çevre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çevre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Nisan 2014 Cuma

Öğrenci Kongresi'nde Kentleşme ve Çevre

XI. Ulusal Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ÖğrenciKongresi,  bu yıl Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nün öncülüğünde Yeditepe Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşiyor. 24-26 Nisan 2014 tarihleri arasında düzenlenecek kongreye 71 üniversiteden lisans ve yüksek lisans öğrencisi 150 katılımcı gelecek.

Siyaset Bilimi, Yönetim Bilimi, Kentleşme ve Çevre ve Uluslararası İlişkiler alanlarında 50 bildirinin sunulacağı kongrede küreselleşmeden siyasi partilere, kamu yönetimi  reformlarından sosyal belediyeciliğe, kentleşmeden çevre yönetimine, AB-Türkiye İlişkilerinden Arap Baharı’na pek çok konu masaya yatırılacak. 
Kentleşme ve Çevre konusunda bu sene öne çıkan konular şöyle:  Kentsel Dönüşüm, Nükleer Santraller, İklim Değişikliği, Sürdürülebilir Ulaşım, Yeşil Belediyecilik, HES ve Çevre Hareketleri
Ayrıntılı bilgi için kongre web sayfası: http://ulusalsbkykongresi.yeditepe.edu.tr





27 Mart 2014 Perşembe

Yerel Seçimler, Kent Sözleşmeleri ve Çevre Hareketleri

İstanbul Sözleşmesi'nden
Ulusal siyasetin gündeminin yerel siyasetin üzerindeki etkisinin çok büyük olduğu bir dönemden geçiyoruz. Yerel sorunların artarak katlandığı, rant ve imar yolsuzluk iddalarının ayyuka çıktığı bu dönemde  toplumsal hareketlerin ve sivil toplum örgütlerinin kent ve doğa bağlamında yerel seçimlere müdahil olmaya çalıştıklarını gözlemliyoruz. 

Bu müdahil olma kanallarını, adaylar üzerinde baskı oluşturma ve denetim yaratma mekanizmalarını iki bölümde değerlendirebiliriz. Birinci grupta “Kent Sözleşmeleri”ni ikinci grupta da çeşitli toplumsal grupların süre giden kent-doğa mücadeleleri çerçevesinde adaylar üzerinde oy baskısı oluşturmak için düzenledikleri kampanyaları sayabiliriz.

Kent Sözleşmeleri 

İstanbul ve İstanbul’dan uyarlanarak İzmir,Antalya ve Batman; Rize; Eskişehir ve Mersin’de örneklerini gördüğümüz kent sözleşmelerini Gezi direnişinin bir dinamiği olarak değerlendirebiliriz. Bu sözleşmelerin ağırlık verdiği konular katılımcılık başta olmak üzere şeffalık ve hesap verebilirlik ve yerindenlik. Merkezi vesayetin kaldırıldığı, yurttaşların tabandan örgütlenip karar mekanizmalarına katılabildiği, inanç, kimlik, parti ayrımı olmaksızın herkesi kent hakkına sahip olabildiği bir yönetim anlayışını oluşturmak sözleşmelerin ortak noktası.  Farklı gruplar sözleşmeleri kaleme alıp yaygınlaştırabiliyor. İstanbul’da bir grup yurttaş ve uzman; Eskişehir’de Kent konseyi, Esyo, Eskişehir küçük Millet Meclisi ve Sivil toplum örgütlerinin ortaklaşa oluşturdukları Eskişehir'e Sahip Çıkıyoruz Platformu; Rize’de Saadet Partisi belediye başkan adayı Prof.Dr. Mehmet Bekaroğlu ile birlikte bir grup Rizeli sözleşmeleri hazırlayıp imzaya açtılar. Her ne kadar seçim öncesi sürece yoğunlaşılsa da seçilen adayların taahhütlerini veya genel anlamda yerel yönetimleri takip etmek, denetlemek ve kentsel bir hareket yaratmanın da mücadelenin bir ayağı olduğu vurgulanıyor. İmzacı belediye başkanı adaylarına ve ulaşılan siyasi partilere bakıldığında genelde CHP, HDP/BDP ve az da olsa MHP gözlemleniyor. Aşağıda sözleşmelerden belli başlı örnekleri bulabilirsiniz. Bunların hangi koşullarda ortaya çıktığı, nasıl oluşturulduğu , hangi toplumsal gruplarca üretildiği ve kullanıldığı,şehirler arasında nasıl yayıldığı, hedefleri ve başarı kriterlerinin araştırılması gerekiyor. 

Kent talanına oy yok 

İkinci grupta doğa ve kent mücadelelerinden belirli grupların adaylara ve seçmenlere yönelik çalışmalarını ele alabiliriz. Bu grup kendi içinde üçe ayrılabilir. İlk olarak özellikle büyükşehirlerde kentsel dönüşümden etkilenen semt/mahalle dayanışmalarının oluşturduğu kampanyalar var. İstanbul Sarıyer ilçesine bağlı Derbent, Kazım Karabekir Paşa, Armutlu, Ferahevler içinde olmak üzere toplam on iki mahallesinden yurttaşlar arazilerinin kendilerine toplu devri için bir taahhütname kaleme aldılar.  Arazilerin toplu devri için CHP’li Sarıyer Belediye Başkan Adayı Şükrü Genç, HDP Sarıyer Eş Başkan Adayı Önder  Birol Bıyık, TKP Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Aydemir Güler, İşçi Partisi ve Büyük Birlik Partisi adayları taahhütnameyi imzaladı.

