22 Temmuz 2015 Çarşamba

Kil ocağına Vize yok

VİZE-PAZARLI köyü,   Kil ocağına Vize yok..

Kırklareli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından 22 Temmuz 2015 Çarşamba günü  Vize Pazarlı köyünde LİMAK  BATI ÇİMENTO A.Ş.  Kil Ocağı faaliyeti için halkı bilgilendirme toplantısı yapılacağı duyuruldu.
Yapılan duyurunun ardından, Vize ilçesi ve Pazarlı  köyü  sakinlerin yanı sıra Bölge Milletvekilleri, Muhtarlar, Vize Ziraat odası,  Trakya Kent Konseyleri Birliği, Doğal Yaşamı Koruma Vakfı, Vize Doğa-İnsan-Yaşam derneği, Saray Doğa Koruma Derneği,  çok sayıda  Sivil toplum örgütü temsilcisi ile yörede yaşayanlar Köy meydanında pankart ve dövizler açarak toplandılar..
Bakanlık,İl Müdürlüğü ve Şirket  yetkililerinin gelişi ile başlayan protestolar, yetkililer köyden ayrılana kadar devam etti. Yoğun tepkiler  nedeniyle  toplantı yapılamadan  köyden ayrılmak zorunda kaldılar..
Tepkilerin yoğun olmasının asıl nedeni ise, aynı şirket, aynı yer için,aynı dosya ile 2014 aralık ayında Pazarlı’ya komşu Doğanca köyüne gelmiş, Tepkiler nedeniyle köyden ayrılmalarının ardından,  2015 Şubat    ayında kil ocağı ÇED süreci sonlandırılmıştı.
Aradan 4 ay geçtikten sonra,   2014-1 sayılı Genelgede değişiklik yapılmıştır.  Orman ve Su işleri Bakanlığınca yapılan bu değişikliğin ardından İlgili firma aynı yer için tekrar girişimde bulunmuş, bu defa , Daha önce Doğanca olan köy adı Pazarlı olarak değiştirilerek  aynı ormanlık alanda kil ocağı yine gündeme gelmiş oldu.
Vize ilçesi  Cittaslow ünavanı almış Ülkemizde ki 10 şehirden birisi,  Trakya topraklarında ki ilk Başkentlerden birisi.    Pazarlı köyü Vize ilçesinin birkaç kilometre mesafesinde şirin bir orman köyü.   Pazarlıda Doğal ve Kültürel varlıklar iç içe. Kaya mezarları, Tarihi Bizans su yolu, Ormanları, meşhur karpuz kaldıran su kaynakları, tarihi değirmen ve balık restauranı,  sülünlerin yaşam alanı…  Kavurucu yaz sıcaklarınında serinlemek isteyenlerin durak yeri.
Köyün sosyal yapısında, doğasında, ormanında, suyunda, coğrafi yapısında değişiklik olmadığı halde, 4 ay önce ÇED süreci sonlandırılan bir girişimin, bugün tekrar gündeme gelmesi, Bölge halkının Devlet kurumlarına olan güvenini sarsmıştır.
Köy Muhtarı Mustafa Özdil,  köylerinde kil ocağı açılmasını istemediklerini, açılmaması için mücadele edeceklerini, ormanların ve yaşam alanlarının yok olmasına izin vermeyeceklerini belirterek, mücadelelerini  hukuksal zeminde sonuna kadar sürdüreceklerini vurguladı.
Muhtar Özdil, yaşamı ve yaşam alanlarını yok edecek projelerden vazgeçilmesini, İnsanlığa hizmet edecek projeler üretilmesi gerektiğini  söylüyor.  Muhtar  Özdil, haklarını yasal yollardan aramaya devam edeceklerini  belirtti.  
Minik Kardelen Pazarlı köyünde yaşıyor.. Yetkililere sesleniyor.. “Bu köy benim” diyor.. Köyler Kardelenlere kalsın.. Kardelenler  hepimizin geleceği.   Geleceğimizi   yok etmeye kimsenin hakkı yok. Onlar bunu hak etmiyor..22/0/2015 PAZARLI

Göksal ÇİDEM
DOĞAL YAŞAMI KORUMA VAKFI
KIRKLARELİ İL TEMSİLCİSİ





8 Temmuz 2015 Çarşamba

Yeşil Enerji Üreten Başka Bir Okul Mümkün

 Ankara’da “başka bir okulun mümkün” diyerek yola çıkan ailelerin kendi emekleriyle kurdukları Meraklı Kedi İlkokulu kapılarını Eylül ayında açacak. Eğitim sistemi ile olduğu kadar ekolojik duruşu ile de farklılaşan okulun yeşil enerji üretecek olan güneş panelleri Almanya Büyükelçiliği’nin desteği ile alındı.

