10 Mayıs 2013 Cuma

İnsan Hakları, Anayasalar ve Ekoloji


  Panel: İnsan Hakları, Anayasalar ve Ekoloji

Dünya’da ve Türkiye’de ekolojik yıkım her geçen gün artıyor. Salt kalkınmacı anlayış insanları en temel yaşamsal haklarından; su hakkından, temiz, sağlıklı gıdaya erişme hakkından, barınma hakkından mahrum bırakabiliyor.  Çevre hakkını temel insan haklarından ayrı tutmak gibi bir lüksümüz yok. Giderek daha çok ulusal ve uluslararası mahkeme kararı da bunu destekliyor.  Çevre hakkı bir insan hakkı olarak tanımlanırken son dönemde yapılan anayasalarda insanın yanında doğanın da bir hak öznesi olup olamayacağı tartışılıyor ve Ekolojik Anayasalar gündeme geliyor.  Ekolojik Anayasa talepleri,doğal kaynakların doğal varlıklar olarak tanımlanması; doğada olası zararlara yol açabilecek faaliyetlerde ihtiyatlılık ilkesinin benimsenmesi; yurttaşların merkezi ve yerel idari tasarruflara etkin katılımınının sağlanması konusunda bir kaldıraç rolü oynayabilir. Öte yandan çevre konusunda aktif yurttaş katılımını sağlamak,  hak arama ve doğa savunuculuğu geliştrimek için bilgiye nasıl ulaşabileceği de önemli bir konu haline geliyor.

Bu konuları masaya yatırmak amacıyla Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi, Betam 16 Mayıs Perşembe günü “İnsan Hakları, Anayasalar ve Ekoloji” başlıklı bir panel düzenliyor. Dr. Barış Gençer Baykan’ın moderatörlüğünde gerçekleşecek panelde

Oregon Universitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. John Bonine,  İnsan Hakları Bağlamında Çevre Hukuku üzerine,

Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Ar. Gör. Serkan Köybaşı, Ekolojik Anayasa tartışmaları üzerine konuşacak.

İstanbul Barosu’undan Avukat Gonca Yılmaz da Bilgi Edinme Hakkı’na ilişkin uygulamalı bir atölye çalışması gerçekleştirecek.

16 Mayıs Perşembe
Saat: 15:30- 17:30
B-CEP Sinema Salonu
Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü


Katılım herkese açık ve ücretsizdir.
Prof. John Bonine konuşmasını İngilizce yapacaktır. Tercüme sağlanamayacaktır.
Panelistlerin Özgeçmişleri

Profesör John Bonine, ABD Oregon Universitesi Hukuk Fakültesinde Çevre ve İnsan Hakları Hukuku, Karşılaştırmalı Çevre Hukuku ve Anayasa Hukuku dersleri veriyor. “B.B. Kliks Chair in Law” pozisyonuna sahip.  Dünya çapında yerelde çalışan çevre hukukçularına, insanların sağlıklı bir çevrede yaşama haklarını korumak için hukukun nasıl kullanılması gerektiği konusunda verdiği yardım ve destekle tanınıyor. En önemli eseri 600 sayfalık hukuk kitabı olan “İnsan Hakları ve Çevre” isimli kitabı.

Serkan Köybaşı: Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu ve aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yüksek Lisans yaptı. 2005 yılından bu yana Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Güncel anayasal gelişmeleri aktardığı www.anayasagundemi.com adlı bir blogu bulunuyor.

Gonca Yılmaz: İzmir 9 Eylül Üniversitesi, Hukuk Fakültesinde hukuk eğitimi aldı. Çehav üyesi. Denge Ekolojik Yaşam Derneği kurucularından.. İstanbul Barosuna kayıtlı olarak avukatlık yapıyor. Çevre hukuku ve ekoloji dışında, alternatif eğitim, temel haklar ve özgürlükler ile ilgili alanlarda da çalışmakta, eğitimcilik ve proje koordinatörlüğü de yapıyor.

Barış Gençer Baykan: Paris Nanterre Üniversitesi’nden Siyaset Sosyolojisi yüksek lisans ve University of Kent’ten doktora derecelerini aldı. Baykan, 2008 yılından bu yana Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nde (Betam) çalışıyor ve Bahçeşehir Üniversitesi AB İlişkileri Bölümü’nde Tarım Politikası ve Çevre Politikası derslerini veriyor.



8 Mayıs 2013 Çarşamba

EkolojiKitap Günleri 11-12 Mayıs'ta

 Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve ekolojik konularla ilgili farkındalık yaratmak amacıyla yayıncılığa başlayan Yeni İnsan Yayınevi tarafından geçen yıl ilki düzenlenen EkolojiKitap Günleri’nin ikincisi 11 ve 12 Mayıs 2013 tarihlerinde, Şişli ve Kartal %100 Ekolojik Pazarlarda gerçekleşecek.


Geçen yıl gördüğü büyük ilgi üzerine gelenekselleşmesine karar verilen EkolojiKitap Günleri’nin ikincisi 11 Mayıs Cumartesi günü Şişli %100 Ekolojik Pazar’da, 12 Mayıs Pazar günü ise Kartal %100 Ekolojik Pazar’da 9:00-16:00 saatleri arasında düzenlenecek.

EkolojiKitap Günleri, ekolojiyle ilgili bilginin ve ekolojik yaşam alışkanlıklarının yaygınlaşmasını amaçlıyor.
Etkinlik çerçevesinde ekolojiyle ilgili konularda yayınlar yapan Yeni İnsan, Sinek Sekiz, BGST, EKOIQ Dergisi, TEMA Vakfı, NTV, Hay Kitap, İmge, Eko Yapı Dergisi yayın ve kitaplarını sergileyecek, okurlar indirimli alışveriş yapabilecek, yazarlar okuyucularıyla buluşma ve kitaplarını imzalama fırsatı bulacaklar.

Buğday Derneği Türkiye’nin ilk %100 Ekolojik Pazarını, Şişli Belediyesi ortaklığıyla yedi yıl önce açtı. O zamandan bu zamana kurulan tüm %100 Ekolojik Pazarları sadece ekolojik alışverişin yapıldığı yerler değil, aynı zamanda ekolojik yaşam alışkanlıklarının yaygınlaştığı, atölye ve söyleşilerin yapıldığı alanlar olarak kurguluyor ve bunu gerçekleştirmek için çalışmalar yapıyor.

İletişim:
Mine Eroğlu
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
0212 252 52 55/18, 0535 833 71 87
mine@bugday.org, www.bugday.org


15 Nisan 2013 Pazartesi

Ekonominin gerçek yüzü




  Ekonominin Gerçek Yüzü
“güç ve açgözlülükten şefkat ve ortak paydaya”

Philip Bartlett Smith& Manfred Max-Neef
Çeviren: İlknur Urkun Kelso


Bu kitap bir fizikçi ile bir ekonomist arasındaki uzun süreli diyaloğun ürünüdür.

