17 Haziran 2010 Perşembe

Plastik poşete mahkum değiliz

eco friendly shopping bags - video update from beztorbakullananlar on Vimeo.

8 Haziran 2010 Salı

Kitaba Bez Torba Yakışır

Son aylarda birçok belediye plastik poşetleri yasaklıyor, süpermarketler doğada çözünebilen poşetler kullanıyor, plastik poşetin yasaklanması için imza kampanyaları birbirini izliyor. Diğer yandan fileye eski itibarı kazandırılmaya çalisiliyor, bez torbalar çesitleniyor, kese kağıdı kullanımı artıyor. Bu hareketlenmenin henüz yansımadığı bir yer var: Kitapçılar. Bildiğim kadar Türkiye’de hiçbir kitapçı bez torba kullanmıyor. Belki kitap satın alanlardan böyle bir talep gelmediği daha çok da bu işin maliyetini düşündükleri için. Halbuki bez torba ilk etapta uygun bir fiyatla satılabilir veya belirli miktarda kitap alana bez torba hediye edilebilir. Aynı kargo ücretinin belirli miktarda siparişler için alınmaması gibi. Ayrıca bunu ilk yapacak kitabevinin, kitap ve çevre dostlarının ilgisine mazhar olacağını söyleyebiliriz.

Nereden başlamalı?

Aklıma kitap, dergi almak için gittiğim Beşiktaş’taki Kabalcı Kitabevi’ne bez torba kullanma fikri hakkında ne düşündüklerini sormak geldi. Önce bir e-posta attım ve Twitter ve Facebook’da “Kabalcı kitaplar için bez torba versin” kampanyası başlatıyorum diye yazdım. Ilk anda gelen mesajlar bunun diğer kitabevlerinden de talep edilmesi, İstanbul dışında Ankara ve Eskişehir’de yaygınlaştırılabileceği şeklindeydi. Ankara’da Dost kitabevinden bez torba kullanılması talep edildi ve Eskişehir’deki kitapçılara da iletilecekti bu girişim. İlginçtir kitapçılardan önce yayınevlerinden olumlu yorumlar ve destekler geldi. Notos Kitap, bez torbaya geçişi zorunlu gördüklerini ve yayınlarında bu yönde bir girişimde bulunabileceklerini söyledi. Resif Kitap da bu konuyu önemsediklerini ve destek vermek istediklerini belirti. Everest Kitap, plastikten kağıt poşete geçerek yayınevlerinde ilk adımı attıklarını bildirdi. Bu arada yine twiter’dan http://www.beztorbakullananlar.com/ adlı sitenin destek verebileceği önerisi geldi, site sahiplerine yazdım. Plastik poşete karşi veya bez torbayı kullanmayı teşvik edici her türlü kampanyayı desteklemenin temel misyonları olduğunu, bu girişime de ana sayfalarında yer verebileceklerin söylediler. Kürke Hayır Platformu’da girişime desteğini açıkladı. Yenal Bilgici, “Eski Usul” bloğunda İstanbul’da Robinson Crusoe 389 ve Pandora’nın kağıt torba kullandığını ve ABD’de Barnes&Noble’ın Virginia Woolf resmi basılı bez torbalarını hatırlattı.

Nasıl Yapmalı?

Bu kampanyanın (şimdilik) herhangi bir manifestosu, logosu, web sitesi yok. Kitapçılar bez torba kullansın gibi basit bir talebi var. Yukarıda yazdıklarım son üç gün içerisinde geçekleşti ki bu konuda yapılabilecekler hakkında bir ipucu vermiştir diye düşünüyorum. Siz de kampanyaya katılmak isterseniz bu talebi kitapçınıza ve dostlarınıza iletebilir veya aşağıdaki e-posta örnegini gönderebilirsiniz.

Sayın X Kitabevi/ Yayınevi yetkilisi,
Kitabevinizden/yayınevinizden aldığım kitapları plastik poşette değil doğa dostu bez torbada taşimak istiyorum. Plastik poşetin kullanımını terketmek ve bez torbaya geçmek konusunda bir girişimde bulunursanız bunu destekleyeceğimi bildiririm. Saygılar

Not:Remzi Kitabevi’nden F. Kılınçarslan, bez torba önerisini değerlendireceklerini bu konuda çalışan firmalar ile irtibata geçeceklerini bildirdi.

