gdo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gdo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Türkiye’nin Üç Bölgesinde GDO Farkındalığı

GDO ifadesini duyanların araştırma yapılan bölgelerdeki dağılımı 

İnsan ve çevre sağlığına etkileri açısından tüm dünyada büyük tartışmalar yaratan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), gerek yasal mevzuat tartışmaları gerekse gıda güvenliği açısından bir süredir Türkiye gündeminde yer alıyor. Türkiye,  biyoçeşitliliğin korunmasına dair ulusal stratejilerin belirlenmesi, eylem plan ve programının oluşturulmasına dair Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne 1997’de imza atmasına rağmen 2010’a kadar Biyogüvenlik Kanunu’nu çıkarmadı. 1988 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca çıkartılan “Transgenik Kültür Bitkilerinin Alan Denemeleri Hakkında Talimat” bu konudaki ilk yasal düzenlemeydi. Aynı yıl yerel Tarımsal Araştırma Enstitüleri, biyoteknoloji şirketlerinin genetiği değiştirilmiş mısır ve pamuk çeşitlerini Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde deneme ekimine aldılar. Kamuoyuna bu araştırmaların nerede ve hangi yöntemlerle yapıldığı açıklanmadı. Ayrıca deneme ekimleri sonucunda genetik bulaşma, ürün verimi veya tarım ilaçları kullanımının azalıp azalmadığına dair hiçbir açıklama yapılmadı. Ziraat Mühendisleri Odası’na göre 1998-2009 yılları arasında ABD, Kanada ve Arjantin’den 20 milyon ton genetiği değiştirilmiş soya, mısır ve pamuk ithal edildi. Hâlihazırda Türkiye’de GDO’lu ürünlerin ekimi yasak ama ithalatı Biyogüvenlik Kurulu’nun kararına bağlı. GDO’ların olası risklerine karşı tartışmaların genelde uzmanlarca yapılmasına rağmen, üreticilerin, tüketicilerin, doğa korumacıların ve bilim insanlarının uğraşları sonucu kamuoyunun geniş kesimleri tarafından ele alınmaya başlandı.

GDO konusu, insan ve çevre sağlığı, sürdürülebilir tarım, biyoçeşitlilik, tohum ve gıda egemenliği alanlarını yakından ilgilendiriyor ve yurttaşlar günlük hayatlarında tarımsal veya işlenmiş gıdalar üzerinden GDO kavramı ile karşılaşıyor. Bu araştırmada GDO kavramı Türkiye’de ne ölçüde biliniyor, hangi alanlarla ilişkilendiriliyor ve bölgesel farklılıklar mevcut mu sorularına yanıt aramaya çalışıyoruz.

Barış Gençer Baykan ve Burcu Ertunç

Araştırma notununu tamamına ulaşmak için tıklayınız

22 Kasım 2011 Salı

GDO'suz bir Türkiye için

2004 yılında GDO tehlikesinin farkına varan 8 demokratik kitle örgütü GDO’ya Hayır Platformu adı altında faaliyet göstermeye başlamıştır. 2004 yılından bu güne seksenden fazla kurumsal üyesiyle çevre, ekoloji, biyoçeşitlilik, insan ve hayvan sağlığını koruma mücadelesini, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını yılmadan sürdürmektedir. Bu kapsamda ‘Canavar Balon’ ve ‘Gıda Tohum Haktır - GDO’ya Hayır’ isminde iki kampanya, onlarca basın açıklaması, toplantı ve gösteri yapmıştır.

Platform, ‘Tohumculuk Hakkında Kanun’, ‘UPOV Sözleşmesi’ gibi çiftçi ve tüketici haklarını ihlal eden kanun ve sözleşmeler hakkında raporlandırma çalışmaları yapmış, bu konularda kamuoyunun dikkatini tohum ve gıda geleceğimiz üzerine odaklamıştır. Bu bağlamda, bileşeni olan çiftçi örgütleriyle birlikte uluslararası çiftçi ağlarıyla sağladığı eşgüdüm doğrultusunda, toplumun kendi gıdası üzerinde tam egemenliğini sağlaması gerektiğini benimsemiş, doğayla uyumlu ve toplumun sağlığını bozmayan tarımsal sistemlerin önemi üzerinde durmuştur. Bugün GDO’YA Hayır Platformu, kamuoyunda bilinir, raporlarıyla saygınlığını göstermiş bir demokratik kitle örgütüdür.