Onları, 21. yüzyılın başında ekonomi düşüncesinin eleştirel bir analizini yapmaya iten şey; adil bir dünya vizyonlarıydı. Adil bir dünyada, herkesin onurlu bir şekilde, korkusuzca ve insanlığın evrensel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli araçlara sahip olarak yaşaması için, insanların hepsinin birbirine adil davranması gerekir.  Ülkeler arasındaki ve bir ülkedeki farklı toplumsal kesimler arasındaki adalet seviyesi büyük farklılıklar gösterebilmektedir. Karşımızda karmaşık ve çok boyutlu bir resim bulunmaktadır. Ancak resmin odağında toplumun yapısı ile adalet ölçütü arasındaki basit bir ilişki yer almaktadır. Bir toplumun ne kadar adil olduğunu, ekonomik ve mâli gücün dağılımı belirler. Bu güç ne kadar yoğunlaşmışsa o toplumdaki adalet o kadar azdır. Bu temel ilişki özellikle denetimsiz piyasayı yücelten neoliberal ekonominin ekonomik paradigması ile ilgilidir. Denetimsiz (sözde ‘serbest’) piyasanın daima ekonomik gücün yoğunlaşmasına, yani adaletsizliğe yol açtığı göz önüne alındığında, ideale daha yakın, daha iyi bir toplum inşa etmek için piyasa paradigmasına eleştirel gözle bakılmalı ve bunun yerine daha insancıl bir alternatif konup konamayacağı sorgulanmalıdır. Bu kitabın esas amacı da budur ve adil bir dünya vizyonunu paylaşanların bundan faydalanacağını umuyoruz. Böyle bir dünyayı yaratmanın kolay olacağını söyleyemeyiz. Her zaman olduğu gibi günümüzde de birçokları adalete hayatını adamış olsa da, insanlığın kaderi hakkında söz sahibi olanlar, yani ekonomik ve mâli güce sahip olanlar arasında adil bir dünya arzusu pek de yaygın değildir.

          İçinde yaşadığımız ekonomik sistem insanlığın büyük bölümünü onursuz ve yoksul bir yaşama zorlamakla kalmaz; yaşamın her biçimini—aslında yaşamın kendisini tehdit eder. Son on yıllarda üretimdeki 10-100’e katlanma nedeniyle ekosistemlerin yaşam destekleme kapasitelerine acımasızca saldırılması ve bu şekilde “kaynakların” zehirlenmesi ve tüketilmesi, sistemin tesadüfi bir özelliği değildir. Bu durum sistemin doğasında vardır. İnsan yaşamı ya da diğer yaşam biçimlerine yönelik olarak neoliberal ekonomik düşüncenin teşvik ettiği bakış açısının doğrudan sonucudur. Neoliberal ekonomik düşüncenin temel varoluş sebebi azınlığı zenginleştirmek olduğu için bu yaklaşım sadece maddi varlıklara değer vermektedir. Bu düşünce biçiminin özelliklerinden biri olan üretimde büyüme takıntısı, ana akım ekonomistlerin istedikleri zaman vazgeçebileceği, sehven ortaya çıkmış bir kavram değildir. Bu kavram onların dünya görüşüne içseldir. Toplumumuzun tüm yaşam biçimlerinin, bu saldırıya karşı korunduğu bir toplum haline dönüştürülmesine yardımcı olmak amacıyla, egemen ekonomik paradigmanın inandırıcı bir eleştirisini sunarak yeni bir yaşam görüşünü desteklemek gerekmektedir. Sürdürülebilirlik ancak böyle bir toplumda mümkündür.

         Büyüme paradigmasına dayalı bir sosyoekonomik sistem hiçbir zaman sürdürülebilir olamayacaktır.

Yazarlar;

Philip Smith, McCharthy döneminde sürgün edilerek yedi yıl Brezilya’da ve ardından 25 yıl Hollanda Groningen Üniversitesi’nde eğitmenlik yapmıştır. Emekli olduktan sonra arkadaşları ve meslektaşlarına “ekonomi üzerine okuduğu kitapların toplam 3 metre kalınlıkta olduğunu” ve disiplin üzerine tartışmaya hazır oluğunu bildirmiştir. Fizikçi kimliği ile nükleer silahlara sınırlama getirilmesinin ötesinde toplumun etik tercihleri, ekonomi ve çevre konularıyla uğraşan nükleer silahlanma karşıtı örgüt Pugwash’ın ileri gelen üyelerinden olmuştur.

Manfred Max-Neef ise,  Şili Üniversitesi’nde ekonomi eğitimi aldı. Akademik kariyerine Berkeley'de başladı, Amerika Devletleri Örgütü’nde çalıştı ve ardından Birleşmiş Milletler FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) ve ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) için aşırı yoksul kırsal ve kentsel alanlarda arazi çalışmaları yaptı. 

Sayfa Sayısı: 264
Fiyat:14,50 TL
Barkod: 9786055895372
Ebat: 13,5x21

12 Nisan 2013 Cuma

Mühendislik ve Teknoloji Günlerinde Çevre


Bahçeşehir Üniversitesi 16-17-18 Nisan tarihlerinde Mühendislik ve Teknoloji günleri düzenliyor. Mühendislik kulüplerinin bir araya gelerek gerçekleştireceği bu etkinlikte bir çok kurumsal firma katılacak.  Mühendislik ve Teknoloji günlerinde alanında uzman konuşmacılarla konferanslar ve workshoplar düzenlecenek olup ilgilenen tüm mühendislik öğrencileri davetli.

Çevre ve  iklim ile ilgili konularda faaliyet gösteren Myclimate Türkiye,  İstaç A.ŞLets do it Türkiye ve EKO IQ da katılıyor.