7 Haziran 2010 Pazartesi

2 Haziran 2010 Çarşamba

Yeşiller Partisi 1. Olağan Büyük Kongresi


Kuruluşunun üzerinden yaklaşık iki yıl geçen Yesiller Partisi 1. Olagan Büyük Kongresi'ni önümüzdeki hafta sonu Ankara'da topluyor. 6 Haziran Pazar günü Ankara'da Adakale sokak No:6, Sıhhiye-Çankaya adresinde bulunan Petrol-İs Sendikası'nın toplantı salonunda yapılacak olan Kongre sabah 09:00'da baslayacak. Kongrede Parti Meclisi, Es Sözcülükler, Arabulucu ve Merkez Disiplin Kurulu için seçimler yapılacak.

Haftalardır yogun bir hazırlık süreci yasayan Yesiller Partisi bu ilk kongresiyle kurulus dönemini sonlandıracak ve seçilmis ilk Parti Meclisi'ni olusturacak. Kurulus sırasında Kurucular Kurulu içinden bir MYK ve es sözcüler seçen partide böylece ilk kez yeni üyelerin de katılacagı bir genel merkez yönetimi olusacak. Yeni MYK ise PM içinden seçilecek. Kongre bütün yurttasların, konukların ve basının katılımına açık olacak.

Kongreden bir gün önce Avrupa Yesil Partisi ile birlikte bir de uluslararası konferans düzenleniyor. Aralarında Avrupa Yesil Partisi Es Sözcüsü Monica Frassoni'nin de bulundugu Avrupalı Yesiller Cumartesi günkü bu konferansta konusma yapacak ve Kongre'ye konuk olacaklar.

5 Haziran Cumartesi günü Ataç Sokak No: 11 Kızılay adresindeki Doga Rezidans Oteli'nde yapılacak olan “Yeni Bir Düzen, Yesil Bir Düzen” başlıklı konferansta demokratiklesme, AB, tarım, enerji ve yesil ekonomi politikaları tartısılacak. Ingilizce-Türkç e çeviri yapılacak olan konferansın programı söyle:


AVRUPA YESIL PARTISI – TÜRKİYE YESILLER PARTISI ORTAK KONFERANSI – 5 HAZIRAN 2010, CUMARTESI, ANKARA, DOGA REZIDANS OTELI - PROGRAM

14:00-14:30 Açılış Konuşmaları - Bilge Contepe, Hüseyin Güngör, Monica Frassoni, Anne de Boer
14:30-15:30 Yisil Yeni Düzen Issizlige bir çare olabilir mi? Ahmet Atıl Asıcı, Süleyman Yılmaz, Yesiller Partisi
16:00-17:00 Demokratiklesme ve Türkiye’nin AB Süreci Monica Frassoni, Avrupa Yeşil Partisi Essözcüsü, Yüksel Selek, Yesiller Partisi
17:00-18:00 Çifte krize karşı alternatif tarım ve enerji politikaları Ümit Sahin, Hakan Ozan Erzincanlı, Yesiller Partisi (İngilizce-Türkç e çeviri yapılacaktır .)

Yesiller Partisi
Sekreterya - Beyoglu Yesil Ev: Istiklal cad. Balo sok. No:21 Kat:1 Beyoglu - IstanbulTel: (212) 244 77 80

www.yesiller. org

27 Mayıs 2010 Perşembe

Sarı Yazma isyana çağırıyor

KARADENİZ’de süregelen yıkım ve talan şimdi de Cide Loç Vadisi’ni tehdit ediyor. Dünyanın ikinci büyük kanyonu olan Valla Kanyonu’nun içinde yer alan Küre Dağları Milli Parkı’nı dolaşan Devrekani Çayı, hepimizi varlığını sürdürebilmek için yardıma çağırıyor. Yöre halkının itirazlarını hiçe sayan kâr hırsını teşhir etmek için İstanbul’da bir etkinlik düzenleniyor. Loç Vadisi Koruma Platformu herkesi isyan çığlığını yükseltmeye çağırıyor.
29 Mayıs Cumartesi, saat 12’de İstanbul'da Kabataş Vapur İskelesi önü.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Yeni Bir Düzen, Yeşil Bir Düzen- Avrupa Yeşil Partisi – Türkiye Yeşiller Partisi