Aynı minvalde Kartal-Maltepe-Pendik Dayanışması, yerel seçim öncesi belediye başkan adaylarına yönelik rantı değil toplum yararını gözeten, katılımcı bir kent politikası için çağrıda bulundu.  Cevizli Tekel fabrikası, Yunus Çimento Fabrikası gibi alanların tasfiyesiyle birlikte bu sanayi alanlarında çalışan işçi mahallelerinin de kentin çeperlerine itildiğini savunan dayanışma konut ihlaline vurgu yaparak yerel yönetimlerin kamu ve toplum yararını odağına almasını talep etti.

Derelerin Kardeşliği'nden başkan ve muhtar adayları 

İkinci olarak çevre mücadelelerinin yerel seçimlerde aday göstermesi veya mücadelelerini desteklemeyen adaylara oy verilmemesine yönelik kampanyalar var. DEKAP adına yapılan çağrıda, “HES’lere, madenlere, nükleere ve benzeri projelere karşı çevre ve yaşam mücadelesi verenler, yerel seçimlerde başta köy ve mahalle muhtarlıkları olmak üzere, belde, ilçe ve il belediye başkanlıkları, belediye ve il genel meclisi üyelikleri için adaylıklarını gündeme almalıdır!" deniliyor.  Doğu Karadeniz'de 7 ilçe ve onlarca mahallede Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP)  mücadelesi içinde yer alan isimler aday oldu. CHP'den ve ÖDP'den belediye başkanlıklarına aday olan Karadenizliler'in önem verdiği diğer bir yönetsel kademe de muhtarlık.HES'lerin  ÇED sürecinde  önemli görev üstlenen muhtarların seçilmelerinde HES karşıtı olup olmamaları sonucu etkileyebiliyor. 

“Nükleer tehlikeye karşı çıkmayana oy yok”


NKP'nin yerel seçimler için hazırladığı afiş
Nükleer Karşıtı Platform, Mersin ve Sinop başta olmak üzere Türkiye’de başlattığı “Nükleer tehlikeye karşı çıkmayana oy yok” kampanyasını sürdürüyor. Nükleer karşıtlarının sesinin yerel yönetimlerde duyulmasına  ihtiyaç olduğunu belirten NKP’nin çağrısını Mersin’de MHP adayı Burhanettin Korkmaz, CHP adayı Macit Özcan ve BDP adayı Sibel Yiğit nükleer santrale karşı irade beyanı verirken AKP adayı Mustafa Sever henüz imzalamadı. 

Son kategoride ise çevreci sivil toplum kuruluşlarının adaylara ve seçmenlere yönelik yürüttüğü kampanyalar var. TEMA Vakfı, yerel yönetimlerin Anayasa'da ile garanti altına alınan “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı” konusunda çok önemli bir rol oynadığından hareketle 2014 yılında belediye başkan adaylarına taleplerini tarım arazilerinin korunması; doğal ve kültürel kimliklerin korunması; yeşil alanların korunması başta olmak üzere 14 madde halinde iletiyor. 

2009 yılında yani bir önceki yerel seçimde Greenpeace  İstanbul Büyükşehir Belediyesi bağımsız başkan adayı olarak tasarlanan "Seyfi Solukal" isimli bir hayali kahraman yaratmış ve belediye başkan adaylarını Türkiye’de planlanan 47 kömür santraline karşı birleştirmek ve iklimi koruyan yerel politikalar geliştirilmesini sağlamakya çalışmıştı. Siyasi parti farkı gözetmeksizin tüm belediye başkan adaylarına imzaya açılan "Güneş için Belediye Başkanları Bildirgesi"ni 34 belediye başkan adayı imzalamıştı. Ayrıca başkan adaylarına  iklim konusunda politika geliştirmelerine yardımcı olması için bir kılavuz hazırlanmıştı. 


Yrd. Doç. Dr. Barış Gençer Baykan

Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü



“ İstanbul’un gelişimi, yönetimi ve geleceği ile ilgili kararlar konusunda söz ve sorumluluk sahibi olmak istiyoruz. Kentimize sahip çıkıyoruz ve İstanbul’u yönetmeye aday olanlardan da İstanbul’a sahip çıkmalarını talep ediyoruz. Aday hangi partiden olursa olsun, aşağıda açıkladığımız temel ilkelere uygun çalışmasını sağlamak için birbirimize söz veriyoruz.”
CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Mustafa Sarıgül, HDP Büyükşehir Belediye eşbaşkan adayları Sırrı Süreyya Önder ve Pınar Aydınlar ve MHP Büyükşehir Belediye başkan adayı İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamış. HDP’nin 38 ilçe eşbaşkan adayı (neredeyse ilçelerin tamamı-İstanbul 39 ilçe), MHP’nin sadece Şişli adayı ve CHP’nin Kadıköy,Adalar ve Şişli adayları imza vermişler.