ANKARA, 6 Temmuz 2015 - Mevcut eğitim sistemi içinde farklılık yaratmak isteyen aileler, eğitimciler ve gönüllülerden oluşan Başka Bir Okul Mümkün Derneği Ankara kooperatifi Ankara’daki ilk okulunu Eylül ayında açmaya hazırlanıyor. Toplumsal çözüm odaklı ve çocuk merkezli alternatif bir eğitim modeline inanan ailelerin, İncek’teki bir ilkokulu 10 yıllığına kiralamasıyla başlayan süreçte, ailelerin ve gönüllülerin büyük çabasıyla son aşamaya gelindi. Okulun adı ise çocukların seçimiyle Meraklı Kedi İlkokulu olarak belirlendi.

Okulun enerjisi güneşten gelecek

“Ekolojik dengeye saygı” ilkesiyle hareket eden Meraklı Kedi İlkokulu için hazırlıkların en önemli ayaklarından biri olan enerji ihtiyacı konusunda destek, Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nden geldi. Yeşil enerjide öncü olan Almanya’nın Ankara’daki büyükelçiliğinin verdiği destekle Ekosolar firması tarafından okula yerleştirilen fotovoltaik paneller sayesinde binanın ihtiyacı olan elektriğin kış aylarında yüzde 30’u, yaz aylarında ise yüzde 80’i güneş enerjisinden elde edilecek. Söz konusu yardım, Almanya Büyükelçiliği’nin Türkiye’de yeşil enerji alanında yaptığı ilk destek olma özelliğini de taşıyor.

Güneş panellerinden enerji üretiminin  teslim töreni Ankara İncek’te bulunan Meraklı Kedi İlkokulu’nun bahçesinde düzenlendi. Törene Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçisi Sayın Eberhard Pohl, TEMA Vakfı Ankara temsilciliği, 350 Ankara grubu temsilcisi, TEMEV (Temiz Enerji Vakfı) temsilcisi, GÜNDER (Güneş Enerjisi Derneği) Temsilcisi ve okulun kurulmasında katkısı bulunan eğitimci ve gönüllülerin yanı sıra okulun ilk öğrencileri de katıldı.

Almanya Büyükelçiliği’nin yeşil enerji alanında verdiği ilk destek

BBOM girişimi içinde yer alan tüm aileleri temsilen konuşan Gonca Fide “Biz çocuğu için en iyisini isteyen bir grup aile olarak “ ‘Başka Bir Okul Mümkün’ diyerek çıktığımız yolda giderek çoğaldık, çoğaldıkça güçlendik ve bugüne geldik. Eylül ayında eğitim hayatına hazırlandığımız bu okulda çocuklarımıza kazandırmayı arzuladığımız değerlerin başında bireyin çevresiyle bir bütün olduğu anlayışı ve çevre bilinci geliyor. Bunu hazırladığımız programda çocuklarımıza ders olarak aktarırken binanın bacasından siyah dumanların tütmesine razı olamazdık. Bu noktada Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği bize destek verdi.  Çocuklarımıza daha yeşil bir dünya bırakma hedefimizde yanımızda olan ve bize bu büyük katkıyı yapan Sayın Büyükelçi Eberhard Pohl’a ve Büyükelçiliğin bu süreçte bize yardımcı olan diğer yetkililerine çok teşekkür ediyoruz.” dedi.  

Büyükelçi Eberhard Pohl ise ailelerin kendi insiyatifi ile kurduğu bir okula yeşil teknoloji ile destek vermekten duyduğu mutluluğu dile getirdi. Büyükelçi Pohl, iklimin korunması için küresel çabalarının özellikle öne çıktığı bir dönemde çocuklarda yenilenebilir enerji kullanımı ile iklim ve çevre koruma bilincinin geliştirilmesi bakımından ortaya konan yaratıcı projenin önemini vurguladı. Bu proje çerçevesinde kurulan güneş enerji sistemi ile bir yandan okulun enerji ihtiyacı büyük oranda karşılanırken diğer yandan da eğitim amacıyla da kullanılacak olması ile çocukların yeni fikirler geliştirmelerine imkan sağlanmış ve iklim koruyucu alışkanlıklar edinip topluma kazandırmaları bakımından da somut katkı sağlanmış olacaktır.” dedi.

