18 Eylül 2010 Cumartesi

Taiji'den İstanbul'a: Yunuslara Özgürlük

Eylül ayı ile birlikte Japonya’nın Taiji kentinde yunus katliamı başladı.Geçen yıldan bu yana The Cove (Koy) belgeseli izleyenler bu katliamın iç yüzünü gördükleri gibi, katliamı durdurmak için nasıl bir mücadele yürütüldüğüne de tanık oldular. Filmde anlatıldığı üzere yakalanan ama katledilmeyen yunusların bir kısmı dünyanın çeşitli yerlerindeki yunus gösteri merkezlerine satılıyorlar. Yani Taiji’de yakalanan bir yunus katledilmediyse İstanbul’a hayatını bir tutsak olarak geçiriyor olabilir. Facebook’taki Yunus Parkları Kapatılsın grubu tüm bu durum karşısında duyarlı insanları Türkiye’nin Japon Büyükelçiliği’ne seslerini duyurma çağrısı yapıyor. Bu linke tıklayarak http://www.facebook.com/note.php?note_id=465775209107 Türkçe ve İngilizce metinleri gönderebilirsiniz veya kendi metninizi yazabilirsiniz. Ağustos ayında çeşitli şirketlerin İstanbul’daki bir yunus parkına bilet promosyonu düzenlemeleri ve gelen tepkiler üzerine geri almaları hakkında Yeşil Gündem’de yazdığım yazıya http://goo.gl/tkdt ulaşıp iletişime geçen Fisun Turkhaz Agar, kızı Eylül ile birlikte Koy belgeselini üzüntüyle izlediklerini ve Eylül’ün “yavru yunusun kendini kayaliklara atmasını gördükten sonra” birşeyler yapılmalı diyerek çabaladığını yazdı. Fisun Hanım, çocukların devlet yetkililerine ve büyükelçiliklerine mektup gönderme etkinliği düzenlenebileceği veya halihazırda böyle bir etkinlik varsa katılabileceğini belirtmişti. Aşağıda bu çerçevede yazdıkları mektubu bulabilirisiniz. Bugüne kadar 1.699.044 kişi Taiji’deki katliamı durdurmak için söz verdi. Siz de aralarına katılın.


Sayın Büyükelçi Nobuaki Tanaka,

Ben Japon kulturune saygi duyan bir Turk kadiniyim. Bazi geleneklerinize bagliliginiz, geleneklerinizi sarsmaz bir sadakatle uygulayasiniza hayran-dim...-dim diyorum, cunku gectigimiz aylarda ulusal kanallarimizdan birinde yayinlanan belgeselde yunuslarin, her cocugun asik oldugu, o Dunya sevimlisi yunuslarin, ulkenizde Taiji'de her yil 1 Eylul itibariyle binlercesinin katledildigini gordugumde inanamadim, inanmak istemedim. Ustelik bu belgeseli 6 yasindaki kizim Eylul de izledi. Belgeseldeki bir sahne simdi bile aklindan cikmiyor "kucuk bir yunusun kayaliklara kendini carparak intihar etmeye calismasi". Ben ulkem ile Japonya arasindaki 2010 Turkiye Japonya Dostluk Yili ile pekistirilen iyi ve guzel duygularin bozulmasini istemiyorum.

Lutfen Dunya capindaki bu itirazlari gozonune aliniz ve yeryuzundeki en zeki canlilardan olan yunuslarin bir katliam ile yokedilmesine bir son veriniz. Ben kizimin ve diger tum cocuklarin gozlerindeki yasin artik silinmesini isitiyorum. Ve kizima "evet Eylul o kadar cok istedinki yunuslar artik katledilmiyor" diyebilmeyi istiyorum.

Ben Japon kulturu dendiginde Sakura'yi hatirlamak istiyorum, sulari kanla kipkirmizi olmus Taiji'yi degil!

Fisun Turkhaz Agar-Eylül Agar




Foto:Children's Ocean Art Gallery (Oceanic Preservation Society)

15 Eylül 2010 Çarşamba

İklim Treni ile Sınırlar Aşılıyor

Türk ve Yunan İklim Savunucuların ortak etkinliği olan "İklim Treni ile Sınırları Asıyoruz" 18 Eylül 2010'da Sirkeci Garı'ndak ilk etkinliğiyle yolculuğuna baslıyor.