Biz sözleşmeyi imzalayanlar olarak Rize’nin yönetimi ve geleceği ile ilgili kararlar konusunda söz ve sorumluluk sahibi olmak istiyoruz. Şehrimizin yönetimi için seçilecek aday hangi partiden olursa olsun, aşağıda açıkladığımız temel ilkelere uygun çalışmasını talep ediyoruz.
  • Şehrin yönetiminde şeffaflık ve denetlenebilirlik esas olmalıdır.
  • İnsanlara hizmetin her aşamasında adalet ve eşitlik ilkesi gözetilmelidir.
  • Yöneticiler, şehirde yaşayanların paydaş olduklarını bilerek halkın, mahaller ve ilimizle ilgili tüm kararlara katılımını sağlamalıdır.
  • Rize Sözleşmesi- Kelime Bulutu
  • Rize, bölük pörçük projelerle değil, doğal, tarihi, sosyo-ekonomik, mimari ve insani tüm değer ve özelliklerini bir bütün olarak düşünen, çevre-insan dengesini merkezine alan planlarla yönetilmelidir. Şehrin tüm paydaşları, uzmanlar, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin dahil olduğu katılımcı bir süreçle bu planlar düzenli aralıklarla güncellenmelidir.

“Her Eskişehirlinin yaşadığı şehir ile ilgili kararlara aktif olarak katılma, bilgi alma ve denetleme hakkı vardır. Yerel yönetimler belediye hizmetlerini dil, din, inanç, mezhep, etnik köken, cinsel yönelim, kimlik ve siyasi parti ayrımı yapmaksızın tüm Eskişehirlilere eşit ve adil bir şekilde sunmakla sorumludur. Yerel yönetimler Eskişehir’in tarihi, mimari ve kültürel kimliğini korumalıdır. Yerel yönetimler sürdürülebilir bir kentleşme için, yenilenebilir enerji kaynakları, bilinçli tüketim, organik ürünlerin teşviki ve çevre dostu geri dönüşüm konusunda çalışmalar yapmalıdır.


“Bu sözleşmeyi imzalayanlar olarak İzmir’in gelişimi, yönetimi ve geleceği ile ilgili kararlar konusunda, söz ve sorumluluk sahibi olmak istiyoruz. Kentimize sahip çıkıyoruz ve İzmir’i yönetmeye aday olanlardan da İzmir’e sahip çıkmalarını talep ediyoruz. Aday hangi partiden olursa olsun, aşağıda açıkladığımız temel ilkelere uygun çalışmasını sağlamak için birbirimize söz veriyoruz.

23 Aralık 2013 Pazartesi

Öğrenci Kongresi'nde Kentleşme ve Çevre Sorunları

XI. Ulusal Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğrenci Kongresi,  bu yıl Yeditepe Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşiyor. 24-25-26 Nisan 2014 tarihleri arasında yapılacak olan kongre, Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü tarafından düzenleniyor.
Kongre sunumları,  her yıl olduğu gibi sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında belli bir temaya dayanan bildirilerden oluşacak. Yaklaşık 30 üniversiteden 150 katılımcının beklendiği kongrede Siyaset Bilimi, Yönetim BilimiKentleşme ve Çevre Sorunları ve Uluslararası İlişkiler alanlarının altında küreselleşmeden siyasi partilere; kamu yönetimi  reformlarından sosyal belediyeciliğe; kentleşmeden çevre yönetimine; AB- Türkiye İlişkilerinden Arap Baharı’na pek çok konu masaya yatırılacak. Üç gün sürecek olan kongrenin ilk iki gününde eş zamanlı oturumlar düzenlenecek. 
Kentleşme ve Çevre Sorunları başlığı altında şu konularda bildiri bekleniyor:
Türkiye’de Kentleşme Analizi, Sürdürülebilir Toplumlar ve Kentler,  Kent Hakkı ve Kent Hareketler,  Kentsel Çevrede Stratejik Karar Mekanizmaları,  Kentsel Dönüşüm,  İklim Değişikliği ve Kentler, Çevre Yönetimi ve Sürdürülebilirlik,  Yeşil Belediyecilik, Sürdürülebilir Atık Yönetimi,  Uluslararası Çevre Sözleşmeleri, Çevrenin Yerinden Yönetimi,  Çevre Hareketleri, AB Çevre Politikası, AB Uyum Sürecinde Türkiye’de Çevre Politikaları,  Yerel Çevre Eylem Planlaması,  Gecekondu-Varoş-Kapalı Site, Sürdürülebilir Ulaşım, Kentleşme ve Konut Politikası: TOKİ, Doğal Afetler ve Yönetimi, Küreselleşmiş Dünyada Kent,  Kent ve Ekonomik Sektörler, Çevreci Örgütler, Türkiye’de Nükleer Enerji Tartışmaları: Mersin-Akkuyu ve Sinop Nükleer Santralleri. 
Bildiri özetlerinin gönderilmesi için son tarih  15 Ocak 2014
Katılım ile ilgili detaylar için http://ulusalsbkykongresi.yeditepe.edu.tr/

15 Aralık 2013 Pazar

İstanbul Kent Mitingi 22 Aralık 2013

4 Kasım 2013 Pazartesi

Doğa çocuklar için bir ihtiyaç!

