21 Kasım 2009 Cumartesi

İklim Değişikliği ve Medyanın Rolü


Bölgesel Çevre Merkezi - REC Türkiye, 20 Kasım 2009 günü İstanbul'da Kopenhag Öncesi İklim Değişikliği ve Medyanın Rolü başlıklı bir etkinlik düzenledi. Açılışı yapan REC Türkiye direktörü Sibel Sezer Eralp, kısaca REC'in faaliyetlerinden bahsettikten sonra düzenledikleri bu etkinlikte iklim değişikliği konusunda medyanın rolü, Avrupa ve İngiltere örneklerinden neler öğrenilebileceği, bilim-politika-medya üçgeninde işbirliğinin nasıl geliştirilebileceği ve çevre muhabirlerinin nasıl desteklenebileceği üzerinde durmak istediklerini belirtti. İlk bölümün moderatörü HaberTürk televizyonundan editör/sunucu Ahu Özyurt, gazete ve tvlerin son dönemde çevreye olan ilgilerinin arttığını söylerken önümüzdeki 10 yılın uzman muhabirlerinin çevre konularından çıkacağını ileri sürdü. Özyurt'tan sonra söz alan İngiliz The Guardian gazetesi Baş Editörü ve Sürdürülebilirlik Bölüm Direktörü Jo Confino, dünyanın tehlikede olduğunu bilecek kadar bilgiye sahip olduğumuzu ama sorunların katlanarak büyüdüğünü belirterek konuşmasına başladı. Çözümün tek bir yerde olmadığını, küresel karar alıcılardan ulusal hükümetlere, iş dünyasından topluluklara ve bireylere bir çok çözüm noktası olduğunu söyledi. Medyanın rolünün insanların sorunlarını anlamasında yardımcı olması konusunda çok önemli olduğunu ve medyanın bilimsel konuları insanların anlayabileceği şekilde vermesi gerektiğini anlattı. Bilim dünyasında iklim değişikliği konusunda bir konsensüs varken büyük petrol şirketleri tarafından desteklenen iklim değişikliği inkarcılarına medyanın hala söz vermesinin bir sorumsuzluk örneği olduğuna dikkat çeken Confino, medyanın bir rolünün de iş dünyasının davranışlarını sorgulamak olması gerektiğini savundu. Ardından söz alan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Celal Toprak, iki yıldır yüze yakın çevre STK'sı, ilgili kurum, basın kuruluşları ile birlikte düzenledikleri Küresel Isınma Kurultayları'ndan bahsetti. Medya ve sivil toplum örgütleriyle yurttaşları bilgilendirmeye yönelik yılda bir kez tüm gün süren bir etkin düzenlediklerini, Çevre ve Enerji Bakanları'ının katılımcı olduğu panellerde 2007 yılında yazılı basına 2008 yılında ise televizyon yöneticilerine söz verdiklerini anlatan Toprak, çevre konularında basın çalışanları arasında bir farkındalık yaratmayı hedeflediklerini belirtti. Etkinliğin tartışma bölümünün moderatörü REC kıdemli danışmanı Nafiz Güder, bütünleşik bir yaklaşım getirilmesinin, çevre haberleri ile diğer haberlerin çelişmesinin önündeki engellerin nasıl aşılabileceği üzerinde durmak gerektiğini, bu konuda medyanın ve REC'in ne yapması gerektiği noktasında önerilere açık olduklarını söyledi. Söz alan çeşitli ulusal basın kuruluşlarında çalışan çevre muhabirleri ortak sorunlarından bahsettiler. Medya kuruluşlarının yatırımları, şirketlerle ilişkileri, hükümetlerle yakınlıkları,reklamverenlerle ilişkileri, çevre ve ekonomi sayfalarının çeliştiği noktalar,reklam ve pr baskısı,veri eksikliği, yeşil badanalama (greenwashing) başlıca sorunlar arasında sayıldı. Çevre muhabirlerinin birlikte hareket edebilmesi, haber atlatma yerine haber paylaşabilmeleri, çevre haberlerinin veriliş şekilleri üzerine düşünülmesi, çevre haberlerinin gazetelere ve tvlere girmesinde ısrarın devam etmesi ilk etapta önerilen çözüm yollarıydı.

