etkinlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
etkinlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Şubat 2013 Çarşamba

Tabiatı Koruma Kanun Tasarısı TBMM Gündemi’nden Geri Çekilsin


Önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek olan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı’na karşı Tabiat Kanunu İzleme Girişimi’nin başlattığı imza kampanyasına katılan yaklaşık 30.000 kişi, Kanun Tasarısı’nın TBMM Gündemi’nden geri çekilmesini talep ediyor.

Getirdiği düzenlemelerle doğayı korumaktan çok kullanmayı amaçlayan, Doğal Sitleri kaldıran, üstün kamu yararı gerekçesiyle mevcut korunan alanların yatırıma açılmasına olanak tanıyan, korunan alanların ilanında ve yönetiminde Bakanlık dışında hiçbir kişi ve kuruma söz hakkı tanımayan ve katılımcılıktan uzak bir anlayışıyla hazırlanan Kanun Tasarısı, Türkiye’nin doğasını tehdit ediyor.

Çevre ve doğa koruma konusunda çalışan 86 sivil toplum kuruluşu tarafından oluşturulan Tabiat Kanunu İzleme Girişimi, ülkemizde biyolojik çeşitliliğin ve doğanın daha etkili korunması için kurumsal ve yasal çerçeve oluşturmak amacını taşıyan Kanun Tasarısı’nın yaklaşık 10 yıldır hazırlanmakta olduğuna ve süreç içerisinde beş kez değiştirildiğine dikkat çekiyor. Tabiat Kanunu İzleme Girişimi, Kanun Tasarısı’nın mevcut haliyle TBMM’den geçmesi durumunda, ülkemizdeki ormanların, sulak alanların, kıyıların ve bütün diğer doğal alanların geri dönüşü olmayacak tahribatlara karşı savunmasız kalacağından büyük endişe duyduğunu belirtiyor. Tabiat Kanunu İzleme Girişimi tarafından change.org üzerinde dağcı, fotoğrafçı ve gezgin Nasuh Mahruki’nin çağrısıyla başlatılan imza kampanyasına, bir hafta içinde Türkiye’nin dört bir yanından yaklaşık 30.000 kişi katıldı.
Konuyla ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini dikkate almadan ve katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlanan Kanun Tasarısı, ülkemizde bugüne kadar ilan edilmiş bütün korunan alanları yeniden değerlendirecek. Doğaseverler, yeniden değerlendirme sürecinde birçok alanın mevcut koruma statüsünü kaybedeceğinden kaygı duyuyor. Bununla birlikte, Kanun Tasarısı “Doğal Sit” statüsünü ortadan kaldırıyor. Kanun Tasarısı’nda bahsi geçen “üstün kamu yararı” ifadesi ise tartışmalı bir konu olarak değerlendiriliyor. Tasarı, üstün kamu yararı gerekçesiyle korunan alanların yatırıma açılabileceğini belirtiyor. “Üstün kamu yararı” ise açıkça tanımlanmamış durumda. Bu durumda, örneğin otoyol, enerji yatırımı ya da sanayi tesisinin bir milli park içerisinde veya milli parkı doğrudan etkileyecek bir bölgede, üstün kamu yararı gerekçe gösterilerek yapılması mümkün olabilecek. Bütün bu sakıncalarının yanı sıra Kanun Tasarısı, Milli Parklar Kanunu’nu yürürlükten kaldırıyor. Ülkemizde doğa koruma konusundaki en önemli yasal düzenlemeler arasında yer alan 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’nun yürürlükten kaldırılması, zaten ciddi baskılarla karşı karşıya kalan Milli Park alanlarımızı olumsuz biçimde etkileyecektir.
Change.org/tabiatkanunu
Twitter: @tabiatkanunu
Facebook: Facebook/TabiatKanunuİzlemeGirisimi
Bilgi için: Tabiat Kanunu İzleme Girişimi Sözcüsü Hüsrev Özkara 0533 394 47 11

12 Aralık 2012 Çarşamba

11. Yeşil Diyalog Toplantısı


Program:

10:00 – 11:00 Açılış ve Kayıt
Açılış Konuşması: Sevil Turan, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş sözcüsü
Arif Ali Cangı, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş sözcüsü
Sevgi Mutlu, Yeşil Düşünce Derneği

11:00 – 12:30 Paralel Oturumlar

A) Erman Topgül (Sokak Bizim Derneği)

“İnsan odaklı sokak, canlı sokaklar, bisikletlilerden/yayalardan oluşan ulaşım, insani ölçekte kent”

B) Eşkonuşmacılar: Meltem Şendağ (Zumbara) ve Aytaç Timur (Yeryüzü Derneği)

“Takas ekonomisi, zaman bankası ve toplum temelli tarım uygulamaları”

C) Defne Koryürek (Slow Food Fikir Sahibi Damaklar)

“Gıdaya sahip çıkmak, hayatta kalabilmek, beslemek ve beslenmek için kurduğumuz yeni ittifaklar”

12:30 – 13:00 Ara

13: 00 – 16:00 Ana oturum “Yerel Yeşil Politika Deneyimleri”
Yeşil Yerel Yönetimler

Moderatör: Sevgi Mutlu, Yeşil Düşünce Derneği
Konuşmacılar:
Ayşe Gökkan, Nusaybin Belediye Başkanı, BDP
Monica Vana, Avusturya Yeşil Partisi üyesi, Viyana Belediye Meclisi üyesi, Yeşil Meclis Üyeleri Ağı Koordinatörü
Michalis Tremopoulos Yunanistan Yeşil Partisi üyesi, eski AP Milletvekili
İkbal Polat, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi üyesi

16:00 – 16:30 Ara

16:30 – 18:30 Paralel Atölyeler

A) Yerel yönetimlere katılım. Moderatör: Ahmet Aşıcı

“Doğrudan demokrasinin yerel yönetimlerde uygulama örnekleri ve öneriler”

B) Kent ve iklim değisikliği. Moderatör: Ümit Şahin

“Kentte iklim değişikliği mücadelesi; kazanımlar, iyi örnekler ve öneriler”

C) Kırsal sürdürülebilirlik. Moderatör: Durukan Dudu

“Kırsalda yaşamın ve üretimin küçük çiftçi lehinde sürdürülebilirliği”

Etkinliğin bu son bölümünde gün boyu yapılan tartışmaların ışında üç ana başlık altında değerlendirilmesi, kampanya ve çalışma önerilerinin tartışılması hedeflenmektedir. Her bir başlıkla ilgili uzmanlar tarafından yerel uygulamalar açsından mevcut durumu özetleyen 15 dakikalık sunumların ardından sorunlar tespit edilerek bunların aşılması için yerellerde gerçekleştirilebilecek kampanya/çalışma önerilerinin derlenip tartışılması planlanmaktadır.


Not: Etkinlik süresinde İngilizce-Türkçe simültane çeviri yapılacaktır. 