 TEMA Vakfı tarafından Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Okul Öncesi Eğitimini Geliştirme Derneği işbirliğinde yürütülen Minik TEMA Eğitim Programı; 2012- 2013 eğitim-öğretim döneminde İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından desteklendi. Proje kapsamında İstanbul’da 500 okulda, 1.142 sınıftaki 29.800 çocuğa doğa eğitimleri verildi.
·         Türkiye’de bu ölçekte ilk defa yaptırılan Doğa Çocuk İlişkisi Araştırması’na göre okul öncesi çocukların %91’i yaşadığı yerlerde hayvanlar ve bitkiler daha fazla olsaydı daha mutlu olacağını belirtilirken, 7-17 yaş grubunun %76’sı doğaya ve doğada yaşayan canlılara karşı sorumluluk hissediyor
·         Minik TEMA İstanbul Eğitim Programı kapsamında hedeflenen 15 kazanım; programın etki ve verimliliğinin ölçülebilmesi ve çocuklardaki gelişmelerin takip edilebilmesi için eğitim öncesi ve eğitim sonrası olmak üzere öğretmenler tarafından değerlendirildi. Eğitimden sonra her bir kazanım bazında öğrencilerin çevreyle ilgili farkındalık oranlarının en az %90’a çıktığı görüldü. Bazı kazanımlarda bu oran %98’e yükseldi.
·         Öğretmenler; Minik TEMA Programı’na katılan öğrencilerin yaratıcılıklarının geliştiğini, neden-sonuç ilişkisi kurduğunu, farkındalıklarının arttığını, heyecan duyduğunu, nesnelere karşı daha dikkatli olduğunu, eğlendiğini, merak ettiğini, ilgilendiğini, doğaya karşı duyarlı olduğunu, ilgilendiğini, doğaya karşı duyarlı olduğunu, empati kurma becerisinin geliştiğini belirtti.

Doğa Çocuk İlişkisi Araştırması; Doğa çocuklar için bir ihtiyaç!

TEMA Vakfı’nın İSTKA desteğiyle 2.500 çocukla gerçekleştirdiği Doğa Çocuk İlişkisi Araştırması okul öncesi ve ilkokul- ortaokul- lise yaş grupları olmak üzere iki ayrı araştırma olarak yapıldı. Araştırma; doğanın çocuklar için bir ihtiyaç ve çok iyi bir öğrenme ve gelişme ortamı olduğunu ortaya koydu.

Doğa Çocuk İlişkisi Araştırması Genel Bulgular
·         Çocuklar boş zamanlarında en çok televizyon izliyor, alışveriş merkezlerine gidiyor.
·         Parkta oynayan, doğayla ilişkisi olan çocukların çoğu ise bilgisayar oynamıyor, internete girmiyor.
·         Erken yaşta doğa eğitimi almış çocuklar büyüdüklerinde doğa dostu, çözüm odaklı ve kendine güvenen bireyler oluyor.
·         Çocuklar en çok parkta mutlu oluyor ve okullarında en çok bahçe görmek istiyor.
·         Çocuklar yaşam tarzları ile doğa sorunları arasındaki ilişkiyi kuramıyor.
·         Annenin ilgisi ve eğitim düzeyi arttıkça çocukların doğayı koruma isteği ve farkındalığı artıyor.
·         Hem evinin bahçesi hem de evinin yakınlarında park bulunan çocukların; %73’ü parkta oyun oynuyor, %53’ü alışveriş merkezlerine gitmiyor.
·         Evinin yakınında park olanların %79’u alışveriş merkezlerine gitmiyor.
·         Evlerine yakın bahçe ya da park bulunmayan çocukların, %57’si parkta oynamıyor, %40’ı doğa yürüyüşü yapmıyor.
·         Parkta oyun oynayanların % 81’i boş zamanlarında internete girmiyor.
Okul Öncesi Çocuklar Özelinde Yapılan Araştırma Sonuçları
·         %69’u boş zamanlarında en çok televizyon izliyor.
·         %62,7’si kendini parkta-doğada daha mutlu hissediyor.
·         %78,6’sı yakınlarında park olmasını talep ediyor.
·         Evinin yakınında park olanların %79’u alışveriş merkezlerine gitmiyor.
·         %77’si toprakla oynamayı seviyor.
·         Parkta oyun oynayanların % 81’i boş zamanlarında internete girmiyor.
·         %91’i yaşadığı yerlerde hayvanlar ve bitkiler daha fazla olsaydı daha mutlu olacağını belirtiyor.
İlkokul – Ortaokul ve Lise yaş grubu Özelinde Yapılan Araştırma Sonuçları
·         %66,7’si boş zamanlarında en çok televizyon izliyor.              
·         %72’si yaşadığı yerlerde hayvanlar ve bitkiler daha fazla olsaydı daha mutlu olacağını belirtiyor.
·         %76’sı doğaya ve doğada yaşayan canlılara karşı sorumluluk hissediyor.
·         Annenin ilgisi ve eğitim düzeyi arttıkça çocukların doğaya olan ilgisi artıyor.
·         %62’si sosyal medya kullanıyor.