Haftanın Yeşil Gündemi

İstanbul ODTÜ Mezunları Derneği’nin Kentsel Yaşam Çalışma Grubu, 21 Kasım 2009 Cumartesi günü GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) ve Sağlıklı Beslenme başlığıyla bir söyleşi düzenliyor. İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Kenan Demirkol’un konuşmacı olarak katılacağı söyleşi Derneğin lokalinde saat 14:00’da başlayacak. Adres: Gazeteciler Sitesi, Haberler Sok. No:9 Esentepe Şişli/İstanbul. Telefon: 0 212 274 68 60 www.istodtumd.org
2004 yılında kuş gözlemcilerinin kullanımına açılan ve kuş gözlem kayıtları için veritabanı olarak kullanılan http://www.kusbank.org/ internet sitesindeki kayıt sayısı 250 bini aştı. Kuş gözlemcileri, 2009 yılında yaptıkları 1882 kuş gözlemindeki 368 farklı kuş türünden 26.582 kuş kaydını Kuşbanka girdi. Türkiye’nin dört bir yanındaki kuş gözlemcilerinin Kuşbank'a girdiği gözlem kayıtları, doğa koruma çalışmalarında kullanılıyor. Kuşbank’a düzenli girilen gözlem kayıtları sayesinde doğal alanlardaki değişimler, kuşlar aracılığıyla izleniyor. Bu şekilde alanların yakın gelecekteki durumları önceden tespit ediliyor. Kuşbank, kullanıcılarının vatandaş bilimi yapmasına olanak sağlıyor. Kuş gözlemcilerinin Kuşbank’a girdiği gözlem kayıtları, kuş gözlem toplulukları ve Doğa Derneği’nin hazırladığı raporlarla bilimin ve doğa koruma çalışmalarının hizmetine sunuluyor. Bu raporlar ve kuş gözlem kayıtları doğa koruma yönünde çeşitli dava ve çevre etki değerlendirme (ÇED) süreçlerinde bilimsel veri olarak kullanılıyor. www.dogadernegi.org

Türkiye Yeşiller Partisi, GDO’lara karşı imza kampanyası başlattı. Gezegenin geleceğini ve gıda güvenliğini önemseyenlere yapılan çağrıda, hem genetiği değiştirilmiş organizmalara, hem de laboratuarda genetiğiyle oynanmış tüm tohumlara karşı çıkılması gerektiği belirtiliyor ve Ekim sonunda Tarım Bakanlığı tarafından yayınlanan GDO Yönetmeliği’nin kaldırılmasını ve GDO’nun ülkeye girişinin yasaklanmasını isteniyor. www.yesilgazete.org

20 Kasım 2009 Cuma

İklim Değişikliği gençliğin elinde

21 - 23 Kasım 2009 tarihlerinde ODTÜ’de düzenlencek üç günlük Uluslararası İklim Değişikliği Eğitimi Çalıştayı’na katılan genç iklim savunucuları, iklim değişikliğinin günlük hayatımızdaki yeri ve pratik çözüm önerileri üretmek için biraraya geliyor.

ODTÜ Toplum ve Bilim Merkezi, UTES Derneği ve British Council’in birlikte organize ettiği Uluslararası İklim Değişikliği Eğitimi Çalıştayı, 21-23 Kasım 2009 tarihlerinde ODTÜ Kültür Kongre Merkezi, C Salonu’nda yapılacak. British Council İklim Değişikliği projesinin bir parçası olan bu çalıştay, ilk kez uluslararası katılımla Ankara’da düzenleniyor. Türkiye dahil 9 ülkeden katılan 18 – 35 yaş arasındaki İklim Savunucuları, çalıştay süresince iklim değişimi konusunda hayata geçirilebilecek uygulanabilir fikirleri tespit edecek ve bu fikirlerin kitlelere iletilmesi için etkili yöntemler üzerine tartışacak.