6 Aralık 2012 Perşembe

Eskişehir'de GDO Paneli ve Çalıştayı


Tarımsal Biyoteknoloji ürünleri olan Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalı (GDO'lu) Gıda ve Yemler, 8 Aralık Cumartesi günü Eskişehir'de tartışılacak.

Seksenden fazla kurumsal üyesiyle çevre, ekoloji, biyoçeşitlilik, insan ve hayvan sağlığını koruma mücadelesini, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını sürdüren GDO'ya Hayır Platformu, Eskişehir Tepebeşı Belediyesinin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan etkinlikte Eskişehir halkıyla buluşacak.
"Gıda ve Yemlerde Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar " konulu Panel ve Çalıştay 8 Aralık 2012 Cumartesi günü Tepebaşı Belediyesi Özdilek  Sanat Galerisinde gerçekleştirilecektir.

Halka açık olarak düzenlenen bu etkinliğin programı şöyle;

10:00 Açılış Konuşmaları
             
               Dt.Ahmet Ataç (Tepebaşı Belediye Başkanı)
               Prof.Dr.Cengiz Türe (Anadolu Üniversitesi Ekoloji ABD Başkanı)

10:30 -12:30 Panel
Gıda ve Yemlerde Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar 
Panel Moderatörü:
Dr.Yavuz Dizdar (İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü) 
Panelistler ;
Dr.Işıl Ergin  (Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı ABD)
GDO'ların Risk ve Sağlık Etkileri Tartışmalarında Taraflar Ne Söylüyor, Neyi hedefliyorlar?

Abdullah Aysu (Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı)
Çiftçiler, Ekoloji ve Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar

Fuat Engin   (Tüketici Örgütleri Federasyonu Başkanı)
GDO lu Yem ve Gıdalarda,Tüketicinin Bilgi Edinmesi  ve Sağlığının Korunması İçin Etiketlemenin Önemi
Çapar Kanat ( Çiğ Süt Üreticileri ve Tüketicileri Grubu ve Yazar)
Süt ve Süt Ürünlerinde GDO'yu Durdurmanın Yolu : Yeni Dağıtım Ağı
12:30-13:00 Soru ve Cevaplar
13:00 -14:00 Öğle Arası
14:00-17:00 Çalıştay
Gıda ve Yemlerde GDO'lar ve Alınması Gereken Önlemler
Çalıştay Moderatörü:
Dr.Barış Gencer Baykan (Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi)

11 Ekim 2012 Perşembe

Heybeliada'da Güz Pikniği



Adalarda Güz Pikniği
14 Ekim (Pazar) 12:00-17:00
HEYBELİADA 


*İstanbul Kolektif (www.kolektifistanbul.com) Balkan müzikleriyle,
*Esmeray yeni oyunu Yırtık Bohça'dan bir bölümle,
*İpek Thevenon çocukluğumuzun sokak oyunlarıyla,
*Hüseyin Varış uçurtma atölyesiyle bizlerle olacak...

Sonbaharın bize sunduğu yeni renkleri şehrin karmaşasından ve hızından uzak,Yeşillerle karşılamak için Heybeliada’dayız. 14 ekim pazar günü saat 12:00’le 17:00 arasında sizleri bize katılmaya davet ediyoruz. Çeşitli etkinlikler, müzik, çocuklar için oyunlar, Heybeliada’nın rehber eşliğinde gezilmesi ve Mangalda Balık sizleri bekliyor…

Ulaşım ve organizasyon hakkında ayrıntılı bilgi: www.yesiller.org.tr Tel: 212 244 77 80, 0541 693 89 94

3 Temmuz 2012 Salı

Büyük Atlama 8 Temmuz'da


  2005 yılından beri Avrupa’nın birçok ülkesinde, nehirlerin ortak yaşamımız için vazgeçilmez değerini göstermek, nehirlerle tekrar bir araya gelmek için temmuz ayının ikinci Pazar günü aynı saatte nehirlere ve onların beslediği göl ve denizlere atlıyoruz.
Geçen yıl Alakır, Burdur, Halfeti ve Hasankeyf’te atladık, bu sene daha çok nehirde, daha kalabalık atlayalım, “Özgür Nehirler İçin” sesimizi daha çok duyuralım istiyoruz.

Siz de nehirlerin özgür sularına karışın!
Büyük Atlama (Big Jump), nehirlerin yaşaması için tüm Avrupa'da 2005 yılından bu yana Temmuz'un ikinci pazar günü aynı saatte binlerce insanın nehirlere atlamasıyla gerçekleşen bir etkinlik. Geçtiğimiz yıl Büyük Atlama Avrupa’nın birçok ülkesinde 115 farklı alanda düzenlendi.
www.rivernet.org/bigjump

Büyük Atlama-İstanbul
 8 Temmuz 2012 Pazar 
Buluşma:  14:00 Burgazada İskele
Etkinlik: 16:00 Burgazada Kalpazankayalar
Facebook etkinlik sayfası:  http://www.facebook.com/events/350775138323849/ 
İstanbul İletişim: Mithat Marul- 0555 640 21 77 - mithatmarul@gmail.com

8 Haziran 2012 Cuma

Sergi: “Marmara’da hayat var, şimdilik


Adalar Müzesi “Marmara’da hayat var, şimdilik” isimli sergisi ile denizlerin kirlenmesi ve canlı yaşamının yok olmasına dur diyebilmek için Adalar’dan İstanbul’a ve tüm kentlere bir çağrıda bulunuyor…

Bir zamanlar büyük balığın, küçük balığı kovalaması ile oluşan mükemmel besin zincirinin tüm halkaları teker teker koptu ve denizin dengeleri alt üst oldu.  Uskumru sürüleri kayboldu; onları takip eden torik ve lüferler azaldı... Adalar Müzesi, Marmara Denizi’nde hala farklı canlıların yaşamlarını sürdürdüğünü göstermek ve bu doğal hayatın özenle korunması gerektiği bilincini yaygınlaştırmak için 17 Haziran’da deniz yaşamını anlatan sergisini ziyarete açıyor. Sualtı fotoğrafçısı ve dalış eğitmeni Ateş Evirgen ile dalgıç Serço Ekşiyan’ın küratörlüğünü üstlendiği sergi, Adalar’ın çevresinde yapılan dalışlarda çekilen fotoğraflar ve videolardan oluşuyor.

Marmara Denizi barındırdığı fauna ve flora çeşitliliği açısından yerküredeki birçok denizden daha ayrıcalıklı bir özellik taşıyor. Fakat metropolleşme sürecinden kaynaklanan kirliliğin yanı sıra Tuna Nehri kanalıyla taşınan atık malzemeleri nedeniyle Marmara Denizi’ni besleyen İstanbul Boğazı’nın da nefes alması zorlaştı. Sadece Çanakkale Boğazı ile beslenen ile Marmara Denizi’nin geri dönülmez bir yola girdiği düşünülüyor.