·         Bilgisayar başında oynayan öğrenciler parklardan, doğadan uzaklaşıyor.

16 Ekim 2013 Çarşamba

Çılgın Projeler Konferansı

Program Akışı

26 Ekim, Cumartesi

10:00-10:15 Açılış Konuşmaları
Helene Flautre, AP Yeşil-EFA Grubu Milletvekili, Türkiye-AB Karma Parlamenterler Komitesi Başkanı
10:15-10:40 Ana Konuşma
Paolo Prieri, Mega Projeler Ağ Koordinatörü
“Gereksiz ve Empoze edilmiş Projelere karşı Forum Oluşturma: Tarihsel bir Gereklilik”

10:40-11:00 Kahve Arası

11:00-12:30 Panel: Türkiye ve Avrupa’daki Mega Projelere bir bakış
Türkiye’deki Çevre İhitlaflarını daha iyi anlamak: Bir Haritalama Örneği
Begüm Özkaynak, Cem İskender Aydın, Pınar Ertör Akyazı, Irmak Ertör Boğaziçi
Üniversitesi Politik Ekonomi Çalışma Grubu
Lisa Ariemma, Yüksek Hızlı Tren Karşıtı Hareket, Italya
Codruta Nedelcu, Association ARIN, Romanya
Daniel Popov, Bankwatch and Centre for Environmental Information and Education, Bulgaria

12:30-13:30 Öğle Arası

13:30-14:15 Kanalİstanbul Projesi: Bilimsel bir karşı görüş
Cemal Saydam, Hacettepe Üniversitesi
Ethem Gönenç, İstanbul Üniversitesi

14:15-15:45 Türkiye’deki Çılgın Projeler Işığında Kentsel Dönüşüm
Cihan Uzunçarşılı Baysal, Kent Hareketleri
Çare Olgun Çalışkan, Kuzey Ormanları Savunma Platformu
Uğur Dündar, Mimar Sinan Üniversitesi
Korhan Gümüş, Taksim Platformu

15:45-16:00 Kahve Arası

16:00-18:00 Panel ve Tartışma: Kalkınmacı Gündem ve Yeşil Cevaplar
Cengiz Aktar, Gazeteci, YSGP DK Üyesi
Fikret Adaman and Bengi Akbulut, Boğaziçi Üniversitesi, Politik Ekonomi
Çalışma Grubu
Haluk Levent, Galatasaray Üniversitesi, YSGP DK Üyesi
Ahmet Atıl Aşıcı, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi
Sedat Kalem, WWF-Türkiye

27 EKİM, Pazar
Yer: Taksim Hill Hotel

10:00-10:20 Karar Alma Süreçlerine Halkın Katılımı
“AB’de Vatandaş İnisiyatifi: Demokratik Süreçler ve Kurumsal Cevaplar”
Olga Kikou, Yunan Yeşil Partisi, Yunan Yeşil Enstitüsü

10:20-12:00 Panel ve Forum: Ekolojik bağlamda yıkıcı projeleri nasıl durdurabiliriz?
Hande Atay -Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları(ÇEHAV), Ekoloji Kollektifi
Yakup Şekip Okumuşoğlu, Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV)
Oya Ayman, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Doğa Hakları Çalışma Grubu
Murat Güvenç, İstanbul Şehir Üniversitesi
Fidanka Bacheva-McGrath, CEE Bankwatch Ağı
Kostas Loukeris , Yunan Yeşil Partisi, Yunan Yeşil Enstitüsü

12:00-13:00 Öğle Arası

13:00-15:30 Panel ve Söyleşi: Türkiye’de Çılgın Projeler ve Çevre Gazeteciliği
Moderatör: Pelin Cengiz, Gazeteci

Mehveş Evin, Milliyet
Gürhan Savgı, Zaman/Aksiyon
Utku Zırığ, IMC TV-Yeşil Bülten
Filiz Yavuz, Serbest Gazeteci
Seçkin Ürey, Habertürk
Güray Öz Tekin, Cumhuriyet
Serkan Ocak, Radikal
Yonca Poyraz Doğan, Today’s Zaman