0900’da başlayacak olan açılış konuşmalarını British Council Ankara ofisinden Türkiye Operasyonları Direktörü Jeff Streeter, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rektör Danışmanı Doç. Dr. İrem Dikmen Toker ve UTES Derneği Direktörü Kumru Adanalı yapacaklar. Açılış konuşmaları ardından ODTÜ Eğitim Fakültesi’nden Doç. Dr. Özgül Tüzün Yılmaz’ın Bilimin Doğası ve 7 Unsuru ve ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden Doç.Dr.Meryem Beklioglu’nun Sürdürelebilir bir yaşam için neye ihtiyacımız var ve bu ihtiyaçlarımızın İklim değişikliğine etkileri nelerdir? başlıklı sunumlarıyla devam edecek. Çalıştayın ikinci gününde Global Action Plan, Araştırma ve Geliştime Dairesi Başkanı Chris Large’in önderliğinde “Eğitim ve öğretim yoluyla davranışlarımızda küçük değişikliklerle küresel ısınmayla mücadele” çalıştay oturumları gerçekleştirilecek.

Basın mensupları, bilim projelerimiz ve çalıştay hakkında bilgiyi aşağıdaki iletişim adresi bulunan British Council çalışanı ve web sayfamızdan elde edebilirler.

Detaylı basın bülteni, çalıştay görseli, katılımcı ve çalıştayı organize edenlerin açıklamaları için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz
www.britishcouncil.org.tr/aboutus/press/turkish/bb_view.asp?id=107


Esra Saruhan
Bilim Projeleri Koordinatörü
esra.saruhan@britishcouncil.org.tr
(312) 455 3600

14 Kasım 2009 Cumartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

Bu yıl Ekoloji Kolektifi, Çankaya Belediyesi ve Ankara Barosu tarafından ortaklaşa düzenlenen Sinekoloji Film Festivali’nin teması toplumsal mücadeleler olarak belirlendi. 12-18 Kasım 2009 tarihleri arasında Ankara'da gerçekleştirilecek olan festival kapsamında toplumsal mücadelelere, iklimi kurtarmak için yürütülen çabalara odaklanılıyor. Dünya’nın iklim pazarı haline gelmesi karşısında dipten gelenlerin sesini işiten festival “Su ve Yaşam Hakkı” konulu film yarışması sonucunda üretilen 24 ve toplamda 33 film, aynı temalı Homur Dergisi karikatür sergisi, Derya Ülker’in “Komün ve Su” resim sergisi, “İklim Değişikliği Rejimi ve Türkiye’nin Yeri” paneliyle dipten gelen dalgaya ses veriyor. 7 gün sürecek festivalde etkinlikler herkese açık ve ücretsiz. www.sinekoloji.org

TEMA Vakfı, Erozyonla Mücadele Haftası 2009 yılı etkinliklerini 16-22 Kasım 2009 tarihleri arasında “Toprak ana” teması ile gerçekleştirilecek. Hafta süresince Kütahya, Ankara, İstanbul, Gaziantep, İzmir, Isparta illeri başta olmak üzere Türkiye genelinde Toprağa Saygı Yürüyüşleri, Konferanslar, Paneller vb etkinlikler düzenlenerek, toprağın hayatta kalmamız için ne kadar önemli bir doğal varlık olduğunun altı çizilecek, erozyon ve çölleşme ile mücadelenin önemine vurgu yapılacak. www.tema.org.tr
Kopenhag'da yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi'ne 22 gün kala, İklim için Gençlik Girişimi, bugün Ankara'da 2. İklim Enstitüsü'nü düzenliyor. İklim değişikliği nedir? 350-450-550 ne demek? Kopenhag öncesi Barselona toplantısında neler oldu? Görsel aktivizm nasıl yapılır? gibi soruların yanıtlarının aranacağı etkinlikte hem küresel iklim değişikliği ile ilgili hiç bilgisi olmayanlar bilgilendirilirken hem de çözüm için talepler ortaya konacak. Program için: www.iklimicingenclik.com