Avrupa Yeşil Partisi – Türkiye Yeşiller Partisi
Uluslararası Yeşiller Toplantısı
Yeni Bir Düzen, Yeşil Bir Düzen
5 Haziran 2010, Ankara
Doğa Rezidans Oteli, Ataç Sokak No: 11 Kızılay


PROGRAM

14:00-14:30
Açılış Konuşmaları
Bilge Contepe - Hüseyin Güngör, Yeşiller Partisi Eşsözcüleri
Monica Frassoni, Avrupa Yeşil Partisi Eşsözcüsü
Anne de Boer, Groenelinks, Yeşil Doğu-Batı Diyaloğu Koordinatörü
Evridiki Theopemptou, Akdeniz Yeşilleri Ağı Koordinatörü

14:30-15:30
Yeşil Yeni Düzen işsizliğe bir çare olabilir mi?
Ahmet Atıl Aşıcı, Yeşiller Partisi Uluslararası İlişkiler Koordinatörü
Süleyman Yılmaz, Yeşiller Partisi

15:30-16:00 Kahve Arası

16:00-17:00
Demokratikleşme ve Türkiye’nin AB Süreci
Monica Frassoni, Avrupa Yeşil Partisi Eşsözcüsü
Yüksel Selek, Yeşiller Partisi

17:00-18:00
Çifte krize karşı alternatif tarım ve enerji politikaları
Ümit Şahin, Yeşiller Partisi
Hakan Ozan Erzincanlı, Yeşiller Partisi

25 Mayıs 2010 Salı

Türkiye'de iklim adaleti algısı anketi

İspanya'da Universitat Autonoma de Barcelona (Barselona Otonom Üniversitesi) Çevre Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü (ICTA) altında Türkiye'de iklim adaleti algıları üzerine bir araştırma yürütülüyor . http://bit.ly/iklimadaleti adresindeki web sayfasında iklim değişikliği, iklim adaleti ve Türkiye konulu sorular içeren kısa bir anket bulacaksınız. Anketin hedef kitlesi Türkiye'de iklim değişikliği politikasının paydaşlarıdır (akademisyenler, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, devlet kurumları, gençlik vb). Araştırmanın bulguları akademik amaçlı kullanılacak olup, sorular herhangi bir ticari veya politik amaç içermemektedir. Cevaplarınızın tamamı anonim olarak tutulacaktır.Soruların tamamını cevaplamanızı rica ederim. Bu sayfadaki soruları cevapladıktan sonra ilerlemek için lütfen sayfanın altındaki "İleri" tuşuna basınız. Anket yaklaşık olarak 10 dakika almaktadır.Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Türkiye, iklim değişikliğine uyum stratejisini oluşturuyor

Türkiye’de küresel iklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde yapılan tartışmalar ve politika önerileri çoğunlukla karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelikti. Azaltım hiç şüphesiz çok önemli ama iklim uzmanları uyum ile azaltım politikalarının birlikte yürütülmediği takdirde iklim değişikliği ile etkin mücadele edilemeyeceğini savunuyorlar. Uyum kavramı, en genel haliyle, iklime dair belirsizliklerin ve bu belirsizliklerden oluşacak risklerin öngörülmesine dair becerilerin geliştirilmesi; olumlu veya olumsuz bir şekilde etkilenecek toplumsal grupların ve kurumların bu risklerle mücadele edecek ve hatta bunları bertaraf edecek bakış açılarını, uygulamaları, kurumsal yapılarını, planlarını ve stratejilerini yeni şartlara uyacak şekilde geliştirmeleri olarak tanımlanıyor.
Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında yapılan öngörülere göre, iklim değişikliğine karşı yüksek derecede hassas bölgeler içinde yer alıyor. Türkiye’nin 2007 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne sunduğu Birinci Ulusal Bildirim, iklim değişikliğinin Türkiye’deki etkilerinin artan yaz sıcaklıkları, batı illerinde azalan kış yağışları, yüzey sularının kaybı, artan sıklıkta kuraklık, toprak bozulması, kıyı erozyonu ve sel şeklinde olacağını belirtiyor. Bu durum, gıda üretimi için gereken su kaynakları ve kırsal kalkınma üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor ve bu etkilerin şiddetinin giderek artması bekleniyor. Örneğin, Türkiye’nin Ege kıyılarında yer alan Gediz ve Büyük Menderes Havzaları’nda bu yüzyılın sonunda yüzey sularının %50’sinin kaybolacağı, tarımsal, evsel ve sanayide su kullanımında aşırı su sıkıntısı yaşanacağı tahmin ediliyor.