15:30-15:45 Kahve Arası

15:45-16:30 Genel Değerlendirme ve Kapanış
Konferansın sonu

5 Haziran 2013 Çarşamba

Taksim Dayanışması'nın Talepleri

27 Mayıs 2013 tarihinde saat 22.00 sularında Taksim Gezi Parkı’nın fiilen yıkılması girişimi sonrası yaşanılan toplumsal duyarlılık karşısında hükümetin izlediği polis şiddeti nedeniyle başta Taksim İstanbul olmak üzere bütün yurtta, yurttaşlar demokratik tepkilerini ortaya koymaktadır.
Öncelikle hayatını kaybeden Abdullah Cömert ve Mehmet Ayvalıtaş’ın ailelerinin acılarını paylaşıyor, yaralanan binlerce yurttaşımıza acil şifa dileklerimizi iletmek istiyoruz.
Ne yazık ki, toplumun demokratik ve insan hakkı eksenli taleplerinin barışçıl ve demokratik şekilde ortaya konmasına karşı iktidar şiddet, baskı ve yasakçı politikalarına devam etmektedir. Tek bir yurttaşımızın burnunun kanamadığı, gerilimlerin ortadan kalkarak demokratik taleplerin dillendirilebildiği bir toplumsal iklime bir an önce kavuşmak için yoğun çaba harcadığımızın bilinmesini isteriz.
Bu nedenlerle; Taksim Dayanışması olarak aşağıdaki taleplerin Hükümet tarafından bir an önce yerine getirilmesi için somut adımların atılmasını bekliyoruz.
  • Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağını, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını, Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulmasını,
  • Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, iki yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara, Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını, Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,
  • Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılmasını,
  • 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını TALEP EDİYORUZ.
Bunun yanı sıra; 27 Mayıs 2013 saat 22.00′dan bu yana ülkemizin meydanlarında, caddelerinde, sokaklarında ve tüm kamusal alanlarında yükselen tepkilerinin içeriğinin, ruhunun, beklentilerinin, taleplerinin yetkililer tarafından fark edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yaşananları “marjinallikle” açıklamaya çalışmak görmezlikten gelmek anlamına gelir. Gezi Parkına müdahale ile simgeleşen iktidar anlayışının yurttaşlarımızda “yaşam tarzına ve inançlarına müdahale ve hor görülme” biçiminde algılandığı ve buna kadını, erkeği, genci, yaşlısı ile büyük bir toplumsal tepki gösterdikleri; “biz varız, buradayız ve taleplerimiz var” biçiminde yanıt verdikleri görülmektedir.
Yükselen bu tepkinin içeriğinin; “başta 3. Köprü, 3. Havaalanı, Kanal İstanbul, AOÇ ve HES’ler olmak üzere ekolojik değerlerimizin talanına ve güncel olarak Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısına ilişkin itirazların, ülkemize ve bölgemize ilişkin savaş siyasetine karşı duruşun ve barış talebinin, alevi yurttaşlarımızın hassasiyetlerinin, kentsel dönüşüm mağdurlarının haklı taleplerinin, kadınların bedenleri üzerinde denetim kuran muhafazakar erkek politikalarına karşı yükselen sesin, üniversite, yargı ve sanatçılar üzerindeki baskılara karşı direncin, başta Türk Hava Yolu işçileri olmak üzere tüm emekçilerin hak gasplarına karşı taleplerinin, tüm cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı mücadelenin, yurttaşların eğitim ve sağlık hakkına ulaşımının önündeki tüm engellerin kaldırılması istemleri” olduğunu iktidar sahiplerine iletmek istiyoruz.
TAKSİM DAYANIŞMASI

4 Haziran 2013 Salı

Taksim Gezi Hareket'nin talepleri


TAKSİM PLATFORMUNDAN BASIN AÇIKLAMASI - 01.06.2013

1. Gösteri ve yürüyüş yapmak anayasal ve demokratik bir haktır. Parkı, yeşili ve ağaçları korumak isteyenlere şiddet uygulamak ise suçtur.
2. Bu amaçla hareket eden yaşlı genç, hasta, sağlıklı insanların üzerine yoğun şekilde biber gazı sıkmak ve şiddet uygulamak vahim bir insan hakları ihlali ve işkencedir.
3.  Farklı görüşlerden oluşan çok sayıda uzmanla yola çıkan ve bağımsız sivil bir insiyatif olan Taksim Platformu projenin duyurulduğu ilk günden beri yönetimle Taksim'e yapılması planlanan müdahaleyi konuşmaya çalışıyor. Yönetimin görüşmek yerine şiddeti, kaba kuvveti tercih etmesi kabul edilemez.
4. Yönetimin Taksim'deki ağaçlara zarar vermeyeceğinin sözünü vermesini istiyoruz. Taksim'e yapılacak inşaattan vazgeçilmesini ve kentin merkezindeki en büyük yeşil alanın mevcut ağaçlara zarar verilmeden genişletilmesini ve STK'ların da katılımı ile daha iyi korunmasını talep ediyoruz.
Aksi halde yönetim İstanbul'un en önemli yeşil alanını yok etmeye çalışan ve bu nedenle halkı ayaklandıranlar olarak tarihe geçecektir.
5. Bu gerçekler doğrultusunda halkın demokratik ve toplumsal tepkisini dile getirmesine desteğimiz devam edecektir.