Yerel Tohumlarınıza Sahip Çıkın


Tarım Bakanlığı'nın yayınladığı GDO yönetmeliği ortalığı gerçekten karıştırdı. Kamuyou endişelenmekte haklı çünkü yeteri kadar bilgilendirilmiyor. Kendini güçsüz duymakta haklı çünkü ne tüketeceğini bilmek, tercih yapabilmek istiyor. GDO konusu o kadar geniş ve karmaşık bir konu ki nereye elinizi atsanız derinleşmek zorundasınız. İşin iyi tarafı, tartışmalar unuttuklarımızı bize hatırlatıyor, yeni bilgiler öğretiyor. Şehirde doğup büyümüş ve tarımsal süreçler ile ilişkisi olmamış bir olarak tohumun önemini yeni yeni kavrıyorum. Hele tohuma sahip olma mücadelesinin ne denli yıkıcı olabileceği düşünülürse. GDO'lara karşı yürütülen çalışmalara tohum cephesinden bir destek de Sinek Sekiz'den geldi. "Yerel Tohumlarınıza Sahip Çıkın" adı altında başlattıkları kampanyada, web sitelerinde hazırladıkları tohum paketlerini bilgisiyarınıza indirip çıktı almanızı ve tükettiğiniz doğal besinlerin tohumlarını saklamanızı öneriyorlar. Aşağıdaki bağlantıdan kampanyalarına ulaşabilir, tohum paketi yapmakta ilk adımınızı atabilirsiniz. GDO'lara inat yerel tohumlarımızı koruyalım ve onları toprakla buluşturalım.
http://sineksekiz.wordpress.com/2009/11/04/yerel-tohumlariniza-sahip-cikin/

7 Kasım 2009 Cumartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

Tarım ve Su Politikaları

Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi Öğrenci Forumu tarafından 18 Kasım 2009 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenecek olan “Türkiye'de Tarım ve Su Politikaları” konferansında ,Türkiye’de tarımsal alanda yaşanan dönüşüm ve günümüzde büyük önem arz eden su sorunu ve politikaları tartışılacak . “Tarımsal Dönüşüm” ve “Suyun Özelleştirilmesi” olmak üzere iki ayrı oturumdan oluşacak olan konferansta konusunda uzman akademisyenler, siyasetçiler, iş adamları ve katılımcılar bir araya gelecekler.

Kasım ayı Mahsul’ü

Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu’nun aylık bülteni Mahsül’ün Kasım sayısı yayınlandı. Bu mahsulde şu başlıklar var: Hükümet Kabusu Rüya diye Pazarlıyor: GDO’lara İzin veren Yönetmelik Yayınlandı.Genetiği Değiştirilmiş Gıdaya Karşı Çıkmak için On Sebep. GDO’ya Hayır Platformu: GDO’lar Bebeklere Yasak, Anne Babaya Serbest. Makale: Kriz Gıda Sorununu Derinleştiriyor.


Bez torbaya geçiş
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Şişli Belediyesi işbirliğiyle kurulan Şişli %100 Ekolojik Pazar bir ilke daha imza atıyor. 7 Kasım’da “İTÜ Hayatı Poşetleme!” grubuyla birlikte, artık kumaşlardan, kullanılmayan tişörtlerden bez torba dikme atölyesi yapılacak. Geçiş sürecinde pazarda kese kağıdı da bulundurulacak ancak Buğday Derneği yapacağı atölyeler ve bilgilendirme çalışmalarıyla pazar müdavimlerinin tekrar tekrar kullanabileceği bez torbaya geçmelerini amaçlıyor