Türkiye’de iklim değişikliğine uyum konusunda son bir kaç yılda önemli adımlar atılmaya başlandı. 2008 Haziran ayında Türkiye’nin İklim Değişikliği'ne Uyum Kapasitesinin Geliştirilmesi” başlıklı bir Birleşmiş Milletler Ortak Programı başlatıldı. Ana faydalanıcısı Çevre ve Orman Bakanlığı olan proje ile doğrudan ilgili kurumlar ise Tarım ve Koyişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı. UNDP, UNEP, UNIDO ve FAO da projenin yürütücü ortakları arasında yer alıyor. 2008-2011 arası devam edecek projede şunlar amaçlanıyor.
  • İklim değişikliğine uyumun ulusal kalkınma planları çerçevesine yerleştirilmesi ve bir iklim değişikliği uyum stratejisinin oluşturulması

  • Ulusal ve bölgesel kurumların iklim değişikliği ve iklimsel şartlarda oluşacak belirsizlikten kaynaklanan risklerin tahmini ve yönetimi için kapasitelerinin geliştirilmesi
  • Seyhan Havzası’nda topluma dayalı uyuma yönelik pilot projelerin uygulanması

  • İklim değişikliğine uyum kavramının Türkiye’deki tüm BM kurumlarının çalışmalarına dahil edilmesi

    İklim Değişikliğine Uyum Çalıştayı
Proje kapsamında yürütülen çalışmaların ilgili bakanlıklar, üniversiteler, sivil toplum ve özel sektör temsilcileri ile paylaşması için Türkiye’nin “Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi” Birinci Çalıştayı 5 Mayıs 2010’da Ankara’da, Çevre ve Orman Bakanlığı’nda düzenlendi. Çalıştay’ın uyum stratejisinin ilkelerinin ve önceliklerin belirlenmesine bir zemin oluşturması hedeflendi.

Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat Kadığolu açılış konuşmasında, uyumun (adaptasyon) ve azaltmanın (mitigasyon) paralel süreçler olduğunu, birbirinden ayrı değerlendirilemeyeceğini ve uyum mücadelesinin toplumun her kesimine ulaştırılması gerektiğini belirtti. Kadıoğlu, Ulusal İklim Değişikliği Strateji Belgesi’nin Yüksek Planlama Kurulu tarafından geçen hafta onaylandığını ve bu durumun iklim fonlarının kullanılmasının önünü açacağını vurgularken şimdi yapılması gerekenin bu stratejiyi eylem planına dönüştürmek olduğunu ve Türkiye’nin bir yol haritasına gerek duyduğunu söyledi.

Kadıoğlu’nun ardından söz alan BM Mukim Temsilcisi, UNDP Türkiye temsilcisi Shahid Najam, iklim değişikliğinin, insanlığın karşılaştığı en büyük sorun olduğunu, mevcut üretim ve tüketim modellerini artık sürdürümeyeceğimizi ve ertelemeden politika ve strateji belirlememiz gerektiğini ifade etti. UNDP’nin Türkiye hükümeti ile iklim değişikliğine karşı sürdürülebilir çözümler bulmak için çok yakın çalıştığını belirten Najam, yerelde toplulukların sorunları nasıl tanımladığının ve katılımcı bir yaklaşımın sürdürülebilir kalkınma için elzem olduğunu vurguladı.
BM Ortak Programı’nın yöneticisi Atila Uras, küresel iklim değişikliğinin BM’nin Bin Yıl Kalkınma hedeflerinden üçünü (Aşırı yoksulluğun ve açlığın yok edilmesi; Cinsiyet eşitliğinin teşvik edilmesi ve kadınların güçlendirilmesi ve Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması) tehdit ettiğini ve iklim değişikliği uyum politikalarını Türkiye’deki Binyıl Kalkınma hedeflerine dayalı BM planlamasına dahil edeceklerini söyledi. Uras, uyum stratejisini 3 temel ayak üzerinden değerlendirdiklerini söyledi.