Sergi, seksen renkli denizaltı fotoğrafının yanı sıra, deniz kirliliğini gösteren ve uzmanlar, Adalılar ile Adalı balıkçılarla yapılan görüşmelerden oluşan videolardan oluşuyor. Ayrıca, müzenin kalıcı bölümleri içerisinde İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin katkıları ile Marmara Denizi’nde kirlenme, yok olan türler, kabuklular, Adalar’ın oluşumundan bu yana canlılar anlatılıyor. MAREM (Marmara Environmental Monitoring Project) desteği ile Marmara Denizi’nin foseptiğe dönüşmesine karşı alınabilecek önlemler konusunda da başta Adalılar olmak üzere herkesi denizleri korumaya çağıran Adalar Müzesi bu çalışmasında Greenpeace ve TÜDAV (Türk Deniz Araştırmaları Vakfı) ile de işbirliğine başlıyor. Bu sergi ile birlikte Marmara’nın tanınması ve korunması konusunda çalışmalara hız kazandırmak hedefleniyor.

Serginin devamı olarak, Marmara Denizi balık türlerini içeren bir gösterim ile internet sitesinde yer alan indeksin geliştirilerek proje olarak sürdürülmesi planlanıyor.

Müze’de çocuk atölyeleri
Heybeliada iskele alanında açılacak olan sergide yaz ayları boyunca çocuklarla çeşitli atölyeler gerçekleştirilmesi de planlanıyor. Çocuk atölyelerinden başlıklar şu şekilde;

Köpekbalığından korkulur mu?
Denizanası ne renk?
Sen hiç deniz yıldızı gördün mü?
Denizatına binilir mi?
Denizatı balık mıdır?
Yunuslar balık mıdır?

17 Haziran 2012 tarihinde sanatseverlerin beğenisine açılacak “Marmara’da hayat var, şimdilik” sergisi Ekim ayına kadar ziyaret edilebilecek.

Serço Ekşiyan
1954 yılında İstanbul’da doğan Serço Ekşiyan, su altına olan ilgisiyle küçük yaştan beri dalış yapmaktadır Çocukluğunu Ada sahillerinde dalış ile geçiren Ekşiyan, ilerleyen yıllarda Mykonos Adası’nda ve Bodrum'da dalış turizmi ve eğitmenlik gibi farklı su altı işleri yaptı. Yıllar içinde su altında oluşan olumsuzlukları videoya kaydetti.  Çektiği filmleri gerektiğinde İstanbul Üniversitesi ile çeşitli çevre örgütleriyle her zaman paylaştı ve bıkmadan denizlerin kirlenmesini anlattı. Adalar Müzesi kuruluş çalışmalarına destek verdi. Marmara Denizi’nin kirlenmesi ve kay-kay (müsilaj) konusunda çektiği filmi müzede gösterilmektedir.

Ateş Evirgen
1956 yılında Ankara doğan Evirgen, 1979 yilinda İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Temmuz 1977’de Caddebostan Balıkadamlar Kulübünde kursiyer olarak aletli dalışa başladı. 1982 yılında ise su altı fotoğrafçılığına başladı. 1993 yılında PADI O/W Scuba Instructor sertifikasını alarak dalış eğitmenliğine gecti. 1996’da Su altı Dünyası / Marine Photo dergisini hayata geçirdi. Su altı fotoğrafı çekmek için Türkiye denizleri dışında Güney Afrika, Mozambik, Galapagos, Kosta Rika, Kuzey Kutbu, Antarktika, Maldivler, Endonezya, Kızıldeniz, Mikronezya gibi dünyanın birçok dalış bölgesinde dalışlar yaptı. Alanında farklı yayın türlerinde makaleleri ve fotoğrafları yayınlandı. 2007 yılında “Fotoğraflarla Türkiye Deniz Balıkları” isimli bir kitap yayımladı. 1992 yılında İstanbul'da; 1993 yılında Bursa'da olmaz üzere “Kişisel Su Altı Fotoğrafları Sergisi” açtı.

Adalar Müzesi hakkında
www.adalarmuzesi.org
Adalar Müzesi, İstanbul’un ilk kent müzesidir ve Adalar Vakfı - Adalar Belediyesi ortaklığıyla 2010 yılında açılmıştır. İstanbul Adaları’nın tarihini, bugününü ve geleceğini anlatan, sahip olduklarını biriktiren, koruyan ve yarına aktaran Adalar Müzesi, iki farklı mekanda 800 m2 kapalı ve 1300 m2 açık alana sahiptir. Müze kurulduğu 2010 yılından bu yana yedi tematik sergiyi ziyaretçilere sundu. Müze bünyesinde,  kalıcı koleksiyonların sergilendiği ana bölümlerin yanısıra, yıllık sergilerin yapıldığı biri açık diğeri kapalı iki ayrı sergi alanı, arşiv, müze dükkanı, atölye, cafe ve kültürel etkinlik alanları bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgi, müze bölümleri, yıllık sergiler ve etkinlikler için: www.adalarmuzesi.org

Ayrıntılı bilgi için:
Murat Devres
0542 414 83 94
info@adalarmuzesi.org
www.adalarmuzesi.org

8 Mayıs 2012 Salı

Kampüste Mavi-Yeşil Bir Gün


Yer: Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü
Zaman:11 Mayıs Cuma 2012
Saat:11:30: 17:30

Betam (Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi) ve Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü, "Kampüste Mavi-Yeşil Bir Gün" adı altında bir etkinlik düzenliyor. 11 Mayıs 2012 Cuma günü gerçekleşecek etkinlikte  İstanbul Boğazı'ndan doğal-ekolojik beslenmeye, çevreci sivil toplum faaliyetlerinden çevre yayıncılığına bir çok konu ele alınacak.

 Boğaz'ımızda Kalmasın

İstanbul Boğazı'nın niteliklerini anlamak, kaybolan biyolojik çeşitliliğine dikkat çekmek ve Boğaziçi'nin kültürel mirasını vurgulamak için "Bogaz'ımızda Kalmasın" başlıklı bir panel günün ilk etkinliği olacak. "Marmara Denizi, deniz olma özelliğini kaybediyor mu?" "3. Köprü İstanbul'da nasıl bir tahribat yaratacak?" "Boğaz’ın simge balıkları tükendi mi?" sorularına Marem'den Levent Artüz, Slow Food Fikir Sahibi Damaklar'dan Defne Koryürek ve Bahçeşehir Üniversitesi'nden Serkan Köybaşı’nın katılımıyla yanıtlar aranacak. Panel Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü'nde A203 salonunda 11:30'da başlayacak ve moderatörlüğü   Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hatice Eser Ökten üstlenecek.

 Ekolojik Gıda Sofrası

Gün içinde gerçekleşek bir diğer etkinlik ise Nisan 2011'de Bahçeşehir Üniversitesi'nde düzenlenen "Yerel, Ekolojik Gıda Sistemleri" panelinin devamı niteliğinde. Yöresel değerleri ,doğayı koruyan ve tarım geleneklerini yaşatmayı amaç edinen küçük üreticileri destekleyen bir SOFRA hazırlanacak. Üniversitenin bahçesinde düzenlenecek bu sofrada buluşmak tüm bu değerleri sahiplenmek ve gıda güvenliği konusunda son dönemdeki tartışmaları da ele almak adına bir fırsat olacak. Sofrada Bursa, Çanakkale ve İzmit gibi bölgelerden gelen ürünler paylaşılacak.