-11:00-13:00 Açılış (Fazıl Say Salonu)
-11:30-13:00 8 Digits&Globile Umut Gökbayrak & Mustafa Tan ( B Konferans Salonu)
-13:30-15:00 My Climate Vakfı Gamze Çelikyılmaz ve Exitcom Recycling (B Konferans Salonu)
-13:30-15:00 Microsoft (Fazıl Say Salonu)
-15:15-16:45 ABB Elektrik Low Voltage Prodcuts, Low Voltage Systems, Local Business Unit Manager - Fatih Öztekin (Fazıl Say Salonu)
-15:15-16:45 CNAP Eğitmeni Ufuk Kindap (B Konferans Salonu)


17 Nisan 2013

-11:30-12:30 Mekanist.Net Ali Servet Eyüpoğlu (B Konferans Salonu)
-13:30-15:00 İstaç A.Ş Genel Müdür Yrd. Dr. Şenol Yıldız 
-13:30-15:00 Azure Mustafa Kasap Microsoft Çalışanı (B Konferans Salonu)
-15:15-16:45 Bosch Rexroth Nurtaç Akdağ Marketing Manager (B Konferans Salonu)


18 Nisan 2013

-11:30-13:00 Wissen Akademie (B Konferans Salonu)
-11:30-13:00 Akfel Enerji Yusuf Yücel (Fazıl Say Salonu)
-13:30-15:00 Address Patent Ali Çavuşoğlu Genel Müdür (B Konferans Salonu)
-13:30-15:00 Doğan Online İnsan Kaynakları Grup Başkanı Seda Kayrak Kızıltan (Fazıl Say Salonu)
-15:15-16:45 Kariyer.Net (Fazıl Say Salonu)


*Etkinliğe katılım ücretsiz olup, kayıt yaptırmak zorunludur.
**Etkinliğe katılan tüm öğrencilerimize sertifika verilecektir.

Kayıt için;
mail: baumtg@gmail.com
Tel: 0537 392 4454

3 Nisan 2013 Çarşamba

Dünya ile eşzamanlı Occupy Love gösterimleri


Türkiye’de ilk gösterimi !f İstanbul festivali kapsamında yapılan Occupy Love filminin dünyadaki ilk gösterimi ise topluluklar tarafından yapılacak. 11 Nisan’da dünya ile eş zamanlı olarak Türkiye’de ve Almanya'da Zumbara farklı mekanlarda gösterimler düzenliyor.

Gösterim yapılacak şehir-mekan ve saat bilgileri şöyle:

Adana, Rooms, Çınarlı mahallesi, 61027 sokak, Öztürk apt. 7/11, Seyhan/Adana (ziyapaşa bulvarının bir arka sokağı). Saat 19:00

Ankara, mekan ve saat bilgisi yayınlanacak

Antalya, N'sin cafe, Yenikapı, Kaleiçi. Saat 19:30

Bodrum, Çarşı Mah. Neyzen Tevfik Cad. Belediye Meydanı No.1, 18:30

Bursa, mekan ve saat bilgisi yayınlanacak

Denizli, Genç Sosyal Girişimciler Derneği, Çamlaraltı Mahallesi 6057 Sokak No:3 Kat:2 Merkez. Saat 19:30

Eshişehir, ESYO (Eskişehir Sivil Yerel Oluşumu), Deliklitaş Mah. Gürman Sok. No: 16. Saat 17:00

İstanbul, Avcılar Firüzköy Kültür Evi. Saat bilgisi yayınlanacak

İstanbul, Boğaziçi Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi Demir Demirgil Salonu. Saat 17:30

İstanbul, Kadıköy, Kargart, Kadife Sokak, No 16. Saat 21:00

İstanbul, Kadıköy, Yeldeğirmeni Mahalle Evi, Rasimpaşa Mah Uzunhafız Sok.Yeldeğirmeni Kadıköy ist.( Eski İş Bankası Binası). Saat 19.00

İstanbul, Özyeğin Üniversitesi, mekan ve saat bilgisi yayınlanacak

İzmir, Fransız Kültür, Cumhuriyet Bulv. No:152, Alsancak, Konak. Saat bilgisi yayınlanacak

Oldenburg, University of Oldenburg, Hörsaal B. Saat 18.00

Karşı karşıya kaldığımız krizler nasıl aşk hikâyesine dönüşebilir?

Velcrow Ripper’ın Kahire’den Calgary’ye, Wall Street’ten Madrid’e dünyanın dört bir tarafında devam eden aktivist eylemleri belgelediği Occupy Love, yönetmenin Ateşli Aşk Üçlemesi olarak adlandırdığı serisinin sonuncu filmi. Daha önce Scared Sacred (2004) ve Fierce Light (2008) belgesellerini yapan Ripper, gezegenimizin karşı karşıya olduğu sorunların derinlerine inerken dünyada yükselen değişim arzusunu belgeliyor. Ekonomik krizle ekolojik çöküşün ne kadar bağlantılı olduğunu, ekonomilerin sistemi devam ettirebilmek için nasıl doğayı sömürdüğünü ortaya koyuyor. Ripper uyarıyor: “Bugün tüm gezegen sıfır noktasına yaklaşmış durumda.” Tek çözüm ise farklı bir devrim. Aslında dünya, bulaşıcı gibi görünen küçük adımlarla devrime doğru ilerliyor. İnsanlığın adalete olan açlığı belirli bir kötülüğe karşı savaşmak üzerine değil, daha iyi bir dünya istemeye yönelik bir talep olarak karşımıza çıkıyor.

Gösterim mekan ve saat bilgilerinde değişiklik olabilir. Gösterimlerde destek olan Filiz Telek, Alper Akçay, Berika Köksal, Müge Değirmenci, Mustafa Kaba, Celal Erşen İkibudak, Erdi Kaptan ve Atilla Eren’e çok teşekkürler. 

29 Mart 2013 Cuma

Yeşil Ombudsman


Sürdürülebilirlik tartışmalarında gelecek kuşakların haklarına ve ihtiyaçlarına sıkça gönderme yapılır. Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun sürdürülebilir kalkınma tanımına göre: “İnsanlık, gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçlarını temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir” (1987). Peki, gelecek kuşakların haklarını ve gereksinimlerini nasıl belirleyeceğiz? Dört, beş veya yedi yıllık seçimlerle belirlenen siyasal sistemlerimiz üç dört kuşak sonrasının ihtiyaçlarını hangi mekanizmalarla dikkate alacaklar. Tükenen doğal kaynakların, artan karbon ayakizimizin karşısında gelecek kuşaklara bırakacağımız dünyayı bugünden yasal veya anayasal sistem içinde belirleyebilir miyiz? Son yıllarda, günümüzde alınan ekonomik ve politik kararların gelecek kuşakların haklarını gözetmesini sağlayacak çeşitli girişimler ortaya çıkmaya başladı. Çevre Ombudsmanlığı ya da Gelecek Kuşaklar Ombudsmanlığı da unlardan biri. Kamu Denetçisi, Bağımsız Denetçi, Kamu Hakemi veya Uzlaştırıcı adlarıyla Türkçe’ye çevirebileceğimiz ombudsmanlık kurumu birçok ülkenin siyasal sisteminde yer alsa da gelecek kuşakların temel ihtiyaçlarını gözetmek için ele alınması oldukça yeni. Macaristan’da 2008’de hayata geçirilen Ombudsman for Future Generations (A jövő nemzedékek ombudsmanja- Gelecek Kuşaklar Ombudsmanı) halihazırda dünyadaki sayılı örneklerden biri.