  • Politika: Etkin uygulama, yeni politikalar geliştirme
  • Bilim:En iyi teknolojilerden destekleyici araçlar olarak yararlanma ve bilgiyi toplumun her kesimine ulaştırma
  • Uygulama:Yerelden merkeze farklı ölçülerde uygulamalar ve süreçlerin ekonomik sosyal ve çevresel açıdan izlenmesi.
Mevcut durumun analizi için Anayasa’dan sektörel analizlere uzanan bir tarama, iklim değişikliği senaryo çalışmaları ve katılımcı etkilenebilirlik analizleri yaptıklarını vurgulayan Uras, programın en önemli çıktısının Ulusal iklim Değişikliğine Uyum Stratejisi olacağını ve bu stratejinin Ekim 2010’da Çevre ve Orman Bakanlığı’na sunulacağını belirtti.

Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü İklim Değişikliği Dairesi’nden Sebahattin Dökmeci, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele stratejisini anlattı, seragazı emisyonları dursa bile etkileri uzun süreceğinden iklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde azaltım kadar uyumun da önemli olduğunu belirtti ve Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde İklim Değişikli Dairesi’nin kurulduğunu vurguladı.

Uyumda uluslararası yaklaşımlar

UNEP Uluslararası Uyum Danışmanı Bill Dougherty, iklim değişikliğine uyumda uluslararası yaklaşımları katılımcılara aktardı. Son beş yılda birçok ulusal hükümetin, şehrin ve bölgenin uyum stratejileri geliştirdiğini belirten Dougherty, Kuzey Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika’da bir çok uyum modeli olduğundan ve azaltım stratejilerinin aksine uyumun değişkenliğinden ve önceliklerinin yerele göre farklılaştığından bahsetti. Uyum stratejilerinin başlangıç noktalarını gelecekteki sıcaklık değerleri ve yağış miktarı, iklim değişikliğinin kırılgan sektörlere etkileri ve yerel paydaşların perspektifleri oluşturuyor. Dougherty, uyum stratejilerini geliştirmiş, farklı yapılarına rağmen Türkiye ile benzerlikler de gösteren İspanya ve Finlandiya’yı ele aldı. 2006’da ulusal iklim değişikliği uyum planını kabul etmiş olan İspanya, AB içinde ortalama yıllık sıcaklık artışı en yüksek ülke olması nedeniyle AB’de iklim değişikliğinin etkilerine en açık ülke. İspanya, uyum stratejisini ulusal iklim değişikliği mücadele planlarına entegre edebilmiş; yukarıdan aşağı yaklaşımı kullanarak analitik odaklı iklim ve etki modellemeleri yapmış, aşağıdan yıkarı taban odaklı yaklaşım ile yerel bakış açısını, kırsal kapasiteyi ve yereldeki kurumsal kapasiteyi gözönüne almış. Global anlamda da UNEP, UNDP ve AB ile birlikte hareket etmiş. Belirlenen dört öncelik ise şunlar olmuş:
1) İklim değişikliği senaryoları 2) Su etkilenebilirliği 3) Biyoçeşitlilik etkilenebilirliği 4) Kıyı bölgelerinin etkilenebilirliği