 Yeşil Buluşma


Kampüste Mavi-Yeşil Bir Gün'ün öğleden sonraki etkinliği,üniversitenin çalışanlarını ve öğrencilerini doğa koruma için çalışan sivil  toplum  örgütleri; çevre sorunlarına dikkat çekmek için çalışan yayıncıları ve geri dönüşüm alanında faaliyet gösteren kuruluşları ile bir araya getirecek olanYeşil Buluşma. Fazıl Say Salonu Fuayesi’nde gerçekleşecek olan buluşmada TEMA, Buğday Derneği, Doğa Derneği, EKO IQ, Sinek Sekiz, Emanetçiler, İstanbul Sedona, ExitCom, Ezici A.Ş., TAP ve Yeşilist açacakları standlarda organik tarımdan geri dönüşüme, çevre yayıncılığından iklim değişikliğine bir çok konuda yürüttükleri faaliyetleri paylaşacaklar.

Katılım herkese açık ve ücretsizdir. İletişim için 0212 381 04 83 / 0212 381 09 32

Facebook http://on.fb.me/maviyesil
Web:
 http://betam.bahcesehir.edu.tr/tr/?p=3076

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Sürdülebilir Binalarda Bugün ve Gelecek

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİNALARDA BUGÜN VE GELECEK

10-11 Mayıs 2011

Ankara

10-11 Mayıs tarihinde British Council ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü işbirliğinde 10-11 Mayıs Ankara da “Sürdürülebilir Binalarda Bugün ve Gelecek” konulu konferans düzenlenecektir.

Söz konusu konferansta; Ülkemizde Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği ile başlamış olan sürece uluslararası deneyimlerin aktarılması ve bu alandaki fikirler tartışılacaktır.

Bu çerçevede ilk gün, bugünün çalışmalarına ışık tutacak, performans kıyaslama göstergeleri ve izleme metotları konusundaki gelişmeler yerli ve yabancı konuşmacılarla aktarılacaktır.

Diğer taraftan dünyada yakın gelecekte görmeye başlayacağımız sürdürülebilir bina konseptindeki gelişmeler ve öngörülen politikalar Türkiye için yol gösterici olacağı düşünülmektedir. Bu nedenle konferansın ikinci gününde sürdürülebilir binalar konusunda tanınmış tasarımcıların ve uzmanların sunuşları ile dünyadaki deneyimler ve Türkiye’deki gelişmeler dinleyicilerle paylaşılacaktır.

Tarih: 10 -11 Mayıs 2011

Yer: 10 Mayıs 2011

Eser Yeşil Binası Turan Güneş Bulvarı Cezayir Caddesi 718. Sokak No: 14

Yıldız, 06550 Çankaya Ankara

Yer: 11 Mayıs 2011

İnşaat Mühendisleri Odası

Necatibey Caddesi No:57

Teoman Öztürk toplantı Salonu

Kızılay Ankara

Binanızın enerji verimliliğini test etmek için tıklayın

http://www.britishcouncil.org/turkey-science-current-projects-ministry-public-works.htm

28 Nisan 2011 Perşembe

Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri


Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (Betam) ve Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü’nün ortaklaşa düzenlediği “Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri” paneli 22 Nisan 2011 Cuma günü Bahçeşehir Üniversitesi’nin Beşiktaş kampüsünde gerçekleştirildi. Yaklaşık doksan kişilik katılımla gerçekleşen etkinlikte 7 panelistin konuşmalarının ardından soru-cevap kısmına geçildi ve panel bitiminde de yerel gıdaların paylaşıldığı bir sofra etkinliği düzenlendi.

Çevre Kulübü başkanı Eren Sulaoğlu’nun hoşgeldin konuşmasının ardından Betam araştırma görevlisi Burcu Ertunç panelin çerçevesini çizerek “yerel ekolojik gıda sisteminin” işleyişinin tarafları ve bu tarafların günümüzde hangi ihtiyaçlar, motivasyonlar doğrultusunda bu sisteme girdiğinden bahsetti. Açılış konuşmasında iktisadî ve sosyal olarak yeni bir grubun varlığı konusu ve aralarındaki sosyal mesafe giderek büyüyen çiftçi ile kentlinin güvene dayalı ilişkisi öne çıktı. Yerel ekolojik gıda sistemlerinde bahsi geçen bu yeni grup pasif bir tüketim alışkanlığından vazgeçerek aktif tüketime geçen diğer bir deyişle sağlıklı gıdaların üretimine kat

kıda bulunarak “türetim” yapmış olan kişiler... Konuşmada potansiyel ‘türeticileri’ balkonlarında, apartmanlarının ya da evlerinin bahçelerinde, şehrin çeperlerinde üretime ve paylaşıma davet eden oluşumlardan bahsedildi. Sistemin sadece ekolojik gıda değil yeni bir değer sistemi yaratma gücü de vurgulandı. Konuşmanın sonunda ise üniversitelerin bu alanda hem bilimsel araştırma hem de “türetme” yönünden öncülük yapmaları istendi.

“Yerelliği ve basitliği idrak etmeliyiz”

Slow Food / Fikir Sahibi Damaklar kurucu lideri Defne Koryürek öncelikle insanın basit birer organizmadan ibaret ve dünyanın bir ortağı olduğunu idrak etmesi gerektiğini belirterek konuşmasına başladı. Yerelliği anlamanın önemiyle ilgili ise yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan lüfer örneğini verdi. Yerelliği ve basitliği özümsemedikten sonra ekonomiler kurmanın sonuç vermeyeceğini belirten Koryürek “Denizimize, havamıza, suyumuza bakmamız gerekiyor; hergün eve satın aldığımız gıdanın miktarına bakmamız gerekiyor; ürettiğimiz çöpün miktarına bakmamız gerekiyor.” dedi

“İki önemli şey yapıyoruz. Kendimizi doyuruyoruz ki bu dünya üzerinde varlığımızı devam etttirelim, uygun bir çift buluyoruz ki türümüzü devam ettirelim. Eğer ikincisi için endüstriyel bir çözüm bulmuyorsak beslenmemize de benzer bir mahremiyet ve özen gösteriyor olmamız gerek” diyen Koryürek çocuklara bu bilgiyi vermekle değişimi başlatabileceğimizi ve çocukların da tükettikl

eri gıdadan nasıl etkilenebileceğini anladıkları zaman ekolojilerine uygun tüketim metodlarını ister istemez geliştireceklerini ifade etti.