1995 yılında Macaristan Meclisi’ne sunulan Çevre Koruma Yasası’nda çevre ombudsmanlığı öngörülüyordu. Védegylet-Protect the Future adlı çevre kuruluşu ombudsmanlığın yasal altyapısı üzerinde uzun sure çalıştı ve konuyu kamuoyunun gündemine taşıdı. Kuruluş 2000- 2006 yılları arasında ülkedeki çevre sorunlarının ve şikâyetlerin bir derlemesini yaptı ki bu daha sonra ombudsmanın işlerinden biri haline gelecekti. Kuruluşun eski bir üyesi ve gelecek kuşakların haklarının savunucusu olan László Sólyom’ün Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi “Gelecek Kuşaklar Ombudsmanlığı”na büyük bir politik destek sağladı. Nihayet 2008 yılında Macaristan Parlamentosu’nun 2/3 çoğunluğuyla çevre hukukçusu Dr. Sándor Fülöp, altı yıllığına “Gelecek Kuşaklar için Parlamento Komisyoneri” seçildi. Çevre Ombudsmanı veya Yeşil Ombudsman olarak da anılan bu kurum, 35 kişilik bir çalışma ekibine ve geniş bir hukuki ve çevresel uzman ağına sahip.


Yeşil Ombudsmanın en temel sorumluluğu Macaristan’da yurttaşların anayasal hakkı olan sağlıklı bir çevrede yaşama haklarını korumak. Ombudsman ofisinin üç temel işlevi var. Birincisi, yeşil alan kayıplarından gürültü kirliliğine, endüstriyel lisanslardan atık konusuna yurttaşların şikâyetlerini incelemek. İkincisi gelecek kuşakların koruyucusu olarak ulusal ve yerel yasama süreçlerinde sürdürülebilirliği izlemek. Su yönetimi, tarım arazisi kullanımı, inşaat, atık ya da madencilik gibi konularda yasal süreçleri izlemek, yasa tasarılarını gözden geçirmek. Son olarak da uzun erimli sürdürülebilirlik için stratejik bilimsel araştırmalar geliştirmek ve toplum yararına projeler üretmek. Yeşil Ombudsmanın işlevleri dünya mirası sit alanlarını, tarihi yapıları, çevre sağlığını korumaya veya kamu bütçesinin yeşillendirilmesine kadar genişleyebiliyor.

Gelecek Kuşaklar için Koruyucular

Gelecek Kuşaklar Ombudsmanlığı’ndan da esinlenen bir öneri de, East Anglia Üniversitesi’nden Rupert Read’in İngiltere’de faaliyet gösteren Green House adlı düşünce kuruluşu için hazırladığı “Guardians of the Future” (Geleceğin Koruyucuları) başlıklı raporda sunuluyor. Fikrin çıkış noktası şu: Gelecek kuşakların çıkarları günümüz parlamenter sisteminde temsil edilmeli. Bu kurum mevcut karar alma mekanizmalarının üzerinde yer alacak ve başlıca üç temel gücü olacak.
1)      Gelecek kuşakların en temel ihtiyaçlarını tehdit edecek yasaların tamamını veya bir kısmını veto etme hakkı. Gelecekte yaşayacak insanların yaşamı üzerinde ciddi sonuçlar doğuracak herhangi bir yasa Muhafızların/Koruyucuların onayından geçmeli.
2)      Gelecek kuşakların en temel ihtiyaçlarını tehdit eden mevcut yasaların gözden geçirilmesini sağlama hakkı. Bu hakkı ilk şıktaki gibi bir vetoya benzer bir şekilde mevcut yasaların düşürülmesi şeklinde ele alınabilir. Gözden geçirme çoğunluk kararı ile alınabilir ama mevcut yasanın iptali için oy birliği veya en azından ezici çoğunluk şartı getirilebilir.
3)      Yukarıdaki iki temel şartın yanında Koruyuculara gelecek kuşakların temel ihtiyaçlarını değerlendirmeleri doğrultusunda yasa önerisi getirme hakkı da verilebilir. Olumlu öneriler getirecek bir yapı olması, sadece karşı çıkan, alternatif üretmeyen bir konumda olmasının getireceği dezavantajlardan sıyrılmasını sağlayacaktır.
Read, Raporunda koruyucuları ulusal düzeyde düşünmenin ötesine geçebileceğini, yerel ve Avrupa Birliği düzeyinde ve belki de Birleşmiş Milletler çatısı altında da bu tür bir oluşuma gidilebileceğini ifade ediyor. Peki, bu Koruyucular kim olacak? Nasıl seçilecekler? Ne kadar süreyle görev yapacaklar? Rapor, Koruyucuların seçimle değil de yurttaşların tümünün dahil olduğu bir kura sistemiyle belirlenmesi savunuluyor. Rastgele seçim, herkesin gelecek kuşaklar için sorumluluk sahibi olduğu ve kimsenin bu iş için özel bir yeteneğe ve deneyime sahip olmadığını belirtmek açısından en uygun yöntem olarak tasvir ediliyor. 12 kişiden oluşan Koruyucu grubun yedi sene boyunca görev yapması bekleniyor.

Rio’da Dünya Liderlerine Çağrı
Oikos – Cooperação e Desenvolvimento, Terre des Hommes ve The World Future Council
12 Şubat 2012 Dünya Sosyal Adalet Günü’nde bir açıklama yaparak gezegenin korunması için “Gelecek Kuşaklar için Ombudsmanlık” kurulmasını önerdiler. Beş dilde yapılan açıklama ve imza kampanyasıyla birlikte Rio+20 Zirvesi’ne katılacak liderlerden uluslararası, bölgesel ve ulusal düzeylerde gelecek kuşak ombudsmanlığı kurulmasını talep ediyorlar.
Açıklama, mevcut ekonomik sistemin gelecek kuşakların en basit haklarını ve ihtiyaçlarını hiçe saydığı ve kısa dönemli kâr ve politik kazanç beklentisinde olan politikacıların, şirketlerin ve finansal kurumların da insanları ve gezegeni tehlikeye attığı tespitini yapıyor. Kampanyanın düzenleyicileri, bu tehlikelerin durdurulması ve bugünkü ve gelecek kuşakların çevresel ve sosyal koşullarının korunması için bazı ülkelerin Gelecek Kuşaklar Ombudsmanlığı’nı karar alma mekanizmalarının merkezine koyduklarını ve böylece çıkarlarını temsil edemeyen gelecek kuşakların da temsilinin sağlandığı ve sürdürülebilirlik yolunda önemli bir adım atıldığını belirtiyorlar. Kampanya sırasında toplanacak imzalar Haziran 2012’de Rio +20 Zirvesi’ne katılacak devletlerin delegasyonları ile paylaşılacak.