"Taksim Hepimizin!"

www.taksimplatformu.com

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Gençler çevreci davranışta çekimser, kız öğrenciler erkeklerden daha duyarlı


Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi, Betam, “GENÇLER ÇEVRECİ DAVRANIŞTA ÇEKİMSER, KIZ ÖĞRENCİLER ERKEKLERDEN DAHA DUYARLI” başlıklı araştırma notunu yayınladı.

Gençlerin çevre hakkındaki tutum, bilgi, kaygı ve davranışlarının gelecekte doğal kaynaklar ve onların sürdürülebilirliği üzerinde doğrudan ve dolaylı etkisi bulunuyor. Öte yandan gençlerin çevre sorunları ile neden ve nasıl ilgilendiği ve hangi koşullarda çevreci davranışlar geliştirebildiğinin incelenmesi gelecek kadar bugün için de önemli.

Bahçeşehir Üniversitesi MYO öğretim görevlileri Ahu Ergen ve Seda Gökçe Turan ve Betam Araştırma Görevlisi Dr. Barış Gencer Baykan’ın İstanbul’da lise son sınıfta eğitimine devam eden 16-17 yaş grubunu kapsayan 1034 kişilik örneklemle yaptığı  araştırmada, öğrencilerin çevre duyarlılıkların farklı şekillerde ortaya çıktığı görülüyor.  Öğrencilerin %19’u çevreyle ilgili medya-yayın takibi yaparken %37’si çevresel inisiyatif alıyor. Öğrencilerin %59’u çevresel bilgiye sahipken %69’u çevresel farkındalık gösteriyor ve %70’i etrafına, akranlarına çevre konularında liderlik edeceğini belirtiyor. Araştırmada kız ve erkek öğrencilerin çevreye yönelik davranışlarında, çevresel farkındalık ile bilgi seviyelerinde de farklılıklar gözlemleniyor.


Gençlerin çevre hakkındaki tutum, bilgi, kaygı ve davranışlarının gelecekte doğal kaynaklar ve onların sürdürülebilirliği üzerinde doğrudan ve dolaylı etkisi bulunuyor. Bugünün gençlerinin geleceğin karar vericileri olacağı düşünüldüğünde onların çevre konusunda ne düşündüklerini ve hissettiklerini, neler  bildiklerini ve çevre için ne gibi inisiyatifler almaya hazır olduklarını araştırmak, çevrenin korunmasının geleceği ile ilgili ipuçları vermesi bakımından önem taşıyor.[1] Öte yandan doğa gençlere miras kalacağından gençlerin çevre ve doğayı koruma ile yakından ilgilenmeleri gerektiği savının ötesine geçip gençlerin çevre sorunları ile neden ve nasıl ilgilendiği ve hangi koşullarda çevreci davranışlar geliştirebildiğinin incelenmesi gelecek kadar bugün için de önemli.

Gençlerin çevresel bilgi düzeyini, çevresel tutum ve davranışlarını inceleyeceğimiz araştırmanın ilk bölümünde İstanbul genelinde 12. sınıf öğrencilerinin çevre konusunda bilgi, tutum ve davranışlarını cinsiyet açısından ele alıyoruz. Kadınlar ve erkekler, toplumsal cinsiyet rolleri dolayısıyla çevre sorunlarından farklı derecede etkileniyorlar. Çevre politikalarının karar mekanizmalarında kadınlar ve erkekler eşit biçimde temsil edilmiyorlar. Kadın ve erkek arasındaki toplumsal eşitsizlikler kalkınma, çevre ve iklim değişikliği bağlamında derinleşebiliyor. 1980’lerden itibaren toplumsal cinsiyet ve çevre konusu gündeme gelmeye ve akademik ve siyasi çevrelerce tartışılmaya başlandı. Özellikle Birleşmiş Milletler bünyesinde çevre, iklim ve enerji krizlerinin kadınlar üzerindeki etkilerinin belirlenmesi ve azaltılmasına yönelik çalışmalar başlatıldı.[2] Genç kadın ve erkeklerin çevre ile ilgili konulara bakışını ele almak ve varsa farklılıklar üzerine düşünmek çevresel eğitim süreçlerinin tasarlanması, cinsiyet eşitsizliklerinin giderilmesi ve sürdürülebilirlik politikalarına toplumsal cinsiyetin dahil edilmesi açısından önemli olabilir.

Genç kız ve erkeklerin, çevre bilgisi, çevreye yönelik tutum ve davranışlarını cinsiyet açısından değerlendiren çalışmalarda farklı sonuçlara ulaşılıyor. Erzurum’da 450 lise öğrencisinin çevreye yönelik tutumlarının cinsiyet açısından incelenmesini amaçlayan çalışmada, cinsiyetin çevreye yönelik tutumu kız öğrenciler lehine etkilediği, cevaplayıcıların çevresel düşüncelerini davranışa dönüştürme konusunda ise yetersiz oldukları görülüyor.[3] İstanbul’da ön lisans öğrencileriyle yapılmış bir başka araştırmada kız öğrencilerin çevresel risk puan ortalaması ve çevresel tutumları erkek öğrencilere göre daha yüksek bulunmuş.[4] Öte yandan Finlandiya’da ve ABD’de yapılmış çalışmalarda ise Türkiye’dekinin aksine erkek öğrenciler çevre bilgisi testinde daha yüksek skorlar elde etmişler.[5] Ankara’da özel ve devlet okullarında ortaöğrenimine devam eden 1497 öğrenci ile yapılan araştırmada, kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre çevresel tutumlarının daha olumlu olduğu saptanmış.[6]. Ayrıca, sadece toplumsal değerler açısından değil, farklı kültürler de göz önüne alındığında ve literatürde yapılmış araştırmalar incelendiğinde genel olarak kültürel normlar ve kişinin eğitim durumundan bağımsız olarak kadınların erkeklere göre toplumsal konularda daha fazla ilgi gösterdiği de araştırmacılar tarafından belirleniyor.[7]