Tören sonrasında Büyükelçi Pohl, BBOM Kooperatifi üyeleri ile birlikte Meraklı Kedi İlkokulu’nu gezdi ve çalışmalar hakkında bilgi aldı. Büyükelçi, Eylül ayında açılacak okulun ilk öğrencileri ile de kısa bir süre sohbet etti.

Hem teoride hem pratikte “yeşil” okul

Meraklı Kedi İlkokulu sadece binasıyla değil eğitim programıyla da “yeşil” olacak. Okul öğretmenlerinin hazırlayacağı eğitim modülüyle çocuklarda ve ailelerinde sürdürülebilir enerji konusunda farkındalık yaratılması hedefleniyor.
 

Meraklı Kedi İlkokulu, Başka Bir Okul Mümkün (BBOM) girişiminin ikinci okulu olacak. İlki Eylül 2013’te Bodrum’da “Mutlu Keçi” adıyla kurulan BBOM okulu gibi Ankara’daki okul da MEB’e bağlı olarak eğitim verecek. Çocukların verdiği adıyla Meraklı Kedi İlkokulu eğitim ve öğretime anasınıfı, birinci ve ikinci sınıflara kayıt kabul ederek başlayacak.

Çocuk haklarını destekleyen, çocukların doğuştan gelen meraklarını, yaratıcılıklarını ve özgüvenlerini besleyen, ekolojik dengeye saygılı bir okul ve eğitim ortamı sunacak olan BBOM programı çocuklara; eşitlik, özgürlük, farkındalık, empati gibi değerler ve yetkinlikler kazandırmayı hedefliyor.

Okul meclisi ile eğitmenler, çalışanlar ve çocuklar tarafından, katılımcı bir anlayışla yönetilecek okulun sahibi ise hukuki olarak kooperatif üyesi olan aileler olacak. Üyeler,  ‘başka bir okulun mümkün’ olduğuna inanan herkesi sürece katılmaya davet ediyor.

Bilgi ve iletişim için
Telefon: Müge Açıkalın ALTUNLU 0 532 6173406  


19 Mayıs 2015 Salı

İklim Adaleti


Yeb Sano’yu hatırlar mısınız acaba? Kendisi Varşova’da 19. Taraflar Toplantısı’ndan (COP-19) iklim için doğru kararlar çıkması için açlık grevi yapmıştı. Bunu hatırlamazsanız, toplantıda Filipinler’i temsil eden Sano’yu bu açlık grevini yapmaya götüren felaketlerden biri olan Haiyan tayfununu kesin hatırlarsınız.

Sano’nun ve diğer pek çok iklim aktivistinin temel bir talebi var: iklim adaleti.
İklim krizine neden olanlar ve iklim krizinin sonucu olan felaketlerle baş etmek zorunda kalanlar farklı. Aslında bu fark, mevcut küresel adalet sorunu ile de örtüşüyor.
İklim aktivistleri bu sorunu her fırsatta dile getiriyorlar. Bunun için bu yıl önümüzdeki fırsatlardan biri, 1-12 Aralık’ta Paris’te yapılacak olan 21. Taraflar Toplantısı (COP-21). Bu toplantıya kadarki süreç için kararlaştırılmış uluslararası bir eylem takvimi var. Bu takvimin ilk ayağı 30-31 Mayıs’la başlıyor. Ardından Haziran ayı boyunca odağında “sorun” ve “sorumlular” olan etkinlikler gerçekleşecek. Eylül sonunda ise “çözümler” ve “öneriler” vurgulanacak. Ve bu iki basamak bizi Aralık’ta yapılacak COP-21’e taşıyacak.
Yeşil Gündem olarak  Out For Beyond, Yeşilist ve Evrim Ağacı ile birlikte #iklimadaleti hashtag’i ile yazdığımız yazıları, yaptığımız çalışmaları paylaşacağız.
Bundan sonrasında da uluslararası takvimi ve ülke takvimini takip etmeye devam edeceğiz. Katkı sunmak isteyen, bir yerinden de ben tutarım diyen herkese de kapımız açık.