Bir Umut Derneği’nden Utkan Yetimoğlu, yaklaşık beş yıldır sürdürdükleri üreticiden tüketiciye ekolojik ürün dayanışma ağını anlattı. Üretici köylüden alınan zeytinlerin İstanbul’da 20 ilçeye dağılmış gönüllülerin desteğiyle yaklaşık 1000 dar gelirli işçi ailesinden oluşan tüketici ağlarına elden dağıtarak ya da eve teslim edildiğini belirtti. Ürünlerin kimyasal kullanılmadan üretilmesi ve üreticiye adil fiyat verilmesi gibi kriterleri gözettiklerini ifade etti.“Ekolojik gıdaya ulaşmak herkesin hakkı”

Yetimoğlu’nun aktardığına göre Marmaris Turunç bölgesinde yaklaşık 20 bin kızılçam ağacını yok edecek maden çıkartma işlemine yapılacak hazırlıkların bal firması tarafınd

an destek görmesi üzerine bölgedeki bal üreticileri firmayla çalışmak yerine Bir Umut’un dayanışma ağına dahil olmuş ve böylece dernek aracılığıyla üreticilerinden alınan bal bir yıldır İstanbul’daki tüketiciye doğrudan ulaşır olmuş. Kent çeperlerindeki arazilerde tarımsal üretim yapılmasını sağlamak amacıyla Avcılar-Firuzköy’de, Emanetçiler Derneği’nden geleneksel tohum temin ederek imece usulü üretim yapmaya başladıklarını belirten Yetimoğlu biraradalığın ve dayanışmanın çoğalmasıyla hayatın daha da kolaylaşacağına inandığını söyledi.

“Köylüyü daha fazla borçlandırmamalıyız”

Toprak Ana’dan Cem Birder sözlerine, yerel ve ekolojik gıda sistemlerinde m

ikro ölçekte sürdürülebililirliği sağlayacak mekanizmaların tarif edilmesi ve bu sistemlerin artıları ve eksileri değerlendirmesinin önemli olduğunu ifade ederek başladı.Makro ölçekte de sorunun köylünün ve şehirlinin nasıl mutlu olmayı hayal ettiği üzerinden tartışılması gerektiğini söyleyen Birder “Köylünün mutluluk anlayışını değiştiriyorsanız, ekolojik ve yerel gıdaya erişim şansınız azalır. Köylünün hayali üretimden aldığı başka bir noktaya geçmekse orada bir sorun vardır. Sosyal ve kültürel değerlerin erozyona uğramamasını sağlamak zorundayız. Bunu nasıl sağlayabiliriz? Ucuzlaştırılmş topraklar el değiştiriyor, köylü borçlanıyor. Devletin ve özel sektörün köylünün borçluğununu arttırmaması gerekiyor. Genç nesil köylerden kopuyor, şehirlere göçüyor. Yerel tohum, biyoçeşitlilik ortadan kalkıyor” diyen Birder bu şartlarda yerel gıda üretiminin devam etme şansının olmadığını savundu.

“Üreticilerin sorunlarını aşmak için kooperatif kurduk”

Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi’nden Berin Ertürk, ekolojik üreticinin pazarlama ve dağıtım gibi sorunları üzerine 2004 yılından bu yana sürdürdükleri tartışmaları 2008 yılında sonlandırdıklarını ve üreticilerden veya üretici adaylarından oluşan bir kooperatif olan Kibele’yi kurduklarını söyledi. İğneada’dan Kars’a, Hatay’a Türkiye’nin her yerinde ekolojik üretim yapan üyeleri olduğunu belirten Ertürk, şu ilkeler çerçevesinde bir araya geldiklerini anlattı.

-Ekolojiye zarar vermeyecek şekilde doğal kaynakları en az tüketerek tarımsam üretim yapmak.

- Üyelerin tarımsal üretimine destek olabilmek, bilgi aktarmak, ürünlerini pazarlamak.

Anadolu’nun zenginliği olan yerel çeşitlerin korunması, geliştirilmesi, yaşamını sürdürmesi ve ıslahı içinçalışmak.

- Genetiği değiştirilmiş, patentli ve hibrit tohum kullanmamak.

Küçük işletmelerin doğa dostu yöntemlerle tarımsal faliyetlerini sürdürmeleri için çaba göstermek.

-Geleneksel olarak üretilen gıdalar beslenme kültürümüzde çok önemli bir yer tutuyor ama maalesef endüstrilemiş gıda sanayi bunun yaşamasına izin veriyor

“Yanlış hayatlar doğru yaşanmaz”

Bayramiç Yeniköy’den Nermin Kaplan, Çanakkale’nin Bayramiç ilçesindeki Yeniköy’de ekolojik-köy girişimi toplantılarında bir araya gelen 8 kişilik bir kollektif olduklarını, 45-50 dönüm tarıma elverişli bir araziyi kullandıklarını ve yerel üretime destek verdiklerini ifade etti. Muratlar köyündeki kadınların salça, bulgur, erişte, ekmek gibi yerel üretimlerini sipariş üzerine tüketicilere ulaştırdıklarını ve üretimlerinde Havran kızılcası, sarı buğday gibi yerel tohumları kullandıklarını belirtti.

Tarımdaki dönüşümü kişisel tarihi üzerinden anlatan Kaplan “Köy kökenliyim, köyde doğdum, üniversiteye gelinceye kadar Muğla-Köyceğiz’de küçük çiftçi bir ailenin yanında yetiştim. 80’lere kadar doğal hayatın ve tarımın çok daha az girdiyle sürdürüldüğü, tohumun üretilen üründen alındığı, ertesi sene onun ekildiği bir süreçti. 83 sonrası ithal tohumlar, kısır tohumlar, GDO’lu tohumlar girmeye başladı. Geleneksel üretim yapan köyler hızla boşalır oldu”dedi. Panelde değinilen küçük dönüşümleri önemli bulan daha büyük değişimler için merkezi politikalar gerekliliğini savundu.

“İstanbul’da 180 kent bahçesinde tarım yapacağız”

Yeryüzü Derneği’nden Aytaç Tolga Timur kent bahçeciliğinin dünyada son 20-25 yıldır popüler hale geldiğini çeşitli ülkelerden örneklerle anlattı. “Küba'nın başkenti 2,2 milyonluk Havana'da, şehirlilerin tükettiği besin maddelerinin % 80’i kent bahçelerinde üretilmiş. Moskova'da yaşayanların üçte ikisinin kent bahçesi var. Kanada'nın Montreal kentinde geçen yıl kent bahçelerinde 80 ton üretim yapılmış. Şanghay'da 2500 kilometrekarelik alan yine kent bahçesi.” İstanbul’da bu sene 180 bahçede 4 ton sebze üretmeyi hedefledikleri belirten Timur bahçelerde ekilecek geleneksel tohumları çifçitlerden temin edeceklerini, semt toplantıları yaparak insanların ne kadar bahçesi var, neler ekecekler ve diğer ihtiyaçlarının tesbitini yapacaklarını öte yandan ekmeyi, biçmeyi bilmeyenler için bir eğitim düzenleyeceklerini belirtti. Timur, İstanbul’da dar gelirli aileler bütçelerinin %40-60’ını gıdaya harcadıklarını ve bir evin arkasında 30 m2 bahçe varsa ve doğru ekim yapılırsa aileye yetecek kadar üretim yapılabileceğini ifade etti.