İklim değisikliği konusunda bilgilendirme çalısması yapmak için gönüllülerden olusan bir grup Türk ve Yunan genç "İklim Savunucusu", iklim değisikliği konusunda farkındalık yaratmak için Yunanistan ve Türkiye arasındaki tren hattındaki istasyonlarda biri dizi etkinlik yapmak için yola çıkıyor.

İlk etkinlik 18 Eylül 2010'da Sirkeci Garı'nda. 13:00 - 15:00


İklim Treni, 17 Eylül 2010'da Selanik'ten yola çıkacak, 18 Eylül 2010'da İstanbul Sirkeci Garı'na gelerek Türk İklim savunucuları ile bulusacak. Sirkeci ve Haydarpasa (19 Eylül 2010) garlarında iki ayrı etkinlik yapacak olan Türk ve Yunan İklim Savunucuları, 19 Eylül 2010 gecesi İstanbul'dan yola çıkacak olan iklim treni ile yol boyunca tren içinde ve Alexandroupoli-Dedeaağaç (20 Eylül 2010), Thessaloniki-Selanik (21-23 Eylül 2010) istasyonlarında iklim değisikliği bilgilendirme noktalarında sunumlar, mesajlar ve resimler ile bilgilendirme yapacaklar.

18 Eylül 2010, Sirkeci Garı
13:00 - 15:00

19 Eylül 2010, Haydarpasa Garı
12:30 - 14:30

Detaylı bilgi için
www.britishcouncil.org/tr/turkey.htm

13 Eylül 2010 Pazartesi

EKO IQ'nun 5. sayısı çıktı

EKO IQ Yeşil İş ve Yaşam Dergisi'nin 5. sayısı çıktı.

İçindekiler:

4 Arka Plan Coşkun Aral bu sefer, bir gecede 4 bin kişinin öldüğü Bhopal felaketinin yaşandığı Union Carbide fabrikasına götürüyor bizleri.

8 Haberler Norveç 2030 yılında karbon emisyonunu sıfırlamayı hedefliyor. Çağan Irmak
Seferihisar’da orkinos çiftliği istemiyor.


16 Güneş Binaları Soğutacak
2005 yılında Dünya Enerji Ödülü’nü Kofi Annan’ın elinden alan Ahmet Lokurlu soruyor: Yenilenebilir enerji yarışında biz daha ne kadar geri kalacağız”.

20 HES Doğrusu
Türkiye’nin HES projeleri kaş yapayım derken göz çıkarıyor. Hatalı projelerde ısrar edilmesi kültürel ve doğal ekosistemin çöküşüne sebep oluyor.

26 Kapbula
Çocuklar için organik tekstil ürünleri üreten Kapbula’nın şimdilik sadece 3 mağazası var ama yenileri yolda…

32 Akçansa: “Atığınızı Bize Gönderin” Bugüne kadar büyük eleştirilere maruz kalan çimento sektörü, çevre adına önemli adımlar atmaya başladı.

36 Dosya: Türkiye’nin Rüzgârı Nereden Esiyor? Yeldir, Geçmez
Küresel rüzgâr enerjisi sektörünün 2009 sonu itibariyle 45 milyar Euro’luk bir büyüklüğe ulaştığı hesaplanıyor.

48 EGD Genel Başkanı Celal Toprak: “En Militan Çevreciler Turizmciler Olacak”
Küresel Isınma Kurultayı’nda aktif rol oynayan Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak “Daha yolun başındayız ama işin başını televizyonlar çekecek” diyor.

51 Yeşil şirketlerin 5 Temel Hatası
Çevrecilik iyidir. Motivasyon sağlar, kârınız yükselir ama alelacele çevreci olmak isteyen şirketlerin hatalarına dikkat!

54 “Su Yoksa Hayat da Yok”
Doğa Derneği İletişim Koordinatörü Yeşim Erbaşol, “Sulak alanların tahribi, gelecek açısından en kritik alan” diyor.

60 Amaç Daha Akıllı ve Yeşil Çözümler
Çevre dostu üretim ve tüketim modelleri üzerine uzun zamandır kafa yoran IBM, bu alanlarda çalışan akademisyenleri de ödüllendiriyor.