29 Nisan 2015 Çarşamba

Ekolojik Anayasa ve Çevre Pratikleri Konferansı

ELSA İstanbul 6 Mayıs 2015, Çarşamba günü Galatasaray Üniversitesi Aydın Doğan Oditoryumu’nda Ekolojik Anayasa ve Çevre Pratikleri Konferansı düzenliyor.
Uluslararası alanda hukuki konularda kararlılığını göstermiş olan ELSA’nın İstanbul şubesi olarak uluslararası platformlarda tartışıla gelen konferans konusunun,Türkiye’deki pratikleriyle birlikte hukuk öğrencileri ile genç avukatların ve ilgili olan herkesin bilgisine sunuyor.Neticesinde tüm katılımcılara katılım sertifikasının verileceği konferans, başta ELSA İstanbul üyeleri olmak üzere herkesin katılımına açık olacaktır.
Katılım sertifikası için aşağıda ekli bulunan formun doldurulması gerekmektedir.
Etkinliğin Facebook sayfası için;
https://www.facebook.com/events/1615069608737281/

27 Şubat 2015 Cuma

İklim için harekete geçin

Kadim demokrasilerin aracı olan “Yüzler Meclisi” ilk imzacılarıyla birlikte “İklim İçin” kampanyasını İstanbul’da başlatıyor.
İklim İçin kampanyasının başlangıç etkinliği ve ilk basın toplantısı, imzacılarının da katılımıyla, 28 Şubat Cumartesi günü saat 13:30’da Tatavla Sahne’de yapılıyor.
Geçen sene Eylül ayında New York'ta 400 bin kişi, tüm dünyada milyonlarca insan iklim değişikliği konusunda devletlere “artık gezegen için harekete geçin” demek amacıyla sokağa çıktı.
Bu yıl Aralık ayında dünya hükümetleri yeni bir iklim anlaşması için Paris’te toplanıyor. Ve bu anlaşma öncesi dünya halkları da iklim için sahnede olacak.
“İklim İçin” kampanyasının 28 Şubat Cumartesi günü saat 13.30’da Tatavla Sahne’de gerçekleşecek ilk basın toplantısına katılmanızı rica ederiz.
***

Toplantı Detayları:
Tarih: 28 Şubat 2015 - Cumartesi
Saat:13.30
Adres: Tatavla Sahne - Akarsu Caddesi, Taktaki Yokuşu, Firuzağa Meydanı / Cihangir - İstanbul
İklim İçin Harekete Geçin!

16 Ocak 2015 Cuma

Karayalçın, Gezi ve Kentsel Dönüşüm

Başbakan Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Samsun Milletvekilliği, Türkiye Kent Kooperatifler Birliği Genel Başkanlığı yapan Murat Karayalçın, Aralık 2014'te CHP İstanbul İl Başkanlığı'na getirildi. Kimilerinde tenzil-i rütbe olarak değerlendirilen bu görevlendirmenin doğru ama çok geç alınmış bir karar olduğunu düşünüyorum. Görevi teslim aldığında basına verdiği demeçlerde İstanbul'a dair iki konu öne çıkıyor. Kentsel Dönüşüm ve Gezi İsyanı. 

1981-1991 arası Kent-Koop başkanlığını yürütmüş, 1989-1993 arası Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki kent-konut projeleri olarak Batıkent Projesi ve Dikmen Vadisi dönüşüm projelerinde katılımcı bir modeli benimsemiş olan Karayalçın'ın deneyimleri önemli ama İstanbul için çok geç.1980'lerin kooperatifler aracılığı ve yerel yönetimlerin de desteğiyle gerçekleştirilen konut projeleri ile günümüzde özellikle İstanbul'da yaşanan kentsel dönüşüm aynı kefeye konulamasa da alternatif oluşturmak için geçmiş deneyimler değerlendirilebilir. 

Aşağıdaki demecine bakılırsa Karayalçın'ın Gezi'nin mesajını iyi değerlendirmiş olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan Gezi'nin taleplerinin siyasi parti programında dillendirilmesinin ne CHP ne de başka bir siyasal parti için kolayca oya tahvil edilemeyeceğini görmek gerekir. Ayrıca Birleşik Haziran Hareketi ve HDP de seçimlere giderken hem taleplere hem de Gezi direnişinde bulunan farklı kesimden aktörlere ilgi gösteriyor, aday listelerinde yer vermeye çalışıyor. 

İl başkanı olarak Gezi’nin verdiği mesajı aldınız mı?