Panelin ardından katılımcılardan gelen aşağıdaki sorular çerçevesinde konuşmacılar görüşlerini bildirdiler.

-Kentte hangi suyla tarım yapılabilir?

-“Köylüyü yerinde tutacak” unsurlar nelerdir, bunun için nasıl politika geliştirilmeli?

-Kutu sistemi nasıl işler, küçük çiftçiye katkısı nedir?

-Yerel ekolojik gıda sisteminde üretici tüketici arasındaki sosyal ilişkinin görevi nediri nedir?

-İsyan etmeyen, talep etmeyen toplumda bu hareket nasıl yaratılabilir? Nasıl devam eder?

-Şehir bahçeleri konusunda toplumsal dönüşümü hızlandırmak adına hastaneler, bakımevleri, kimsesiz çocukların kaldığı yerler gibi ya da kamusal alanların bahçelerinde ortak bir çalışma yapılamaz mı?

-Bu sistemlerin sürdürülebilirliği adına önemli bir hedef kitle olan ilk öğretim düzeyindeki çocuklara ne tür projeler yapılıyor?

İlgili web siteleri:

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi: www.betam.bahcesehir.edu.tr

Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü: http://on.fb.me/jM3r6V

Slow Food Fikir Sahibi Damaklar: http://www.fikirsahibidamaklar.org/

Toprakana Yerel Ürün Kooperatifi: http://www.toprakana.com.tr/

Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi: berinerturk@gmail.com
Birlikte Umut Derneği Üreticiden Tüketiciye Ürün Dayanışması: utkan.yetimoglu@gmail.com
Bayramiç Yeniköy- http://www.bayramicyenikoy.com Yeryüzü Derneği: http://www.yeryuzudernegi.org/

14 Nisan 2011 Perşembe

Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri

Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri Paneli

Organik Tarım konusunu geniş kapsamlı ele alan ilk üniversite olan Bahçeşehir Üniversitesi bu kez de “Yerel, Ekolojik Gıda Sistemleri”nin toplumsal, ekonomik ve ekolojik yönlerini masaya yatırıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü’nün düzenleyeceği etkinlikte doğa, insan ve hayvanların refahı için yüksek standartları benimseyen, yerel ekonomileri destekleyen ve üretici ile tüketici arasında dolaysız ilişkiyi destekleyen “Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri”ni üreticiler ve tüketiciler beraber tartışacak. Kent Bahçeciliği, Balkon Tarımı, “Köyden” ekolojik beslenme gibi alternatif gıda sistemlerinin de masaya yatırılacağı etkinlik 22 Nisan 2011 Cuma günü Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü’nde gerçekleştirilecek. Saat 13:00’da başlayacak panelde konuşmacılar:

Yeryüzü Derneği’nden Aytaç Tolga Timur (İstanbul)

Kibele Kooperatifi’nden Berin Ertürk (Adapazarı)

Toprak Ana’dan Cem Birder (Çanakkale)

Slow Food, Fikir Sahibi Damaklar’dan Defne Koryürek

Bir Başka Gıda Mümkün Girişimi’nden Kadir Dadan (Balıkesir/Ocaklar)

Bayramiç Yeniköy’den Mustafa Ülgen (Çanakkale)

Bir Umut Derneği’nden Utkan Yetimoğlu ( İstanbul)

Tarih: 22 Nisan 2011

Saat: 13:00

Yer Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü. Salon A.203

Çırağan Caddesi, Beşiktaş / İSTANBUL

Katılım ücretsiz olup herkese açıktır.

www.bahcesehir.edu.tr

7 Ocak 2011 Cuma

Mersin'de İklim Meydanı

Türkiye’de İklim değişikliğinin etkilerini gözler önüne seren fotoğraf sergisi 11 Ocak 2011 tarihinde Mersin Üniversitesi’nde ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. Sergi, üniversitenin Çiftlikköy Kampüsü’nde bulunan Uğur Oral Kültür Merkezi’nin B Salonu’nda gerçekleşecek. Aynı gün ve aynı mekanda yapılacak olan “İklim Meydanı” tartışma toplantısında İklim değişikliği insan kaynaklı mı yoksa gezegenin doğal döngüsü mü? Bildiklerimiz bilmediklerimiz ve merak edilenler, konunun uzmanlarıyla tartışılacak.

Mersin’deki “İklim Meydanı” tartışmasına,

Koray Abacı - BM Ortak Programı İzleme ve Değerlendirme Uzmanı
Alper Acar - BM Ortak Programı Bölgesel Proje Koordinatörü
Hakan Doğan - Adana Meteoroloji Bölge Müdürlüğü
Ali Kesikbaş - Adana Meteoroloji Bölge Müdürlüğü
Mehmet Miras - NTV Mersin temsilcisi
Prof. Dr. Kemal Taslı - Mersin Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü

katılacak ve seyircilerden gelen soruları yanıtlayacaklar.

British Council’ın İklim Değişikliği programı çerçevesinde çalışmalarını desteklediği “İklim Savuncuları”nın projelerinden biri olan ``İklim Değişikliğini Yakala`` fotoğraf yarışmasında dereceye giren 26 fotoğraftan oluşan sergi sırasıyla Van, Trabzon, Konya, Gaziantep’i ziyaret etti. Gezici sergimiz Mersin, Urfa, Adana ve Deniz’liyi de ziyaret edecek. Sergi ve “İklim Meydanı” tartışmaları hakkında bilgi almak için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz.

http://www.britishcouncil.org/tr/turkey-science-climate-change-debate-climate-arena.htm
Sergiye dahil olan yarışmanın iki ayrı kategoride dereceye giren fotoğrafçıları ve seçimi yapan jüri üyeleri hakkında bilgi için aşağıdaki linki ziyaret edebilirsiniz. www.britishcouncil.org.tr/DOCUMENTS/Marcom/Science/Portfolio.pdf

Gezici sergi ve iklim meydanı tartışma toplantıları aşağıda belirtilen kurumların ortak çalışmasıdır

British Council, BM Türkiye’nin İklim Değişikliğine Uyum Kapasitesinin Geliştirilmesi Ortak Programı ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Bilgi Merkezleri.

