında artıştan azaltım yapılabileceğini ifade ettik" açıklamasını yaptı.

İklim Değişikliği Sekreteryası’nın yayınladığı, Ek 1 ülkelerinin Emisyon Envanterleri Sentez Raporu'na göre Türkiye’nin 2006 yılında yaklaşık 332 milyon ton olan seragazı emisyonları, 2007 yılında 372 milyona ulaşmış durumda. 1990-2007 yılları arası gerçekleşen yüzde 136’lık artış, Türkiye’yi Ek 1 ülkelerinin içinde emisyonlarını en çok arttıran ülke haline getiriyor. Türkiye’yi yüzde 82 ile İspanya ve yüzde 55 ile Avusturya izliyor. Şekil 1’de görüleceği üzere Türkiye’nin seragazı emisyonları 80’li yılların ortalarından itibaren hızla atmaya başlamış ve ekonomik krizlerin hissedildiği 1988, 1994,1999 ve 2001 yılları dışında devamlı artmış.
Barış Gençer Baykan ve Hande Paker tarafından Bahçeşehir Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi ( betam) bünyesinde yayınlanan bu araştırma notunun tamamına ulaşmak için TIKLAYINIZ

Haftanın Yeşil Gündemi

Seferihisar artık Yavaş Şehir

Seferihisar ilçesi, Türkiye'nin ilk Cittaslow'u (sakin şehir) oldu. İtalya'da toplanan Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi toplantısına giden ve başvuru dosyasını sunan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, ilçenin Cittaslow başvurusunun kabul edildiğini ifade etti. İtalyanca Citta (şehir) ve İngilizce slow (yavaş) kelimelerinden oluşan Cittaslow, ''yavaş şehir'' anlamına geliyor. 1986 yılında Amerikan tarzı hızlı yiyecek (fast food) zincirine karşı çıkılarak, İtalya'nın Barolo kentinde ''Yavaş Yiyecek Birliği'' oluşturuldu. 1989'da Paris'te uluslararası boyut alan birliğin, bugün 100'den fazla ülke temsilcisinden oluşan 80 bin üyesi bulunuyor. Yavaş Yiyecek kavramından esinlenen ''Yavaş Şehir Hareketi''nin temeliyse 1999 yılında İtalya'nın Chianti bölgesindeki Greve kentinde, 30 kadar Yavaş Yiyecek kentinin katılımıyla atıldı .



Ride Istanbul

Bisiklet kullananlar, sıradan insanların tehlikeli boyuttaki iklim değişikliğine karşı harekete geçme güçlerini ve isteklerini göstererek, gezegenimizin bir çok yerinde otoyolları ve sokakları dolduracaklar. Ağustos 2008’den beri Brisbone Avustralya’dan Kopenhag Danimarka’ya 1.5 yıldır bisikletiyle giden Kim Nguyen tarafından yapılan “Ride Planet Earth Project” in (Dünya Gezegeni Gezi Projesi) bir ayağı olan Ride İstanbul 6 Aralık 2009 Pazar günü gerçekleştirilecek. Eylemin 3 amacı var: (1) Hemen harekete geçme ihtiyacını vurgulayarak, dünya genelinde, savunmasız ve zayıf topluluklara, iklim değişikliğinin mevcut ve gelecekteki etkileri konusunda farkındalığı arttırmak. (2) Sıradan insanların tehlikeli boyuttaki iklim değişikliğine karşı harekete geçme güçlerini ve isteklerini göstermek. (3) COP15 e ( Birleşmiş Milletler Kopenhag İklim Değişikliği Konferansı 2009) katılan hükümetlere, sera gazı salımını güvenli düzeylere indirmeleri, konular üzerinde anlaşmaları ve hemen harekete geçmeleri için baskı yapmak. Gezegenimizin bize yardımımıza, bizim de harekete geçmeye ihtiyacımız var. Konuşmak için vakit yok. Eyleme sen de katıl. Bisiklet değişimini başlat, iklim değişimini durdur. Saat 14’te Sultanahmet Meydanı’nda başlayacak etkinlik, 16:30’da Ortaköy’de sona erecek.

28 Kasım 2009 Cumartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

GDO Sempozyumu

Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) son haftalarda eoturan GDO konusunda bir sempozyum düzenliyor. “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Yönetmeliğinin Değerlendirilmesi” başlıklı sempozyum 4 Aralık 2009 Cuma günü 10:00-17:00 saatleri arasında Şişli Etfal Hastanesi Büyük Salonu’nda gerçekleştirilecek. İlk oturumda “Tarımsal Üretim Teknolojileri ve İnsan Sağlığına Katkısı” ikinci oturumda ise “Genetiği Değiştirilmiş Bitkilerin İnsan Hayvan ve Çevre Sağlığına Etkileri” masaya yatırılacak.
Gezegenimiz alarm veriyor
Küresel Eylem Grubu (KEG), gezegenin geleceğinin konuşulacağı ve yeni bir iklim anlaşmasının şekilleneceği Kopenhag İklim Zirvesi’ne katılacak ülkelerin liderlerine ve Türkiye hükümetine “Gezegenimiz alarm veriyor- Küresel Isınmayı Durdurun” diyecek. 12 Aralık 2009 saat 17’de İstanbul'da Taksim Tünel Meydanı'nda düzenlenecek etkinlikte dile getirilecek taleplerden bazıları şunlar: Atmosferdeki karbondioksit oranını 350 ppm’e indirmeyi hedefleyen uluslararası bir sözleşmeyi imzalayın. Karbon ticaretine izin vermeyin. Küresel ısınmanın durdurulması için teknolojiyi, mali kaynakları ve temiz enerji kaynaklarını pazarlık konusu yapmadan ülkelerarası kullanıma açın. Türkiye Hükümeti’ne ise 2020’ye kadar kişi başı emisyon seviyesini en fazla 6,5 tonda sabit tutma hedefini benimsemesi, yenilenebilir enerji için gerekli yasal ve idari düzenlemelerin yapılması, kömürlü termik santrallerin yapımından vazgeçmesi, Fosil yakıtlara dayalı enerji politikalarını değiştirmesi yönünde çağrı yapılacak.
Tohum Sever’in El Kitabı
Buğday Derneği, 2007-2008 yılları arasında GEF Küçük Destek Programı desteği ile yürüttüğü “Türkiye’de Tarımsal Biyolojik Çeşitliliğin Korunması için Tohum ağının Kurulması” başlıklı projesinin son ürünü olan Tohum Sever’in El Kitabı’nı yayımladı. Yerel tohumların ve köylü çeşitlerin ekolojik, ekonomik, kültürel ve etik önemleri hakkında genel bilgiler; korunmaları için uğraş veren kurum, kişi ve kuruluşlar, ilgili mevzuat ve yapılmış örnek çalışmalar hakkında bilgiler veren rehber yürütülen proje kapsamında derlenen bilgileri kitapçık formatında sunuyor