Dougherty, iklim değişikliğinden etkilenme açısından İspanya’nın Türkiye ile benzerlik gösterdiği alanları kıyı bölgeleri, tarım ve su kaynakları olarak sıraladı.
Finlandiya, küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkerlerden biri olmasının yanı sıra dünyada iklim değişikliğine uyumda ilk harakete geçmiş ülkelerden biri. Finandiya’da sosyo-ekonomik senaryolar geliştirilmiş, iklim değişikliği politikaları anaakımlaştırılmış ve uzun erimli yatırımlara entegre edilmiş. İspanya modelinin aksine uyum stratejileri tabana çok yayılmamış daha çok uzmanlık seviyesinde kalmış ve halk katılımı sınırlı olmuş. Finlandiya ile Türkiye’nin ortak yönü her iki ülkenin de doğaya endeksli endüstrilere sahip olması. Dougherty, uluslararası deneyimlere bakarak bazı dersler çıkarılması gerektiğini, Türkiye için neyin anlamlı olduğunun ve kırılgan sektörlerin belirlenmesi ve önceliklerin netleştirilmesi gerektiğini vurguladı.

Uyumda Türkiye’de Mevcut Durum

UNEP uyum uzmanı ve koordinatörü Nuran Talu “Türkiye’de iklim değişikliğine uyumda mevcut durum” başlıklı bir sunum yaptı. Mevcut durumu planlama politikaları , kurumsal yapılanma ve finansal politikalar açısından değerlendirdiklerin belirten Talu, Türkiye’de şu an yumuşak uyum yapıldığını ,iklim değişikliğinden etkilenebilecek sektörlerin başında gelen tarım ve suda doğrudan ya da dolaylı çalışma, politika, yasal düzenlemelerin olduğunu ve yerelde kurumsal yetersizlikler tespit ettiklerini belirtti. Uyum kapsamının ekolojik bölgeler, ekonomik sektörlerin bölgesel etkinliği ve su kaynakları üzerinden düşünülmesi gerektiğini ve tarım sektörünün vazgeçilmez rolü olduğunu ifade eden Talu, politika araçlarının (ÇED, yerel kurullar, İl Mera Komisyonu, Toprak Koruma Kurulu, Sulak Alanlar Komisyonu, Stratejik Çevresel Değerlendirme) da uyum odaklı işlemediğini söyledi. Talu ayrıca etkilenebilirlik tespitinde yukarıdan aşağı yaklaşımlarının esas olduğunu, kent-iklim uyumu üzerine gidilmesi gerekliliğini, doğal afet yönetimi ve uyum ilişkisinin zayıf olduğunu ve sanayide eko-verimlilik uyum bakışı eksikliğini vurguladı. Kurumsal anlamda ise uyumdan sorumlu bir kurum netleşmediği, korunan alanlarının iklim değişikliğine uyum ile bağlarının olmadığını, özel sektörün uyumdan ziyade azaltım ile ilgilendiği ve bilim ile politikanın buluşmadığı tespitini yaptı. Finansman ayağında ise bütüncül uyumun maliyetinin hesaplanmadığı belirten Talu, iklim bağımlı ekonomik sektörlere (tarım, enerji, su, turizm, balkıçlılık) odaklanmak gerektiğini ve ekosistem mal ve hizmetlerine ekonomik bir değer olarak bakılmadığını belirtti. Paydaşlara danışma konusunda Çevre ve Orman Bakanlığı’nın rolününü zayıf olduğunu ve sivil toplum faaliyetlerinin karar verici düzeye ulaşmadığı tespitinden hareketle her sektörden etkilenebilir grupların (örneğin orman köylüleri, kadın çiftçiler) uyum çalışmalarına katılması gerektiğini vurguladı. Su Çerçeve Direktifi, Taşkın Direktifi, Gıda Güvenliği Direktifi konularında uyumun sınır ötesi ilişkilere konu olduğunun görüldüğünü ve 2004 yılından beri Avrupa’da ülkeler hatta şehirler bazında yaşanan deneyimlerin paylaşılması gerekliliğine değinen Talu, hangi eylemleri ulusal, hangi eylemleri yerel çabalarla yapabiliriz sorusuna yanıt aramanın önemine vurgu yaptı.