6 Kasım 2009 Cuma

4 Kasım 2009 Çarşamba

Türkiye Enerji (D)evrimi

Greenpeace ve Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği (EREC), 2 Kasım 2009 Pazartesi günü İstanbul’da düzenledikleri çalıştayda, “Enerji [D]evrimi - Sürdürülebilir Bir Türkiye için Enerji Yol Haritası” raporunu kamuoyuyla paylaştılar. Tüm gün süren oturumların ilkinde Greenpeace Uluslararası Yenilenebilir Enerji Direktörü Sven Teske ve Greenpeace Akdeniz Enerji ve İklim Kampanyası sorumlusu Hilal Atıcı, Enerji [D]evrimi raporunu açıkladılar. Raporda, 2050 yılına kadar iki muhtemel senaryo karşılaştırması yapılıyor. İlk senaryoda, mevcut eğilim ve politikalar devam ederse 2005-2050 yılları arasında Türkiye’de enerji sektöründen kaynaklanan kişi başına salım miktarı ikiye katlanacak ve elektrik üretim maliyetleri yüzde 50 oranında artış gösterecek. Diğer dikkat çeken bir nokta da 2050 yılında ulaşım sektörü %33’lük bir payla Türkiye’nin toplam salımlarının en büyük kaynağı haline gelmesi. Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği politikalarının ön planda olduğu Enerji [D]evrimi senaryosuna göre ise, kişi başına salımlar 1,1 tona düşürülüyor ve maliyetlerde kısa vadede küçük bir artışın ardından 2 sent daha ucuz bir ortalama maliyetle elektrik üretiliyor. Senaryo, enerji ve ulaşım sektörlerinde nasıl salım azaltımı yapılabileceğine ve Türkiye’nin enerjisinin 21. yüzyılın ilk yarısı boyunca nasıl sürdürülebilir bir şekilde yönetilebileceğine yönelik iddialı, ayrıntılı ve gerekli bir plan sunuyor. Raporda ele alınan başlıklar şöyle 1) İklimi korumak 2) Enerji [D]evrimini gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştirmek 3) Enerji [D]evrimi 4) Enerji kaynakları ve arz güvenliği 5) Geleceğin enerji arzı senaryoları 6) Türkiye Enerji [D]evrimi senaryosundaki temel sonuçlar 7) Politika önerileri.

Türkiye’nin Enerji [D]evrimi senaryosunun geleceğe dönük tahminlerinden bazıları şöyle:

- Türkiye enerji sektöründen kaynaklanan karbondioksit salımlarını 2050 yılına kadar 1990
seviyesinin %18 oranında aşağıya çekiyor. İklim kampanyası sorumlusu Atıcı, sektörler arasında en fazla salım yapanın ve salım yapmanın en zor olduğu sektörün enerji olduğunu belirtti.
- Türkiye’de Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine dayanarak hazırlanan referans senaryoda dahi ekonomik olmaması nedeniyle nükleer enerji bulunmuyor.
- 2050 yılına gelindiğinde, ülke elektriğinin %84’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilecek. Birincil enerji talebinin %59,4’lük kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılanacak.

Rapor, Türkiye’nin düşük karbonlu ekonomiye geçiş yapabilmesi ve temiz enerji üretebilmesi için fosil yakıtlar ve nükleer üzerindeki kamu teşviklerinin kaldırılması, bunun yerine yenilenebilir enerjiler üzerindeki alım garantisinin ve AR-GE çalışmalarının güçlendirilmesi, Avrupa Birliği’nin toplam birincil enerji arzı içindeki yenilenebilir enerji payına yönelik hedeflerin (2020 yılına kadar %20) yasal olarak benimsenmesini öneriyor.

Kopenhag iklim müzakerelerine 30 gün kala kamuoyuna sunulan raporda, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun Türkiye’nin Kopenhag’da müzakere edeceği emisyon salım azaltımının artıştan yüzde 11’lik bir oran olarak vermesine karşın Greenpeace, Türkiye’nin, 2020 yılına kadar sadece enerji sektöründe bile beklenen artışı yüzde 25 oranında azaltabileceğini öngörüyor.