Gezi, kent yönetimine katılım talebidir. Yaşam alanıma katılımım, görüşüm, rızam olmadan müdahale edemezsin mesajıdır. Bu mesaj dünyanın bütün “asi” kentlerinde yükselen bir mesaj. Bu, katılım talebinin patlamasıdır. Asi kentler, asi meydanlar var.  Artık talepler dünyanın ünlü kentlerinden, meydanlarından yükseliyor. Artık meydan adlarını öğrendik dünyanın, onlar da Gezi’yi öğrendiler. Gezi gibi asi meydanlardan kent muhalefeti yükseliyor. Bu, Türkiye solu için de, dünya solu için de geçerli. Artık kent odaklı bir bakış açısını geliştirmek zorundayız. Bunun özünde de katılım talebi var. Bunu Gezi’de, HES’lerde, Soma’da görüyoruz. Müthiş bir mekân duyarlılığı var. Bu, yeni bir gelişme, partilerin bunu görmesi, kucaklaması lazım. Bu mesajın yükseldiği yerde il başkanı olarak bana düşen görev de; bu sesi dinlemek, bu sesi partime, partimin seçim programına, İstanbul 2015’e taşımak. Bu sesi biliyorum, tanıyorum, bu sese hak da veriyorum, 2015 programına taşıma kararlılığındayım.

Karayalçın keşke kent yönetimine dair uzmanlığı ve belediye başkanlığı deneyimi için bu göreve layık görülseydi. CHP il yönetimi için yarışan farklı kliklere eşit uzaklıkta olduğu ve kimsenin yüksek sesle itiraz edemeyeceği bir isim olduğu için atandı.

Karayalçın'ın demeçlerini okurken aklıma 1973 yılında %63 oy oranıyla İstanbul belediye başkanı seçilmiş olan Ahmet İsvan'ın dönemin CHP genel başkanı Bülent Ecevit'i bütün gayretlerine karşın sorumluluğu altındaki belediyeler konusuyla ve İstanbul Belediyesi'yle hiç ilgilendiremediğini anlattığı satırlar aklıma geldi.  


"CHPli'ler 1973 seçimiyle halkın bize gümüş tepsi içinde sunmuş olduğu büyük belediyeleri o günkü dar sınırlarından ve hükümetin vesayetinden kurtarıp, demokratik, güçlü, gerçek yerel yönetim birimleri kimliğine kavuşturabilseydik, belediyeler eliyle etkin bir sosyal demokrat yönetimin sağlayacağı nimetleri halkımıza sunabilirdik. Bunu yapabilseydik, inanıyorum ki hem İstanbul'un yağmalanması ve düzensiz gelişmesi durdurulabilir hem de ülkemizde demokrasinin kaderi değişirdi."

40 yıl geçmesine ve yerel yönetimlerdeki deneyimlerine rağmen sosyal demokratlar kentleri yeterince analiz etmiş gözükmüyor. 

Kaynaklar: 
İsvan A. (2011) Başkent Gölgesinde İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 
Karayalçın M. (2009) Konut Bunalımı, Kent Rantları ve Proje Muhafızları, Boyut Yayıncılık