Türkiye’nin iklim geleceği

İTÜ Avraysa Yer Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Nüzhet Dalfes, “İklim Değişikliğine Bilimsel Yaklaşım” başlıklı sunumunda iklim olgularından, iklim değişikliğinden ve Türkiye’nin iklim geleceğinden bahsetti. İklim olgularına yerelde havza bazında değinilmesi gerektiğini savunan Dalfes, iklim değişikliğinde Türkiye ölçeğinin anlamlı olmadığını ve iklim değişikliğinin farklı coğrafyalara farklı şekilde yansıyacağını vurguladı. İlk olarak yapılması gerekenin iklim projeksiyonları olduğuna dikkat çeken Dalfes, bunu etki değerlendirme- iklime olan bağımlılığın/kırılganlığın değerlendirilmesi ve uyum çözümlerinin izlemesi gerektiğini savundu. Avraysa Yer Bilimleri Enstitüsü’nde yaptıkları modellemelerden (kış aylarındaki sıcaklık değişmesi, kış yağışlar, sıcaklık artışları) de örnekler veren Dalfes, iklim geleceğimiz hakkında zaman ufkunun öneminden (20-40 yıl), bölgesel ölçeklerden, sıcaklık ve yağış dışında diğer iklim parametrelerinden de yararlanmadan ve ortalamalarla yetinilmeyip uç değerlere bakmanın gerekliliğinden bahsetti. Uyum stratejisinin olmazsa olmazları arasında ise akademide ve kamuda insan kaynaklarının geliştirilmesini, veri bilgi sitemlerinin geliştirilmesini ve entegrasyonunu, ekosistemleri izleme sistemini ve araştırma kurumlarının oluşturulmasını saydı. Dalfes’e göre iklim değişikliğine uyum evrimsel bir süreç ve buna uygun olarak öğrenen sistemler yaratmak gerekiyor. Nesiller arası süreçlerin gözetilmesi, farkındalığın sürdürülmesi, zamanında optimizasyon ve önceliklerin belirlenmesi de çok önemli.
İklim değişikliğinden nasıl etkileniyoruz?
Çalıştayın son bölümünde BM Ortak Programı yöneticisi Atila Uras, Çevre ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen MGD- F 1680 Türkiye’nin İklim Değişikliğine Uyum Kapasitesinin Geliştirilmesi Projesi kapsamında Antalya, Eskişehir, İzmir, Kars, Kastamonu, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon ve Van illerinde yürütülen katılımcı etkilenebilirlik analizlerinin (PVA-Participatory Vulnerability Assesment) sonuçlarını katılımcılarla paylaştı.
11 ilin seçiminde 7 bölgenin de temsil edilmesi göz önünde bulundurulurken, ilin bulunduğu su ve tarım havzası, iklim senaryolarına göre etkilenebilirliği, ilgili bakanlıkların bölgesel düzeyde hizmet alanlarına girmesi, iklim değişikliği ile ilgili bölgeye yönelik çalışmaların bulunması, kıyı alanları ile bütünlük içinde olması, Kalkınma Ajanslarının, devlete bağlı teknoloji geliştirme merkezleri ve araştırma enstitülerinin, Türkiye İstatistik Kurumu’nun, Ulaştırma, Sağlık, Kültür ve Turizm, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıkları’nın bölge müdürlüklerinin varlığı, büyükşehir belediyeleri ya da bölgesel düzeyde öne çıkan belediyelerin olması, su ve atık yönetim birimlerinin olması, üniversitelerin ve STKların bulunması gibi kriterler dikkate alındı. Amaç yerelde iklim değişikliği ve uyum hakkında farkındalığı arttırmak ve yerelde iklim değişikliğinden etkilenebilirliği belirlemek.
Analizler kapsamında son 10 yılda iklim değişikliğinden kimin, nasıl, nerede, ne zaman, hangi sıklıkta etkilendiği tanımlanmaya çalışıldı. 11 ilin 9’unda kışların daha ılık geçtiği ve daha az kar yağışı görüldüğü saptandı. Yıllık yağış miktarlarında farklar görülmese de mevsimler arası dağılımın değiştiği tespit edildi. İklim değişikliğinden etkilenecek olan hassas gruplar çiftçiler, hayvan yetiştiricileri, arıcılar, orman köylüleri, vatandaşlar esnaf ticaretle uğraşanlalar turizm sanayiciler, yaban hayatı olarak belirlendi.