Emanetçilik ve Ombudsmanlık
Gelecek kuşakların haklarından bahsederken sadece insanların haklarını mı anlıyoruz? Gelecek kuşakların hakları darken sadece doğal varlıkların sürdürülebilir kullanımını mı gözetmek gerekir? Doğanın haklarını kim koruyacak? Christopher D. Stone sivil haklar hareketinin ertesinde ve modern çevre hareketinin doğduğu yıllarda yazdığı “Should Trees Have Standing? Towards Legal Rights for Natural Objects?” (1972) adlı makalesinde, hukukun zaman içindeki gelişimini ele alıyor ve ormanlara, okyanuslara, nehirlere, tüm diğer doğal varlıklara ve bir bütün olarak doğaya yasal haklarının verilmesini savunuyordu. Toplumların çeşitli dönemlerde belirli kişileri ve varlıkları hak sahibi olamayacak kadar yetersiz ve değersiz gördüğünü söyleyerek örnek olarak çocukları, köleleri, kadınları, Amerikan yerlilerini, etnik azınlıkları, akıl hastalarını, cenini ve yabancıları örnek gösteriyor. Stone’a göre henüz yasal haklara sahip olmayan varlıklar, haklarını kazanana kadar bizim yani hak sahiplerinin kullanımına tabii olarak değerlendirilir. Yasal haklara sahip olmanın üç şartı vardır. Birincisi bir varlığın kendi adına hukuki girişimde bulunma, dava açma imkanının olması; ikincisi bir davada mahkemenin bu varlığa yönelik bir zarar olabileceği fikri ve son olarak da tazminat durumunda bu varlığın bizzat yararlanabilmesidir. Stone, doğal varlıkların yasal haklara sahip olmanın üç şartı yerine getirmediği için hukuk sisteminde hak öznesi olarak kabul edilmediklerini fakat bu sistemin değişmesi gerektiğini söylüyordu. Şirketler, devletler veya üniversiteler de kendi adlarına hukuki girişimler de bulunamazlar ama avukatlar onlar adına savunma yapabilirler.
Bu tartışmada önemli nokta doğanın haklarını nasıl kullanacağıdır. Herhangi bir doğa tahribatı tehdidinde veya sonucunda doğanın haklarını koruyacak olan yine insandır fakat burada emanetçi ve vekil özneler tayin edilebilir. Tam da bu noktada gelecek kuşakların ombudsmanlığını, doğanın haklarının koruyacak olan emanetçilik sistemiyle birleştirebilmek önemli hale geliyor. Gelecek kuşaklar derken sadece insanların değil doğanın da haklarını koruyabilmek emanetçilik sisteminin bir şekilde yeşil ombudsmanlık ile birleştirilerek karar mekanizmalarına dahil edilebilir.
Bildiğiniz gibi, Türkiye’de Haziran 2011 seçimlerinden sonra gündeme gelen yeni anayasa yapım sürecine ekolojik taleplerle müdahil olabilmek için 15 Şubat 2011’de Ekolojik Anayasa Girişimi başlatıldı. Çevre aktivistleri, hukukçular, milletvekilleri ve akademisyenlerden oluşan 40 kişilik imzacı grubunun hazırladığı bir çağrı kamuoyuyla paylaşıldı. Çağrılarında doğanın haklarının tanınması ve doğa ile ilgili kamusal kararları denetleyecek özerk kamu denetçisi mekanizmasının anayasada yer alması öneriliyor. Gelecek kuşakların kamu denetçisi kavramı henüz Türkiye’de gündeme gelmediyse de ekolojik anayasa tartışmaları buna bir temel sağlayabilir.

Barış Gençer Baykan, PhD
Bahçeşehir Üniversitesi- Betam



25 Mart 2013 Pazartesi

Belgrad Ormanı için Hareket

 Asya ve Avrupa kıtasının birleştiği Boğaziçi’nin yanı başında ve 8500 yıldan bu yana çok değişik kültürlere, başta su olmak üzere tüm ürünleriyle destek sağlayan, İstanbul’un yaşam kaynaklarından Belgrad Ormanı, geri dönüşü imkânsız tehditlerle karşı karşıya.
ÇEKÜL Vakfı ve İ.Ü. Orman Fakültesi, bu tehditlere dikkat çekmek için “Belgrad İçin Hareket” isimli bir kampanya başlatıyor.

Belgrad İçin Hareket”in ana hedefi: Belgrad Ormanı’nın “Muhafaza Ormanı” statüsünde kalması ve orman içi mevcut sorunların bilimsel temellerle çözümlenmesi sürecine girilmesi.

Neden Hareket?

Belgrad Ormanı son 130 yıl içinde 3’te bir oranında küçüldü:
·         1840’larda 12000 hektardı,
·         1870’te 7500 hektara geriledi,
·         Bugün ise 5524 hektar

Orman, bir yaşam birliği, su ve oksijen kaynağı iken tabiat parkı, her türlü tesisin yapılabileceği bir orman parçasıdır. Tamamı Muhafaza Ormanı statüsünde olduğu yıllarda bile gerektiği gibi korunamayan Belgrad Ormanı, son düzenlemeler ve gündemdeki yeni kanun tasarısıyla daha savunmasız duruma gelmiştir. İşte bu yüzden, İstanbul ormanlarının en önemlisi olan Belgrad İçin Hareket zamanı…

Basın toplantısına davet:
27 Mart Çarşamba günü saat 11.00’de Belgrad Ormanı Neşetsuyu mevkiinde yapılacak bir basın toplantısı ile hareket kamuoyuyla paylaşılacak. Hareket kapsamında İ.Ü. Orman Fakültesi işbirliğiyle hazırlanan “Belgrad Ormanı - Sorunlar ve Çözüm Yolları” kitabının tanıtımı da yapılacak. Belgrad Ormanı’nın daha fazla küçülmemesi, kent baskısından kurtulması, kullanım şeklinin yeniden düzenlenmesi, Tabiatı ve Bioçeşitliliği Koruma Kanunu’nun doğadan yana yeniden hazırlanması ve ormanın üstündeki tüm tehditlerin ortadan kaldırılması ve dikkati Belgrad Ormanı’na çekmek için basın toplantısında size de aramızda görmek isteriz.



Belgrad’a araçla hareket
Kalkış: Hacıosman metro durağı çıkışı (Bahçeköy otobüslerinin kalktığı durakta basın için bir araç bulunacak)
Saat:   10:15’te harekete hazır olacak araç, en geç saat 10.30’da hareket etmiş olacak.