68 Prof Dr. Selahattin İncecik: “İyimser Senaryolara Karşıyım”
BM İklim Değişikliği Raporunu hazırlayan 100 bilim insanı arasında yer alan İncecik, turistler için yeni cazibe merkezinin Baltık kıyıları olacağını söylüyor.

74 TIREC 2010
Yenilenebilir enerji ve iklim değişikliği gibi konularda global etkinlikler düzenleyen Green Power, TIREC 2010 Fuarıyla Türkiye’de.

78 Dosya: Yeşil Finansmanın Bugünü ve Geleceği
Türkiye’de yenilenebilir enerji yatırımları çığ gibi büyüyor. Peki, bu işin standartları ne? Sürdürülebilir bankacılık nedir? Bütün bu soruların yanıtları Yeşil Finansman Dosyamızda…

96 “Yeşil Devrim İçin Yeşil Tesisler”
Yeşil Tesisler Konferansının ikincisi bu yıl 19-20 Ekim 2010 tarihlerinde düzenleniyor.

99 160=0
Bu garip formülün anlamı şu: Nissan-Renault ortaklığı sayesinde 160 km yol kat ettiğiniz halde 0 karbon salabileceksiniz.

104 “AB Çevre Faslı İstihdam da Yaratacak”
REC Türkiye Direktör Yardımcısı Kerem Okumuş, sürecin yaratacağı istihdam artışına dikkat çekiyor.

114 Bisikleti Porsche’dan Havalı: Tony Juniper
Tony Juniper 2009 yılında Country Life tarafından hayatımızı etkileyen kararları veren 100 kişi arasında gösterildi. The Independent’a göreyse, İngiltere’nin en etkili ekoloji savaşçısı.

118 Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi İçin…
Prof. Dr. Gülçin Büyüközkan tedarik zincirinin yapısı belirlenirken en önemli konunun sürdürülebilirlik olduğunu vurguluyor.

123 Nereden Çıktı Bu Sürdürülebilirlik?
Sürdürülebilirlik ilk defa 1713 yılında Alman madenci Hans Carl von Carlowitz tarafından kullanıldı. 1987 yılında BM’nin Brundtland Raporunda yazıldı ama hâlâ 80 farklı tanımı var.


94 Bilge Dicleli Ne Olacak Bu Dünyanın Hali?

112 Emil Edip Öymen Teleferik 102 Yaşında, Denizin Üzerinde Konser…

122 Yeşil Fuarlar Listesi

128 Kitap “Kadınlar Ekolojik Dönüşümde,” “Rüzgârın Kanatları,” “The Ecology Of Commerce”

2 Eylül 2010 Perşembe

Allianoi- Vahit Akça


Kürk endüstrisi doğal yaşama zarar veriyor

Kürke Hayır Platformu: 'Yunanistan'da Yaşanan Olay Kürk Endüstrisi'nin Doğal Yaşama Verdiği Zararın Göstergesi'
Yunanistan'ın Kastoria şehrinde iki kürk çiftliğinden serbest bırakılan vizonlar hakkında basına yansıyan haberler üzerine bir açıklama yapan Kürke Hayır Platformu, kürk endüstrisinin yalnızca hayvanların yaşam hakkına kastetmediğini, yasadığımız gezegene de ölümcül zararlar verdiğini belirtti.