14 Aralık 2010 Salı

2. Ekoloji Günleri 16 Aralık'ta başlıyor

Geçtiğimiz ay hizmete giren FFM (Fulya Fuar ve Kongre Merkezi) 16-19 Aralık 2010 tarihleri arasında "Ekoloji Günleri"ne ev sahipliği yapıyor.Organik ürün meraklılarına aynı zamanda alternatif yılbaşı hediye seçenekleri de sunacak olan organizasyonda, et ürünleri, çay, bal ve şaraptan; kozmetik ürünler, temizlik malzemeleri, tekstil ve "Organik Otel" konseptiyle, turizm ürünlerine dek çok sayıda organik sertifikalı ürün satışa sunulacak.Girişin ücretsiz olacağı organizasyon, saat 11.00 - 20.00 arasında gezilebilecek. ASDF Fuarcılık tarafından 2000 yılından bu yana İstanbul'da düzenlenen Ekoloji Günleri, bu yıl 2.kez Türkiye'deki organik ürün üreticisi, ithalatçısı ve tüketicisini bir araya getiriyor. Organik ürünü sadece üreten değil aynı zamanda tüketen bir toplum olma hedefiyle yola çıkan "Ekoloji Günleri"ne toplam 50 firma katılıyor. Yılbaşı alışverişi hareketliliğini de göz önünde bulunduran organizasyon yetkilileri, "Ekoloji Günleri"nde gıdadan, tekstile; kozmetikten, temizlik ürünlerine dek, organik ürün meraklıları için çok yeni ve alternatif yeni yıl armağanları olacağını belirtiyorlar.Etkinlik kapsamında düzenlenecek panel ve sunumlarla zenginleşecek olan Ekoloji Günleri İstanbul, şimdilerde Türkiye'de sayıları giderek artan organik ürün kullanıcısını sektördeki yeniliklerden haberdar etmek adına daha geniş bir ürün yelpazesini barındıracak.
İklim değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen Al Gore’un kurduğu The Climate Project derneğinin Türkiye’deki temsilcisi Ergem Senyuva Tohumcu’nun saat 17.30’da bir sunum gerçekleştirecek.

11 Kasım 2010 Perşembe

Sizin balık kaç santim?

Greenpeace Akdeniz, bugün duyurduğu yavru balık projesi ile denizlerimizin geleceğini tehlikeye atan yavru balık avı ve satışının durdurulması için çağrıda bulundu. Greenpeace gönüllüleri, Beşiktaş Balık Pazarı’nda, balıkçılara ve tüketicilere dağıttıkları balık boyları cetvelleri ile, herkesi bu kampanyaya katılmaya davet etti. www.kacsantim.org adresini ziyaret ederek de kampanyaya destek verilebiliyor.

Greenpeace Akdeniz, 2007’de de hazırladığı balık boyları cetveli ile tüketiciyi yasal boylar konusunda uyararak, avlanırken bunlara bile uyulmadığını anlatmıştı. Denizlerde balık stokları hızla tükenirken, bir kez bile yumurtlayamamış balıkların, yani yavru balıkların avlanması ve satılmasının acilen durdurulması için yaptığı çağrıyı yineliyor. Greenpeace'in, bu kez yayınladığı ve tüketiciye dağıttığı cetvelde ise, varolan bilimsel verilere dayanan en önemli ticari türlerin üreme boylarına yer veriliyor. Önerilen boylar, bilim insanlarının en önemli ticari türlerin üreme ve bilinen stok durumlarına bağlı olarak önerdiği minimum avlanma boylarından oluşuyor. Gelecekte de denizlerimizde balık olmasını istiyorsak, yasal avlanma boylarının bilimsel verilere dayanması şart.

Greenpeace Akdeniz Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı “Yetişkin bir balık, her yumurtlamada binlerce yavru verir, oysa ona en az bir kez bu şansı vermeden avlarsak soyu tehlikeye girer. İşte bu nedenle, balık stoklarının aşırı ve kontrolsüz avlanma sonucu hızla azalması, endüstriyel balıkçılığın henüz yavru olan balıkları hedeflemelerine neden olmaktadır. Bu da tüm stokların yakın zamanda tükenmesine neden olacaktır, yani yavru balık avlanmaya ve satılmaya devam ederse yakın zamanda denizlerimizde balık kalmayacak. Biz bu projeyi balıkçılığın denetimsiz ve plansız olarak büyümesini ve artan yasadışı avlanmayı durdurmak için hayata geçirdik. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın, yasal avlanma boylarını bilimsel verilere göre değiştirerek, yavru balık avını ve satışını denetlemesini ve bir an önce önemli türlerin yumurtlama ve gelişme alanlarının koruma altına alınmasını talep ediyoruz” dedi.

Balığını ölçtün mü?
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yayınladığı suürünleri sirkülerinde pekçok ticari türün avlanma boyları gerçek üreme boylarına kıyasla son derece küçük kalmakta. Örneğin, Bakanlığın sirkülerinde lüferin avlanma boyu 14 cm verilmişken aslında bu balığın üreme boyu en az 20 ila 25 cm dir. Bazı türlerin bilinen stok durumları o kadar risk altında ki, üreme boyuna erişen bireylerin yumurtlaması çok önemli. Aynı şekilde kalkan için yasal avlanma boyu 40 cm, ancak bilimsel olarak üreme boyu 42-44 cm. Ancak stokları kötü durumda olduğu için Greenpeace min 45 cm öneriyor. Greenpeace, tüketicileri, http://www.kacsantim.org/ sitesinde de yer alan önerilen balık boyları sayesinde doğru balık tüketimi konusunda bilinçlendiriyor.

Dökmecibaşı, “Denizlerimiz kirlilik, iklim değişikliği, yabancı türlerin artması, kıyısal yapılaşma, trol ve gırgır avcılığı gibi pekçok tehditle karşı karşıya. Tüm bu veriler, ilgili yaptırım ve yasaların acilen ciddi olarak uygulanmasının ve daha da genişletilerek önlemler alınmasının gerekliliğini kanıtlıyor. Aksi takdirde deniz kaynaklarının tükenmesi ile hem en değerli besin kaynaklarımızdan birini kaybedeceğiz, hem de yaşamı buna bağlı olan insanların, öncelikle balıkçıların geleceğini yokedeceğiz. Tarım Bakanlığı, acilen sürdürülebilir balıkçılık politikaları geliştirmeye ve uygulamaya başlamalı. Bunun için de tüketicileri yavru balık almamaya ve tüketmemeye çağırıyoruz” diye ekledi.

Fotoğraflar: Caner Özkan
Daha fazla bilgi için: http://www.kacsantim.org/

Banu Dökmecibaşı, Greenpeace Akdeniz Denizler Kampanyası Sorumlusu, 0 532 263 11 14 bdokmeci@greenpeace.org
Deniz Sözüdoğru, Greenpeace Akdeniz İletişim Sorumlusu, 0 532 324 32 04 dsozudog@greenpeace.org

6 Temmuz 2010 Salı

İklim Değişikliğini Yakala

15 Haziran 2010 - İstanbul British Council (İngiltere Büyükelçiliği Kültür Müsteşarlığı) “Challenge Europe – İklim Savunucuları” projesinin Türkiye ayağında, gönüllü iklim savunucularının çabaları ile hayat bulan “İklim Değişikliğini Yakala” fotoğraf yarışması, Türkiye’de iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmayı hedefliyor. British Council’ın, ünlü isimlerden oluşan jüri üyelerinin, sektörde çalışma yapan kurum temsilcislerinin ve iklim savunucularının katılımı ile 11 Haziran’da basına tanıtılan yarışma 15 Haziran’da başvuruları almaya başlayadı. İklim değişikliğinin Türkiye’deki etkilerini yakalayıp ödüller kazanmak ve fotoğraflarlarını milyonlar ile paylaşmak isteyen 18 yaşının üzerindeki herkes 15 Haziran 2010’dan itibaren www.britishcouncil.org.tr adresinden yarışmaya katılabilir.