2010 yılında GDO karşıtı mücadele ise yeni bir evreye girmiştir. Türkiye’de 2010 yılında Biyogüvenlik Yasası

yayınlanmıştır. Bu yasanın ardından, Türkiye’de GDO’lu tohumların kullanımı ve GDO’ya dayalı bitkisel üretimi yasaklanmıştır. Buna karşılık, GDO’lu gıdaların ülkemize girişi ise hızlanmıştır. Özellikle hayvansal yem ihtiyacını karşılamak bahanesiyle bu ithalatlarda son bir yılda önemli bir artış olduğu söylenebilir. Ocak ayında Biyogüvenlik Kurulu 3 GDO’lu hayvan yemine izin vermiştir. Temmuz ayında gündeme gelen 13 GDO’lu yem ise ithalat izni almak için Kurul’un gündeminde beklemektedir. GDO lobileri uzun yıllardır tarımsal sistemlerimizi esir alarak Türkiye’yi GDO’lu tarımsal bir yapı içine sürüklemiştir. Bunun sonucunda Türkiye’nin tam ithalatçı olduğu bir tarımsal sistem doğmuştur. Bu yaşanan dönüşüm ile bugün mücadele etmek sadece GDO karşıtlarının sorumluluğu değildir. Bu süreçte biyolojik çeşitliliğin önemini kavrayan, çocuklarının ve kendilerinin gıda egemenliğini güvence altına almak isteyen halkımızın üzerine sorumluluk düşmektedir.

Şirketlerin, Biyogüvenlik Kurulu üzerinde yarattığı baskı ve yönlendirme ile Türkiye tarımının geleceği ve gıdalarımızla oynamasını şiddetle reddediyoruz. Yasanın kabul edildiği günden bu yana şirketlerin ithal ettiği GDO’lu ürünlerin etiketlenme zorunluluğu olduğu halde bu zorunluluk yerine getirilmemektedir. Ülkeye soktukları GDO’lu ürünlerin hangi alanlarda kullanıldığını denetleme ve takip sorumluluğu bulunan Bakanlık ve şirketler bu sorumluluğu yerine getirmemektedir. Bu sorumsuzluğun hem idari hem de cezai yaptırımları vardır. Bu sorumluluğu yerine getirmeyenler, hem yargı önünde hem de toplumsal vicdanlarımız huzurunda hesap vermek zorunda kalacaktır. Önümüzdeki günlerde GDO’lu ürün ithalatının giderek artacağını

öngörmek mümkündür. Bu şekilde geleneksel beslenme alışkanlıklarımız ve tarım kültürümüz değişmekte ve iğdiş edilmektedir. Tüketimde endüstriyel tarzların egemen olduğu gıda sistemleri toplum sağlığını bozduğu gibi tek tip insan ve tek tip bir toplumun doğmasına neden olmaktadır. Biz bu tek tip yaşam alışkanlıklarına karşı toplumsal ve biyolojik çeşitliliği savunmaya devam edeceğiz. Yerel kültürlerin, çeşitlerin ve doğayla barışık geleneksel tarımsal yöntemlerin geliştirilmesi bizim toplumsal sorumluluğumuzdur. GDO’ya Hayır Platformu bileşeni biz çiftçiler, tüketiciler, biliminsanları ve ekoloji örgütleri GDO’suz bir Türkiye ve dünya için direnmeye devam edeceğimizi bildiririz.