21 Kasım 2009 Cumartesi

İklim Değişikliği ve Medyanın Rolü


Bölgesel Çevre Merkezi - REC Türkiye, 20 Kasım 2009 günü İstanbul'da Kopenhag Öncesi İklim Değişikliği ve Medyanın Rolü başlıklı bir etkinlik düzenledi. Açılışı yapan REC Türkiye direktörü Sibel Sezer Eralp, kısaca REC'in faaliyetlerinden bahsettikten sonra düzenledikleri bu etkinlikte iklim değişikliği konusunda medyanın rolü, Avrupa ve İngiltere örneklerinden neler öğrenilebileceği, bilim-politika-medya üçgeninde işbirliğinin nasıl geliştirilebileceği ve çevre muhabirlerinin nasıl desteklenebileceği üzerinde durmak istediklerini belirtti. İlk bölümün moderatörü HaberTürk televizyonundan editör/sunucu Ahu Özyurt, gazete ve tvlerin son dönemde çevreye olan ilgilerinin arttığını söylerken önümüzdeki 10 yılın uzman muhabirlerinin çevre konularından çıkacağını ileri sürdü. Özyurt'tan sonra söz alan İngiliz The Guardian gazetesi Baş Editörü ve Sürdürülebilirlik Bölüm Direktörü Jo Confino, dünyanın tehlikede olduğunu bilecek kadar bilgiye sahip olduğumuzu ama sorunların katlanarak büyüdüğünü belirterek konuşmasına başladı. Çözümün tek bir yerde olmadığını, küresel karar alıcılardan ulusal hükümetlere, iş dünyasından topluluklara ve bireylere bir çok çözüm noktası olduğunu söyledi. Medyanın rolünün insanların sorunlarını anlamasında yardımcı olması konusunda çok önemli olduğunu ve medyanın bilimsel konuları insanların anlayabileceği şekilde vermesi gerektiğini anlattı. Bilim dünyasında iklim değişikliği konusunda bir konsensüs varken büyük petrol şirketleri tarafından desteklenen iklim değişikliği inkarcılarına medyanın hala söz vermesinin bir sorumsuzluk örneği olduğuna dikkat çeken Confino, medyanın bir rolünün de iş dünyasının davranışlarını sorgulamak olması gerektiğini savundu. Ardından söz alan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Celal Toprak, iki yıldır yüze yakın çevre STK'sı, ilgili kurum, basın kuruluşları ile birlikte düzenledikleri Küresel Isınma Kurultayları'ndan bahsetti. Medya ve sivil toplum örgütleriyle yurttaşları bilgilendirmeye yönelik yılda bir kez tüm gün süren bir etkin düzenlediklerini, Çevre ve Enerji Bakanları'ının katılımcı olduğu panellerde 2007 yılında yazılı basına 2008 yılında ise televizyon yöneticilerine söz verdiklerini anlatan Toprak, çevre konularında basın çalışanları arasında bir farkındalık yaratmayı hedeflediklerini belirtti. Etkinliğin tartışma bölümünün moderatörü REC kıdemli danışmanı Nafiz Güder, bütünleşik bir yaklaşım getirilmesinin, çevre haberleri ile diğer haberlerin çelişmesinin önündeki engellerin nasıl aşılabileceği üzerinde durmak gerektiğini, bu konuda medyanın ve REC'in ne yapması gerektiği noktasında önerilere açık olduklarını söyledi. Söz alan çeşitli ulusal basın kuruluşlarında çalışan çevre muhabirleri ortak sorunlarından bahsettiler. Medya kuruluşlarının yatırımları, şirketlerle ilişkileri, hükümetlerle yakınlıkları,reklamverenlerle ilişkileri, çevre ve ekonomi sayfalarının çeliştiği noktalar,reklam ve pr baskısı,veri eksikliği, yeşil badanalama (greenwashing) başlıca sorunlar arasında sayıldı. Çevre muhabirlerinin birlikte hareket edebilmesi, haber atlatma yerine haber paylaşabilmeleri, çevre haberlerinin veriliş şekilleri üzerine düşünülmesi, çevre haberlerinin gazetelere ve tvlere girmesinde ısrarın devam etmesi ilk etapta önerilen çözüm yollarıydı.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...