Öğrencilerin araştırmanın her bir boyutuna yönelik sorulara katılma oranları şöyle: Çevreci liderlik: %70, çevresel farkındalık %64, çevre bilgisi: %59, çevreyle ilgili insiyatif alma: %37, çevreyle ilgili medya-yayın takibi: %19. Öğrencilerin %70’inin katıldığı çevreci liderlik soruları üçüncü şahısların davranışlarına yönelik yargıları içeriyor. Ne var ki öğrencilerin çevre ile ilgili insiyatif alma sorularına katılım oranı %37’dir.  Bu bulgu çevreci davranış göstermede bireysel olarak harekete geçmede sorunlar olduğuna işaret ediyor. Kız öğrenciler daha fazla çevresel inisiyatif alma eğilimindeler. Ayrıca erkek öğrencilere göre daha fazla çevresel liderlik davranışı sergiliyorlar. Çevre sorunları hakkında bilgi düzeyi konusunda da kız öğrenciler daha önde. Çevreyle ilgili medya ve yayın takibine baktığımızda ise erkeklerin kızlara göre daha fazla yayın takip ettiğini görüyoruz.

Kız öğrenciler daha fazla çevresel inisiyatif alma eğilimindeler

İstanbul’daki  Teknik Liseler, Endüstri Meslek Liseleri, Kız Teknik Öğretim Meslek Liseleri, Anadolu Liseleri’nde eğitimine devam eden 16-17 yaş grubunu kapsayan 1034 örneklemle yaptığımız araştırmada, kız ve erkek öğrencilerin çevreye yönelik davranışlarında, çevresel farkındalık ve bilgi seviyelerinde farklılıklar gözlemledik. Araştırmanın en çarpıcı bulgularından biri çevresel inisiyatif alma oranının (%37) düşük olmasıyla beraber liseye devam eden kız öğrencilerin çevreyle ilgili inisiyatif alma konusunda erkeklerden daha istekli olmaları.

Çevresel inisiyatif almaya yönelik tutumları her zaman yaparım diyen kız ve erkek öğrencilerin oranı şu şekilde farklılaşıyor.

-          Çevreye zarar veren birini çekinmeden uyarırım (Kız öğrenciler: % 55 ; erkek öğrenciler: %48)
-          Okulumuzda çevre ile ilgili bir faaliyet düzenlenirse gönüllü katılmak isterim (Kız öğrenciler:% 38; erkek öğrenciler: % 29)
-          Arkadaşlarım beni çevreye duyarlı olarak bilirler (Kız öğrenciler: % 54 ; erkek öğrenciler: % 45)
-          Yaşanabilir bir çevre için gerekirse uzun sure ücretsiz çalışabilirim ( Kız öğrenciler: %26; erkek öğrenciler: % 21)
-          Çevre konusunda bilgilerimi arkadaşlarımla paylaşıyorum (Kız öğrenciler: % 38; erkek öğrenciler: %38)
-          Bir ürün alırken atığının geri dönüşümlü olmasına dikkat ederim (Kız öğrenciler: % 37; erkek öğrenciler: % 34)
-          Daha pahalı da olsa çevreye zarar vermeyen ürünleri tercih ederim (Kız öğrenciler: 32; erkek öğrenciler: % 35)




[1] Meinhold ve Malkus, 2005, s.512
[2] Politika Dökümanı: Kadın ve Çevre. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, 2008; Toplumsal Cinsiyet ve Çevre, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi,2010
[3] Kaya ve diğ, 2009, s.43
[4] Yurtseven ve diğ, 2010
[5] Meinhold ve Malkus, 2005, s.511., Tikka ve diğ, 2000, s.15-16
[6] Tuncer ve diğ. 2007, s:215
[7] Tuncer ve diğ, A.g.e.

 Ahu Ergen, Öğretim Görevlisi, Bahçeşehir  MYO, ahu.ergen@bahcesehir.edu.tr
Seda Gökçe Turan, Öğretim Görevlisi, Bahçeşehir MYO, sedagokce.turan@bahcesehir.edu.tr
Barış Gençer Baykan, Araştırma Görevlisi Dr., Betam, baris.baykan@bahcesehir.edu.tr

Araştırmanın tamamına ulaşmak içim tıklayınız
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...