GDOHP Bileşenleri (Güncelleme Kasım 2011)

1. -TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

2. -TMMOB Çevre Mühendisleri Odası

3. -TMMOB Peyzaj Mimarlari Odasi

4. -TMMOB Mimarlar Odasi

5. -TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Marmara Bölge Şubesi

6. -TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi

7. -TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi

8. -TMMOB Makine Mühendisleri Odası Bursa Şubesi

9. -Türk Tabipleri Birliği

10. -Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF)

11. -Tüketici Örgütleri Federasyonu (TÖF)

12. -Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER)

13. -Tüketici Hakları Derneği

14. -Tüketici Bilincini Geliştirme Derneği

15. –Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (ÇİFTÇİ-SEN)

16. -Ekoloji Kollektifi

17. –Doğayı Çevreyi Koruma ve Doğa Sporları Derneği (DOĞADER)

18. –Ekolojik Yaşam Derneği (EKODER)

19. -KESK Tarım Orkam-Sen

20. -Nilüfer Kent Konseyi

21. -Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği

22. -İçanadolu Çevre Platformu (İÇAÇEP)

23. -Marmara Çevre Platformu (MARÇEP)

24. -Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP)

25. -Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi

26. -Gürsel Tonbul Çiftlik İşletmeleri

27. -İmece Evi İmece Ekoköyü Dogal Yasam ve Ekolojik Çözümler Derneği

28. -Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği

29. -Muratpaşa Dostları Derneği

30. -Konyaaltı Dostları Derneği

31. -Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi

32. -PDA Pembe Domates Ağı

33. -Akçaeniş Köyü Çevre Kültür Kalkınma ve Dayanışma Derneği

34. -Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği

35. -Bornova Sivil Toplum Platformu (BORPLAT)

36. -Greenpeace Türkiye

37. -Sinop Çevre Dostları Derneği

38. -Doğu Akdeniz Çevre Bileşenleri

39. -Yeni İnsan Yayınevi

40. -Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği

41. -Slowfood Yağmur Böreği Birliği

42. -Slowfood Fikir sahibi Damaklar Birliği

43. -Slow Food Gençlik Gida Hareketi

44. -Slow Food Ankara Birliği

45. -Slow Food Kars Birligi

46. -Boğatepe Çevre Yaşam Derneği

47. -Aromaterapi Derneği (AROMADER)

48. -Pratisyen Hekimlik Derneği

49. -Yeşil ve Sol Çalışma Grubu

50. -Mutfak Dostlari Dernegi

51. -Batı Akdeniz Çevre Platformu (BAÇEP)

52. -Gümüş Çevre Derneği

53. -Jade Çiftliği

54. -Yarımada Çevre Platformu

55. -Balıklıova Çevre Hareketi

56. -Gerence Körfezi Sivil İnisiyatifi

57. -Silivri Çevre Derneği

58. -Bursa Eczacı Odası

59. -Bursa Tüketiciler Derneği

60. -Bursa Sivil Toplum Derneği (Sivilay)

61. -Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO)

62. -İstanbul ODTÜ Mezunlar Derneği

63. -TEMA İzmir Temsilciliği

64. –Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği

65. -Cumhuriyet Kadınları Derneği

66. –Yeşiller Tarım Çalışma Grubu

67. -Nilüfer Belediyesi (Bursa)

68. –TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi

69. –TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Bursa Şubesi

70. -Zirve Dağcılık Bursa Şubesi

71. –Çevre ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER)

72. -Karadeniz Doğa Koruma Federasyonunu (KarDoğa)

73. –Çevre Ekoloji ve Yaban Yaşamı Destekleme Derneği (Mardin)

74. -Yenişehir Doğal Hayatı Koruma Derneği (YEDOHA)

75. -Yenişehir Çevre Platformu (YEÇEV)

76. -Ekolojik Yaşam Girişimcileri ve Gönüllüleri Derneği (EKOLOG) (Mersin)

77. -Emanetçiler Derneği

78. -İMECE Toplumun Şehircilik Hareketi

79. -Göynük Nergis Çiftlik ve Bağevi

80. -Tohum İzi Derneği

81. -Yenipazar İlçe Belediyesi (Aydın)

82. -Zonguldak-Bartın-Karabük İlleri Sosyal Yardımlaşma ve Kalkındırma Derneği

83. -Kuşadası Kent Meclisi YG21

4 Ekim 2011 Salı

GDO'lu yemler dalga dalga geliyor

Biyogüvenlik Kurulu, genetiği değiştirilmiş 10 mısır çeşidinin daha yem amaçlı kullanılmak üzere ithal edilmesiyle ilgili olarak hazırlanan bilimsel risk ve sosyo-ekonomik değerlendirme raporlarını halkın görüşüne açtı. Kurul, daha önce de Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği İktisadi İşletmesi, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği Derneği ve Yumurta Üreticileri Merkez Birliği’nin ithal etmek istediği 3 genetiği değiştirilmiş mısır çeşidinin yem amaçlı kullanılmasına dair risk değerlendirme raporu hazırlamıştı. Kurul’un altındaki Bilimsel Risk Değerlendirme Komitesi, her 3 GDO’lu mısır için de “zararı yok, ithal edilebilir” kararı verirken, Sosyo Ekonomik Değerlendirme Komitesi ise GDO’lu ürünlerin zararına dikkat çekmişti.