22 Aralık 2014 Pazartesi

28 Aralık'ta doğayı, emeği, İstanbul’u ve Marmara’yı savunuyoruz!


28 Aralık Kadıköy mitinginin çağrı metni:
Zeytinini, suyunu, kıyısını, korusunu koruyanlar…
Ormanına, bostanına, tarım alanlarına sahip çıkanlar…
Şehirleri, garları, parkları, mahalleleri, evleri, meydanları için direnenler…
Yerin yedi kat altında da üstünde de çalışırken hayat mücadelesi verenler…
Bir aradayız! Bir arada doğayı, emeği, İstanbul’u ve Marmara’yı savunuyoruz!
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e uzanan bu kısrak başının tek nefes borusu benim! Sarışın bir denizle kara bir denizin kavuşmasından oldum. Kadim ve ışıklı Istrancaların, bol pınarlı vahşi hayvanlar anası İda’nın gölgesinde, toprağın ve nehirlerin bir badem ağacına can verdiği yerde, bereket ananın oğlu temmuz olarak doğdum. Zalimler beni her katlettiğinde, damarlarımdan süt aktı ve bağlandığım ağaç, kara zeytin taneleri verdi…
Şimdi, bir şafak vakti Yırca’da öldürülen 6 bin zeytin ağacı; yaşam alanlarından kovulan hayvanlar; kimyasal atıklarla zehirlenen Ergene; yok edilen Dilovası; suyu kurutulan Sapanca; sürgün edilen Sulukule; kuzey ormanlarında kesilen yüz binlerce ağaç; yerin yedi kat altındaki maden ocağında, göğün yedi kat üstündeki şantiyede karın tokluğuna öldürülen işçiler; boğazlanan şehirler, yıkılan okullar, halkına kapatılan meydanlar aşkına seni çağırıyorum. Marmara halkı, İstanbul halkı yaşamın ve umudun sesini yeniden duy!
Burası Marmara, kucaklaşmanın, buluşmanın anayurdu… Seni Edirne’den İzmit’e, Çanakkale’den Bursa’ya, İğneada’dan Sapanca’ya, Okmeydanı’ndan Gebze’ye, Taksim’den Sefaköy’e doğayı, emeği, mahalleni ve şehirlerini savunmak için, büyük ve bereketli bir nehir gibi akarak 28 Aralık’ta İstanbul’da, Kadıköy Meydanı’nda buluşmaya çağırıyorum:
Seni, sonsuz bir kuruntuyla yaşam alanlarımıza kaçak saraylar dikenlere, halkı kendi meydanlarında yasaklı ilan edenlere karşı, Haydarpaşa Garı’nın merdivenlerinin üstüne düşen güneşi ve telaşı savunmaya çağırıyorum…
Seni, bilcümle canlılara, yoksullara, çocuklara zorbalık edenlere karşı ürkek karacanın, su içen karıncanın, misafir leyleğin, pullu balığın, gülümseyen fokların, boğulan domuzların, mağrur kartalın, çocukların ve longozun yaşam hakkını savunmaya çağırıyorum…
Seni, deprem toplanma alanlarımıza paranın tapınaklarını dikenlere, mezarlıklarımızı, adalarımızı, parklarımızı, korularımızı imara açanlara, kimyasallarla, gdo’lu tohumlarla, toprağımızı zehirleyip, suyumuzu kurutanlara karşı Ergene’yi, Çorlu’yu, Sapanca’yı; Trakya’nın, Balıkesir’in, Kandıra’nın tarım alanlarını; ayçiçeğini, zeytini ve pirinci; Çanakkale’nin Trakya’nın dağlarını, adaları savunmaya çağırıyorum…
Seni her yeri kaplayan organize sanayi bölgelerine, termik ve nükleer santrallere, siyanürlü altına, taş ve maden ocaklarına karşı Yırca’nın inadıyla, Validebağ’ın direnciyle, Torunlar’ın öfkesiyle, İğneada’nın sabrıyla korunu, bostanını, ormanını, suyunu savunmaya çağırıyorum. Seni İstanbul’daki birinci köprüden Çanakkale’deki dördüncü köprüye, AVM’lerden kentlerin içindeki termik santrallere, atom bombası gücündeki amonyak tanklarından, organize kimya sanayilerine uzanan büyük doğal ve kentsel yıkımı durduracak büyük bir yaşam hakkı mücadelesinin kardeşliğine çağırıyorum. Seni engelli çocukları okulsuz bırakanlara; okulları yıkanlara; dini yağmaya kalkan yapanlara; hastaneleri kapatanlara; riskli alan ilan ettikleri mahallelerin yanı başına rant sarayları, cinayet alanları, dev şantiyeler dikenlere karşı okuluna, hastanene, mahallene sahip çıkmaya çağırıyorum.
Unutma: Barbarlık hepimizin kapısına dayandı! Barbarlık her yerde doğanın ve emeğin yaşam hakkını ihlal ediyor! Unutma: Bu sefer tek esaslı gerçek: Ya hep beraber ya hiç birimiz!