Yerel kurumların iklim değişikliğini etkilerine nasıl cevap verdiği, etkin mücadele için gelecekte ne gibi önlemlerin alınması (politika, mevzuat, yerel uygulamalar vb alanlarda) gerektiği yerel paydaşlarca ve yetkililerce tartışıldı.
Çalıştayın son sunumunda Bölgesel Proje Koordinatörü Alper Acar, BM Ortak Programı kapsamında 2009 yılında başlatılan Seyhan Havzası’nda İklim Değişikliğine Uyum Hibe Programı ile havza sakinlerinin ve kurumların iklim değişikliğine uyum kapasitelerini geliştirecek projeleri anlattı. Balıkçılık, hayvancılık ve ormancılık alanlarındaki 18 projeden 12’si Adana’da, dördü Kayseri’de ve ikisi de Niğde’de uygulanacak. Projeler, uzun vadede iklim değişikliğine uyum konusunda kapasite geliştirmeyi ve farkındalık yaratmayı amaçlarken, doğru tarım tekniklerinin geliştirilmesini, gıda güvenliğinin sağlanmasını, taşkın risklerinin belirlenmesini, alternatif sulama tekniklerinin kullanımını ve deniz seviyesinin yükselmesinin engellenmesini hedefliyor. Seyhan Havzası’nda uyum kapasitesini geliştirmede başarılı olunursa, proje Türkiye’nin diğer bölgelerinde de uygulamaya koyulacak.

Bundan sonraki süreçte İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi için gerçekleştirilecek adımlar şöyle:

  • Engeller ve Öncelikler Çalıştayı
  • Taslak Uyum Stratejisi İlk Değerlendirme Çalıştayı
  • İlgili grupların görüşlerinin alınması
  • Türkiye’nin Ulusal İklim Değişikliği Uyum stratejisinin Son Değerlendirme Çalıştayı
  • Türkiye’nin Ulusal İklim Değişikliği Uyum stratejisinin Çevre ve Orman Bakanlığı’na teslim edilmesi

Barış Gençer Baykan

Araştırma Görevlisi

BETAM- Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsa Araştırmalar Merkezi

Eskikaraağaç Leylek Şenliği


12 Mayıs 2010 Çarşamba

EKOIQ’nun Mayıs-Haziran sayısı çıktı

Türkiye’nin ilk “Yeşil İş / Yeşil Yaşam” dergisi EKOIQ’nun Mayıs-Haziran sayısı yayınlandı.

BZD Yayın ve İletişim tarafından iki ayda bir yayınlanan EKOIQ’nun bu sayısında KOBİ’lerin Yeşil Dönüşümdeki rolünden Yeşil ürün pazarının krizden nasıl etkilendiğine kadar uzanan birbirinden ilginç konular yer alıyor. Derginin bu sayısının en ilginç bölümlerinden biri de nükleer enerji tartışması. Nükleerin yenilenebilir bir enerji olup olmadığı konusunda Prof. Hayrettin Kılıç ve Prof. Osman Kemal Kadiroğlu tam ters tezler ortaya koyuyorlar. 10 Yılın 10 Büyük Çevre Olayının de ele alındığı dergide, E-Okuyucu ile basılı kitabın hayli şaşırtıcı bir karşılaştırmasını da okuyabilirsiniz.

10 Yılın En Önemli 10 Çevre Olayı

Türkiye’nin Çevre Şampiyonları Belli Oldu

Tabağımızla Gezegenimiz Arasında: Slow Food

KOBİ’ler ve Yeşil Dönüşüm

Yedi Renkli Göle Yedi Renkli Hayat

Eco Market 2009: Yeşil Pazar Büyüyecek

Doç. Dr. Etem Karakaya: “Türkiye NAMA Stratejisini Benimsemeli”

Bilgisayarlar ve Yeşil Bilgi İşlem

Yeşil Canavar: Greenwash

Kamuda “İklim İşleri”

İklim Platformu Yola Çıktı

İnegöl’de bir EKO-OKUL

E-Okuyucu Basılı Kitaba Karşı!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...