Genetiği değiştirilmiş 10 mısır çeşidi için de birer bilimsel risk ve sosyo-ekonomik değerlendirme raporu bulunuyor. http://www.tbbdm.gov.tr/home/content/announcements.aspx adresinden ulaşılabilecek raporlarda ihtiyati tedbir yönteminden ziyade hayvancılık sektörünün çıkarları ön planda tutulmuş, kopyala-yapıştır yöntemiyle 10 mısır çeşidi için çok benzer değerlendirmeler yazılmış. Ayrıca GDO’lu ürünlerin potansiyel alerjen oldukları, beklenmeyen etkilerinin bir kısmının önceden tahmin edilemeyeceği, modifikasyonların artmasına paralel olarak beklenmeyen etkilerin de arttığı, hedef dışı organizmalar üzerinde de olumsuz etkilerinin görüldüğü, bitkiden bitkiye ve bitkiden bakteriye gen geçtiği yönünde saptamalarında bulunulmasına rağmen GD mısır çeşitlerinin yem olarak tüketilmesinin uygun olduğuna sonucuna varılmış.

Komitelerin raporuna yurttaş olarak görüş bildirmek kanun gereği mümkün. Biyogüvenlik Kurulu son kararını verirken kamuoyu görüşünü de “dikkate almak” zorunda. http://www.tbbdm.gov.tr/Home/GeneComments/GeneCommentEntry.aspx adresindeki forma isim, soyisim, e-mail adresi yazdıktan ve “GEN” kısmını ayrı ayrı (DAS1507xNK603), (NK603), (NK603 x MON810), (GA21), (MON89034), (MON89034xNK603), (Bt11xGA21 ), (59122x1507xNK603), (DAS1507x59122) ve (MON 88017x MON 810) şeklinde doldurabilir ve sonrasında “Açıklama” kısmına konuyla ilgili görüşlerinizi yazabilirsiniz. Görüşlerinizi bildirmek için son tarih 12 Ekim 2011.

Barış Gençer Baykan

10 Ekim 2010 Pazar

350 için GDO'suz piknik


350 için GDO'suz piknik
Yükleyen yesilgundem. - Dünyadan haber videoları

14 Kasım 2009 Cumartesi

Yerel Tohumlarınıza Sahip Çıkın


Tarım Bakanlığı'nın yayınladığı GDO yönetmeliği ortalığı gerçekten karıştırdı. Kamuyou endişelenmekte haklı çünkü yeteri kadar bilgilendirilmiyor. Kendini güçsüz duymakta haklı çünkü ne tüketeceğini bilmek, tercih yapabilmek istiyor. GDO konusu o kadar geniş ve karmaşık bir konu ki nereye elinizi atsanız derinleşmek zorundasınız. İşin iyi tarafı, tartışmalar unuttuklarımızı bize hatırlatıyor, yeni bilgiler öğretiyor. Şehirde doğup büyümüş ve tarımsal süreçler ile ilişkisi olmamış bir olarak tohumun önemini yeni yeni kavrıyorum. Hele tohuma sahip olma mücadelesinin ne denli yıkıcı olabileceği düşünülürse. GDO'lara karşı yürütülen çalışmalara tohum cephesinden bir destek de Sinek Sekiz'den geldi. "Yerel Tohumlarınıza Sahip Çıkın" adı altında başlattıkları kampanyada, web sitelerinde hazırladıkları tohum paketlerini bilgisiyarınıza indirip çıktı almanızı ve tükettiğiniz doğal besinlerin tohumlarını saklamanızı öneriyorlar. Aşağıdaki bağlantıdan kampanyalarına ulaşabilir, tohum paketi yapmakta ilk adımınızı atabilirsiniz. GDO'lara inat yerel tohumlarımızı koruyalım ve onları toprakla buluşturalım.
http://sineksekiz.wordpress.com/2009/11/04/yerel-tohumlariniza-sahip-cikin/

31 Ekim 2009 Cumartesi

GDO’LAR BEBEKLERE YASAK, ANNE BABAYA SERBEST!