Program:
11.00: Alana varış ve basın bülteninin okunması ( ÇEKÜL Vakfı, İ.Ü.Orman Fakültesi yetkilileri ve kampanya ekibi tarafından)
11.30: Belgrad Ormanı’nda anlatımlı kısa bir gezi (Fotoğraf çekmek ve detaylı bilgi paylaşmak için)
12.30: Hacıosman metro durağına hareket

İletişim
http://belgradicinhareket.com/
belgradicinhareket@gmail.com
iletisim@cekulvakfi.org.tr
0 212 249 64 64 

24 Mart 2013 Pazar

Türkiye'de iklim hareketinin kronolojisi


1985 Türkiye Çevre Vakfı, John Gribbin'in Climate and Mankind kitabını İklim ve İnsan adıyla Türkçe'ye çevirdi.
1995 Açık Radyo kurulduğu günden bu yana iklim değişikliğine dikkat çekiyor.
2004  Üç Ekoloji dergisinin 2004 Yaz sayısı (Sayı 3) dosya konusu "Küresel İklim değişikliği: Politikasından Psikolojisine"
2004 Türkiye, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf oldu
Haziran 2005 Türkiye Yeşilleri İklim Değişikliği ve Küresel Ekoloji Çalışma Grubu kuruldu.
29 Ağustos 2005  Greenpeace gönüllüleri, hülkümetin  iklim degisikligi tehdidine yol açtığı kanıtlanmış olan fosil yakıtlara bağımlılığını protesto etmek icin Çan termik santrali’nin soğutma kulesine tırmandı.
15 Ekim 2005 Yeşiller, Üç Ekoloji ve Heinrich Böll Stiftung  "İklim Değişikliği ve Küresel Adalet" konferansı düzenledi. Wolfgang Sachs davetli konuşmacı,  Ömer Madra ve Ümit Şahin tartışmacıydı
Aralık 2005  Türkiye'de ilk iklim değişikliği mitingleri İstanbul, Ankara ve İzmir'de düzenlendi
2006 Barışarock'ta Küresel Eylem Grubu tarafından iklim değişikliği konusunda panel düzenlendi. 
16 Şubat 2006 Türkiye Yeşilleri'nin Avrupa Yeşilleri'nin kampanyasıyla eşgüdüm içinde yürütüüğü iklim değişikliği kampanyası başladı (İklim Değişikliğini Durdur, Yaşamı Sürdür)
7-8 Ekim 2006 Türkiye Yeşilleri'nin düzenlediği ilk İklim Değişikliği Aktivist Okulu yapıldı.
Kasım 2006 Küresel Eylem Grubu'nun çağrısıyla İstanbul Kadıköy'de "Küresel Isınmayı Durdurun" talebiyle 47 ülke ile birlikte eş zamanlı bir miting düzenlendi.
Ocak 2007 Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi'ni BMİDÇS Sekreteryası'na iletti.
3 Şubat 2007 ABD eski Başkan Yardımcısı Al Gore'un Uygunsuz Gerçek' (An Inconvenient Truth) filmi Türkiye'de gösterime girdi 
13 Şubat 2007 Yeşiller, İklim Değişikliği Acil Eylem Planını açıkladı. 
Şubat 2007   Yeşiller, "Türkiye Kyoto'yu İmzala!" kampanyası başlattı
2007 Ömer Madra ve Ümit Şahin'in"Küresel Isınma ve İklim Krizi"adlı kitabı Agora Kitaplığı tarafından yayınlandı.
2007 Mikdat Kadıoğlu ve Serhan Yedig'in "99 Sayfada Küresel İklim Değişimi" adlı kitabı İş Bankası Yayınları tarafından yayınlandı
27-28 Ekim 2007 Türkiye Yeşilleri ve Heinrich Böll'ün birlikte düzenlediği Kuraklık Sempozyumu düzenledi 
2007 Reşat Uzmen'in "Küresel Isınma ve İklim Değişikliği : İnsanlığı Bekleyen Büyük Felaket mi?" adlı kitabı Bilge Kültür Sanat tarafından yayınlandı.
2007 Mikdat Kadığolu'nun "Küresel İklim Değişimi ve Türkiye (Bildiğiniz Havaların Sonu) kitabı Güncel Yayıncılık tarafından yayınlandı.
12 Nisan 2007 Greenpeace "
Enerji Devrimi: Sürdürülebilir bir Dünya için Enerji Yol Haritası"raporunu açıkladı 
21 Nisan 2007 Küresel Eylem Grubu, Kadıköy'de İklim Panayırı kurdu
28 Nisan 2007      İstanbul'da Yeşiller, Greenpeace ve Küresel Eylem Grubu'nun çağrısıyla iklim değişikliği mitingi düzenlendi.
8 Aralık 2007 Türkiye Kyoto'yu İmzala mitingi İstanbul Kadıköy'de gerçekleştirildi.
30 Mayıs 2008 Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nü imzalaması ve Ulusal İklim Eylem Planı hazırlaması için çağrıda bulundu
2008 Mülkiye Dergisi Yaz 2008 sayısında “Ekolojik, Ekonomik, Politik Bir Sorun İklim Değişikliği” konusunu ele aldı.
20 Eylül 2008 İklim değişikliğine ve etkilerine dikkat çekmek için Avrupa turuna çıkan Greenpeace'in "Rainbow Warrior" gemisi İstanbul'a geldi
2008 İklim Platformu, Bölgesel Çevre Merkezi Türkiye Ofisi (REC Türkiye) ve Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) İklim Platformu’nu kurdu.
2008 Küresel Isınma ve Kyoto Protokolü (İklim Değişikliğinin Bilimsel, Ekonomik ve Politik Analizi) adlı kolektif kitap Bağlam Yayınları tarafından yayınlandı.
Aralık 2008 TEMA Vakfı, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) nezdinde Türkiye’den Gözlemci STK statüsüne sahip olan  ilk STK oldu.
Şubat 2009 Türkiye, Kyoto Protokolü'ne taraf oldu.
2009  Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Araştırma ve Uygulama Merkezi (MURCIR) Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne (UNFCCC) Türkiye'den akredite olan ilk ve tek üniversite/araştırma kuruluşu oldu.
Mart 2009 REC Türkiye, Sürdürülebilir Kentler Birliği (ICLEI) tarafından geliştirilen İklim Dostu Kentler Kampanyasını Türkiye’de hem iklim dostu hem de yaşanabilir kentlerin yaygınlaşması amacıyla yürütmeye başladı
6 Nisan 2009 Greenpeace, ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye ziyareti sırasında küresel ısınmaya dikkat çekmek amacıyla İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nde bir eylem gerçekleştirdi. Boğaziçi Köprüsü’ne çıkan aktivistler Türkçe ve İngilizce “Barış için iklimi kurtar” yazılı pankartlar astılar.
Temmuz 2009 İklim için Gençlik, iklim adaleti ve gençlik hareketi temaları ile çalışmaya başladı.
24 Ekim 2009 350 Ankara ve İklim için Gençlik Ankara'da Gençlik Parkı'ndan Meclis Parkı'na yaklaşık 200 bisikletle gitti ve parlementoya iklim için harekete geçilmesi çağısında bulundular
Aralık 2009  Greenpeace Akdeniz Direktörü Dr. Uygar Özesmi, 7 Aralık'ta Danimarka'nın başkenti Kopenhagen'da başlayan iklim zirvesinde Climate Justice Fast hareketine katılarak 14 günlük iklim orucu tuttu.
10 Aralık 2009  Kopemhag'da iklim müzakerelerinde  350 Ankara, Greenpeace Akdeniz,Genç Yeşiller, İklim İçin Gençlik, Sürdürülebilir Ulaşım Merkezi, TEMA, Yeşiller Partisi ve WWF Türkiye, Tuvalu burada Türkiye nerede? başlıklı bir açıklama yayınladılar.
Aralık 2009 İklim İçin Gençlik COP15 sırasında Türkiye'de ilk kez canlı yayın ile ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü'nden iklim müzakerelerine bağlanıldı. Çeşitli kurumları temsil eden uzmanlar ile müzakerelerdeki gidişat ve olası gelişmeler tartışıldı.
Nisan 2010 Çernobil felaketinin 24. yılında  Allianoi girişim grubuHasankeyf'i Yaşatma GirişimiKaradeniz İsyandadır PlatformuLoç Vadisi Koruma PlatformuMunzur Koruma Kurulu ortaklığıyla “Yaşamı yok eden enerjiler durdrumak için geliyoruz” sloganıyla Kadıköy’de bir miting düzenlendi  
5 Mayıs 2010 Türkiye’nin “Ulusalİklim Değişikliği Uyum Stratejisi” Birinci Çalıştayı Ankara’da, dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı’nda düzenlendi.
Temmuz 2010 İklim İçin Gençlik Istanbul'da düzenlenen Avrupa Sosyal Forumu'nda dağıtılmak üzere "Alt Tarafı Dünyanın Sonu" başlıklı bir kitapçık hazırladı.
10 Ekim 2010 350 hareketi ve Küresel Eylem Grubu (KEG) Taksim'de 10.10.10. eylemi düzenledi. Eylem 188 ülkedeki 7 bin eylemden biriydi ve Düşünce Özgürlüğü için 7. İstanbul Buluşması için Türkiye'ye gelen Noam Chomsky ve Richard Falk da katıldı.
27-28 Kasım 2010  İklim Adaleti Koordinasyonu adına Yeşil Gerze Çevre Platformu ev sahipliğinde düzenlenen “Termik Santrallere ve Tabiat Kanunu’na Karşı İklim Adaleti” buluşması Gerze’de gerçekleştirildi.
4 Aralık 2010 Küresel Eylem Grubu aktivistleri, İzmir’de iklim değişikliği üzerine bir forum düzenledi.