15 Haziran – 15 Ağustos 2010 tarihlerinde başvuruları kabul edecek olan yarışmada fotoğraflar, iklim değişikliğine duyarlılıkları ile dikkat çeken yarışma jurisi, gazeteci ve fotoğrafçı Coşkun ARAL, oyuncu Arzu BALKAN, oyuncu Yetkin DİKİNCİLER, akademisyen Tolga HEPDİNÇLER oyuncu Tamer KARADAĞLI, Teknosa Genel Müdürü Mehmet NANE, yönetmen Ümit ÜNAL, fotoğrafçı Serkan ŞEDELE ile National Geographic Dergisi Fotoğraf Editörü Kemal NURAYDIN, Hurriyet.com.tr Kültür-Sanat Editörü Deniz ÖNER ve British Council Benim Kentim Sanat Projesi Yönetmeni Esra SARIGEDİK tarafından değerlendirilecek. Aynı zamanda fotoğraflar 23 Ağustos – 6 Eylül arasında, Hürriyet.com.tr üzerinden yapılacak olan halk oylaması ile milyonların beğenisine sunulacak.

British Council özel jürisinin iki ayrı kategoride yapacağı (serbest ve dijital kurgusal) değerlendirilmesinde birinci olan yarışmacılara 1500 TL, ikincilere 1000 TL, üçüncülere ise 750 TL miktarında para ödülü verilecek. Ayrıca Hurriyet.com.tr Kültür Sanat, sayfasında halk jürisinin birinci seçtiği yarışmacıyı Canon EOS 450D marka fotoğraf makinesi ile ödüllendirecek. Yarışmada dereceye girenler, Eylül 2010’da düzenlenecek olan ödül töreni ile ödüllerini jüri üyelerinin elinden alacaklar. Yarışma finalinin ardından tüm bu fotoğraflar bir sergi haline getirilecek ve sergi Türkiye turuna başlayacak.

27 Mayıs 2010 Perşembe

Sarı Yazma isyana çağırıyor

KARADENİZ’de süregelen yıkım ve talan şimdi de Cide Loç Vadisi’ni tehdit ediyor. Dünyanın ikinci büyük kanyonu olan Valla Kanyonu’nun içinde yer alan Küre Dağları Milli Parkı’nı dolaşan Devrekani Çayı, hepimizi varlığını sürdürebilmek için yardıma çağırıyor. Yöre halkının itirazlarını hiçe sayan kâr hırsını teşhir etmek için İstanbul’da bir etkinlik düzenleniyor. Loç Vadisi Koruma Platformu herkesi isyan çığlığını yükseltmeye çağırıyor.
29 Mayıs Cumartesi, saat 12’de İstanbul'da Kabataş Vapur İskelesi önü.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

25 Nisan 2010 Pazar

Horon,halay,zeybek, sarı yazma ve çevre mücadelesi

25 Nisan saat 12'ye doğru İstanbul Kadıköy Tepe Nautilus'un önüne gelenleri Türkiye'nin değişik bölgelerinden semboller, türküler, müzik aletleri,flamalar ve bayraklar karşıladı. Az sonra başlayacak yürüyüşün ve Kadıköy Meydanı'ndaki mitingin konusunu bilmeyenler, bölgelerin temsil edildiği bir festival var zannedebilirdi. Artvinli gençleri, Dersimlileri, Ege köylülerini,Amasralıları,Hasankeyflileri bir araya getiren yaşamı yok eden enerjiler. Kimi yerde nükleer kimi yerde termik santral. Kimi bölgede HES kimi bölgede baraj. Çernobil felaketinin 24. yılında, 6 bin kişi yaşam alanlarını tehlikeye atanlara, topraklarını kirletenlere, derelerini satanlara dur demek için bir araya geldi. Türkiye'de doğal yaşam belki de bugüne kadar hiç olmadığı kadar saldırı altında ve bu tekil çevre mücadelelerini ortaklaşmaya itiyor. İrili ufaklı kampanyalar gelişen iletişim araçları sayesinde yeni yeni bir araya geliyor, değişik bölgelerden yurttaşlar, aktivistler, yerel yöneticiler, hemşehri dernekleri dertlerine ortak bir çözüm arıyor. Seslerini bakanlara, milletvekillerine, medya kuruluşlarına duyurmak istiyorlar. Örneğin 75o'si Karadeniz'de olmak üzere 1700 baraj ve HES projesinden bahsediliyor. Bu projelerin yaratacağı tahribatı ortak bir mücadele olmadan engellemek ve daha geniş anlamda enerji politikaları ile birleştirmeden düşünmek mümkün olamaz (Bu konuda Ümit Şahin'in Yeşil Gazete'de yayınlanan "HES'lere karşı mücadele" yazısını okumanızı tavsiye ederim). Bugüne kadar Mersin Akkuyu'da yapılması planlanan nükleer santralin dışında Sinop'ta ve İğneada'da da santral yapılması son dönemde gündeme geldi. Öte yandan yapım ya da planlama aşamasında 47 yeni kömürlü termik santral bulunuyor. Greenpeace'in hesaplamalarına göre Sinop Gerze'de kurulacak olan 1000 MW gücündeki ithal kömür ve motorin ile çalışacak termik santral yılda 6 milyon ton CO2 salımı yapacak. İstanbul'daki miting ile eş zamanlı olarak Sinop-Gerze'de de bir miting yapıldı. Radikal'in haberine göre 6 bin, Sendika.org'un haberine göre ise 20 bin kişi termik santralin yapılmasına hayır dedi. Elbette bu tür etkinliklerle ülkenin enerji ve su politikaları bugünden yarına değişemeyecek ancak artık halkın katılımını gözetmeyen, tepeden inmeci,sürdürülebilir olmayan, doğal yaşamı tehdit eden, kirli enerjilere dayanan politikaların karşısında artık daha güçlü bir sesler var. Ayrıca mitingin açılışında dendiği gibi
Çoruh’tan,Senoz’dan,Şavşat’tan Fındıklı’dan,Papart'tan,Hemşin’den,Macehel’den,Sinop’tan, Cbayram ide’den, Bartın’dan , Görele’den tüm Karadeniz'den geldik ya biz,

Artık Bergama mücadelesinde yaşamı savunan ve bugün aramızda olmayan Hopdediks (Bayram Kuzu) daha mutlu yatıyor...
Yuvarlakçay’daki çadırlar daha sıcak….

Senoz’daki, Fındıklı’daki nöbetçiler daha güçlü…
Hasankeyf'in ömrü bir on yıl daha uzadı...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...