Cartegena Biyogüvenlik Protokolü’ne taraf olan ve Meclisinde kabul eden Türkiye, son derece yaşamsal öneme sahip bir konuda gerekli yasal düzenlemeyi yaparak Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nı çıkarmak yerine bir yönetmelikle GDO’ların ve ürünlerinin ülkemize girmesini meşru kılmıştır.




26 Ekim 2009 tarih, 27388 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunması amacıyla hazırlandığı belirtilmesine karşın, getirilen düzenleme bunları sağlamaktan çok uzaktır.

GDO’ların insan sağlığı üzerine etkileri konusunda bugüne kadar yeterli araştırmalar yapılmamışken, hayvanlar üzerindeki olumsuz etkileri üniversite raporları ile ortaya konurken, biyoçeşitliliği yok edici etkileri pek çok araştırma ile ispatlanmışken yasa yerine bir yönetmelik çıkarılarak bu olumsuzlukların giderilebilmesinin sağlanması mümkün değildir! Bu bağlamda tüketici sağlığını ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak görevi ve söz konusu gıda ve yemi piyasadan geri çekme zorunluluğunun “işletmeciye” bırakılması bu endişemizi haklı çıkarmaktadır!GDO’lu ürünlerin bebekler için yasak, ancak anne ve babalar için serbest bırakılması toplum sağlığını ciddi tehlikeye atmaktadır.

GDO’lar zararlı ve bu nedenle bebeklere yedirilmeyecek ise onu emziren ya da hamileliği esnasında karnında taşıyan annesine neden yedirilmektedir? Şayet GDO’ların hiçbir sağlık riski yok ise bebekler için neden yasaklanmıştır? GDO’ların hayvan denekler üzerinde yapılan denemelerde kan yapısını bozduğu, bağışıklık sistemini çökerttiği, sinir sistemini tahrip ettiği, organlarda küçülme meydana getirdiği ve sonraki nesillerde üreme yeteneğini bitirdiği bilimsel raporlarla kanıtlanmış durumdadır.

GDO’lu ürünlerde antibiyotik direnç geni kullanıldığı ve bunun da insan ve hayvan sağlığı açısından son derece zararlı olduğunu ülkemizde GDO’ya Hayır Platformu olarak yıllardır ifade ederken, biyoteknoloji lobileri ve onların temsilcileri bu ürünlerin hiçbir riski olmadığını söylemektedirler. Söz konusu yönetmelikte bu tür genleri içeren GDO ve ürünlerinin ülkemize sokulması ve piyasaya sunulmasının yasaklanmış olması platformumuzun bir başarısıdır, bu sonuç konuyla ilgili iddialarımızın ne denli doğru olduğunu göstermektedir.Getirilen düzenlemeyle “GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadelerin bulunmayacağının” belirtilmesi, düzenlemenin son derece taraflı ve yönetmeliğin kapsamı dışında olan bir uygulamadır. Hatırlanacağı gibi, Amerika’da bir biyoteknoloji şirketi, ürünlerine “GDO bulunmamaktadır” yazan bir firmayı dava ederek kendi satışlarını düşürmekle suçlamış, bu uygulamanın yaygınlaşması için lobi faaliyetleri başlatılmıştır. Bu açıdan çıkarılan yönetmelik, ülkemizde bu uygulamanın doğrudan kabul edilmesi insan, hayvan ve çevre sağlığından çok biyoteknoloji şirketlerinin çıkarlarının kolladığını göstermektedir.

GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların ve ürünlerinin de GDO’lu sayılması ve dolayısıyla etiketlenmesine ilişkin hiçbir maddenin yönetmelikte yer almaması da insan sağlığının hiçe sayıldığının en büyük göstergelerinden biridir!Türkiye’nin hiçbir GDO’ya ve ürününe gereksinimi yoktur! GDO’lar açlığa çare değildir! Biyolojik çeşitlilik üzerine büyük bir tehdittir! GDO’lar tarım ilacı kullanımını artırarak hem toprağı hem de içme sularımızı zehirlemektedir! Ayrıca daha fazla kullanılan bu tarım ilaçlarını insan ve hayvan organizmalarına girmektedir! Çiftçileri dev biyoteknoloji şirketlerine bağımlı kılmaktadır!

GDO’ya Hayır Platformu insan, hayvan ve çevre sağlığını tehdit eden, kapitalist sömürü düzeninin gıda egemenliği üzerine kurgulanmış biçimi olan, sadece birkaç şirketin para kazanması için tüm bir insanlığın ve doğanın gözden çıkarıldığı GDO’lara karşı vereceği mücadelesini bundan sonra sokaklara, evlere, okullara, işyerlerine taşıyarak devam ettirecektir! Mücadelemiz başarıya ulaşıncaya, GDO’ları coğrafyamızdan atıncaya kadar devam edecektir!
GDO’YA HAYIR PLATFORMU

26 Kasım 2008 Çarşamba

Polonya’da yasağa rağmen genetiği değiştirilmiş mısır ekiliyor

Polonya’da 3000 hektar yasadışı genetiği değiştirilmiş mısır
Christophe NOISETTE
Ekim 2008

Ulusal yasağa rağmen Polonyalı çiftçiler transgenik mısır tohumu satın aldılar ve ektiler. Polonya mısır üreticileri organizasyonuna(1) göre 2007 yılında 320 hektar ve bu yıl 3000 hektar genetiği değiştirilmiş mısır olmalı yani 10 kat artmış bir yasadışı yasadışı ekim söz konusu. Rzeczpospolita gazetesinin haberine göre, Polonya’da Monsanto, BASF, Bayer ve Pioneer’ı temsil eden GBE Polonya’nın (Green Biotechnology in Europe) direktörü R.Gabarkiewicz, Polonya’da yasaların Almanya’ya göre daha kısıtlayıcı olduğunu ve bunun da Polonyalıların transgenik ekime ayrılan saha göz önüne alındığında yakında Almanya’yı geçeceğini belirtti. Daha az kısıtlayıcı mı? Yasaktan kısıtlayıcı daha fazla ne olabilir ki? (3) Bitkisel biyoteknolojilerinin bu taraftarı, ülkede tohum satmanın yasak olduğunu ama Mon810 genetiği değiştirilmiş mısırın reklamının yapılmasını yasal olduğunu da söylüyor. Şirketler, Polonya ile sınırı bulunan Almanya, Çek Cumhuriyeti ve hatta Slovakya’daki satıcıların bilgilerini veriyorlar. Monsanto Polonya’nın sitesinde GD mısır ekmek isteyen çiftçilere yardım etmek için teknik ve pratik bilgiler bulunuyor. (4) Aynı şekilde, Modern Tarım Koalisyonu ( Lehçe’de Koalicji na rzecz Nowoczesnego Rolnictwa) başkanı Adam Koryzna’nın dediği gibi, uygun yasalar olmadıkça her çiftçi dilediğini “gizlice” hareket ettiği sürece yapabilir. Koryzna, bundan başka Opole bölgesinde birkaç yıldır GD mısır ektiğini ama hasadını satmadığını ve hayvanlarının tüketimi için kulandığını itiraf etmişti. Bu ekimler, 2001 kanununun zorunlu kıldığının tersine bildirilmediği için yasadışı olmalarına rağmen devlet güçleri bu çiftçilere karşı hiçbir düzenlemeye gitmiyor.

1 Polski Zwiazek Producentów Kukurydzy http://www.kukurydza.info.pl/
2 Rzeczpospolita, http://www.rp.pl/artykul/190093.html
3 Polonya GDO’lara yönelik yasal düzenlemelerde fikir değiştirdi. http://www.infogm.org/spip.php?article3690
4 http://www.monsanto.pl/nasiona/nasiona_kukurydzy/dkc_3421_yg


Kaynak:http://www.infogm.org/spip.php?article3691
Çeviren: Barış Gençer Baykan
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...