8 Aralık 2010  Greenpeace Akdeniz ve Küresel Eylem Grubu'nun katılımıyla İstanbul Taksim Meydanı ve İzmir Konak Meydanı'nda gerçekleştirilen eylemlerde Türkiye'ye Meksika'nın Cancun kentinde devam eden iklim müzakerelerinde gerekli adımları atması çağrısında bulunuldu.

Haziran 2011 Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından İklim Değişikliği Eylem Planı (İDEP) açıklandı
2011 Prof. Dr. İlhan Tekeli'nin editörlüğünde hazırlanan "Türkiye Açısından Dünyada İklim Değişikliği,"Türkiye Bilimler Akademisi Raporu olarak  Yeni Reform Matbaacılık tarafından yayınlandı 
Aralık 2011 Türkiye, Durban 17. Taraflar Konferansı’nda Kyoto Protokolü 2. Yükümlülükdöneminde de sayısallaştırılmış sera gazı emisyonu sınırlama veya azaltım hedefi almayacağını deklare etti.
Ekim 2012  Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Doğa Derneği, Doğa Koruma Merkezi, Eurosolar Türkiye, Greenpeace Akdeniz, Kadıköyü Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği (KADOS), Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA Vakfı), WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve 350 Ankara  iklim değişikliği konusunda ortak kaygılarını ve çözüm önerilerini birlikte dile getirmek üzere “İklim Ağı”nı kurdu.
11 Kasım 2012  350 Ankara’nın “İklimi Değil, Belediyeleri Değiştir” çağrısı ile 350 Antalya ve Yalova PAB ile birlikte 3 kentte Seçimin İklimse, Seçimim Sensin adı altında iklim dostu belediyeciliği tartışan bir seçim kampanyasını başlatıldı
26 Kasım 2012 İklim Ağı Türkiye'nin İklim Karnesini değerlendirdi 
Şubat 2013 Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı olarak kurulan İklim Değişikliği Dairesi kapatılarak Hava Dairesine bağlı bir şubeye dönüştürüldü. 
23 Mart 2013 Açık Radyo ve İstanbul Politikalar Merkezi –Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi “İklim Değişikliği Tehdidine Karşı İstanbul Manifestosu”’nu  yayınladı.
12 Nisan 2013 Türkiye'nin 2011 yılı T-toplam seragazı emisyonu 422,4 Mt CO2 eşdeğerine yükseldi. CO2 eşdeğeri olarak 2011 yılı toplam seragazı emisyonu 1990 yılına göre %124 artış gösterdi.
14 Mayıs 2013 İklim Ağı, Dünyadaki karbondioksit seviyesi milyonda 400 parçacığa (400 ppm) ulaşması ile ilgili bir açıklama yaparak Türkiye’nin mutlak sera gazı azaltım hedefi belirlemesi, bu çerçevede etkin enerji verimliliği, yenilebilir enerji ve iklim değişikliğine uyum politikalarını hayata geçirmesi için çağrıda bulundu. 
24-30 Haziran 2013 Global Power Shift  (Küresel Eksen Değişimi) kapsamında 140 ülkeden 620 iklim aktivisti İstanbul'da bir araya geldi ve 2015'e kadar iklim hareketinin stratejilerini ve taktiklerini tartıştı.
29 Haziran 201Küresel Eksen Değişimi'ne katılam iklim aktivistleri ve Türkiye'den çevre ve iklim aktivistlerinin katılımıyla Kadıköy'de "Başka Bir Dünya Mümkün" başlığıyla bir miting gerçekleştirildi. 
22-23 Kasım 2014 Ankara'da Sivil İklim Zirvesi (SİZ) toplandı. Küresel Denge Derneği ve Tüketiciyi ve İklimi Koruma Derneği’nin ev sahipliğinde, Çevre Kolaylığı/Küçük Destek Fonu (UNDP GEF-SGP) desteği ile düzenlenen toplantının amaçları arasında Türkiye’de iklim politikalarına tabandan müdahale etmek ve yaklaşmakta olan yerel seçimlerde iklim dostu belediyecilik için adım atılmasını talep etmek bulunuyor.
11 Nisan 2014  İklim Ağı, IPCC’nin başyazarlarından  Greenwich Üniversitesi’nden Prof. Dr. John Morton ve  Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Doç. Dr. Barış Karapınar ile birlikte, Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen toplantıda Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 5. Değerlendirme Raporu'nu değerlendirdi
14 Nisan 2014 350 Ankara hazırlamış olduğu 2014 Bütçesinde İklim Değişikliği Raporu'nu açıkladı 
20-21 Eylül 2014 Küresel Eylem Grubu (KEG), BM liderlerinin yapacağı iklim zirvesinden iki gün önce,  İstanbul’da bir karşı zirve düzenleyedi 
20 Eylül 2014 People’s Climate March’ın (Halkların İklim Yürüyüşü) Türkiye ayağı Tünel Meydanı’ndan Taksim Meydanı’na İklim Adaleti Yürüyüşü ismiyle yapıldı.
28 Şubat 2015  İklim değişikliğinin gezegenin en büyük krizi olduğunu bilenler ve bu konuda acilen olumlu adımlar atılması gerektiğini düşünenler İstanbul'da bir araya geldi ve "İklim İçin Ben de Varım" kampanyasını başlattılar. Farklı toplumsal kesimlerden 100'er imzacı kampanyaya destek verdiler. 