Raporun tümüne ulaşmak için :
http://www.greenpeace.org/turkey/press/reports/enerji-d-evrimi
http://www.energyblueprint.info/
http://www.greenpeace.org.tr/



31 Ekim 2009 Cumartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

İTALYA Çevre, Toprak ve Su Bakanı Stefania Prestigiacomo ile Kenya Çevre ve Madeni Kaynaklar Bakanı Njoroge Michuki, İngiliz The Guardian gazetesine yazdıkları bir makalede (28 Ekim) Birleşmiş Milletler sistemi içinde bir Uluslararası Çevre Örgütü’nün kurulmasının aciliyetine dikkat çektiler. Kopenhag iklim müzakerelerine az bir zaman kala, küresel iklim değişikliği ile mücadelenin yolunun küresel bir yönetişimden geçtiğini söyleyen Bakanlar, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü gibi güçlü kuruluşların yanında bir de Uluslararası Çevre Örgütü’nin kurulması gerektiğini vurguladılar. Halihazırda çevre alanında küresel merci işlemini gören UNEP’in (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) BM içinde en düşük bütçeye sahip kuruluşlardan biri olduğunu ve bu bütçenin yeni bir Boeing 737 uçağının fiyatından da düşük olduğunu belirten makale, hükümetlerin 2050 yılında 9 milyar nüfusa ulaşacak gezegenimizin yarını planlamalarının elzem olduğunu belirtiyor.


İLK ulusal çevre gazetesi Yeşil Dünya, Vizyon Yayıncılık tarafından çıkarılmaya başlandı. Vizyon Yayıncılık tarafından uzun süredir hazırlıklarını sürdürülen gazete için, siyasilerden sivil toplum kuruluşlarına, kurumsal şirketlerden çevre örgütlerine kadar yüzlerce kişiyle bire bir görüşmelerde bulunuldu. İlk sayısı çıkan Yeşil Dünya gazetesinin hedefi yakın bir zamanda bayilerde satış yaparak okurlarına ulaşmak. Yeşil Dünya Gazetesi hakkında detaylı bilgi almak için info@vizyonyayin.com adresine e-posta atabilirsiniz. Gazetenin web sitesi yakında yayına geçecek.


DOĞA Derneği, 9-10 Ocak 2010’da Hasankeyf'te “Barajsız Hasankeyf Arama Konferansı” düzenleyecek. Bölge halkının yanı sıra, Türkiye içinden ve dışından çok sayıda akademisyen, uzman ve sivil toplum örgütü temsilcisinin katılması öngörülen toplantıda, Dicle Vadisi ve Hasankeyf’in UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmesi halinde Türkiye ve dünyaya katacağı faydalar masaya yatırılacak. Toplantı aynı zamanda, Ilısu Barajı projesi ve Hasankeyf’in bilimsel verilere dayanarak ülke ölçeğinde tartışılacağı ilk mecra olma özelliği de taşıyor.

GDO’LAR BEBEKLERE YASAK, ANNE BABAYA SERBEST!

Cartegena Biyogüvenlik Protokolü’ne taraf olan ve Meclisinde kabul eden Türkiye, son derece yaşamsal öneme sahip bir konuda gerekli yasal düzenlemeyi yaparak Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nı çıkarmak yerine bir yönetmelikle GDO’ların ve ürünlerinin ülkemize girmesini meşru kılmıştır.




26 Ekim 2009 tarih, 27388 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunması amacıyla hazırlandığı belirtilmesine karşın, getirilen düzenleme bunları sağlamaktan çok uzaktır.