Dün ulusal ve uluslararası medyada yayınlanan bir haber, Yunanistan'ın kuzeyinde yer alan ve kürk çiftliklerin yoğun bir şekilde yer aldığı Kastoria şehrindeki iki çiftliğe giren kimliği belirsiz kişilerin 50 binden fazla vizonu serbest bıraktığını belirtiyordu. Serbest bırakılan vizonların pek çoğu sıcak havanın da etkisiyle ölmeye başladığının belirtildiği haberlerde bu olayın kürk üreticilerine olan zararının 1 milyon euroyu aştığı belirtiliyordu.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Kürke Hayır Platformu (www.kurkehayir.gen.tr), kürk endüstrisinin hemen hesaplayıp açıkladığı zararla ön plana çıkmaya çabaladığı bu olayın vahametinin aslında kürk üretiminin çevreye ve doğal yaşama verdiği zararla ölçülebileceğine dikkat çekiyor.
Kuzey Amerika'ya özgü bir tür olan vizonun hiçbir şekilde yaşayamayacağı Yunanistan'a kürkünden yararlanmak adına taşındığını aktaran Platform, pek çok türün doğal av yasaklarının da etkisiyle doğal ortamlarından kopararak bu tarz çiftliklere hapsedildiğini iletiyor. Kürke Hayır Platfromu, bu konuda uluslararası doğa ve hayvan hakları kuruluşu tarafından yayınlanmış raporların bulunduğu söylüyor. People for the Ethical Treatment of Animals (PETA) tarafından yayınlanmış bir rapor, kürk çiftliklerinde en fazla vizon, tilki, çinçila ve tavşan gibi türlerin tutulduğuna dikkat çekerken, bu hayvanların küçük kafesler içinde stres, korku, tedirginlik, kendilerine ve birbirlerine zarar verme gibi psikolojik problemlerin yanı sıra, parazitler ve bulaşıcı hastalıklar gibi olumsuz koşullara maruz kaldıklarını aktarıyor. (1)
Konuyla ilgili görüşlerini aktaran veteriner hekim Nilay Tezsay; vizonların ve diğer türlerin kürkleri için üretilmelerine bir son verilmesi gerektiğini ileterek bu soruna akıllı bir çözüm üretilmesinin şart olduğunu düşünüyor. Nilay Tezsay'ın konuyla ilgili görüşleri şöyle; 'Sansargiller ailesinden olan vizonlar, etoburdurlar ve belki de o bölgedeki endemik ve az sayıda kalan memelileri tamamıyla bitireceklerdir. Aynı zamanda uzun süre kafeste kalan yabani hayvanlar, avlanma güdülerini yitirebilirler, salındıklarından itibaren birkaç gün içerisinde zayıf düşerek ölebilirler ve vizonların diğer bir bölümü bir süre sonra tüm küçük memelileri tüketerek, daha sonra yamyamlaşarak daha zayıf olan vizonları da yiyebilirler. Her ülkede, yabani hayvanlarla ilgili önemli görüş bildirebilecek, yaban hayatı uzmanlarının bir araya toplandığı bir heyet oluşturulması, diğer ülkelerdeki heyetlerle hem fikir olması ve bu heyetin devlet adamlarını ikna ederek kürk ticaretini kökten yok etmesi gerekiyor. Yine üzülerek bildiriyorum, ülkemizde kürk ticareti devlet eliyle desteklenmektedir, çünkü rant elde edilmektedir. Bu rant, doğasever bilim adamlarının devlete giriş yapmaması ile devam etmektedir. 2002’den beri yabani hayvanların doğaya kavuşması için uğraş veren gönüllü bir veteriner hekim olarak bence çözüm, onların devlet eliyle Kuzey Amerika’ya gönderilmesi, bir rehabilitasyon merkezine alınması ve uygun olanlarının salınması ve zayıf bireylerin hayvanat bahçesi gibi bir ortamda barındırılması olacaktır.'
Kürke Hayır Platformu, Yunanistan'da meydana gelen bu olayın kürk üreticilenin tüketicileri kürklerin “çevre dostu” olduğuna ikna etmeye çabalarını boşa çıkardığını söylerken, kürk üretiminin çevreyi kirletmenin yanı sıra değerli doğal kaynakları tükettiğinin altını bir kez daha çiziyor. Ayrıca, kürkleri için kullanılan türlerin bulundukları bölgeden tamamen farklı özellikteki bir bölgeye aktarıldıkları gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerektiğinin altını çizen Platform, eylemi yapan ve hayvan hakları savunucuları olduğu tahmin edilen kişileri suçlamaktansa, bu çevre felaketinin asıl sebebi olan endüstrinin kanlı üretim yöntemlerine odaklanılması gerektiğini savunuyor.