İstanbul finans kenti, emlak cenneti, sermayenin oyun parkı olsun diye Trakya ve Anadolu’daki zengin tarım topraklarımız, birinci sınıf içme suyumuzu yağmalayan güvencesiz deri, boya, tekstil, metal, kimya fabrikalarınca, gdo’lu tohumlarca zehirleniyor. Milletin anasını ağlatan şirketler zengin olsun diye İstanbul’un suyunu kurutan mega projeler, termik santraller; hes’ler hepimizi susuzluğa mahkum ediyor. Çarpık sanayileşmenin büyük çöplüğü Marmara, şimdi yeni kent ve doğa yağmacılarınca ikinci kez büyük bir yıkıma sürükleniyor. İstanbul bir avuç şirketin çıkarlarına, Marmara İstanbul’a feda ediliyor. Ve kanserden öldüğümüz şehirler, iş cinayetlerinde katledildiğimiz madenler ve şantiyeler çitlenen topraklarımızdan, meralarımızdan, yaşam alanlarımızdan, mahallelerimizden hep birlikte sürgün edilmemiz sayesinde böyle hızla ve kibirle yükseliyor.
Unutma: Validebağ korusundan Yırca’ya; Kuzey Ormanları’dan Bozcaada’ya; Bursa’dan Okmeydanı’na ormanları, vadileri, okulları, hastaneleri, mahalleleri ve meydanlarıyla İstanbul ve tüm Marmara artık hepimizin ortak savunma alanı. Savunmamızın tek meşruluk kaynağı, doğayı ve şehirlerimizi koruma hakkımız ve büyüyen dayanışmamız. İşlemeyen hukuk, şantiye polisleri, biber gazları, makul şüpheler, özel güvenlikçiler, çeteler, medyalar ve kalkınma yalanları sadece bir avuç yağmacı şirketin iktidarını savunuyor.
Büyüme diye parayı ve paranın iktidarını savunanlara karşı; İstanbul’u ve Marmara’yı savunuyoruz. Kalkınma diye beş kuruş değer vermeden tükettikleri emeği, doğayı, insanı, yaşamı hoyratça savuranlara karşı; bir orman gibi eşit ve adilce paylaşmayı; bir ağaç gibi özgürce üreterek yaşamayı savunuyoruz. Köylüyü toprağından, yoksulu mahallesinden sürüp, doğayı katleden OGB’lerde, madenlerde, şantiyelerde insan kanından kar edenlere karşı; doğanın, emeğin, suyun, toprağın ve şehirlerin hakkını savunmak için ayağa kalkıyoruz.
Seni, İstanbul’u, Marmara’yı, yaşamı savunarak umudumuzu büyütmeye çağırıyoruz!
Seni yaşamı ağaç ağaç , ev ev, meydan meydan ve topyekun savunmaya çağırıyoruz!
Seni yurttaşlarının en temel hakları en yüksek yasa olan; kalkınma derken eşitliği ve adilce bölüşmeyi anlayan yeni bir yurttaşlık hukukunu; “güzel bir ülkeyi ve insanca bir mahalleyi”; yaşamı savunarak hep birlikte inşa etmeye çağırıyoruz.
Ben Marmara: Toprağın ve nehirlerin bir badem ağacına can verdiği yerde, bereket ananın oğlu temmuz adıyla doğan: kucaklaşmanın, buluşmanın anayurdu. Zalimler beni her katlettiğinde, damarlarımdan süt aktı ve bağlandığım ağaç, kara zeytin taneleri verdi…
Seni, el ele verip, katledilen yaşamı; kırılan umudu, kökünden sökülen erik ağacını hep birlikte yeşertmeye; çiçekli hazirandan bereketli bir temmuz yaratmaya çağırıyorum.
Marmara ve İstanbul’u doğa düşmanı yağma projelerine karşı savunmak için, 28 Aralık’ta Kadıköy’de bir aradayız.
Evimizi, bahçemizi, mahallemizi, korumuzu ve ormanları savunmak için, 28 Aralık’ta Kadıköy’de bir aradayız.
Yaşam hakkı verilmeyen hayvanları savunmak için 28 Aralık’ta Kadıköy’de bir aradayız.
Okuluma, kamusal sağlık ve ulaşım hakkıma, hastaneme, Haydarpaşa Garı’ma, Taksim Meydanı’ma dokunma demek için 28 Aralık’ta Kadıköy’de bir aradayız.
“Ya hepimiz engelliyiz, ya hiçbirimiz” demek için 28 Aralık’ta Kadıköy’de bir aradayız.
İğneada’yı, Istrancaları, Çanakkale’yi, Körfez’i, Sakarya’yı, Sapanca’yı, Bursa’yı, İstanbul’u savunmak için 28 Aralık’ta Kadıköy’de bir aradayız.
Bir aradayız; bir arada doğayı, kenti, emeği, Marmara’yı, İstanbul’u, yaşamı savunuyoruz.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...