GDO’ların insan sağlığı üzerine etkileri konusunda bugüne kadar yeterli araştırmalar yapılmamışken, hayvanlar üzerindeki olumsuz etkileri üniversite raporları ile ortaya konurken, biyoçeşitliliği yok edici etkileri pek çok araştırma ile ispatlanmışken yasa yerine bir yönetmelik çıkarılarak bu olumsuzlukların giderilebilmesinin sağlanması mümkün değildir! Bu bağlamda tüketici sağlığını ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak görevi ve söz konusu gıda ve yemi piyasadan geri çekme zorunluluğunun “işletmeciye” bırakılması bu endişemizi haklı çıkarmaktadır!GDO’lu ürünlerin bebekler için yasak, ancak anne ve babalar için serbest bırakılması toplum sağlığını ciddi tehlikeye atmaktadır.

GDO’lar zararlı ve bu nedenle bebeklere yedirilmeyecek ise onu emziren ya da hamileliği esnasında karnında taşıyan annesine neden yedirilmektedir? Şayet GDO’ların hiçbir sağlık riski yok ise bebekler için neden yasaklanmıştır? GDO’ların hayvan denekler üzerinde yapılan denemelerde kan yapısını bozduğu, bağışıklık sistemini çökerttiği, sinir sistemini tahrip ettiği, organlarda küçülme meydana getirdiği ve sonraki nesillerde üreme yeteneğini bitirdiği bilimsel raporlarla kanıtlanmış durumdadır.

GDO’lu ürünlerde antibiyotik direnç geni kullanıldığı ve bunun da insan ve hayvan sağlığı açısından son derece zararlı olduğunu ülkemizde GDO’ya Hayır Platformu olarak yıllardır ifade ederken, biyoteknoloji lobileri ve onların temsilcileri bu ürünlerin hiçbir riski olmadığını söylemektedirler. Söz konusu yönetmelikte bu tür genleri içeren GDO ve ürünlerinin ülkemize sokulması ve piyasaya sunulmasının yasaklanmış olması platformumuzun bir başarısıdır, bu sonuç konuyla ilgili iddialarımızın ne denli doğru olduğunu göstermektedir.Getirilen düzenlemeyle “GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadelerin bulunmayacağının” belirtilmesi, düzenlemenin son derece taraflı ve yönetmeliğin kapsamı dışında olan bir uygulamadır. Hatırlanacağı gibi, Amerika’da bir biyoteknoloji şirketi, ürünlerine “GDO bulunmamaktadır” yazan bir firmayı dava ederek kendi satışlarını düşürmekle suçlamış, bu uygulamanın yaygınlaşması için lobi faaliyetleri başlatılmıştır. Bu açıdan çıkarılan yönetmelik, ülkemizde bu uygulamanın doğrudan kabul edilmesi insan, hayvan ve çevre sağlığından çok biyoteknoloji şirketlerinin çıkarlarının kolladığını göstermektedir.

GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların ve ürünlerinin de GDO’lu sayılması ve dolayısıyla etiketlenmesine ilişkin hiçbir maddenin yönetmelikte yer almaması da insan sağlığının hiçe sayıldığının en büyük göstergelerinden biridir!Türkiye’nin hiçbir GDO’ya ve ürününe gereksinimi yoktur! GDO’lar açlığa çare değildir! Biyolojik çeşitlilik üzerine büyük bir tehdittir! GDO’lar tarım ilacı kullanımını artırarak hem toprağı hem de içme sularımızı zehirlemektedir! Ayrıca daha fazla kullanılan bu tarım ilaçlarını insan ve hayvan organizmalarına girmektedir! Çiftçileri dev biyoteknoloji şirketlerine bağımlı kılmaktadır!

GDO’ya Hayır Platformu insan, hayvan ve çevre sağlığını tehdit eden, kapitalist sömürü düzeninin gıda egemenliği üzerine kurgulanmış biçimi olan, sadece birkaç şirketin para kazanması için tüm bir insanlığın ve doğanın gözden çıkarıldığı GDO’lara karşı vereceği mücadelesini bundan sonra sokaklara, evlere, okullara, işyerlerine taşıyarak devam ettirecektir! Mücadelemiz başarıya ulaşıncaya, GDO’ları coğrafyamızdan atıncaya kadar devam edecektir!
GDO’YA HAYIR PLATFORMU
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...