Kürke Hayır Platformu Hakkında
Kürke Hayır Platformu, 2003 yılından bu yana kürkün gereksiz ve kanlı yöntemlerle elde edilen lüks bir tüketim maddesi olduğunu anlatmaya çabalayan bir oluşum. Platform, kürk konusunu yalnızca hayvan hakları yönü ile değil; kürk endüstrisinin doğal yaşama verdiği geri dönüşü olmayan zararlar, çeşitli basın-yayın organları yoluyla tüketicilerin kürk hakkında yanlış bilgilendirilmesi ve bütün dünyada kürke karşı oluşan olumsuz tavır nedeniyle moda firmalarının başvurduğu etiket sahteciliği yönleri ile ele alıyor ve kamuoyunun dikkatini bu konulara çekmeyi hedefliyor. Kürke Hayır Platformu'na www.kurkehayir.gen.tr adresinden ve twitter.com/kurkehayir profilinden ulaşılabiliyor.

20 Ağustos 2010 Cuma

19 Ağustos 2010 Perşembe

Yunuslara özgürlük: Daha yeni başlıyoruz


Türkiye'de bazı şeyler değişiyor. Şirketler müşterilerinin tepkilerine kulak vermeye başlıyor. Hem de doğal hayatın söz konusu olduğu alanlarda. Opet, akaryakıt alana İstanbul Dolphinarium için indirim kuponu verdiği kampanyasını gelen tepkiler üzerine durdurdu. Yaklaşık 10 gün süren ve internet üzerinden yürütülen kampanyanın kısa sürede sonuç vermesi önemli çünkü genelde insanlar bu tip kampanyalarda boşa uğraşıldığını çünkü büyük şirketlerin bu tip(!) taleplere kapalı olduğunu düşünür. Opet'in aldığı karar bunun aksini kanıtlıyor. Üstelik diğer şirketlere- en azından yan kampanyalarında- doğal hayata zarar verebilecek girişimlerden kaçınmaları konusunda bir işaret verebilir.
NOT: Az önce aldığım bir habere göre Boyner de Opet gibi kampanyasını durdurmuş. Sırada Denizbank,Yapı Kredi ve Denizbank kaldı. http://goo.gl/QKHy adresinden kampanyaya katılabilirsiniz.

Opet'in web sitesinden yayınladığı ve müşteri hizmetlerine tepki maili atanlara gönderdiği duyuru şu şekilde:

Sayin İlgili,


Oncelikle gostermis oldugunuz ilgi icin cok tesekkur ederiz. Opet olarak sosyal sorumluluk bilinci ile hareket eden, çevresel ve sosyal sorunları faaliyetlerimizin bir parçası haline getiren, tüm taraflara karşı etik ve sorumlu davranan, çevreci çalışmalarımız ile doğayı korumaya katkıda bulunan ve bu yönde kararlar alarak uygulayan bir firmayız. İstanbul Dolphinarium ile yapmış olduğumuz indirim kampanyası, en az bizim kadar duyarlı bir kitle tarafından, yunusların yaşamlarına zarar veren bir uygulamaya destek olduğu düşüncesi ile tepki gördü. Biz de bu görüşleri saygıyla karşılıyor ve akaryakıt alanlara sunduğumuz İstanbul Dolphinarium indirim kuponu kampanyamızı durduruyoruz. Çevre bilinci ile doğayı ve canlıları korumaya gösterilen hassasiyete teşekkür ederiz.

Daha detayli bilgi icin 444 6738 numarali Opet Musteri Hizmetleri'ni arayabilirsiniz.

Saygilarimizla,

Opet Petrolculuk A.S.Musteri Hizmetleri


Bu da Opet'e gönderilen metin:

Sayın yetkili,

Çevre bilinci yüksek ve doğaya saygılı bir birey olarak "Akaryakıt alana İstanbul Dolphinarium için indirim kuponu" kampanyanızı kınıyorum! Yunusların beton havuzlarda işkence çekerek bir bir intihar ettiği, ayı oynatmaktan farksız bir eğlence biçiminin çocuklarımıza aşılandığı ve terapi adı altında umut tüccarlığının yapıldığı bu tesislerle yaptığınız işbirliği, kurumunuzun ismini lekemektedir. Lütfen bu doğal hayat düşmanı kampanyaya son verin. Aksi takdirde Opet'i ömür boyu boykot edecek ve markanızı doğaya dost olmayan bir isim olarak hatırlayacağım.






3 Ağustos 2010 Salı

30 Temmuz 2010 Cuma

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...