Kronolojiye eklemek istedikleriniz için yesilgundem@gmail.com

21 Mart 2013 Perşembe

Yirmibirinci Yüzyılda Komün, Devrim, Ekoloji

Ekoloji Kolektifi, Özgür Üniversite tarafından düzenlenen 2013 Bahar Dönemi Seminerleri bünyesinde, "Yirmibirinci Yüzyılda Komün, Devrim, Ekoloji" konulu seminerler gerçekleştirecek.

İstanbul Özgür Üniversite'de (http://www.ozguruniversite.org/), 27 mart'ta başlayacak 1 Mayıs hariç her Çarşamba gerçekleşecek 'Yirmibirinci Yüzyılda Komün, Devrim, Ekoloji' başlıklı seminerlerin programı şöyle


YİRMİBİRİNCİ YÜZYILDA KOMÜN, DEVRİM, EKOLOJİ

Gözün gördüğü, bedenin dokunduğu mesafeler daralıyor. Yirminci yüzyıl devrimcisi için hedef netti, işçi sınıfı proletaryanın iktidarını toplumsallaştıracaktı ve sarp ve uzun bir yoldan bunu yapabilirdi. Yirmi birinci yüz yıl devrimleri ise hala iktidarı toplumsallaştırmak, onu sönümlendirmek için çabalıyor. Ama artık, iklim değişikliği, gıda krizi, yok olan suların altında özgürlükçü bir dünya hayaliyle didinerek bunu yapmaya çalışıyor. Yapacak şeyler için ise vakit yok, ama ne olacaksa hemen yapmalı. Bunu bir acelecilikle değil; toplumsal praksisin dehlizlerine dalarak yapmalı. Özgürleşme ve eşitlik pratikleri arasında ard sıralılık kovalamadan, eş anlı bir dönüşüm için, burjuva değerlerinin içinde hayatı dönüştürmeye çalıştığımızı bilerek yol alıyoruz. Bunun için ekososyalistlerin mücadelesi ne bir başlangıç, ne bir son. Ekolojik krizin kuşatıcılığı sadece dünyanın biyolojik düzeniyle ilgili bir kargaşa yaratmıyor. Bu kaos ortamı içinde, tüm canlılarla dayanışma, türlerin ve cinslerin eşitsizliklerinin ötesine geçen bir eşitlik talebi, yıkıcı bir politikanın imkanları üzerine düşünmeyi gerektiriyor. Bunun için yukarıdan ve üstten siyaset üretmenin tekilliği ve iktidarı karşısında, yeryüzünün ayaklarını hisseden bir çoğulluğa ihtiyacımız var. Bu çoğulluğun acımasız bir teknisyenlik siyaseti olmadığını hissediyoruz. Yeni bir toplum mühendisliğine soyunmak, gündelik siyasete laf üretmek değil derdimiz. Gündeliği yıkıcı kılarken insanlık tarihinin tüm sıkışmasını içimizde taşıyoruz. Bu taşkın halinin yaratacağı felsefi, politik olanaklar toplumsal sorumluluklar kadar kişisel sorumluluklar yüklüyor. Akıl hocası değiliz hayatın. Ekolojik yıkımın sonuçlarıyız ve tüm sonuçları berhava etmek demek aynı zamanda var olma biçimimiz olan bu sistematik yıkıcılığımızla da hesaplaşmayı gerektiriyor. Bu gereklilik, dostluğu, dayanışmayı ve ortaklaşmayı üretecek derinliklere inmek demektir. Bunun için tüm bir seminer programı boyunca bir yandan toplumsallığımızla hesaplaşırken yeni bir dünya arayışının pratikleri içinde nasıl var olmaya çalıştığımızı da işaret ederek gündelik ve siyasal mücadelenin neresinde durmaya çalıştığımızı katılımcılarla birlikte anlamak ve dünyayı değiştirmek istiyoruz.

Program

1. Ekososyalizm ve Ekolojik Devrim:
Hande Atay - Stefo Benlisoy -  27 Mart

2. Ekolojik Kriz Karşısında Yeni Bir Hukuk Aramak :Ilgın Özkaya Özlüer - Alp Tekin Ocak - 3 Nisan

3.  Yeşil Kapitalizme Yanıtlar:Planlı Ekonomik Küçülme:
Ethemcan Turhan  - 10 Nisan 

4. Ekoloji Mücadelesinde Sınıfsal Dönüşüm: Özneler, Yapılar ve Hareketler: Fevzi Özlüer - Cömert Uygar Erdem  - 17 Nisan

5.  Toprak Gaspı, Gıda ve İklim Krizine Karşı Gıda Egemenliği:Olcay Bingöl - Arca Atay- 24 Nisan
6. Ekolojik Yıkımın Kent Hali:Hatice Kurşuncu - Gökhan Bilgihan - 8 Mayıs

7. Kır ve Kentte Kadın:Ecehan Balta - Bengi Akbulut- 15 Mayıs

8. Kapitalistleştirme Ekseninde Enerji Krizi ve Türkiye'de Su Mücadelesi:Emre Baturay Altınok - Yakup Okumuşoğlu - Bora Sarıca - 22 Mayıs

9. İklim Değişikliği, Yeni Devrimler ve İklim Adaleti:Stefo Benlisoy - Fevzi Özlüer- 29 Mayıs
  
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...